Hayali Güzel Adam

Yağmurlu bir bahar sabahı cam kenarında , çaresizce , bekliyordu kadın. Aşık olduğu ve hiç gelmemiş , hiç varolmamış o adamı bekliyordu. Yoldan geçen hiçbir sıfat kadının hayalinde canlandırdığı bu güzel adama benzemiyordu. Uğrunda ona emanet bu “canı ayaklar altına alacak kadar sevdiği bu insan hiç dünyaya gelmemiş , hiç nefes almamış , hiç hissetmemişti. Kadının bundan zerre haberi yoktu.

Ona kalsa , O vardı. Her gece yanına gelir uyuyana kadar ona şiirler okurdu , yalnız kaldığında yanına gidip saçlarıyla oynardı , uykusu geldiğinde dizine yatardı. Hiçbir şeyin eksikliğini hissettirmez , “Yavrum diye severdi onu.

Bugün de söz vermişti , en sevdiği kitabı alıp yanına gelecekti. Etrafa karanlık çökmesine rağmen kadın bekledi, daha da beklerdi. “Söz verdi , gelecek.” diyerek kendi kendini telkin etti. İnanmaya ihtiyacı vardı. Dizlerini biraz daha kendine çekerek başını yasladı. Uzun siyah saçları yüzünü kapatırken adamın siması düştü gözlerine. Hemen oturduğu yerden kalkıp bahçeye koşarak etrafına bakındı. Değil o güzel adamı görmek , bir insan gölgesi dahi görememişti.Heyecan yerini yavaş yavaş hüzne bırakırken ağır bir kalp ağrısı nüksetti. Uzun bir süredir ilk kez kalbinin yerini hatırlamıştı ve bu da hiç varolmayan bir adamın ona bu yaşattıkları yüzündendi. Çıplak kalan kolları dikenlenmeye başlayınca omuzlarını düşürüp geldiği yolu geri gitti. Tekrar cam kenarına oturup avuç içini alnına bastırarak o olmayan güzel adamı beklemeye devam etti.
Kadın aslında geçmişinin karanlığa bürünmüş olan gölgesine aşıktı. Beklediği hayali adam , bizzat kendi kalp kırıklıklarıyla can bulan , siyah bir acıya bürünmüş çocukluğuydu. Kadın , acıya tapıyordu.

Canını yakan babasına , hep beklediği ama hiç hissedemediği hayali güzel adama , vücudundaki çiziklere , kalbindeki acıya aşıktı. Kadın hiç görmediği babasını , çocukluğunu terk eden o adamı bekliyordu.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*