Grip dünyada her yıl yaklaşık 500 bin can alıyor
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, gribin ölümcül sonuçlar doğurabildiğini belirterek, “Dünyada her yıl 1 milyar grip vakası meydana gelmekte, 3 ila 5 milyonu hastaneye yatışı gerektirmektedir.” dedi.
Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD) Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal, gribin ölümcül sonuçlar doğurabildiğini belirterek, “Dünyada her yıl 1 milyar grip vakası meydana gelmekte, 3 ila 5 milyonu hastaneye yatışı gerektirmektedir. Bunlardan 300 ila 500 bini ölümle sonuçlanmaktadır” dedi.
TİHUD tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen İç Hastalıkları Kongresi Antalya’da başladı. Kongrenin açılışı öncesinde basın toplantısı düzenleyen Ünal, enfeksiyon hastalıklarına ve korunma yollarına dikkat çekti. Sonbaharın gelmesiyle birlikte grip vakalarında artış yaşandığına dikkat çeken Ünal, gribe A ve B tipi influenza virüslerinin yol açtığını belirtti.
Grip aşılarının, dünyada gribe neden olan en yaygın iki A, bir de B tipi virüse karşı üretildiğini anlatan Ünal, şunları kaydetti:
“A tipi influenza virüsü insan ve hayvanları, daha hafif grip nedeni olan B tipi sadece insanları, özellikle de çocukları etkilemektedir. Türkiye 15 çeşit antijenle, minimum yüzde 97 aşılama oranlarıyla bu konuda son derece başarılıdır. 50 yaş üstü olup diyabet, kronik akciğer hastalığı, solunum yetmezliği, kronik böbrek rahatsızlığı bulunan 17 milyon insan vardır. 65 yaş üstünde ise 7,5 milyon insanda bu rahatsızlıklar görülüyor. Türkiye’de grip aşısı yapılması gereken 23 milyon erişkin insan vardır. Grip aşısı yaptırmamış olanlar daha çok kalp krizinden ölmektedir. Çünkü gribin getirdiği fiziksel yük insana kalp krizi geçirtmektedir. Yeni grip aşısı, ölümleri yüzde 80 önlemektedir.
Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyar grip vakası meydana gelmekte, 3 ila 5 milyonu hastaneye yatışı gerektirmektedir. Bunlardan 300 ila 500 bini ölümle sonuçlanmaktadır. Grip şakaya gelen bir hastalık değildir, mutlaka dikkatli takip edilmesi gereklidir.”
Ünal, grip hastalığının kişiye olduğu gibi topluma yönelik sonuçları da bulunduğunu dile getirdi. Soğuk algınlığının gribe çok benzediğini ancak bu iki hastalığın tamamen birbirinden farklı olduklarını ifade eden Ünal, “Grip, insanı tamamen yatağa yapıştırır. Çok yüksek ateş, kas ağrısı ve aşırı baş ağrısı gribin belirtisidir. Hastanelere başvuruyu arttırır, iş gücü kaybına neden olur, performansı düşürür” diye konuştu. Ünal, şöyle devam etti:
“Yıllar içinde kuş, domuz ve attan insana geçen iki virüs adapte olmuştur. Grip mevsimi ekim sonu, kasım başında başlamaktadır. Domuz gribinin hamilelerde ağır seyretmesi nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü, grip aşısını gebelere de önermektedir.
Kalp, böbrek, diyabet gibi kronik hastalığı olanlar ile kanser ve organ nakli gibi nedenlerle bağışıklık sistemi baskılananlara ve 65 yaş üstündekilere grip aşısı ücretsizdir. Bu kişiler mutlaka aşı yaptırmalıdır. Sadece bir yıl koruduğu için aşının her yıl uygulanması gereklidir.
Ortamda, o yıl için üretilen aşıların içeriğinde bulunanlardan farklı virüsler de dolaşabilir. Grip aşısı yaptırmasına rağmen bu hastalığı geçiren kişiler, aşının koruduğu virüsler nedeniyle değil diğer virüslerden dolayı hastalanabilir. Grip aşısının koruyuculuğu 15 gün sonra başlamaktadır. Virüsü aşılanmadan önce kapanların hastalanması kaçınılmazdır. Grip aşısı yumurtada üretildiği, yumurtadan geçen proteinler tamamen arıtılamadığı için bu besine karşı alerjisi olanlar grip aşısı yaptırmamalıdır.”
“HİPERTANSİYON KOMPLİKASYONU HER YIL 9,4 MİLYON ÖLÜME NEDEN OLUYOR”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Erdem ise yüksek tansiyonunun tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sık görülen, önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurguladı.
Yüksek tansiyonun, kalp hastalıkları, inme, böbrek hastalığı, erken ölüm ve yeti yitimi gibi durumlarla ilişkili olduğunu ifade eden Erdem, “Hipertansiyon komplikasyonları dünyada her yıl 9,4 milyon ölüme neden olmaktadır” diye konuştu.
“ALKOL, GUT ATAKLARINI ARTIRIYOR”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Ertenli de ürik asit yüksekliği hakkında bilgi verdi.
Ürik asit yüksekliğinin, GUT hastalığına yol açan bir eklem iltihabı rahatsızlığı olduğunu söyleyen Ertenli, hastalığın ayak baş parmağında şiddetli ağrı ile kendini gösterdiğini ve ilerleyen dönemde böbrek taşı yaptığını anlattı.
Ürik asitin yüksek olmasının altında çeşitli hastalıkların da yatabildiğini dile getiren Ertenli, hastalığın tedavisinde kullanılan ürik asitdiyetinde, kesinlikle bitkisel proteinler, peynir ve süt gibi gıdalarda kısıtlamaya gidilmemesi gerektiğini söyledi.
Ertenli, bu diyette kırmızı et, beyaz et ve balık tüketiminde kısıtlamaya gidilmesi gerektiğini dile getirerek, “Alkol, GUT ataklarını artırıyor. Dışarıda tüketilen birçok gıdada fruktoz bulunuyor. Bunlardan da mutlaka uzak durulması gerekiyor” uyarısında bulundu.
ACİL MÜDAHELEDE ALTIN SAATLER ÖNEM TAŞIYOR
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler de Ankara Tren Garı önünde meydana gelen bombalı saldırı sonrasında acil müdahalenin hayati önem taşıdığının bir kez daha gündeme geldiğini vurguladı. Acil hasta karşısında hekimlerin çabuk ve doğru karar vermek, kararlarını çabuk uygulamak, bunun için sadece bilgi ve deneyimini kullanmak zorunda olduğunun altını çizen Güler, bu nedenle hizmet sunumunda öncelik sıralaması anlamına gelen “triaj”ın çok önemli olduğunu vurguladı.
Güler, trafik kazasında yaralanan, kalp krizi geçiren ya da ağır bir zehirlenme yaşayan kişiyi hayata döndürmek için saniyelerin önem taşıdığına işaret ederek, “Örneğin, ana damarlardaki bir kanama, sapasağlam bir insanı 5-6 dakika içinde öldürebilmektedir. Duran bir kalbi yeniden çalıştırmak için 3-4 dakika içinde mutlaka müdahale edilmesi gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, günümüzde kalp krizi geçiren kişilerin ne yazık ki sadece yüzde 50’si hastaneye canlı olarak yetiştirilebilmektedir” diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tufan Tükek ise medyada yer alan kolesterol tartışmalarına değindi. “Kolesterol yüksekliği zararlı değildir ve tedaviye gerek yoktur” şeklindeki ifadelerin gerçeği yansıtmadığını belirten Tükek, yapılan bilimsel çalışmaların, kolesterol düşürücü tedavilerin kalp krizi ve inmeyi azalttığını ortaya koyduğunu vurguladı. Tükek, hastaların hekim tarafından verilen ilaçları kesinlikle bırakmamaları gerektiğini dile getirdi.
Kaynak: AA