Genel

Obama’nın 4 yıllık Suriye politikası

Obama’nın 4 yıllık Suriye politikasıthumbs_b_c_46e7f987c5a87536843baeae4a30a555

ABD Başkanı Obama, dört yıl süre boyunca Suriye konusunda “ülkeye doğrudan askeri müdahaleden uzak durmak” ve “Esed’siz bir siyasi dönüşümü sağlamak” temel ilkelerini izledi.

ABD Başkanı Barack Obama’nın dört yıllık Suriye politikasının özünü, askeri müdahaleden uzak durmak ve Beşşar Esed’siz bir siyasi dönüşümü sağlamak oluşturuyor. Ancak, uygulamada başarısız olan eğit-donat programının yanı sıra Rusya’nın Esed’e destek için hava saldırılarına başlaması, bu konuda zaten etkin olmamakla eleştirilen yönetimi daha da zorluyor.

Ne Suriye’deki iç savaşta sayıları artık yüz binlerle ifade edilen sivil kayıplar, ne Esed rejiminin kendi halkına kimyasal silahlarla saldırması ne de DAEŞ terör örgütünün Suriye ve Irak’taki faaliyetleri, şu ana kadar Obama’nın Suriye’ye bir askeri müdahalede yapamaya karşı gösterdiği direnci kırdı. ABD Başkanı, Suriye’de olaylar başladığından beri bu ülkeye yönelik askeri çözümlerden kaçındı.

İlk kez 2011’de iktidardan ayrılmaya çağırdı

Yönetimin 4 yıllık Suriye politikasına bakıldığında, dünyadaki birçok ülke gibi Obama yönetimi de “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin devamı olarak 2011’de Suriye’de başlayan ayaklanmaların iç savaşa dönüşebileceğini beklemiyordu.

İlk başta sert protestolara yanıt veren Esed’i eleştiren ve reformlar yapmaya çağıran Obama, rejim tarafından 5 ay içinde 2 bine yakın sivilin öldürülmesi ve ülke içinden kendisine gelen Suriye konusuna karşı yeterli duruş sergileyemediği yönündeki eleştirilerin ardından dilini sertleştirdi.

Obama, Ağustos ayına gelindiğinde “Suriye halkının geleceği kendi halkı tarafından belirlenmeli ve Esed, onların bu yolda gitmesini engelliyor. Suriye halkının iyiliği için Esed’in iktidardan çekilme vakti” diyerek, Esed’i ilk kez istifaya çağırdı.

2012 “kırmızı çizginin” belirlendiği yıl oldu

Suriye konusunda Obama’nın 2012 yılında en önemli adımı ise “kırmızı çizgilerini” açıklaması oldu. Barack Obama, 21 Ağustos 2012’de, ABD’nin Suriye’ye olası askeri müdahale konusundaki düşüncesinin bu ülkede kimyasal ya da biyolojik silahların kullanılması halinde değişebileceği uyarısında bulunarak, Esed rejimine bunun ABD için “kırmızı çizgi” olduğunu net olarak vurguladıklarını bildirdi. Ancak gelişmeler Obama yönetiminin sadece genel Suriye politikasının değil, “kırmızı çizgi”lerinin de net olmadığını ortaya koydu. Çünkü Esed rejimi, bir sonraki yıl, Obama’nın “kırmızı çizgilerini” aştığını gösterdi.

Beyaz Saray, 14 Haziran 2013’te, rejimin sarin sinir gazı dahil kimyasal silah kullandığını teyit ettiğini bildirirken, gözler Obama’nın nasıl bir adım atacağına çevrildi. Obama, ilk kez Suriyeli muhaliflere silah gönderilmesine onay vererek, kimyasal silah kullanan Esed rejimine yönelik “kısıtlı bir saldırı” yapabileceğinin sinyallerini verdi. Bu noktada, bölgede tansiyon artarken, ABD Akdeniz’e füze taşıyan gemilerini gönderdi.

Tüm dünyada Obama’nın saldırıyı başlatması için geri sayıma başladığı ve her an düğmeye basacağı yorumları yapıldığı bir sırada 31 Ağustos 2013’te kameraların karşısına geçen Obama, Kongre’den askeri yetki talebinde bulunacağını açıklayarak, topu Kongre’ye attı. Bu adımla Obama, bir nevi kararından vazgeçmiş oldu.

ABD’nin bu sırada devreye giren Rusya ile Suriye’deki kimyasalların ülke dışına çıkarılması konusunda anlaşmaya varması, Suriye’ye olası saldırı ihtimalini de ortadan kaldırdı.

ABD’nin bu adımını kimi çevreler “utanç verici”, “ABD’nin liderliğini ayaklar altına alma”, “liderliği Rusya’ya bırakma” olarak görürken, Obama yönetimi “kendini kimyasal silah sorununa diplomatik yollardan çözüm bulduklarını” söyleyerek savundu.

Barack Obama’nın 2014’te gündemi Esed’den çok DAEŞ’ti

ABD yönetiminin Suriye’ye tek başına müdahaleden kaçınması ve siyasi çözüm arayışları 2014 yılında da sürdü.

Yılın ortalarında Irak ve Suriye’de DAEŞ terör örgütünün ciddi bir tehlike olarak başgöstermesi ise Obama’nın gözünü yeniden Ortadoğu’ya çevirmesine neden oldu. Obama, Ağustos ayından itibaren ABD ordusuna Irak’ta DAEŞ’i vurma yetkisi verirken, 11 Eylül’de de DAEŞ stratejisini açıkladı.

DAEŞ hedefleri vuruldu

Yönetim, öncelikle DAEŞ’in Irak’taki varlığıyla mücadele etmeye odaklansa da sorunun örgütün Suriye’deki yapısına müdahil olunmadan çözülemeyeceği kısa süre sonra anlaşıldı. Bu nedenle, ABD ve partnerleri, 23 Eylül’den itibaren Suriye’deki DAEŞ hedeflerini vurmaya başladı. ABD Temsilciler Meclisi de aynı dönemde, Suriyeli muhaliflere askeri ekipman ve eğitim verilmesini öngören düzenlemeyi onayladı.

Yönetim, Suriye’de 2014 Ekim’inde bölgede stratejik öneme sahip Kobani’nin DAEŞ’in eline düşmemesi için yoğun çaba gösterdi. ABD’nin, hem oradaki yerel güçlere havadan silah göndermesi, hem de civardaki DAEŞ hedeflerini bombalamasının da etkisiyle kentin örgütün eline geçmesi engellendi.

Obama, Suriye için hala siyasi çözüm arayışında

Obama, bu yıla da aynı Suriye politikasıyla girerken, daha çok DAEŞ ile mücadeleye odaklandı ve Suriye’deki tek çözüm olarak “siyasi dönüşüm”ü göstermeye devam etti.

Son olarak iki gün önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap eden Obama, “Suriye’deki sorunu çözmek için Rusya ve İran dahil her ülkeyle çalışmaya hazırız. Bu kadar kan dökülmesinden, katliamdan sonra savaş öncesi statükoya geri dönülemeyeceğini de kabul etmemiz lazım” diyerek, siyasi geçişin Esed’siz olması gerektiğini tekrar vurguladı.

Neden bu kadar belirsiz ve “isteksiz” bir Suriye stratejisi?

Obama’nın yıllardan bu yana Suriye’ye müdahil olmada isteksiz davranmasının altında bazı etmenler yatıyor.

Öncelikli nedenlerden biri, Irak ve Afganistan savaşlarını sona erdirme sözüyle başa gelen Obama yönetiminin, Ortadoğu’da yeni ve ucu açık bir savaşın içine daha girmekten mümkün olduğunca kaçınması. Bu noktada hem ABD’nin içinde bulunduğu ekonomik durum hem Amerikan halkının savaş yorgunluğu hem de yeni bir savaşın Obama’nın kendi siyasi ve etik duruşuna aykırı olması, önemli unsurlar olarak ortaya çıkıyor.

Diğer bir sebep ise ABD’nin, Suriye’de başta eğit-donat programı oluşturma olmak üzere tüm çabalarına rağmen, karşısında birlik içinde bir muhalefet bulamaması, ardından ortaya çıkan muhalifler arasında da “ABD çıkarlarını da savunabilecek” bir kesim görememesi.

Üçüncü olarak da Obama yönetimi, bölgedeki en kritik ülkelerden biri olan Suriye’de olası hataların, tüm bölgeyi mezhepsel çatışmalar ve savaşa itebilecek olması nedeniyle temkinli davranma ihtiyacı hissediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir