ALLAK BULLAK sıf. 1. Ruhsal, zihinsel karışıklığı yansıtan yüz ifadesi; düzeni, uyumu bozulmuş yer, şey için kullanılır: Sınavdan allak bullak bir yüzle çıktı. Ortalık allak bullaktı. —2. Bir yeri, bir ortamı allak bullak etmek, oradaki eşyaları altüst etmek ya da var olan uyumu, düzeni yok etmek, karıştırmak: Polis, arama sırasında bütün evi allak bullak etti. Bir geldi, ortalığı allak bullak etti gitti. —3. Bir şeyi (eylemi, durumu, zamanı, vb,) allak bullak etmek, onda düzensizliğe, karışıklığa yol açmak; altüst etmek, karmakarışık etmek: Freni patlayan kamyon trafiği allak bullak etti. Yaşamımı-allak bullak eden bir olay. Bu yeni düzenleme yaz programımı allak bullak edecek. —4. Bir kimseyi, zihnini, kafasını allak bullak etmek, onu sarsmak, ruhsal dengesini, düşüncelerinin akışını bozmak, düşüncelerine bulanıklık, karışıklık getirmek; karmakarışık etmek, altüst etmek: Ölüm haberi beni allak bullak etti. Kafamı allak bullak eden bir kitap. —S. Midesini, içini allak bullak etmek, midesini bulandırmak. —6. Allak bullak olmak, karmakarışık duruma gelmek, altüst olmak, midesi bozulmak: Her taraf allak bullak oldu. Program değişirse çalışma saatlerim de allak bullak olur. Ölüm haberini duyunca allak bulak oldu. Otobüste, sarsıntıdan midem allak bullak oldu.
♦ be. Allak bullak olarak: Toplantıdan allak bullak çıktım.