ÖRTBAS blş. i. [Yalnız örtbas etmek ve örtbas olmak deyimlerinde geçer], örtbas etmek, biı kabahati saklayarak başkaları tarafından duyulmasını önlemek: Siz isterseniz (…) günahkâr bir kadının suçunu sırf zengin bir aileye mensup olduğu için örtbas etmeğe çalışıyorum sanın (Vâ-Nû). Birbirlerinin kabahatlerini ayıplayıp açığa vurmazlar, görmezlikten gelirler, örtbas ederler (H. R. Gürpınar). || örtbas olmak (veya edilmek), [suç, kabahat v.b. için] gizlenmek, duyurulmamağa çalışmak. (M) ÖRTENEK i. (örtmek’ten ört-enek). Anat. Yeni. Hayvanların vücudunu örten dokuların tümü (deri, kıllar, tüyler, pullar, kabuklar, bağa v.b.). [Bk. DERi.]|| Bazı organları örten zarlara verilen ad.
— Zool. Yumuşakçalarda iç organların tümünü örten deri; bu derinin dış yüzü bir kavkı salgılar; kavkı genellikle deriye yapışık değildir, (örteneğin altında, içinde özellikle solunum organları [solungaç veya çiğer] bulunan bir örtenek boşluğu vardır, örtenek kenarında dokunma duyusu çok gelişmiştir ve bazen görme organları da bulunur [tarak midyesi].) Eşanl. MANTO.
— ANSİKL. Zool. Yumuşakçalarda örtenek, kavkı salgılar; bazen, salgıladığı kavkı dışarıdan görünmez, örteneğin bir kıvrımında saklı durur (mürekkep balığı), örtenek yumuşakçaların çoğunda, beyne bağlı ve çok gelişmiş bir çift sinir düğümü ile donanmıştır. Çift çenetli yumuşakçalarda inci örteneğin içinde oluşur. Birçok çift çenetli hayvanda örteneğin kenarı, solunum suyunun girip çıkmasına yarayan bir çift tüp halinde uzar. Buna benzer bir durum, bazen karındanbacaklı çeşitli yumuşakçalarda da görülür. (L)
ÖRTME i. (örtmek’ten örtme), örtmek işi, gizleme.
— Ask. Haıekât halindeki bir birlik tarafından baskından korunmak ve haıeket serbestliğini muhafaza etmek amacıyle alman korunma tedbiri. (Bk. ANSİKL.) |] örtme kuvveti, muharebede düşmanla temas sağlanmadan önce, büyük birliklerin ilerisine sürülerek bu kuvvetlerin harekâtını örtmek amacıyle görevlendirilmiş kuvvete verilen ad. Bk. ANSîKL.
— Jeol. örtme adacığı, örtü lambo*su.
— Teknol. Bir yüzey parçasını, çevre kı-sımlaıa uygulanan işlemlerin dışında bırakmak için herhangi bir yalıtkan maddeyle kapama. Bk. ansikl.
— ansikl. Ask. örtme, güvenlik ilkesinin dolaysız bir biçimde uygulanmasıdır, öncüler ve ileri karakollar yürüyüş halindeki veya konaklayan bir birliğin örtüsüdüı. Ayrıca, barış zamanından itibaren, sınırları korumak, seferberlik ve yığınak harekâtının güvenlik içinde yapılmasını sağlamak
‘amacıyle, ülkinin anî düşman akınlarına açık olan sınır bölgelerinde, sürekli ordunun «örtme birlikleri» adı verilen birlikleri bulundurulur. Bölgenin, gerektiğinde hemen silâh altına alınan yedekleriyle takviye edilen bu birlikler, yurt içinde orduların mevcutlarını seferi duruma göre tamamlayarak savaşa hazır duruma gelmesine kadaı, her an müdahaleye hazır bulunur. Bu örtme birlikleri, Fransa’da 1914’-te ve 1939’da (Maginot hattı) görüldüğü gibi tahkimli bölgeleıe dayanarak görev yapabilir. İkinci Dünya savaşından beri, hava kuvvetlerinin ve havadan indirilen birliklerin birden ve kısa zamanda müdahalesi tehdidi, örtme anlayışım değiştirdi ve eskiden yalnız sınırlarda uygulanan örtme işleminin alanı genişleyerefc tilke topraklarının tamamını içini aldı. Yüzeysel örtmenin, düşmanın kara, denlz.Jfe hava-
Foto. LAROU8SE İMS
yoluyle yapabileceği her teşebbüse karşı yurdun hayatî önemi olan noktalarını koruyabilecek güçte olması gerekil.
• örtme kuvveti, genellikle asıl kuvvet kumandanının emrinde bulunur. Böyle bir kuvvetin kullanılmasındaki amaç, genel durumun zamanında sağlanmasıdır, örtme kuvveti, düşmana i astla dığı zaman, taarruz eder, önemli ve kritik arazi kesimlerini ele geçirir, asıl kuvvetlere harekât bakımından manevra serbestliği sağlar, asıl kuvvetlere, alınacak yeni tertipler için gerekli zamanı kazandım, örtme kuvvetinin kuruluşu, alacağı göıeve göre tespit edilir. Çok defa görevi güç olduğundan zırhlı, mekanize ve öteki destek birlikleriyle kuvvetli bir şekilde kuruluı. Ayrıca taktik hava kuvvetleriyle de etkili bir şekilde desteklenil, örtme kuvveti, genellikle büyük kısmın ve öncüsünün çok ilerisinde bulunarak görevini yürütül. Görevini hızla ve asıl kuvvetin yaıdımından önce başaıabilmesi veya yenilgiye uğıamaması için, çok çevik olması, yüksek hareket ve manevra yeteneğine sahip bulunması gerekil. Bu yüzden, büyük kumandanlıkların çıkaracakları örtme kuvvetlerinin, hemen bütün muharip ve destek sınıflardan kurulu ve başlı başına her harekâtı başarabilecek güçte olmasına dikkat edilir. İleri yürüyüşünü çok defa sıçramalarla yapan örtme kuvveti, özellikle kuvvetli topçu, istihkâm ve taktik hava desteği görmelidir. Ayııca çabuk ve güvenilir haberleşme hayatî önem taşıdığından, kuvvetli elektronik muhabeıe araçlarıyle irtibatın sağlanmasına önem verilir. Arazi şartlan uygun olursa, zırhlı tümenler bu hizmet için elverişlidir. Ancak dağlık, ârı-zalı, Sık ormanlı, yetersiz yol şebekesinin bulunduğu arazide bu görev takviye edilmiş piyade tümenlerine verilebilir.
— Teknol. Gravürde öttme, bir yüzeyin belli kısımlarını leçineli, yağlı veya başka türden bir maddeyle kapatarak yapılır; böylece kapalı kısımlara asidin etki etmesi önlenir.
Dokumaların boyanmasında ve baskı yapılmasında, örtülen yerler boya almaz ve ayrı renkte desenler meydana gelir. Kumaşta bu sonucu elde etmek için, boyanması gereken yerleri mordanlamamak yeterlidir. Meselâ, çivit mavisi zemin üzerinde beyaz kısımlar bırakmak isteniyorsa, bu kısımları, çivit mavisini erimez hale getiren bakır sülfat veya bakır asetatla kapatmak gerekir. Bu örtülü yerlerde boyarmadde kumaşın dokusuna işlemez; boya banyosundan sonra parçalar suda yıkanır ve örtme işlemi gören yerler beyaz kalıt. (ML)
ÖRTMECE i. (örtmek > örtme’den ört-me-ce). Yeni. Kaba bir kelime ısıllanılacak yerde aynı anlamı dolaylı yoidan ifade etme. Esk. Edebî kelâm. (M)
ÖRTMEK geçi. f. (esk. türk. k.). Korumak, görünmez hale getirmek veya gizlemek için üstüne bir şey koymak: Cemil dayımın yanında başını niçin örtmüyor annem, nikâh düşmez de ondan mı? (Kemal Tahir). Yemeğin üstünü örttü. || Kapatmak, örtülü hale getirmek: Adımını besmeleyle attı, kapıyı besmeleyle örttü (Orhan Kemal). || Kaplamak: Duvarları tavana kadar örten kitap raflarına küçümseyerek bakıyordu (Kemal Tahir). || Gizlemek, kapamak işinde kullanmak: Eyvah, çulunu örtmemişim hastalanmasın sakın (Sabahattin Ali). || — Mec. Etkisini azaltmak, bastırmak: Ağızları köpüklü, kuvvetli atların nal sesleri her şeyi örttü (Orhan Kemal). || Saklamak, gizlemek, belli etmemek: özlerini kelimelerle örtmek, bizi de kendilerini de kandırmak isterler (N. Ataç).
— Ask. Bir kıtayı, bir harekâtı, bir yürüyüşü örtmek, bunları özel bir emniyet düzeniyle korumak. Bk. ÖRTME.
— Cerr. Cerrahî bir yaranın dudaklarını, özel bir pansumanla kapamak.
+ örttürmek ettrg. f. örtmek eylemini yaptırmak, kapattırmak: Peçesini yine arkasına almıştı. Bir kuvvet ona yüzünü ört-türemezdi (H.E. Adıvar).
♦ örtülmek edilg. f. örtmek işine konu olmak: Daha yeni örtülmüş mezarının başında bile ne acaip sözler işittik (N. Ataç). Damlar /…/ kiremitlerle örtülmüş olurdu (Ş.S. Aydemir). [ML]
357
çeşitli örsler
ayakkabıcı örsü
ÖRTBAS blş. i
22
Şub