AŞURE GUNU HAKKINDA DOGRU BILINEN YANLISLAR !
VE MUHARREM AYINDA YAPILAN BİDATLER
Hamd alemlerin rabbi Allah’a,salat ve selam gönderilmiş bütün nebilere olsun.Sözün en güzeli Allah’ın kitabı , hidayetin en güzeli Muhammed’sallallahu aleyhi ve sellem‘in hidayeti , işlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkanlardır . Size vaat edilen mutlaka gelecektir . Siz bunu önleyemezsiniz.Bundan sonra;
Şiîler Hüseyin’radiyallahu anh’nin Kerbelâ’da şehit edildiği gün olan on Muharrem’i”Câhil ve zâlim olan bir tâife, ya inkârcı münâfık olduğu için, ya da sapık olduğu için, Ehl-i Beyt’e sevgi ve muhabbetlerini göstererek Âşûrâ gününü, matem günü sayarlar ve Muharrem’in biri ile onu arasında gülmez, et yemez, yeni elbise giymez, yeni bir işe başlamazlar. On Muharrem dövünme ve yas günüdür. Sonra yas bitti mi aşure törenleri başlar.
Bu zümrenin rivâyet ettiği haberlerde birçok yalan vardır. Bu haberlerde sadece keder ve hüzünü yenilemek, tasassupculuk (bağnazlık) yapmak, insanlar arasında husumet ve savaşı kızıştırmak, müslümanların arasına fitne düşürmek ve bu vesileyle ilk müslümanlara küfretmeyi bir araç edinmek vardır.
Âşûrâda oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadislerin bulunmasına karşılık o gün Âşûre günü sürme çekmek, gusül etmek, kına yakmak, büyükleri, âlimleri, hastaları kurban kesmek ziyaret etmek, yetimlerin başını okşamak, hububat ve tatlı pişirmek, ihlâs suresini okumak, sevinmek ve bugünü ayrı bir gün olarak kutlamak islâm’da olmayan bir davranıştır. Bu konuda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen ne sahîh ve ne de zayıf bir hadîs vardır. Hadîs diye rivayet edilen bazı sözler tamamen uydurmadır. Sahabeden ve dört mezhep imamından vb. kimselerden de bir rivayet olmadığı gibi, muteber kitapların hiçbirinde de buna dair bir haber yoktur.
İbnTeymiye, Mecmûu’l-Fetâvâ, İbn Teymiyye’nin ifadesine göre bu gibi hususlar Ehl-i beyt’e buğzeden Nâ-sibîler tarafından uydurulmuştur fiiller hakkında sahih bir rivayete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne sürülen metinlerin birçoğunun gerçekte hadis olmayıp Câhiliye âdetlerine ve geleneklerine dayanması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu âdetleri Rasûlullah’ın ve ashabının yaptığına dair herhangi bir kayıt yoktur. Meselâ, “Âşûrâ günü sürme çeken helak olmaz”, “Âşûrâ günü gusleden o yıl hasta olmaz” tarzındaki rivayetler son devir kitaplarında yer almışdır.
O hâlde bugünde Aşüra pişirip yakınlara ve komşulara dağıtmak tamamen bid’at ve islâmî olmayan bir örftür.Rafizilerin bugün yaptıkları matem ve ağlama dövünme gibi yaptıkları kendi uydurdukları matemlerinde özellikle Nebi sallallahu aleyhi vesellemin ashabını küfürle münafıklıkla ve sahabeye küfrederek anmaları. küfre götüren bidatlardır.Selef uleması şöyle demiştir:Bidatler ve günahlar küfrün postalayıcısıdır yani habercisidir.
Bu günün Âdem’aleyhisselam’ın tövbesinin kabul edildiği, Yûnus aleyhisselam’ın balığın karnından çıkarıldığı, Mûsâ ve isa’aleyhisselam’ın doğduğu, Süleyman’aleyhisselam.’a mülkün verildiği, Davud’aleyhisselam’ın tövbesinin kabul edildiği, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedileceğine dair kendisine Allah tarafından teminat verildiği ve Mekke’den Medineye hicret ettiği gün olarak tavsif ederler Ne var ki bunları ilmen doğrulama imkânı olmadığı gibi bir kısmının yanlışlığı da ortadadır. Meselâ Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Medine’ye hicreti 10 Muharrem’de değil 12 Rebîülevvel’de gerçekleşmiştir. Bunun dışındaki rivayetlerin ise dayandığı kabul edilmektedir.ibn kesir rahimullahın ifadesine göre bu rivayetlerin hepsi senedi olmayan israliyat türünden rivayetlerdir demiştir
Aşüra günü Müsa aleysselamin firavun zülmünden kurtulduğu ve firavunun denizde boğulduğu gündür. Buharinin sahih olarak gelen rivayetin de; “İbn Abbâs radıyallâhu anh dan rivayete göre “Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiğinde onların bir gün yani Aşûrâ günü- oruç tuttuklarını gördü. Bu büyük bir gündür, dediler. Bu Allah’ın Musa’yı kurtardığı, Firavun hanedanını ise suda boğduğu bir gündür. Bu sebeple Mûsâ Allah’a şükür olsun diye oruç tutmuştur. Allah Resulü: Ben Musa’ya onlardan daha yakınım, dedi. O günü oruç tuttu ve oruç tutulmasını emretti.”(Buhari,3397; Sahih)
Muharremin onuncu yani aşure günü en önemli meseleler Musa aleyhisselam’ın bugün kurtulduğuna dair sahih olarak gelmiştir. Birde Hüseyin radiyallahu anh o gün çocuklarıyla beraber şehit edilmiştir.Onlara şehit edenleri Rabbim kıyamet günü en büyük ceza ile cezalandıracaktır.”Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.” (Şura /21)
İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre radiyallahu anh’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:Nebi sallallahu aleyhi ve selleme, Yahudilerden bazı kimselere uğradı. Onlar, oruç tutmuşlardı. “Bu ne orucudur?” diye sorunca şöyle de¬diler: “Bu, Allah’ın Musa’yı ve israiloğullarını suda boğulmaktan kurtardığı, Firavunu boğduğu gündür. Bu, geminin Cudi tepesine konup yerleştiği, onur ve üstünlük sahibi olan Allah’a bir şükür ifadesi olan Musa ile Nuh’un oruç tuttukları gündür.”Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem “Ben Musa’ya daha yakınım. Bu günde öncelikle benim oruç tutmam gerekir.” dedi. Ashabına da şu tavsiyede bulundu: “Sizden biri oruçlu olarak sabahlarsa, orucunu devam ettirip tamamlasın. Sizden biri ailesine dokunmuşsa, günün kalan kısmı oruçlu tamamlasın.” (İmam Ahmed b. Hanbel. Musned İlim ehli bu hadis hakkında zayıf hükmü vermiştir..Buharî’de bunu teyid edici bir başlık hadis vardır. Ancak tuhaf olan, burada Nuh aleyhisselam’dan söz edilmesi-Doğruyu en iyi bilen Allahdır. Şimdi de bazı cahillerin aşureyle ilgili anlattıkları hikayelere gelelim.. Güya Nuh ve beraberindeki mü’minler, azıklarının artanını ve yanlarında kalan tahılları öğütüp karıştırarak yemek mecburiyetinde kalmışlar. Uzun süre geminin içinde karanlıkta kaldıklarından dolayı gözlerinin zayıflayan ferini güçlendirmek için, gözlerine sürme çekmişler..Bütün bunlar, sahih olmayan içinde doğruluk payı bulunmayan rivayetlerdir. Bu hususta mutemet olmayan israiliyat hikayeleri nakledilir.İbn Kesir El- bidaye ve’n-Nihaye
Müslimin sahih’inde Ebu Hureyre’radiyallahu anh’dan Nebi’ sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı cuma günüdür. O gün Allah, Âdem’i yaratmıştır. Âdem o gün cennete konulmuş ve yine o gün çıkarılmıştır. Kıyamet de cumadan başka bir günde kopmayacaktır.”(Müslim, 854;Tirmiz,i488,Nesai, Sahih)
Adem aleyhisselam’ın tövbesinin Muharrem ayının onuncu günü yani aşure günü kabul edildiğine dair gelen rivayetler sahih değildir. Adem aleyhisselam gelen sahih rivayete göre Cuma günü yaratıldığı Cuma günü cennete konulduğu Cuma günüde cennetten çıkarıldığı rivayeti sahih olarak gelmiştir.
Ali radiyallahu anh’dan rivayet edilmiştir: “Bir kimse Ali radiyallahu anh’a ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersin diye sordu da bunun üzerine Ali radiyallahu anh dedi ki: Bu soruyu ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında oturuyorken bir kişinin sorduğunu işittim şöyle demişti. Ey Allah’ın Rasûlü, Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersin? Buyurdular ki: Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan Muharrem ayında tut çünkü o Allah’ın aylarından ilk ayıdır. O ayda bir gün vardır ki o günde Allah bir toplumun tevbesini kabul edip bağışlamıştır. Başka bir toplumu da affedip bağışlayabilir.” (Tirmizî, 741, rivayet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Şeyh Elbani rahimehullah bu hadise zayıf hükmü vermiştir.Delil olacak kuvvette değildir. Dini meseleleri zayıf ve uydurmalar üzerine bina etmek insanı küfre ve şirke götüren nedenlerdendir. Öyle rivayetler var ki uydurmadır. Tevhid inancına zıttır Amel edeni ve inananı dinden çakarır. Rabbim bizi bu gibi şeylerden muhafaza etsin.
Benim adıma yalan uydurmayınız.Kim benim adıma yalan uydurursa cehennem de yerini hazırlasın.”(Hadis Buhari-106
“Kim kasten benim ağzımdan yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.”(Buhari/108)
“Her kim yalan olduğu bildiği bir sözü benım hadisim olmak üzere rivayet ederse yalacılardan biri de kendisidir.”(Muslim.)
Bir hadisi rivayet ederken şartlar vardır.Hadisin senedi Nebi sallallahu alyhi ve selemle
ulaşmıyorsa o hadisi rivayet etmek caiz değildir haramdır.
Bir hadis rivayet ederken ne ilahiyatçıların kriterlerine bakmak ne de sofilerin. Doğru olan Muhadislerin kriterlerine bakmak lazım.Eğer sahih demişlerse sahihtir, zayıf demişlersede zayıftır mevzu(uydurma) demişlerse uydurmadır.Onun için hadis konusunda söz söyleyecek otoriteler muhadislerdir.
Allah Azze ve Celle’ye hamd, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e,ehli beytine ,ailesine, ashabına ve güzellikle ona tabi olanlara selam olsun.