Haber | Nazım Hikmet’in kızından tarihi itiraf| Haber
Literaturnaya Rossiya gazetesine konuşan Anna, Nazım’ın öldükten sonra Sovyetler Birliği’nde kısa zamanda unutulduğunu ifade etti.
“SOVYETLER, NAZIM’I KULLANDI”
Hikmet’in kızı, “Annem Sovyetler Birliği döneminde Nazım’ın bizimle oturduğu evi müzeye dönüştürmeye çalıştı. Ama tüm bu işler için para lazımdı, komşuların rızası, itfaiye dairesinden izin ve başka resmi işlemler gerekiyordu. Sovyetler, Nazım’ı komünizme olan inancından dolayı kullandı, fakat öldükten sonra hemen unuttu. Babam komünizme çok inanırdı, fakat sonra büyük hayal kırıklığı yaşadı ve bundan dolayı öldü.”dedi.
“MEMED BABASINA DARGINDI”
Şair’in Münevver Andaç’tan doğan ressam oğlu Memed hakkında da gazeteye konuşan Anna, “Memed babasına çok dargın idi. Belki annesinin Nazım’a olan dargınlığı oğluna da geçmişti. Dolayısıyla zavallı Memed’in ölü babası ile bile ilişkileri çok kopuk. Memed içine kapalı bir insan.” şeklinde konuştu.
ANNA, NAZIM’IN BÜYÜK AŞKI VERA’NIN KIZI
Nâzım Hikmet ve Vera Tulyakova, 1955’te tanışmalarının ardından Ocak 1960’ta evlendi. Bu süreç içinde Nâzım, Vera’ya seyahat ettiği şehirlerden telgraflar ve posta kartları gönderdi. Vera Tulyakova kurşun kalemle bile olsa kartların üzerlerine bir şey yazmamaya dikkat etti ve tarihleri, ayrı bir kâğıt parçasıyla kartpostallara iliştirdi.
“SEN BENİM KÜÇÜK ANNEMSİN”
Mayıs 1959 tarihli bir notta, Nâzım Hikmet Vera’ya şöyle sesleniyor: “Lanet olsun, ne muazzam şey seni sevmek! Sen benim aşkım, sen benim kızım, sen benim yoldaşım, sen benim küçük annemsin. Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden…”
6 Mayıs 1959, Leningrad’dan
Bütün güzel kadın ları öpüyorum, bizde onların hepsi güzel ve bütün bilge erkekleri, bizde onların hepsi bilge. Raya’yı (Vera’nın yakın arkadaşı) ve seni öperim.
18 Haziran 1959, Varşova
Ve işte ben. Dün sesini işittiğimde dünyanın en mutlu insanı oluverdim. Hep bizi, seni ve beni düşünüyorum. Döndüğümde Rusça’yı gramer kurallarıyla yazacak kadar iyi öğreneceğim mutlaka. Seni böylesine sevmek ve bunu layıkınca yazıya aktaramamak insanı çıldırtıyor. Sen bebeğim benim, anlıyor musun yazdıklarımı? Eğer hastalanmazsam ayın 15’inde yani pazartesi buradan ayrılıyorum. Pazartesi! İşte böyle. Yaz bana, unutma. Ara sıra yani her dakika beni düşün. Öpüyorum seni, sevincim benim.
1961, (Havana seyahati öncesi olmalı)
Gittin, boşaldı Prag şehri. İçinden elini çekip çıkardığın bir eldiven gibi boşaldı. Söndü artık seni göstermeyen bir ayna gibi..