OYUNCU i. (oyun’dan oyun-cu). Herhangi bir oyunda oynayan kimse: Hasım oyuncular itiraz ediyorlar, bu bizim oyuncumuz değil, bunu kabul etmeyiz, çok güzel oynuyor bu (Orhan Kemal). Birinde elinde üç as olduğunu söyleyen karşı oyuncu, paşa hazretlerinin … (F. R. Atay).|| Sahne, perde veya bir gösteride rol alan sanatçı: Haftada bir gece olsun gelir, meddahlık eder miydi? Eski oyuncunun gözlerinde şimşekler çaktı, yutkundu (H. E. Adıvar). Evli olanlar bile çiftliklerine oyuncu götürür gönül eğlendirirler, çeşni değiştirirler (R.
H. Karay). Son gittiğiniz piyeste hangi bir kedi. || Mec. Hilekâr, düzenci: Peki, oyuncular oynuyordu? || Sıf. Oyun oynamayı seven, çok oyun oynayan: Oyuncu bir kedi. ¡| Mec. Hilekâr, düzenci: Peki bu kadar oyuncu bir herife, biz, Dünya Savaşı başında, orduları neden teslim etmedik, Arif Bey? (Kemal Tahir). [M] OYUNCULUK i. (oyuncu’dan oyun-cu-luk). Herhangi bir oyun oynamak işi. \\ Sahne sanatçılığı: T evfiğin ağzından, oyunculuğu bırakıp, bakkallık edeceğine dair söz alır almaz, imamın evinden kaçtı (H. E. Adıvar). || Mec. Hilecilik, aldatıcılık.
OYUNCU
13
Şub