Genel

ALADAĞLAR

ALADAĞLAR

Türkiye’yi de içine alan ALP-HİMALAYA kıvrım dağları, doğu-batı yönünde uzanır. Bu kıvrım kuşağı yurdumuzda iki ana kola ayrılmaktadır. Ülkenin kuzey bölümünde doğu-batı yönünde, Karadeniz’e paralel uzanan dağlık kuşak Kuzey Ana-
KAPAKTAKİ FOTOĞRAF:
Kapuzbaşı çağlayanlarının en büyüğü 60 metreden dökülmektedir.
1
Gezi ekibimizin Yedigöller’deki kampı.
dolu dağları, güney bölümünde aynı yönde Akdeniz’e paralel uzanan kuşak ise Toros dağları adını alır. Aladağlar KAYSERİ-NİGDE-ADANA illeri arasında, Toros sıradağlarının orta kesiminde bulunur. Jeolojik ve jeomorfolojik açıdan ilginç, doğal güzellikler bakımından çekici olan bu yöre Akdeniz iklimi ile iç bölgelerin karasal iklimi arasında bir geçiş alanıdır. Aladağların jeolojik yapısı iki ana bölümden oluşur:
a) SİYAH ALADAĞLAR: Dağlık kuşağın kuzey bölümünü meydana getirir. Birinci zaman çökellerini içermektedir.
b) BEYAZ ALADAĞLAR: ikinci zaman çökellerinden oluşur ve dağın güney kesimini kapsar. Aladağları batıdan sınırlandıran Ecemiş Çukurluğu, yurdumuzdaki en önemli doğrultu atımlı faylardan biri olan Ecemiş Fayı’nın eseridir.
Alp-Himalaya sistemi, kaynağını yerin derinliklerinden alan iç kuvvetlerin hareketleri sonucu kıvrılarak yükselmiştir. Bu sistemin bir parçası olan Aladağlar, akarsuların, buzulların, aşındırması ile şekillenmiştir. Ayrıca kireçtaşının yaygın olması nedeniyle uygun litoloji, burada karstik topografyanın gelişmesini sağlamıştır. Böylesine değişik kökenlere sahip dış güçler tarafından şekillendirilen Aladağlar’da polije-nik bir topografya hakimdir. Sarp ve yüksek dorukların birbiri arkasından yükseldiği bu sıradağ ilginç bir jeomorfolojik yapı gösterir.
Yörede sürekli ve geçici akarsular mevcuttur, ilkbaharda karların erimeye başlaması ile birlikte dağı bir ağ gibi örmüş olan vadilerde coşkun dereler akmaya başlar. Kurak mevsimde bu akarsuların bazılarının suyu azalır veya tamamen
Yedigöller’de (3.000 m), Büyük Göl.
çekilir. Aladağlar’da yüzlerce metre derinliğindeki uzun kanyon vadiler, sarp dorukları birbirinden ayırır. Bu vadilerdeki görüntünün haşinliği insanı ürpertir.
Dördüncü jeolojik çağın (KUATERNER) son buzullaşma evresi olan VVürm’de (günümüzden yaklaşık 100.000 yıl önce) yurdumuzdaki öteki yüksek dağlarda olduğu gibi Aladağlar’da da buzullar gelişmiştir. Bu çağda oluşan buzullar aşındırma ve biriktirme şekilleri ile topografyada derin izler bırakmışlardır. Bu nedenle vadi tipi buzullaşmanın karakteristik şekilleri gözlenir. Kilometrelerce uzunluktaki buzul vadileri, buzyalakları, hörgüçkayalar, morenler (buzultaş) bu dönemdeki buzulların meydana getirdiği şekillerdir. Boylarının çok küçük olmasına karşın, yüksek dorukların kuzeye bakan yamaçlarında bugün de buzullar vardır. Sözkonusu buzullar çanak biçimindeki buzyalakları içine yerleşmiş olup boyları 500 metreyi geçmez. Birbirinden güzel irili ufaklı buzul göllerinin sayısı hayli fazladır. Bunlardan bir bölümü 3000 metre yükseklikteki Yedigöller yöresidir. Büyük bir buzyalağı içindeki bu küçük göllerin sayısı mevsim koşullarına göre değişir. Çoğunun suyu kurak mevsimde çekilir. Ancak bu göllerinin en büyüğünün suyu her zaman kalıcıdır. Büyük olasılıkla bu göl yeraltı sularıyla da beslenmektedir. Yedigöller’de gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklarının çok kuvvetli olmasına karşın güzel manzarasından dolayı burası dağcıların ve dağda gezinti yapanların konaklamak için seçtikleri kamp alanlarından biridir. İlkbaharda karların erimeye başlaması İle sürüleriyle birlikte Yedigöllere çıkan yörükler, sonbaharın başlangıcına değin burada kalırlar. Yurdumuzda giderek kaybolan yörük yaşamını araştırmak amacı ile her yıl çok sayıda bilim adamı yöreye gelir. Yaylacılık faaliyetleri Aladağlar’da Yedigöller’in dışındaki alanlarda da yoğun olarak yapılır.
Kireçtaşının yaygın olması nedeniyle karstik şekiller Aladağlar’da çok iyi gelişmiştir. Dağın hemen her tarafında rastlanabilen lapyaların bazı yamaçlardaki derinlikleri 1 metreye varır. Yörede karstik topografyanın tipik şekillerinden olan dolinler, uvalalar ve mağaraların da güzel örnekleri vardır. Bilinen mağaraların dışında henüz keşfedilmemiş birçok mağara bulunmaktadır. Kaynaklar özellikle ilkbahar mevsiminde dağın her yerinden fışkırırcasına çıkar. Kurak mevsimde bunlardan bazılarının suyu azalır veya tümüyle kurur. Ancak Aladağlar’ın doğusunda yedi tane büyük kaynak vardır ki, bunların suyu hiç bir zaman çekilmez. Buradaki gür kaynaklar büyük bir yeraltı su sistemi ile beslenmektedir. Kapuzba-
2
BİLİM VE TEKNİK
Hacer Vadisi’nde, “Biyogenetik Rezerv” olan sağlıklı bir karaçam ormanı.
şı köyü yakınında aynı adla anılan kaynak suları, büyük çağlayanlar halinde Suarası deresine dökülür, oradan da Zamantı nehrine karışır. Yükseklikleri 40-60 m arasında olan yedi büyük çağlayandan her biri bir dereyi besleyecek güçtedir. Kapuz adı verilen dar ve derin bir vadi içindeki çağlayanlar yan-yana bir dizi oluşturmaları, sularının gür akması, yüksekliklerinin fazla olması nedeniyle insanı etkileyici bir görüntüye sahiptir. Kapuzbaşı büyük çağlayaları bu özellikleri ile yurdumuzdaki en büyük çağlayanlar arasındadır.
Aladağlar’ın doğusu ve güneyi karaçam, kızılçam, sedir ve göknar ağaçlarının bulunduğu sık ormanlarla kaplıdır. Dağın doğusunda uzanan Hacer vadisinde, iç Anadolu stebinin güneyine sokulmuş sağlıklı bir karaçam ormanı vardır. Bu özelliğinden dolayı burası Orman Genel Müdürlüğü’nce “Biyogenetik Rezerv” olarak koruma altına alınmıştır. Aladağlar’-ın batısındaki Emli vadisinde de bitki örtüsü bakımından ilginç bir durum vardır. Çevresi çıplak kayalıklarla çevrili olan bu vadim orman
yer alır. Ormanın yalnızca bu vadinin başlangıç ve bitim noktaları arasında olması en önemli özelliğidir.
Yurdumuzda giderek nesli tükenmekte olan dağ keçisi (Capra aegagrus) Aladağlar’da sürüler halinde yaşar. O nedenle bu yöre Milli Parklar Daire Başkanlığı’nca “Dağ Keçisi Koruma ve Üretme Sahası” olarak belirlenmiştir. Bundan başka vaşak (Lynx lynx), kurt (Canis lupus), çakal (Canis aureus), yaban domuzu (Sus scrofa), tilki (Vulpes vulpes), tavşan (Lepus furopeus) altın kartal (Aquila chrysaetos), küçük kartal (Hieraee-
Aladağlar’ın doğusundaki ormandan bir görünüş. HAZİRAN 1986
Gün son ışıkları Kızılkaya doruğunda (3.825 m).
tus pennatus) ve Ürkeklik (Tetraogallus caspius) yörede yaşayan başlıca yaban hayvanlarıdır. Bu hayvanların çoğunun yaşadığı Demirkazık Tepesi ve çevresi “Yasak Av Sahaları” kapsamına alınmıştır.
Aladağlar yerli ve yabancı dağcıların ilgisini çeken, yurdumuzun önemli dağ sporları merkezlerinden biridir. Yılın büyük bölümünde karlarla kaplı, sarp ve yüksek dorukların bulunduğu bu yöre, görüntü ve yapı olarak Alpleri andırır. Tırmanış yapılan önemli doruklardan biri olan Büyük Demirkazık Tepesi (3756 m), sıradağın en yüksek noktasıdır. Küçük Demirkazık Tepesi (3400 m), Engin Tepesi (3723 m), Kızılkaya (3725 m), Direktaş Tepesi (3510 m), Alaca Tepesi (3588 m), Kaldı Tepesi (3688 m), Güzeller Tepesi (3461 m), Gürtepe (3474 m), Vayvay Tepe (3565 m) ve Cebel Tepesi (3640 m) Aladağlar’ın dağcılık bakımından ünlü olan öteki doruklarıdır. Bunlardan başka 3000 metrenin üstünde kalan birçok isimsiz doruk vardır.
ve buzul tırmanıcılığı gibi çeşitli dağcılık sporlarını bu yörede uygulamak mümkündür.
Güzel bir havada çevrenin doyumsuz manzarasını seyrederek Büyük Demirkazık doruğuna tırmanıldığında uzaktan Erciyes Dağı’nı (3917 m) görebilirsiniz. Öteki yüksek doruklardan hangisine çıkılırsa çıkılsın, doğanın güzelliği insanı büyüler. Aladağlar’da kayak ve büyük akarsularda spor amaçlı balıkçılık da yapılabilir. Ayrıca yöre, piknik, kamping, dağ kürleri ve dinlenme gibi rekreasyonel amaçlar için son derece uygundur. Demirkazık doruğunun KB eteklerine modern bir dağevinin, Yedigöller yöresinde ise bir dağ kulübesinin yapılmakta olduğu Aladağlar, yerli ve yabancı botanikçi, kuşbilimci, jeolog, jeomorfolog bilim adamlarının ilgi alanıdır. O nedenle dağcıların, yaylacıların dışında dağın öteki konukları bilim adamlarıdır.
Böylesine eşsiz değerleri bulunan bu yöremizin özelliklerinin bozulmadan gelecek kuşaklara aktarılması ve onların da bu güzelliklerden zevk almasını sağlamak için Aladağlar MİLLİ PARK olarak düzenlenmelidir. Bu düzenleme ile şu anda insan tahribatına maruz kalmış 1028 km2’lik bir alan daha sistemli bir biçimde koruma altına alınacaktır. Aynı zamanda yeşil alanlardan ve doğal güzelliklerden yoksun kentlerin, tekdüze yaşamından kaçan insanların eğlenme, dinlenme, spor yapma gibi çok yönlü gereksinmelerini karşılamak için geniş bir alan hizmete sunulmuş olacaktır. □
3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir