“Rahmetim herşeyi kuşatsın”

Allah buyurdu:

allah

allah

“Rahmetim herşeyi kuşatsın”

Ve bardaktan boşanırcasına yağdı rahmet yeryüzüne. Dağları ve denizleri kuşattı.

Annelerin ve babaların yüreğine aktı, sinelerinden fışkırdı.

Yavru kuşlar ve yavru balinalar beraberce beslendiler o pınardan. Okyanuslar ve karalar, o rahmetin neş’esiyle şenlendi. Yumurtalar o neş’eyle çatladı, memeler o neş’eyle dolup dolup boşaldı.

Anne ayı ve baba penguen, o neş’eyle yemek yemeyi unuttu. Üç ay boyunca biri yumurtayı beklerken, di ğeri yavrusunu emzirdi. Baba balık, ağzındaki yumurtaların başına birşey gelmesin diye 80 gün boyunca aç dolaştı.

Hepsi de yalnız rahmetle beslendiler.

Yumurtasının kabuğunu kırıp bilme diği bir dünyaya gözünü açan kuş, rah
meti başucunda kanat çırparken buldu. Kanguru yavrusunun elinde harita vardı; o da tırmanıp anneciğinin kesesinde rahmetin sıcaklığıyla kucaklaştı. Yavru fil çayırın üzerine düştüğü zaman, anne ve teyzeler şeklinde teces-süm etmiş bir rahmet halkasıyla karşılaştı. Yavru balina ağzını açtığında, mikroskobik planktonları günde 700 kilo süte çeviren rahmetin, denizaltında bir şelale gibi coştuğunu gördü.

Milyonlarca türden sayısız yavruların o rahmeti alkışlayan çığlıkları, gökyüzünden yüz milyar kere yüz milyar gözlerle dünyayı seyreden âlemlere yankılandı.

Yıldızlar bir Cennete baktı, bir yeryüzüne. Ve bir cilvesinden bir Cennet çıkan rahmetin, bu minik gezegenin dağlarından, ormanlarından, çöllerinden, çalılıklarından, ırmaklarından ve denizlerinden renk renk çağlayışını seyretti.

Dünyayı anlamak istiyorsanız eğer, hayata bakın. Hayatı anlamak istiyorsanız, annelere ve babalara bakın. Çünkü bir canlı, ekse

riyetle ya anne olmak için doğar, ya da baba olmak için.

Dünyanın niçin göklere denk bir kıymet aldığını ancak o zaman anlarsınız. Kendisini sayısız aynalarda birden seyretmek isteyen bir güzelliğin merhamet ve şefkat suretine büründüğünü gözünüzle görürsünüz. Bir parıltısıyla canlılar dünyasını birbirine bağlayan bir muhabbet deryasında yaşadığınızı bilirsiniz.

Ve bu minik gezegene gözlerini dikmiş milyarlarca yıldızla beraber, dünyanın sîmâsmda “Rahmetim herşeyi kuşatmıştır” âyetini okursunuz. Fakat bir yavruda bütün yavruları, bir annede bütün anneleri görmek şartıyla. Yoksa tek bir annenin yüreği, kâinatı kuşatan bir rahmeti size nasıl anlatsın?

Bütün annelerin hizmeti, yavrunun mutlak ihtiyaç içinde bulunduğu bir sırada, tam zamanında gelir. Herşeyden âciz birşekilde, hiç bilmediği bir dünyaya gözünü açtığı dakikada bir yavrunun başucunda bir anne görmesi ve sadece kendisi için özel olarak hazırlanmış nzkını ya onun gagasında, ya
da sinesinde bulması, bütün canlılar dünyasını kuşatan tek bir fiildir. Bu fi ilin fâili hem vardır, hem birdir, hem de bütün yavruları kuşatan bir rahmet ve şefkatin yegâne sahibidir.

Denize açılan bir kanalizasyon borusunun ortasından bembeyaz bir süt fışkırdığını görsek bile inanmayız. Bir de anne vücudunda, sütün üretildiği yere bakın: Kan ve fışkının tam ortası! Bu iki pisliğin içinden özel arıtma tesisleriyle süzülen, inceden inceye elenerek ölçülüp biçilen ve sadece o yavrunun ihtiyaçlarına göre terkip edilerek proteini, kreması, tuzu, şekeri en hassas terazilerle tartılan tertemiz bir gıdânın, yüz binlerce memeli türüne mensup sayısız annelerde birden aynı ihtimamla üretilerek bulanmadan ve kirlenmeden yavrunun ağzına akıtılabileceğine kim ihtimal verebilir? Halbuki bu fiil vardır ve denizin dibinden dağın başına kadar dünyanın her yerinde birdir. Öyleyse bu fiilin fâili de birdir; üstelik bütün yavruların bütün ihtiyaçlarını en ince ayrıntılarına kadar bilen bir ilmin ve bu ihtiyaçları en umulmadık bir yerden, hiç akla gelmeyen bir tarzda ve en mükemmel şekilde gönderen bir hikmet ve rahn%in sahibidir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*