Genel

Kelimenin Şükrüsün

şükürRabbim,

Bir mevzu var konuşmamız lazım;
Kederimin başına bir iş geldi
Ve ben ne yapacağımı bilemiyorum.
-Sözü uzatmak israf sayılmasın n’olur-
Cümleye nereden başlarsam başlayayım 
Yüklemi ayrılık oluyor.
Bazen kendimi çekiştirmekten utanıyorum.
En son az önce öldüm.
Ölüsüne yabancı toprak,
Toprağına dargın gövde,
Gövdesine kırgın dallar,
Dalına küskün rüzgar, 
Belki beni en iyi bu tanımlar.
Tamiri caiz mi bilmem,
İçimde incinen bir telaş var…

Rabbim,
Susmak, pahalı bir eylem
Konuşsak biraz.
Hüznümün başına bir şiir geldi.
Unuttuğum bir yanım kanadı az önce.
Ve abdestsizim üstelik.
Ettiğim tövbelerden şüpheliyim.
-Bedenimin sıkıntısı pişmanlık sayılsın n’olur-
Sen ol dersen, 
Sözüm şiir
Şiirim dua
Duam makbul olur.
Rabbim, sözün burasında o’na seslenmek istiyorum;
Yüzümde vişneçürüğü bir alışkanlığı taşıyorum; 
Hep seni düşünüyorum, hep seni düşünüyorum…

Rabbim,
Dilimdeki efkarın konforundan korkuyorum.
Biraz konuşsak diyorum.
Kimse oturup ağlamıyor merdivenlerin iç çekişine.
Ve ben durmuş merdivenleri düşünüyorum.
-Düşünmek şükürden sayılsın n’olur-
Şükür demişken onu şiirin sonuna saklasam?
Sen saklımı da bilirsin,
Ruhuma zehirli uğultular yürüdü.
Huzurumun eti acıdı.
Yer ve gök yer değiştirdi.
Delirdi şehir, tutuştu kanı vedanın.
Her şey bir ayrılık terimi ve yorgun deyimler kollarımda.
Rabbim, hesap sormak gibi olmasın ama
Bazısına gitmeyi yakıştıransın,
Yürüdü ağır aksak adımları
Ve ben kıskandım bütün kilit taşları.
Müsaaden varsa ona seslenmek istiyorum;
-Şükreden kelimeler vardır. 
Sen bir kelimenin şükrüsün.-
Yüzümde uzayıp giden bir düşü taşıyorum;
Hep seni düşünüyorum,
Hep seni düşünüyorum…

2 thoughts on “Kelimenin Şükrüsün

  1. forumkurM dedi ki:

    şairi?

  2. hüzün dedi ki:

    La tahzen…

    Üzülme!Üzülebiliyorsan bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzül(e)mezler ki. Ne mutlu sana ki, üzülebiliyorsun. Dokunan var demek ki kalbine. Ya dokunulmasaydı kalbine. Ya hüznün gönül toprağını karmasına izin verilmeseydi. Demek ki gözden çıkarılmadın. Demek ki sen hâlâ bir umut tarlasısın.
    Üzülme!

    Üzülüyorsan, Biri var ki cılız varlığını düştüğü çamurdan kaldırmak istiyor. Onun için dokunuyor kalbine. Kıymetini bil ki, üzmeye değer görüyor seni. Hüzünlerin kalbinin toprağını allak bullak ediyorsa, sen ekilmeye layık bir topraksın demektir. Kaygıların vuruşuyla tuz buz oluyorsa taş katılığında büyüttüğün güvencelerin, yarılan göğsüne umut fidanları dikiliyor demektir.

    Üzülme!

    Yüzün yerde geziyorsan, ellerin boynuna sarılı ise, içini ısıtacak haberlerin mürekkebi damlıyor olmalı ömrünün defterine. Kar yağıyorsa güvendiğin dağlara, yarının ovalarında rengârenk çiçeklerin olacak demektir. Hırçın fırtınalar sarsıyorsa sevinçlerinin zirvesini, rüzgârlar dövüyorsa umudunun yamaçlarını, bir yüce dağsın sen demek ki, az bekle, eteğinden serin pınarlar akmaya başlayacak demek ki…

    Üzülme!

    Üzülüyorsan, şımaramazsın. Kibrin kirli tuzağına düşemezsin. Kendini beğenmişliğin çamuruna dolaşmaz ayakların. Uzak geçersin isyanlı yollardan. Heveslerinin ardı sıra düşüp nisyan uçurumlarının başına sürüklenmezsin. Seni Biri yakınlığına çağırıyor demek ki… Gözden çıkarmamış olmalı seni.

    Üzülme!

    Üzülüyorsan, bir kutlu teselli kapısının önünde bekletiliyorsun demektir. Gözlerini kaldır vefasız dünyanın eşiğinden. Gönlünün elinden çıkar sebeplerin boş avuntularını. Umudunu kes sahte doymalardan. Yüreğini küstür coşkulardan. Kapı açıldı açılıyor demektir.

    Üzülme!

    Üzülüyorsan, kaybedeceğin bir şeyler var demek ki… Kaybedeceği bir şeyi olanlar çoktan kazanmışlardır. Eline geçmeyenleri saymakla tüketme nefesini, elindekileri saymaya başla. Hepsini saysan bile, nefesini saymaya nefesin yetmeyecek demektir. Bak işte zenginsin.

    Üzülme!

    Seni bir “İşiten” var. Seni senin kendini bile sevmenden önce O sevdi seni. Senin kendini bile bilmediğin unutuş kuyularından çekip çıkardı seni. Çektiğin acılara habire meşgul çalan telefonlar gibi kör ve sağır değil O. Yüreğinin her yangınına O yetişiyor. Ayrılıklarına ve sıkıntılarına metal soğukluğundaki plazalar gibi umursamaz değil O. Yitirdiklerinin hepsini sana iade edeceğine söz veriyor. Sevdalarına ve özlemlerine çok seçenekli sınav kâğıtları gibi tatsız ve tuzsuz formüller sunmuyor. Seni herkesten çok anlıyor, seni senin kendini düşündüğünden çok düşünüyor. Gözyaşlarınla imzalayasın istiyor yakarışlarını. Bir ebedî çerçevenin içinde, gösterişsiz bir kullukla fotoğraflamak istiyor seni. Dağılıp giden ömür kırıntılarının arasından sıcacık bir kardelen ümidi devşiresin istiyor. Keyfinin çatlak kabuklarının arasından sonsuz teselli pınarları akıtmak istiyor.

    Üzülme!

    Varlığının tenine çiziktir her hüzün. Varlığından haber verir üzüntün. Hatırlar mısın, bir zamanlar hatırlanmaya değer bir şey bile değildin? Hiç umursanmadan çöpe atılabilecek kirli bir su iken sen, yüzüne bir tek O baktı. Kimselerin arayıp sormadığı, önemseyip adını bir kenara yazmadığı o günlerde, senin adını ilk O andı. Hatırını bildi. Seni yanına aldı. Hep yanında oldu. Sen seni unutup da başını yastığa koyduğunda bile, seni her defasında sabaha çıkardı. Sen Onu defalarca unuttun ama O seni asla unutmadı.

    Üzülme!

    O’nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı. Yuvasına uzaktan gözleri yaşlar içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasızdı. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı: “Lâ tahzen, innAllahe meânâ.”

    Üzülme!

    Kaldır yüzünü yerden. Omuzlarından sarsıp kendine getirmek istiyor seni Sevgili. “Rabbin sana küsmedi ki…” Gözlerinin içine içine bak sevdiklerinin. “Rabbin seni unutup yalnız bırakmadı ki…”
    SENAİ DEMİRCİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir