Sırmalı saçlarivle, arslatı yelesiyle
Geliyordu uzaktan, kükreyip pür neşe.
Sesinde çırpınırdı hasret çeken fâniler,
Okunurdu türküler, söylenirdi maniler.
Hiç duydun mu kimseye müdahane etsin?
Bir an bile ruhuna’ uyuşup durmak yetsin.
Sessizce ilerliyordu şimdi biraz ilerde,
Aşk dolu, iman dolu, şefkat dolu vadilerde
Sormadı, kimseye demedi düşnian nerede?
Haykırıp söyledi: «Tanrım, bana kuvvet ver
Bu garip ahengin zevkini tadayım.
Ne kadâr hüsran varsa hepsini atayım.»
Sonra, birden sustu bir takım sesler duydu
İstem eden o ahenge sessizce uydu.
Fakat anladı ki gelenle aşina değil, .
Hatırasında canlandı Habil ve Kabil
Dlişündükü birlâlıse sevgisine ihanet,
Okudu böylece o k u rt b ü tü n cihana lânet.
Uluyup göklere dedi: «İntikam!
Her zaferin sonu olsun bana kâm.»
Atılıp ileriye sonuna kadar dövüştü,
Ve nihayet baktılar zavallı kurt ölmüştü.
O k u r t ki, inlem eden ölürken de gülm üştü.
O k u rt ki insanları öm rünce övm üştü.
Elde kan, yerlerde kan sarmıştı etrafı,
Merhametli gönüller unutm uştu insafı.