RAMAZANDAKİ NÜKTE.

RAMAZANDAKİ NÜKTE..
İlahi vahyin sağanak sağanak inmeye başladığı mübarek ay; Ramazan ayı… Aylar içerisinde seçilmiş, sevilmiş ve övülmüş; içerisinde bin aydan daha hayırlı bir geceyi saklayan, namütenahi meziyet ve faziletlerle süslü bu mübarek ayın en belirleyici ve en önemli vasfı; İslâm’ın beş temel şartından biri olan orucun bu ayda farz oluşudur. Orucu;

“Hoştur bana senden gelen;

Ya gonca gül yahut diken,

Ya hilâtu yahut kefen;

Lütfün da hoş kahrın da hoş, ” mantığıyla kabulleniyor ve eşsiz incilerle dolu bu uçsuz bucaksız denize, başı göklerde, gönlü secdede bir kahraman edasıyla sonsuz nasip umarak dalıyoruz.

Allah (c.c.), büyük nasipleri büyük zorlukların ardına gizler. En büyük nasip, şüphesiz ki Allah’ın cemali, yakınlığı ve rızasıdır. O halde bu yüce nasibe ermek için en zor ve en çetin engelleri aşmamız ve en sarp geçitleri geçmemiz gerekiyor… Onun yolunda feda-i can etmemiz gerekiyor… Bu nasıl olur? Her hakikati, en mükemmel şekliyle şahsında

abideleştiren yüce Peygamber’in tek ve şaşmaz ölçü olarak ortaya koyduğu prensip ve kararlarla… Allah Resulü bir savaş dönüşünde; “Küçük cihaddan büyük cihada gidiyoruz”, deyince arkadaşları; “Nedir büyük cihad?”, diye sorarlar. Peygamberimiz cevaben;“Nefisle mücadeledir”, buyururlar. Bu mücadelenin en yoğun olduğu ve Hak yolcularının lehine kazanıldığı, Allah’ın yardımının ve lüt-funun en çok yağdığı, bereketlerin ve feyizlerin kaynadığı ve taştığı aydır Ramazan… Bu ayda tutulan oruç, farz olması itibariyle her türlü riyadan ve gösterişten uzak olduğu gibi, zaman itibariyle de indî seçimlerden uzaktır. Gizliden gizliye edâ edildiği için nefse zerre kadar pay kaptırmayan bu yüce ibadet, elbetteki nefsin belini kırmada en müessir yol olacaktır. Bu vesile ile ahlâk-ı zemime dediğimiz kibir, gurur, riya, gösteriş, hırs, tamah, kin, hased, tûl-i emel ve dünyaya aşırı bağlılık gibi nefsani hastalıklar sarsılacak, sökülecek ve yine; yüce Peygamber’in sünneti gereğince; çokça namaz, çokça zikir, çokça dua, tefekkür ve tasadduk yoluyla da insanın ruhî inkişafı gerçekleşecek, böylece Allah’a kanat açan ruh; aşk, vecd, merhamet, tevazu, cömertlik, şefkat, şecaat, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle bezenmiş olacaktır.

Bu oluş, benlikte karar kıldığı an; Hak yolcusunun tertemiz, alnı ak-pak olarak Hakk’a vuslat edeceği an yaklaştı demektir…»

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*