Çizdim:
B
İşte böyle tanışmıştım Küçük Prens’le.
(Antoine de Saint-Exupéry, Küçük Prens, 1995)
rıver-dim. Şunları ekledim son-
da: “Bir sandık ^ işte, istediğin koyun içinde. ”
Küçük eleştirmenimin yüzü birden aydınlanınca şaşırmıştım doğrusu:
yorlar ve hak ettikleri değeri bulamayabiliyorlar. Bazen içe kapanık, bazen uyumsuz, bazen yaramaz, bazen tembel, bazen zor, bazen komik, bazen kavgacı, bazen tuhaf olarak etiketleniyorlar. Onlara verilen bu etiketlere şöyle bir bakıldığında, neden ice
Ğ
“Tam istediğim gibi oldu! Bu koyun çok ot yer mi, ne dersin?”
“Niçin sordun?”
“Çünkü bizim oraları çok küçüktür…” “Ona yetecek kadarı bulunur. Ufacık bir koyun verdim sana. ”
Resimden yana çevirdi başım:
“Pek de ufak olmamalı… Bak! Uyu
l ::e gözden geçirdi. Sonra, “Olma-£ dedi. “Daha şimdiden hasta bu. j – – -.¡Kasını yap.”
Gözlerim oyuklarından fırlamış, bu iüş kişisine bakıyordum. Unutmayın ki, ‘■jtiin konak yerlerinden bin mil uzakta ‘3lunuyordum. Oysa bizim adamcık ne • tunu yitirmişe benziyordu, ne ölesiye jrgun düşmüşe, ne ölesiye aç kalmışa, susuzluktan ölmüşe, ne de korkudan :dü patlamışa.
Bütün konak yerlerinden bin mil uzakta, çöl ortasında kaybolmuş bir ço-“,¡ğa hiç benzemiyordu. Konuşabilecek hruma gelince, şöyle dedim ona:
“Peki ama… Ne yapıyorsun burada :~n?”
O zaman iyice alçak sesle, çok , nemli bir şey söylüyormuş gibi yinele-
“Ne olur… Bir koyun çiz bana…” Gizemli çekicilik sarıp sarmaladı -::\dt, karşı koyulamaz artık. Bütün yer-rşme koşullarından bin mil uzakta, : fim korkusuyla baş başayken yaptığım -■’■çılgınlıktı ya, cebimden bir parça kâ-l :Ut bir dolmakalem çıkardım. Ama o ‘¡illar yılı coğrafya, tarih, toplama-çı-ijnna ve dilbilgisi çalıştığımı anımsa-::m; küçük adamcığa (biraz da tatsızlık < ::p) resim çizmesini bilmediğimi söy-■ ::m. Yanıtladı beni:
“Ne zararı var? Sen bana bir koyun
Yaşantım boyunca hiç koyun çizme-timden, ona, becerebildiğim iki remden birini yaptım. Boanın dıştan gö-‘i rSşiiydü bu. Küçük adamcığın bana . .¿dikleri karşısında dilim tutuldu: “Hayır! Hayır! Bir boanın yuttuğu – . istemiyorum ben. Bir boa yılanı tehzildir, bir fil de çok yer kaplar. Otur-zıîum yer daracık. Bir koyunum olsun :,nım. Sen bir koyun çiz bana. ”
Bftı de çizdim.
Ama benim resmim, yüzde yüz, gereğinden çok daha az gönül çekici. Suç ‘inim değil. Daha altı yaşındayken, bü-ükler, resim sanatına olan yatkınlığımdan caydırmışlardı beni; kapalı boalarla sak boaların dışında hiçbir şey çizmeyi
Ama ötekiler gibi bunu da beğenmedi. “Bu da çok yaşlı. Uzun süre yaşayabilecek bir koyun istiyorum. ”
Canım sıkılmaya başlamıştı artık, üstelik motoru onarmaya başlamalıydım, ^0 aşağıdaki resmi çizişti
İncelikle, hoşgörüyle gülümsedi dostum:
“Sen de görüyorsun…Koyun değil bu, bir koç. Boynuzları var…”
Yeniden çizdim.
İREYSEL FARKLILIKLARI toplum olarak ne ölçüde kabul edebiliyoruz? Okul, iş, hatta aile gibi yaşamın birçok alanında karşılaştığımız ve farklı olduğunu gözlemlediğimiz kişilere “sen özelsin ve değerlisin” diyebiliyor muyuz? Gerçi, normal olduklarını düşündüğümüz bireylere de özel ve değerli olduklarını ne ölçüde söyleyebildiğimiz şüpheli. Bunu söyleyebilmeyi başarmak, biraz da kendini kabul eden ve değerli olduğuna inanan bireylerin harcı oluyor. Kendi değerine inanmayan, değil farklı olanı normal olduğu düşünülenleri bile değerli bulmuyor. Farklılara bakı* aç:>: toplumlara ve kültürlere göre deSış:-yor. Farklı olan kimi zaman dışlanıyor, kimi zaman örseleniyor, kimi /¿mir yok farz ediliyor, kimi zaman ca cezalandırılıyor. Kendi içindeki “farklı~y: kabul edebilen toplum, ona sağladıklarıyla onu kazanmış ve üretken bir birey haline getirmiş oluyor. Bunu yapamadığı zamanlarda toplumun çok sayıda kanayan yarası oluyor. Peki kimdir bu “farklı” lar? Herhangi bir zihinsel ya da be-densel Öptüfli olan-lar, ba2r%syolojik hastalıklara sahip olup bunlarla yaşamak zorunda olanlar, bazı ruhsal hastalıklara sahip olanlar, görme özürlüler ve daha birçoğu… Bu “farklı” lardan bir ^ grup var ki onların özel bir yeri var. Bu gruba ait bireyler, kimi zaman yanlış anlaşılabili
kapanık, neden tuhaf, neden yaramaz, neden tembel olduklarının aslında hiç anlaşılmadığı ve onların özüne imlemediği görülüyor. Tuhaf, çünkü birçoğuna aykırı gelen zengin bir düş gücü var: Zengin düş gücü yaratıcılığın bir dışavurum biçimi. Tembel, çünkü diğerlerinden hızlı öğreniyor bu yüzden sıkılıp ilgisini kaybediyor: Hızlı öğrenme, daha yüksek bir zihinsel enerjinin varlığının göstergesi. Uyumsuz, çünkü birtakım becerileri aynı yaş grubundaki diğer bireylere göre daha ileri. Onlara verilen bir diğer etiket de “üstün zekâlılık”. Gerçi, bu ifade eski yaklaşımlara göre doğru, ama günümüzdeki yaklaşımlara göre pek de doğru değil. Bireyi kazanmak adına yapılan bu etiketleme aslında onu bir anlamda dışlıyor ve “farklısın” mesajı veriyor. Farklı olduğu için dışlanmanın sonuçlan da bireysel açıdan ağır oluyor. Üstün zekâlı tanımlamasının eski yaklaşımlara göre doğru olmasının nedeni, eskiden bireylerin zihinsel becerilerinin üstünlüğüne(l) yalnızca zekâ testlerinin verdiği sonuçlara bakılarak karar verilmesiydi. Artık, zekâ testleri ile ölçülen zekâ düzeyinin üstünlüğün(l) tek belirtisi olmadı-
ğı düşünülüyor. Yazının bundan sonraki kısmında biz bu “farklı”lan “özel yetenekliler” olarak adlandırmayı tercih ediyoruz. Onlara, özellikli, üstün yetenekli, üstün zekâlı ya da ileri zekâlı demek, hem onlara hem de diğerlerine haksızlık olur. Amaç, bireyleri sınıflandırmak değil, toplumun “farklı” larmdan yalnızca biri olan özel yeteneklileri daha çok tanımak ve değerlerini hissederek, onları sıradanlı-ğın içine hapsetmeme yolunda düşünceler ortaya atmak. Çünkü, bu “de-ğer”lere gereksinimimiz var ve onları kazanıp ya da kaybetmek toplum olarak bizim elimizde. Alan Watts’ın dediği gibi; “Biz bu dünyaya gelmeyiz, bu dünyada oluşuruz; yaprağın ağaçta oluşması gibi. Okyanusun dalgaları yaratması gibi, evren yaşamı, insanları yaratır. Her insan doğanın, tüm evrenin bir devinimi, kendine özgü bir ifadesidir.” Bu noktadan hareketle, her çocuk bir değerdir ve her çocuğun yetenekleri yönünde gelişmeye hakkı vardır. Biz, eğitimciler, öğretmenler, anneler, babalar ve politikacılar olarak çocuklarımızı ve gençlerimizi kalıp-lanmışlıklara zorlayarak onların bu haklarım ellerinden almayalım ve yola
¥
çıkarken, bütün çocukların, zekâ düzeyleri yüksek, orta, düşük; ne olursa olsun mutlu ve doyurucu bir yaşam sürme hakkına sahip olduğunu unutmayalım.
Özel Yetenekli Çocuk Kimdir?
Özel yetenekli çocuğun tanımı, dünyadaki özel yetenekli çocuk sayısı kadar çeşitlidir. Zekâ düzeyini ölçen testlerden (IQ, Stanford-Binet ve Ter-man-Merrill testleri gibi) yüksek puan almış olmak bir belirti olabilir; ancak bugün uzmanların çoğu, zekâ testlerinin insan zihninin karmaşıklığını ölçmede yetersiz olduğunu düşünüyorlar (Zekâ, Kalıtım, Toplum…, Bilim ve Teknik, 333, Ağustos 1995). Ayrıca, zekânın ölçülmesi çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi için neler yapılacağına yol göstermiyor. Zekâ testleriyle drama, müzik ve resim yetenekleri, yaratıcılık, liderlik, mekanik beceriler, iletişim, yabancı diller gibi birçok beceri ve yetenek ölçülemiyor. Özel yeteneklilik toplumsal ve kültürel değerlere göre farklı olarak ele alınıyor. Dâhi olarak kabul edilen Einstein’ın Amazon ormanlarında yaşayan bir yerli olarak doğduğunu düşünün. Böyle bir ortamda, onun ormanda hayatta kalabilmeyi sağlayan avlanma ve ormandaki tehlikelere karşı kendini koruyabilme gibi becerilere sahip olması daha geçerli olurdu. Başka değerlerin peşinde olan o toplum için görelilik kuramının herhalde pek bir anlamı olmazdı. Özel yetenekli olmak biraz da toplumsal takvimdeki zamanlamayla ilişkili. Leonardo da Vinci 1960’larda Paris’te yaşasaydı, belki de tanınmak için çok mücadele vermesi gerekecekti. Einstein kendi ülkesinde, 50 yıl
vor. Ricbard Rothmer ise. özel yere-
kararla belirlendiğini; bunun da toplumda hangi yeteneklerin daha az bulunduğu ve hangi yeteneklerin daha değerli olarak kabul edildiği ile ilişkili olduğunu öne sürüyor. Bunların ya
nında, toplumun değer verdiği yeteneklerin toplumlar geliştikçe değiştiğini de vurguluyor.
Günümüzde hangi yetenekler az Bulunuyor ve değerli olarak kabul ediliyor? Zekâ testlerinin verebileceği verilerin dışında hangi özellikler bir çocuğun özel yetenekli olduğunu gös-rerivor. Bu konuya ilişkin çalışmalar,
~:rıeşurereK yem gerçeKier yarataDi-ienler özel yetenekli sayılabiliyorlar. Gelişkin bir espri yeteneğine sahip ol-manın çoğu zaman özel yetenekliliğin bir belirtisi olduğu düşünülüyor. Özel ■. etenekliliğin varlığını belirlemenin ;n kolay yolu çocukların davranışlarını gözlemekten geçiyor. Bunun da nedeni, çocuğun davranış ve etkinlikle-~rin onun zihinsel süreçlerinin gös-rerşesi olması. Çocuklar yaptıkları ya
i i söyledikleri küçük şeylerle yete-eklerini gösterebiliyorlar: Doruk’un bendine yeni bir alfabe ve sayı şifresi iliştirmesi, Zeynep’in çok küçük
■ <.i çok uzun cümleler kurarak büklerle söyleşi sürdürme konusunda ‘ ..’-isek bir kapasiteye sahip olması, ■v-’nin dikkat süresinin çok uzun ol–_’î. Ceren’in gelişmiş bir kelime bil-olması, Emre’nin ayrıntıları ’ir.rlama hafızasının güçlü olması, îu’nun çok küçük yaşta kimse ••i’ernıeden okumayı öğrenmesi gibi, f -r-ia sözü geçen özellikler başlanır’- :-:n iyi birer ipucu sayılabilir. An-bu noktada nesnel düşünmeyi el-3C– ?:rakmamak gerekiyor. 2 yaşında : söken çocuğun anne babası
t_r. özel yetenekli olduğunu düşüte- Ancak, erken okuma ve yazma î«rr’ •■ eıenekli olmanın bir göstergesi 3imr.:n yanında, “erken gelişim” anar-.-i da gelebilir. Araştırmalara göre, r.cesi çağda okuyanların IQ’lan-•nr . s’ck olması ve IQ’ları yüksek ıııa- ..ir.n erken okumaları gerekmiyor. 3c r- erin erken gelişmesiyle, özel ««eî-îkİİ olmanın birbirinden farklı jM’-ir- düşünülüyor. Anne-Marie Ro-tgper ; ;,’:>re, özel yetenekli çocuğun Ut»,-‘-e. genelleme, bağlantıları gö-ıcv”; v eteneline sahiç olması g,ete-t- – t-r&en %eXv|me vs,e,
ıışımseı anıamaa uıger çocuKiaruan önde olmak anlamına geliyor. Bu da belirli bir zaman sonra diğer çocukların bu çocukla aynı becerilere sahip duruma geleceğini gösteriyor. Özel yetenekli çocukların akademik olarak diğerlerinden önde olmaları gerekmiyor.
ABD’nde yapılan bir araştırmaya göre, özel yetenekli çocukların öğrenme özellikleri şöyle:
* Yeni fikirleri algılayabilme ve kabul edebilme; bilinmeyeni araştırma isteği; güçlü sezgilere sahip olma; dikkatli ve meraklı olma,
* Fikirleri soyut olarak canlandırma, kuramsallaştırma ve sentezleme; öğrenmeyi, zihinsel uğraşılarda bulunmayı ve problem çözmeyi sevme,
* Sebep-sonuç ilişkilerine meraklı olma, öğrendiği kavramları uygulayabilme ve gerçeği keşfetmeyi sevme; kişisel sayı Mstemiyri, yeni bir takvim ya da alfabe gSftffirme,
* Bir kez karşı karşıya kddığı bir malzemeyi akılda tutma,
* SözejuSccrilerde gelişkin^ kelime bilgisinin çeşitliliği; ken* kolaylıkla ayrıntılı olarak ifadeWieB& me, farklı konularda derin bilgi eoiqe-\ bilme, ’ ^
* Araştırıcı olma; yüksek not alma \ isteği ve dış yaptırımlara bağlı olmayan bir öğrenme isteğine sahip olma,
^Eleştirel düşünme yeteceğine sahip olma; şüpheci olma ve ¡fikirleri kendine kanıtlama gereksinimi duy-
* Duyarlı olma, başkalarıyla empa-ti (bir an için kendini karşısındakinin yerine koyarak onun duygularını anlama) kurabilme; duygusal desteğe gereksinim duyma,
* Enerjik, uyanık ve istekli olma; yeni bir üretimde bulunurken yoğun çaba ve çalışmalara girme,
* tş ve çalışmada bağımsız olma:
yal oıma.
Bu özelliklerin hepsinin özel yetenekli çocukların tümünde olması şe-rekmivı-r.
Özel Yetenekli Çocukların Gereksinimleri
Özel yetenekli çocuklarla ve eğitimleriyle ilgilenilmeye başlandığından bu yana, bu çocukların ne sorunlar yaşadığıyla pek ilgilenilmemiş. Ogilvie’nin ABD ilkokullarındaki özel yetenekli çocuklarla yaptığı araştırma (1973), onların likli gereksinimlerinden bir kısmının şunlar olduğunu ortaya koymuş:
* Normal olduğu düşünülen akranlarıyla iStşki kurmak “^nDiğer özel yetenekli çocuklarla ilişki kurmak
‘ I5.is.mi-
w
önce-
«t «i*
* Yaratıcı ve mucit olma; yeni yaklaşımlar arama ve beyin fırtınası yapmayı heyecanlı bulma,
* Sontîcu görmek uğruna, bir konuya yoğunlaşma konusunda
munda uyarılıp yeniden çaba göstermek
* \ <mct\\me’Kicv\ çok ieY\V>c’[\\k edilmek
* Başlangıç konularını hızlı geçip,
daha geniş kaynaklardan yararlanmak
* Araştırmada^endi yolunu izlemek
* Diğer çocuklar gibi davranmak
Çocuklarda, zihinsel ve duygusal gelişimler farklı hızlar gösterebilir. Bu durum, çocukluğun erken dönemlerinde daha belirgin olarak görülür. Çocuk entellektü-e\ o\a.tak% oVabVVu, mcak du\-
\i\iSe\V o\afâk 1) ya* düz.eVvrvdcd«. i\\t\\ çocuk zihinsel olarak 6, kronolojik olarak 4 yaşında olabilir. Çocuğa iliş-
kin beklentiler belirlenirken bunun bilincinde olunması gerekir. Özel yetenekli çocuklar, ifadeleri ve gözlemleriyle yetişkinler için eğlenceli olabilirler; ancak onların duygusal açıdan yetişkinlerden önemli ölçüde desteğe gereksinim duyduklarını unutmamak gerekir. Dil kullanımları ve ilgileri nedeniyle diğer çocuklar tarafından anlaşılmaları zor olabilir. Bunun sonucu da yalnızlıktır. Örneğin, beş yaşındaki bir özel yetenekli çocuk için satranç çokW}e.c,av\ veucvdu, ama d\Ş,ct-\ctv rçm W Vi'(î\\c o\ma^a*o\YvL gocukların keşifler yapmaya gereksinimi büyüktür. Keşif gereksinimi, ser-
o
Türkiye’de Özel Yetenekli Çocuklar İçin Ne Yapılıyor?
1^'”;c”5″‘~as eze . ö’.s’sk cğ-
_;=”c- «a-t. atıa <.st eze -:”‘2S -âsc” . a-5 ~ ş. 198G1İ yıl-
ana .sr a=r’ gündeme geimiş ve proje -ar’ ^ a’~a caş.anrrfiş. Bu çalışmalardan da *a,aaa” .ara<. 1993 y.lında özel yetenekli öğ–b-c e1-.! tanımlanması ile ilgili bir model gelişti-‘ “iş ve uygulama için Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli ile Bayburt olmak üzere 5 pilot il seçilmiş.
İlk olarak, Ankara’da 17.9.1995 tarihinde Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi açılmış ve 1995-1996 öğretim yılında 45 öğrenciye hizmet verilmiş. Bu süreçte kazanılan deneyimlerin de değerlendirilmesi suretiyle, özel yetenekli ilköğretim çağı çocuklarının eğitiminin geliştirilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bir proje nazırlanmış. Yakın bir süre içinde yürürlüğe girecek olan proienin amacı, ilköğretim çağındaki öze! yete rin kapasitelerini en üst düzeyde ucusuı cıcr, sulanmalarını sağlamak. Projenin «de4 j
– j Kiııesı :se, löaa-ıaaü ogretırü )
I Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi ne uevam | eden öğrenciler ile Yasemin Karamaya ^ ^
1 -OLf-Ti ar? Q:p,ıfi -Hi t|”irT! ^
! ii ööfHiıciieıi= meıkez’in. öze! vet«nt;werı dusın-
Ud! t ydidlioi, df\ı df ildi il ludl I Udi id ı tı^n, ıaı r\ıı, rvaıı
cı ve derin öğrenen öğrencilerle, kapasitesini da-1 ha mk_aPÎİstirmAk va daJiiıilanmak İQfp\/pnİprin
r r
it
______ı______^ .. ____________________
şılanması hedefleniyor. Merkez’e öğrenci alimi-
nin ise, ilkokulda sınıf öğretmenlerinin, ortaokulda ise sınıf öğretmenler kurulunun aday gösterdiği öğrencilerden olması belirlenmiş. MEB’nın bu projeye bakış açısı, özel yetenekli öğrencileri toplum içinde birlikte yaşama bilinciyle kazanmak üzere, kapasitelerini geliştirici ve destekleyici bir eğitime almak yönünde.
Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığt’nın dışında, Cz6′ ver- üMar Kc e;. *ranç Vakfı Lisesi, Tür-■ı.e Vete^e* Ccc^’ar Eğtrr Vak*! ve ae:s-< Çcc^<£V’eze jete^ek çooükam eğîtı-“•”e ş*~ ça ş””a a’ ,ac ,or. Öze1 Yer- Ufuklar <c e, ‘■’3e eğdr: **e c3re: çaJışnnalars, okulön-ces.. «öğretir; ve fen lisesi düzeyinde sürdürü-üyor. Üniversite düzeyinde de çalışmalara baş-iayan bu okulda, normal zekâ düzeyinin üzerindeki öğrenciler ağırlıkta. Milli Eğitim Bakanlı-ğı’nın müfredat programının temel alındığı bu okulda derslerin işlenişi açısından bir yöntem farklılığı var. Amaç, öğrencilere bilgi yüklemek değil, bilgiyi üretken bir biçimde kullanma ve yüksek düzeyde düşünme becerilerini kazandırmak. Yaratıcılığın geliştirilmesi çalışmalarını tüm derslerine aktarmaya çalışan okulda, Bloom’un Bilişsel Sınıflandırması, Taylor’un Çoklu Yetenek Modeli, Gardner’in Çok Yönlü Zekâ Modeli, E. De Bono’nun geliştirdiği modeller, yaratıcı sorun çözme ve beyin fırtınası gibi önemli yöntem ve modellerden yararlanılıyor. Bunların dışında, düşünme becerileri dersi, İngilizce, Almanca ve bilgisayar öğretimi sürdürülüyor. Satranç, halk oyunları, bale, drama ve hitabet gibi kulüp faaliyetlerine özellikle önem veriliyor ve böylece, öğ-
ocvyioı, ıçuıi ııyı vc 11^1191111 ucvct iiuiii 111 1 ycıı-juııı
rnpqi kfiH,! SP-l JHHq rfp. °_P,i!QmiP,f Vi l-r: ;f: C -5 retmgrıionfiiî; ‘rj …..■ <•
\/ı rlpri1’ ‘•/qc,.qrn.p “3? ‘ a -*■
türk ilkeleri doğrultusunda çağdaş bir eğitim vererek, özel yetenekli çocukları Türkiye için yetiştirerek onları kazanmak ve bu ülkenin kalkınması için bir şeyler yapabilmek. Vakfın Lisesi’nde, temel olarak Anadolu Liselerinde uygulanan programlardan yola çıkılarak özel yetenekli çocuklar için geliştirilen ve çeşitli öğretim teorilerinin birleşimi olan İnanç Lisesi programı uygula nıyor. Her yıl 30 öğrenci alınan okulda, bireysel eğitim verebilmek amacıyla sınıflar on Kişilik tutuluyor. Öğretmenler yurtdışından gelen uzmanlardan hizmet içi eğitim alıyorlar. MEB’na bağlı örgün eğitim veren diğer okullardan farklı uygulamaları var. Örneğin, haftada 40 saat eğitim var (Anadolu Liselerinde 36 saat) ve eğitim üç dönem halinde sürüyor. Okula öğrenciler daimi yatılı olarak devam ettiklerinden, her gün çeşitli etkinlikler ve eğitsel kol çalışmaları yapılıyor. Spor, sanat, tiyatro, müzik, drama, resim ve Atatürkçülük gibi kol çalışmaları var. Ayrıca, öğrenciler her cumartesi grup grup okuldışı etkinliklere (sinema, tiyatro, sergi ve piknik gibi) götürülüyorlar. Öğrenci seçimi ise vakıf komisyonu tarafından yapılıyor. Okula öğrenci seçimi İçin ise, her yıl başında Türkiye ve KKTC ilkokullarına vakıf formları yollanıyor ve beşinci sınıf öğretmenlerinden sınıflarındaki gelir düzeyi düşük özel yetenekli bir çocuğu bildirmeleri isteniyor. Ön eleme maddi durumdan yapılıyor; bundan sonra yazılı ve sözlü yetenek sınavları yapılarak çocuklar seçiliyor.
1993 yılında kurulan Türkiye Üstün Yetenekli Çocukları Eğitim Vakfı’nın (TÜYÇEV) temel ama-
■ : 1 . .. _ ~: r i’:’ •- ‘■ ta-a^-ng alaritkian agmme katkıda bulunmak’ onroKS’n’m cıuvacaKsan susvai ve Kuııureı caııs-
m,u,u, ……….- oniann ctKir.fikisrc Kal;:,
mini çsınlgmgk Satranç, plastik sanatlar yaratı1 t – di diicı yazma izciiik, ooıaniK, muziK,
men “iusturaraK uzman eaıtımcııerıe ca«‘ims-ar uu/enıeyen vaKir, Kaıııımaa Duıunan çocuKia-
ra katılım belgesi veriyor ve yeteneklerine uygun
konferanslar da düzenliyor.
ieceK yaşamiar;naa . …,
sorun çözme becenie;:>>e inşanda .. 5 ao.aoı
luş. Kurucuların ve okul İdaresinin amacı, Ata
munda uyarılıp yeniden çaba göstermek
* \ <mct\\me’Kicv\ çok ieY\V>c’[\\k edilmek
* Başlangıç konularını hızlı geçip,
daha geniş kaynaklardan yararlanmak
* Araştırmada^endi yolunu izlemek
* Diğer çocuklar gibi davranmak
Çocuklarda, zihinsel ve duygusal gelişimler farklı hızlar gösterebilir. Bu durum, çocukluğun erken dönemlerinde daha belirgin olarak görülür. Çocuk entellektü-e\ o\a.tak% oVabVVu, mcak du\-
\i\iSe\V o\afâk 1) ya* düz.eVvrvdcd«. i\\t\\ çocuk zihinsel olarak 6, kronolojik olarak 4 yaşında olabilir. Çocuğa iliş-
kin beklentiler belirlenirken bunun bilincinde olunması gerekir. Özel yetenekli çocuklar, ifadeleri ve gözlemleriyle yetişkinler için eğlenceli olabilirler; ancak onların duygusal açıdan yetişkinlerden önemli ölçüde desteğe gereksinim duyduklarını unutmamak gerekir. Dil kullanımları ve ilgileri nedeniyle diğer çocuklar tarafından anlaşılmaları zor olabilir. Bunun sonucu da yalnızlıktır. Örneğin, beş yaşındaki bir özel yetenekli çocuk için satranç çokW}e.c,av\ veucvdu, ama d\Ş,ct-\ctv rçm W Vi'(î\\c o\ma^a*o\YvL gocukların keşifler yapmaya gereksinimi büyüktür. Keşif gereksinimi, ser-
o
Türkiye’de Özel Yetenekli Çocuklar İçin Ne Yapılıyor?
1^'”;c”5″‘~as eze . ö’.s’sk cğ-
_;=”c- «a-t. atıa <.st eze -:”‘2S -âsc” . a-5 ~ ş. 198G1İ yıl-
ana .sr a=r’ gündeme geimiş ve proje -ar’ ^ a’~a caş.anrrfiş. Bu çalışmalardan da *a,aaa” .ara<. 1993 y.lında özel yetenekli öğ–b-c e1-.! tanımlanması ile ilgili bir model gelişti-‘ “iş ve uygulama için Ankara, İstanbul, İzmir, Denizli ile Bayburt olmak üzere 5 pilot il seçilmiş.
İlk olarak, Ankara’da 17.9.1995 tarihinde Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi açılmış ve 1995-1996 öğretim yılında 45 öğrenciye hizmet verilmiş. Bu süreçte kazanılan deneyimlerin de değerlendirilmesi suretiyle, özel yetenekli ilköğretim çağı çocuklarının eğitiminin geliştirilmesi amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından bir proje nazırlanmış. Yakın bir süre içinde yürürlüğe girecek olan proienin amacı, ilköğretim çağındaki öze! yete rin kapasitelerini en üst düzeyde ucusuı cıcr, sulanmalarını sağlamak. Projenin «de4 j
– j Kiııesı :se, löaa-ıaaü ogretırü )
I Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi ne uevam | eden öğrenciler ile Yasemin Karamaya ^ ^
1 -OLf-Ti ar? Q:p,ıfi -Hi t|”irT! ^
! ii ööfHiıciieıi= meıkez’in. öze! vet«nt;werı dusın-
Ud! t ydidlioi, df\ı df ildi il ludl I Udi id ı tı^n, ıaı r\ıı, rvaıı
cı ve derin öğrenen öğrencilerle, kapasitesini da-1 ha mk_aPÎİstirmAk va daJiiıilanmak İQfp\/pnİprin
r r
it
______ı______^ .. ____________________
şılanması hedefleniyor. Merkez’e öğrenci alimi-
nin ise, ilkokulda sınıf öğretmenlerinin, ortaokulda ise sınıf öğretmenler kurulunun aday gösterdiği öğrencilerden olması belirlenmiş. MEB’nın bu projeye bakış açısı, özel yetenekli öğrencileri toplum içinde birlikte yaşama bilinciyle kazanmak üzere, kapasitelerini geliştirici ve destekleyici bir eğitime almak yönünde.
Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığt’nın dışında, Cz6′ ver- üMar Kc e;. *ranç Vakfı Lisesi, Tür-■ı.e Vete^e* Ccc^’ar Eğtrr Vak*! ve ae:s-< Çcc^<£V’eze jete^ek çooükam eğîtı-“•”e ş*~ ça ş””a a’ ,ac ,or. Öze1 Yer- Ufuklar <c e, ‘■’3e eğdr: **e c3re: çaJışnnalars, okulön-ces.. «öğretir; ve fen lisesi düzeyinde sürdürü-üyor. Üniversite düzeyinde de çalışmalara baş-iayan bu okulda, normal zekâ düzeyinin üzerindeki öğrenciler ağırlıkta. Milli Eğitim Bakanlı-ğı’nın müfredat programının temel alındığı bu okulda derslerin işlenişi açısından bir yöntem farklılığı var. Amaç, öğrencilere bilgi yüklemek değil, bilgiyi üretken bir biçimde kullanma ve yüksek düzeyde düşünme becerilerini kazandırmak. Yaratıcılığın geliştirilmesi çalışmalarını tüm derslerine aktarmaya çalışan okulda, Bloom’un Bilişsel Sınıflandırması, Taylor’un Çoklu Yetenek Modeli, Gardner’in Çok Yönlü Zekâ Modeli, E. De Bono’nun geliştirdiği modeller, yaratıcı sorun çözme ve beyin fırtınası gibi önemli yöntem ve modellerden yararlanılıyor. Bunların dışında, düşünme becerileri dersi, İngilizce, Almanca ve bilgisayar öğretimi sürdürülüyor. Satranç, halk oyunları, bale, drama ve hitabet gibi kulüp faaliyetlerine özellikle önem veriliyor ve böylece, öğ-
ocvyioı, ıçuıi ııyı vc 11^1191111 ucvct iiuiii 111 1 ycıı-juııı
rnpqi kfiH,! SP-l JHHq rfp. °_P,i!QmiP,f Vi l-r: ;f: C -5 retmgrıionfiiî; ‘rj …..■ <•
\/ı rlpri1’ ‘•/qc,.qrn.p “3? ‘ a -*■
türk ilkeleri doğrultusunda çağdaş bir eğitim vererek, özel yetenekli çocukları Türkiye için yetiştirerek onları kazanmak ve bu ülkenin kalkınması için bir şeyler yapabilmek. Vakfın Lisesi’nde, temel olarak Anadolu Liselerinde uygulanan programlardan yola çıkılarak özel yetenekli çocuklar için geliştirilen ve çeşitli öğretim teorilerinin birleşimi olan İnanç Lisesi programı uygula nıyor. Her yıl 30 öğrenci alınan okulda, bireysel eğitim verebilmek amacıyla sınıflar on Kişilik tutuluyor. Öğretmenler yurtdışından gelen uzmanlardan hizmet içi eğitim alıyorlar. MEB’na bağlı örgün eğitim veren diğer okullardan farklı uygulamaları var. Örneğin, haftada 40 saat eğitim var (Anadolu Liselerinde 36 saat) ve eğitim üç dönem halinde sürüyor. Okula öğrenciler daimi yatılı olarak devam ettiklerinden, her gün çeşitli etkinlikler ve eğitsel kol çalışmaları yapılıyor. Spor, sanat, tiyatro, müzik, drama, resim ve Atatürkçülük gibi kol çalışmaları var. Ayrıca, öğrenciler her cumartesi grup grup okuldışı etkinliklere (sinema, tiyatro, sergi ve piknik gibi) götürülüyorlar. Öğrenci seçimi ise vakıf komisyonu tarafından yapılıyor. Okula öğrenci seçimi İçin ise, her yıl başında Türkiye ve KKTC ilkokullarına vakıf formları yollanıyor ve beşinci sınıf öğretmenlerinden sınıflarındaki gelir düzeyi düşük özel yetenekli bir çocuğu bildirmeleri isteniyor. Ön eleme maddi durumdan yapılıyor; bundan sonra yazılı ve sözlü yetenek sınavları yapılarak çocuklar seçiliyor.
1993 yılında kurulan Türkiye Üstün Yetenekli Çocukları Eğitim Vakfı’nın (TÜYÇEV) temel ama-
■ : 1 . .. _ ~: r i’:’ •- ‘■ ta-a^-ng alaritkian agmme katkıda bulunmak’ onroKS’n’m cıuvacaKsan susvai ve Kuııureı caııs-
m,u,u, ……….- oniann ctKir.fikisrc Kal;:,
mini çsınlgmgk Satranç, plastik sanatlar yaratı1 t – di diicı yazma izciiik, ooıaniK, muziK,
men “iusturaraK uzman eaıtımcııerıe ca«‘ims-ar uu/enıeyen vaKir, Kaıııımaa Duıunan çocuKia-
ra katılım belgesi veriyor ve yeteneklerine uygun
konferanslar da düzenliyor.
ieceK yaşamiar;naa . …,
sorun çözme becenie;:>>e inşanda .. 5 ao.aoı
luş. Kurucuların ve okul İdaresinin amacı, Ata
best oyunlar, tartışmalar, doğa çalışmaları ve sosyal etkinlikler gibi fırsatlar yaratılarak karşılanabilir. Entellektüel uyarılar almaya, spor, dans, jimnastik, sanat, fotoğraf ve müzik gibi yaratıcı etkinliklere de büyük gereksinimleri vardır.
Toplum için birer armağan olan özel yetenekli çocuklar yalnızca yetenekli oldukları alanlar yönünde değil, bir bütün olarak ele alınmalıdırlar. Çünkü, bu çocukların yeteneklerine fazla ilgi gösterilmesi, sosyal gelişimlerini engelleyebiliyor ve yalnızca yetişkin dünyasını yetenekleriyle memnun eder duruma gelebiliyor. Hatta, erken okuyup yazan çocukların, yetişkin dünyasını etkilemek amacıyla bazı televizyon kanallarında malzeme olarak kullanıldığına tanık oluyoruz.
Bir küçüğün omuzlarına, 18 aylıkken harfleri tanıyıp, bazı kelimeleri okuyabildiği için “dâhi” adı altında, onun belki de hiç anlayamadığı bir yük bin-dirilebiliyor. Müzik yetenekleri nedeniyle, küçük yaşta normal çocukluk yaşantısını sürdürmekten alıkonula-rak, yoğun bir çalışma temposuna sokulan çocuklar da var. Bu çocuklar, çoğunlukla büyüklerin yarışma alet oluyorlar. Tüm çocuklar için olduğu şibi, özel yetenekli çocuklar da yetenekleri, bulundukları yaş döneminin özellikleri ve içinde yetişecekleri toplumla birlikte düşünülmelidirler. Baharı ve performans konusunda gerçekçi olmayan beklentilere girmemek gerekir. Bunun yanında, düşük beklentilerin çocukların performanslarına ters etki yaptığı da yapılan gözlemler arasında.
\
\
I
i
r-
7-
/
‘O
Özel Yetenekli Çocukların Eğitimi
Bir sınıftaki çocukların hepsi birbirinden farklıdır. Diyelim ki, bu çocuklardan biri herkesten önce parmak kaldırıyor, ödevlerini diğerlerinden daha önce tamamlıyor ve genellikle tam başarı gösteriyor. Sorulan da diğer çocuklarınkilerden farklı. “Bu çocuk farklı mı?” diye düşünebilirsiniz. Evet farklı; sınıfındaki diğer çocuklara göre daha yüksek bir zihinsel kapasiteye sahip. Her çocuğun kendi potansiyelinin tümünü kullanmaya hakkı olduğu düşüncesinden yola çıkarsak, bu çocuğun bu hakkım kullanabildiği söylenebilir mi? Eğitimciler genel olarak, bu çocukların yalnızca diğer çocukların gördüğü eğitimin aynısını görmesinin onların özel gerek-
sinimlerinin göz ardı edilmesi anlamına geldiğini düşünüyorlar. Özel yetenekli çocukların özel eğitim almasına karşı olan bir yaklaşım ise, kapasitesi iyi olanın zaten başaracağını düşünüyor. Özel yetenekli çocuklar kendilerine göre yeterli hazırlık yapılmamış olan sınıflarda sıkılabilirler. Bu durum da uyumsuzluk sorunlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Benzer uyumsuzluk sorunları, çocuğun özel yete-” nekleri fark edilmediğinde yaşa-® <‘ mr. Bu çocuklardan bazıları çabuk fark edilir, bazıları ise o kadar kolay fark edilmezler. Fırke-dilemeyen özel yetenek?! ¿ocular. genelde cavr-şr.:*
nedeni v.=
zıian rek :y: ‘•—
nında. çok yarine: vld-kLîrır.di.:: -.e olayları farklı açılardan görebil” e becerisi yüksek olduğundan, anlamı çok derin sorular sorabilirler. Bu durumda bile yanlış anlaşılabilirler; özellikle otoriter bir eğitim sistemi içinde, bu çocuklar otoriteyle çatışmaya girebilirler. Fark edilemeyen çocuklar genellikle eğitime ve kitaba önem verilmeyen ortamlardan gelmişlerdir. Bu çocukların eğitiminde, fark edilmesinde aile ve öğretmenin işbirliği içinde olması çok büyük önem taşır. Tabii işbirliği bilincine sahip olunması koşuluyla…
Birçok özel yetenekli çocuk normal eğitim sistemi içinde mutludur, ancak her okulun ve her öğretmenin özel yetenekli çocuk için en uygun ortamı yaratabileceğini düşünmek büyük bir yanılgı olur.
Bir çocuğun yetenekli olduğunun anlaşılması zaman alabilir. Kalabalık sınıflar her çocuk için olduğu gibi, özel yetenekli çocuklar için de olumsuzluklar yara tabilir. Kendileri gibi birçok ilgi ve yeteneği olan çocuklarla ilişki içinde olmak bu çocuklar için büyük bir gereksinimdir. Bu onların kendilerine daha
olumlu yaklaşmalarını ve farklı olmanın olumsuzluk anlamına gelmediğini anlamalarını sağlar. Bu çocuklar için sınav sistemi ve ders çalışma süreleri de sorunlar yaratabilir. Anlaşılmamaktan ileri gelen iletişim sorunları yaşayabilirler. Eğitimlerinde aile ve öğretmenlerin onların gereksinimlerini fark etmelerinin büyük önemi vardır.
Tüm öğrencilerin okul yaşamlarının bir bölümünde, ilgi, yetenek ve statü farkı gözetilmeksizin, ortak öğrenim yaşantılarını paylaşmaları ve bireylere toplum içinde birlikte yaşama bilincinin kazandırılması demokratik değerlerin geliştirilmesinde son derece faydalıdır. Ancak, bu uygulamanın sıra dışı öğrencileri dikkate alma- ^ dığı gerçeği göz ardı edilemez. Çünkü, bu uygulamada müfredat., programları ortalama öğrencilerin normal çalışmayla başarabilecekleri düzeyde hazırlanır. Ortalamanın altındaki öğrenciler fazla çalışmayla başarılı olabilirler, ama, bu programlar sıra dışı iki grubun ihtiyaçlarına cevap veremez; Öğrenme güçlüğü olanlar
reyler olarak ülkeye ve insanlığa önemli hizmetlerde bulunabilirler. Bu gerçekleştirilmezso^ile ve toplum için sorunlu bir grup haline dönüşmeleri olasılığı oldukça yüksek oluyor. Bu nedenle, günümüzde özel yeteneklilerin öğrenme gereksinimlerini karşılayacak eğitim yöntemleri geliştirilerek, onlara ek eğitim olanaklarının sunulması daha sağlıklı bir yaklaşım olarak kabul ediliyor.
Özel yeteneklileri, öğrenme özellikleri açısından “normal” kabul edilen akranlarından ayırarak, özel sınıf veya eğitime almak gibi, bir zamanlar ülkemizde de yapılan uygulamaların soruna çözüm olmaktan çok, daha büyük sorunlara kaynaklık ettiği ortaya çıkmıştır. Bunun yerine, özel yete-
nekli öğrencilerin normal akranlarıyla birlikte eğitim görürken, öğrenme kapasitelerini üst düzeyde kullanmalarını sağlayacak ve özel gereksinimlerine cevap verecek ek eğitim olanaklarının sunulması, geçerliliği yüksek bir
yeteneğini fark edip geliştirmesini sağlamaktır. Bu noktada sorun, sadece özel yeteneklilerin değil, tüm öğrencilerin öğrenme kapasitelerini daha üst düzeyde kullanmalarına olanak sağlayabilecek eğitim yöntem ve modellerinin geliştirilmesi haline dönüşür. Bu düşünceden hareketle hazırlanacak eğitim modeli, ortak müfredat programının üzerinde bilgi, beceri, tutum ve davranış kazanmak isteyen her öğrencinin, ilgi, istek ve yetenekleri yönünde gelişebilmesine olanak sağlamalıdır.
Günümüzde sorun çözebilen, düş gücü geniş olan ve yaratıcı düşünceye sahip olan insanların diğerlerine kıyasla topluma daha çok katkıda bulunabildiği yadsınamaz bir gerçek. Bu nitelikleri taşıyan bireylerin, kişiliklerin baskı altına alındığı, bireylerin birbirine yaptırımlar uygulamaya çalıştığı, soru sormanın cezalandırıldığı ve herkesin kendi kişiliğini kanıtlama çabasına girdiği ortamlarda gelişmesine olanak olduğu söylenemez. Espri anlayışının olmadığı ortamlarda yaratıcılık gelişemez. Dickens’in bir eserinde ifade ettiği gibi, “Yaratıcılık, sürekli olarak doğruların öğretildiği bir toplumda bozulmaya mahkûmdur.”
Bu yazıdaki görüntüler Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens adlı kitabından alınmıştır. Görüntülerin kullanılmasına izin veren Mavibulut Yayınları’na teşekkür ederiz.
Zuhal Özer
Konu Danışmanı: Füsun Akarsu
Doç. Dr., Boğaziçi Üniversitesi Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü Kaynaklar
Illinois Council For The Gifted Journal Voli 1,1992.
MEB ÖERDH Genel Müdürlüğü, “İlköğretim Çağı Öğrencilerin Özel Yeteneklerini Geliştirme Projesi Raporu”, Ankara,1996.
Özellikli Çocuğa Yardım, The national Association for Gifted Children Ya-yını, Çev: Nihan Biiyüksezcr, Candan Eriş
¡D
T*?
w
»w 11 f’rıkı’nni ,j j ~
[arı alanlarda \ ilksek öğrenme puun-
■ v: ’……u…….u:,- – L I m-,
uu^vr j
11^% ■■Vi’âivniiîiF’nir1-
eğitim-sistemimizin en fazla ihmai et-
potansiyeller uygun şekilde geliştirilip yönlendirilebilirlerse; verimli bi-
duğu alanların bulunduğu kabul edilebilir. Önemliûlaftr^rfevîcn^özel