Genel

Piyano | İcadı

Org ya da organ denilen müzik aleti hariç, piyanonun en karmaşık müzik aleti olduğunu acaba biliyor musunuz? Gerçekte,piyano adı “yumuşak-kuvvetli “anlamına “pianoforte” deyiminden gelmektedir. Bu da,piyanonun ne kadar değişik tonlarda ses verebilen bir müzik aleti olduğunu belirtmek için düşünülmüştür. Piyano böylesine karmaşık bir müzik aleti olmasına rağmen, ilk şekli “monokord tek kiriş” diye adlandırılan son derece ilkel bir kutu yapısındaydı. Bu kutuda sadece bir tel geriliydi ve skala’nın aralıkları kutunun üzerinde işaretlenmiş bulunuyordu. Eski kutsal kitaplarda da böyle bir müzik aletinin bahsi geçmektedir. M. S. 1000 yıllarında,Guido d’Arezzo adında bir İtalyan bu müzik kutusunun üzerine uygulanmak için sürgülü bir köprü icat etti. Köprünün varlığından yararlanarak başka teller ve anahtarlar ekledi. 16. yüzyılda.sözkonusu müzik aleti yaygın ölçüde kullanılmaktaydı. Sonradan bu müzik aletinden geliştirilen en zevkli,en hoşa giden enstrüman “klavye” olmuştur. Klavye’de ses, tellerin titreşimleriyle elde ediliyordu. Teller gergin yaylar durumundaydı ve bunların üzerindeki düzleştirilmiş pirinç bir pimle basınç uygulanılmaktaydı. Bu müzik aletinde çalanın isteğine bağlı olarak ses tonunu güçlendirmek ya da düşürmek (azaltmak) imkanı vardı. Gene buna yakın başka bir müzik aleti daha yapılmış olup ,bu alet dikdörtgen biçimindeydi.Dört oktavlı bir anahtar düzeniyle çalınıyordu. 17. yüzyılda başka bir müzik aleti yaygınlaştı. Sözkonusu müzik aleti klavye’den daha büyüktü. Genellikle iki dizi anahtar düzeni vardı. Biçim itibarı ile büyük bir piyanoyu andırıyordu. En sonunda, 1709 yılında Bartolommeo Christofori bildiğimiz piyanonun ilk örneğini yaptı. Tellerin vurmayla -tuşlara basarak ses vermesi, bunu daha önceki örneklerden ayırıyordu. Tuşlarla ses verme düzeni,önceki örneklerin en büyük sakıncası olan sürtünme sesinin bertaraf edilmesini sağlamıştı. Bestelerinde piyanonun en yaygın ölçüde kullanılmasına zemin hazırlayan besteci Beethoven’dir. Piyano Tarihçesi Piyano Klavsen’in gelişmişi, tuşlu bir çalgıdır. Yapım biçimi ile duvar ve kuyruklu (salon) adı verilen çeşitleri vardır. Piyano kelimesi İtalyanca “Pes ve güçlü sesli klavsen (harpsikord) – gravicembalo col piano e forte” ‘den gelir. Piyano Forte olarak adlandırılması da bundandır. Atası klavsenden en önemli farkı, tuşa basarken uygulanan kuvvete göre çıkan sesin şiddetinin de aynı yönde değişken olmasıdır. İlk Piyano 1700′ lü yıllarda İtalya – Floransa’da Bartolomeo Cristofori tarafından yapıldı. Cristofori’nin en büyük başarısı, piyano’nun temel mekanik sorunu olan, çekicin tellere vurması anında sesin çekicin etkisi ile sönümlenmemesi ve çekicin çok çabuk bir şekilde tellerden ayrılarak notanın yeniden çalınabimesi sorununa bir çözüm üretmesidir. Öldüğü 1731 yılına dek 20 civarında piyano üretti. Fransız Marius’un bu çalgıya katkısı, tokmaklı klavseni bulmak oldu. Saksonyalı Silbermann ise, Schröter’ in çekiç sistemini geliştirdi ve Bach’ın da değerli öğütlerinden yararlanarak, klavyenin tüm ses genişliğinde eşit bir ötüm elde etmeyi başardı. Augsburg’ da org yapımcısı Johann Anderas Stein (1728-1792) Alman veya Viyana usülü denen mekanizmalı piyanolar meydana getirdi. 1789’da Stein, ayrıntıları belirtmek için kullanılmakta olan dizliklerin yerine pedal koydu. Andreas ve torunu Johann Baptist Streicher (1796-1871), piyanonun yapısını (Beethoven’in arzusu üzerine) daha sağlamlaştırdı ve ikinci bir otum kapağı ekleyerek daha dolgun bir ses sağladı. Piyano sanayinin gerçek kurucusu Alman Zumpe’ dir, “kılavuzlu” denen mekanik piyanoyu gerçekleştirdi. İlk düz piyanoyu, 1789′ da İrlandalı William Southwell yaptı. Sebastian Erard 1822’de piyano yapım tekniğini geniş ölçüde etkileyen bir yenilik getirdi (ikili itme dilleri). Henri Pape, çapraz tel ve keçeli çekici buldu. James Thom , ekleme demir çatıyı kurdu. Bu çalgı, büyük bestecilerin en yakını olmuştur, dolayısıyla bu çalgı için verilen bestelerin sayısı ciltler tutar. “Piyanistler, diğer çalgıları çalanlara nazaran, çıkaracakları sesleri piyano üzerinde hazır bulurlar” gerekçesiyle, küçük yaştan (altı-on) başlayarak, öğrenebilecek çalgılardan birisidir. Ünlü Piyanist Sigismund Thalberg: “Çalarken, sesleri uzatmayı, iyi bir ses çıkarmayı ve ses çıkarırken gerekli olan değişiklikleri yapabilmek için, zorunlu olan ilk şartlardan biri her türlü sertlikten uzak bulunmaktır. Kolda, elde ve parmaklarda yetenekli bir şarkıcının sesinde sahip olduğu incelik ve bükülmeler bulunmalıdır” diyor ve şöyle devam ediyor: “İhmal edemeyeceğimiz bir konu varsa, o da , çalarken vücudun hareketlerinde büyük bir ölçü olmasının; kolları, elleri büyük bir sükunetle yönetmenin, piyanoya çok yüksekten vurmamanın, kendi kendini dinleyebilmenin ve hüküm verebilmenin gerekliliğidir. Genellikle, parmaklarla fazla çalışılmakta, fakat kafa ile yeter derecede çalışılmamaktadır.” Piyano pedallarının kullanılması hakkında, Antoine Marmontel şöyle diyor : “Pedalları kullanmasına izin verilen öğrencilerin büyük bir kısmı onları usülleri saymak için kullanırlar veya ayaklarını pedalın üzerine basarlar ve bir daha çekmezler. Şüphesiz ki, her ikisi de kusur sayılan bu alışkanlıklara sahip olmamak gerekir. Lavignac ise: “Pedal sanatı ayağın nasıl konulacağını değil, nasıl çekileceğini bilmektir” diyerek, gerekli öğüdü vermiştir.

indir (17)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir