Osmanlı’da Ramazan geleneği: Tembihname

Osmanlı geleneklerinden biri olan Tembihname, ramazan öncesi halka ahlaki ve dini uyarılarda bulunmak için hazırlanan fermanlara deniliyor. Padişah fermanında ramazan ayının huzurlu şekilde geçmesi için bütün tedbirler düşünülür, tembihler yapılırdı.

Tembihname, Osmanlı Devleti’nin önemli geleneklerinden biriydi.

Arapçada ‘uyarmak’ anlamına gelen ‘tembih’, Osmanlı’da halkı bilgilendirmek ve uyarmak amacıyla ramazan gelmeden birkaç ay öncesinde hazırlanmaya başlanırdı.

Tembihnameler, sokakta halka okunur, camilerde vaizlerle cemaate, mahallelerde bekçiler tarafından sakinlere ve hanlarda da işletmeciler tarafından çalışanlara duyurulurdu.

Ayrıca camiler mahyalarla süslenir, ev hanımları evlerde hazırlıklarını yapar, duvarlar tembihnamelerle donatılırdı.

Esnafa fiyatlar önceden bildirilir, fahiş fiyatların önüne geçilirdi

Fırıncılar ve kasaplara, ramazanda halkın gıda sıkıntısı yaşamaması için önceden hammadde temini sağlamaları konusunda uyarılarda bulunulurdu. Ayrıca fiyatlar ramazan gelmeden esnafa bildirilir, fahiş fiyatların önüne geçilirdi.

Ramazan ayının yaklaşmasıyla devlet içerisinde başta saray olmak üzere devlet erkânı ve devlet dairelerinde heyecanlı ve özel bir koşuşturma yaşanırdı.

Ramazan ayının huzurlu ve sıkıntısız bir şekilde geçmesi için gereken bütün tedbirler düşünülür ve tembihler yapılırdı.

Ramazanda gayrimüslimlerde düşünülürdü 

Ramazan öncesi, gayrimüslimlere yönelik ikazlarda yapılırdı. Gayrimüslimlere, müslüman halkın bulunduğu ortamlarda yeme ve içme faaliyetlerinde bulunmamaları tembihlenirdi.

Aynı şekilde gayrimüslimlerin oturduğu mahallelerde rahatsız edilmemeleri için davul çalınmaması gerektiği söylenirdi.

Müslüman ve gayrimüslim halkın ramazan ayında huzurlu ve barış içerisinde yaşadığı ve bazı gayrimüslim esnafın gündüz vakitlerinde kepenkler indirdiği görülmekteydi.

Osmanlı arşiv kayıtlarından ulaşılan Sultan Abdülmecid dönemine ait Tenbihname örnekleri, Osmanlı Devletinin ince ve zarif ruhlu bir devlet olduğunu gözler önüne seriyor.

“Padişahımızın bazı camileri teşrifi ihtimal dâhilinde bulunduğundan herkes vazifesini en iyi şekilde ifa ede ve saygıda kusur etmeye.

Ramazan’da her zamankinden daha dikkatli ve edepli davranıla.

Kurallara uyula.

Camilerde ve ötede beride oturanlara karışılmazsa da özellikle çarşı içinde, Bayezid’de ve Şehzadebaşı’na giden güzergâhta yol üzerinde dükkânlarda oturulmaya.

Geceleri büyük caddelerde iskemle ile sokak aralarında ve halkın geçip gitmesine engel teşkil edecek şekilde oturulmaya.

Araba aralarında dolaşıp arabalı ve arabasız gelen geçen kadınlara edep dışı davranılmaya ve arabalar Bayezid ve Şehzadebaşı’nda Sokak ortalarında durmaya.

Kadınlar Sultanahmet, Şehzadebaşı ve Laleli Camii dışında diğer büyük camilere girmeye ve ayrıca namaz vakti haricinde vazifeliler haricinde buralara erkekler de girmeye.

Kadınlar akşam ezanına bir saat kala evlerine döne ve iftardan sonra arabalı veya arabasız hiçbir surette sokaklarda dolaşmaya.

Herkes her zaman olması gerektiği gibi özellikle Ramazan’da camilere gele, işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden başka kimseler teravih namazında dükkânlarda oturmaya.

Herhangi bir sıhhî özrü bulunmayanlar oruç tuta, bulunanlar da alenî bir şekilde oruç yemeye.

Her zaman temizliğe dikkat edile ve bilhassa Ramazan’da buna daha çok dikkat edile, sokak ortalarına öteye beriye çöp dökülmeye…

Bu tembihleri memurlar suret-i katiyede takip edecekler.

Ola ki tembihe aykırı hareket edenler görülürse cezalandırıla!”

Tenbihnameler, II. Mahmut döneminden itibaren Takvim-i Vekayi gazetesinde yayınlanmaya başlanmış ve halka kitapçık olarak da dağıtılmıştı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*