DAMLAMAK
DAMLAMAK geçz. f. (esk. türk. tam-ı-ğ-la-mak’tan). Damla halinde düşmek, dökülmek: Elbisesine yağ damladı. || içindekini damla damla akıtmak: Musluklar damlıyor. || Mec. Davetsiz ve birdenbire çıkagelmek. Artık her sabah erkenden damlıyor, öğle yemeğini bile Bucakta yiyor (Ömer Seyfed-din).
+ Damlama i. Damlamak eylemi.
+ Damlatma i. Damla damla akıtma. || Organizmadaki bir boşluğa (özellikle sidik torbasına) ilâçlı bir sıvıyı akıtmaktan ibaret tedavi metodu.
+ Damlatılmak edile, f. Damlatmak işine konu olmak.
+ Damlatmak geçi. f. Damla damla akıtmak. |l Damlalıkla ilâç koymak: Bir fincan suya biraz lokman ruhu damlatmak. || Damıtmak. (ML)