İLMİN ŞEREFİ
Fatih Sultan Mehmed devri Osmanlı âlimlerinin en büyüklerinden ve Fatih Sultan Mehmed’in hocası olan Hoeazade’nin babası, ticaretle meşgul olan, servet sahibi bir kişi idi. Ailesi ve çocukları son derece bolluk ve refah içindeydi. Hocazade, babasının mesleğini terk edip ilim öğrenmeye yöneldi. Babası bu isteğine razı olmadı. Bu yüzden babasının gözünden düştü. Babası, kardeşlerine bol bol harçlık verirken, Mustafa’ya günde bir akçe verirdi. Bu sebeple küçük Mustafa sıkıntı ve yokluk içinde ilim tahsiline devam etti.
Kitap alacak para da bulamıyordu. Buna rağmen o, ilim yolunda koşturma gayreti içerisindeydi. Elbiseleri yırtık ve yamalı idi, takat kendisi güzel huylu ve olgundu. Bir gün babası ve kardeşleriyle birlikte Emir Sultan’ın (k.s.) talebesi Velî Şemsüddîn Efendi’nin konağına gitmişlerdi.
Şemsüddîn Efendi,”Bunlar kimlerdir?” diye sorunca, babası; “Oğullarımdır.” dedi. İyi giyimli çocukların yanında sefil giyimli ve mahzun Mustafa’ya bakarak; “Ya bu kimdir?” diye sordu. Babası; “O da oğlumdur.” cevabını verince, şeyh hazretleri: “Neden çocuklarına adaletli davranmıyorsun?” diye sordu. Babası; “Bu, diğer oğullarım gibi ticaretle uğraşmıyor, okuyor. Onun için gözden çıkardım.” diye cevaplandırdı.
Şemsiiddîn Efendi, adamın bu hareketinin yanlış olduğunu anlattıysa da fayda etmedi. Onlar giderken Mustafa’yı yanma çağırıp “Bu haline bakıp sakın ilim yolundan ayrılma, doğrusu senin yaptığındır. Babanın düşüncesi doğru değildir. İlmin şerefi seni öyle mertebeye çıkaracak ki, baban şaşıracak, kardeşlerin de kapında hizmetine duracaklardır.” diyerek onu teselli etti. Böylece okuma ve ilim öğrenme aşkı artan Mustafa, okudu ve Fatih Sultan Mehmed’in hocası oldu. Sultan onu Edirne’ye kazasker tayin etti. Hocazade’nin babasına oğlunun kazasker olduğu haberi ulaşınca inanamadı. Diğer oğullarıyla birlikte ziyaret etmek için, Bursa’dan yola çıktı. Babasının gelmekte olduğunu duyan Hoeazade, âlimlerden ve Edirne eşrafından bir toplulukla babasını karşıladı. Babası oğlundan kusurlarının affını isteyince; “Siz öyle yapmasaydınız, biz bu mertebeye gelemezdik.” diyerek, babasının gönlünü hoş etti. Babası için çok güzel bir ziyafet hazırladı. Sofraya diğer ileri gelenler ve âlimler de rütbelerine göre oturunca, kardeşlerine sofrada yer kalmadı. Onlar ayakta kaldılar. Hocazade bu hali görünce Velî Şemsiiddîn Efendi’nin sözlerini hatırladı ve Allah’a (c.c.) şükretti.