SANAYİ
bası ve yelkenli gemilerle yapılması hammadde ve işlenmiş malların ticaretini yavaşlatan başlıca etmendi. Makinelerde buhar gücünün kullanıl’ maya başlanması (1700’ler) sanayide büyük hamlelere yol açtı. 19 yüzyılın ortalarında büyük ve ağır sanayi tesisleri kurulmaya başlandı. Elektrik üretimiyle kimyanın gelişmesi, buhann yarattığı kadar büyük yapısal değişiklikler getirmediyse de sanayinin çeşitlenmesine ve gelişmesine büyük ölçüde yardımcı oldu. Petrolün damıtılarak çeşitli yakıtların kazanılması içten patlamalı mo-torlann, dizellerin gelişmesine yol açtı. Böylelikle, sanayide kullanılan güç ve enerji kaynaklan artmış oluyordu. Kimyanın gelişmesi, sanayinin diğer dallan için çok gerekli olan sud kostik, sülfürik asit, çimento gibi inorganik maddelerin büyük çapta üretilmesine yaradı. Organik kimyanın sağladığı sentezler ve buna bağlı olarak kömür ve petroldür elde edilen hammaddeler; boyar-madde, suni elyaf, plastik malzemeler gibi son derece yararlı maddelerin ortaya çıkışına zemin hazırladı. Makinelerin daha duyarlı yapılması, sert çeliklerin takımlarda kullanılmaya başlanması, duyarlılık derecelerini geliştirdi, değiştirilebilir parça yapımını, zincirleme ve seri üretimi gerçekleştirdi’. Sanayinin kullandığı hammaddeler çok çeşitlidir. Bitkisel kaynaklı hammaddelerin başında, eskiden beri dokuma sanayiinin hammaddesi olan pamuk, keten, kenevir, sigara sanayii için tütün; kâğıt sanayii için odun, lastik sanayii için kauçuk sayılabilir; konserve, şekercilik gibi besin sanayii için her türlü tarımsal ürün kullanılır. Hayvansal kaynaklı hammaddelerden başlıcalan yün, kemik, fildişi ve boynuzdur. Aynca hayvansal yağ da önemli bir sanayi hammaddesidir Mineral kaynaklar çok yaygın sanayi hammaddeleridir. Bunlann içinde deniz suyundan, atmosferdeki azot, oksijen, argon gibi gazlara ka dar çok değişik ve çeşitli maddeler yer alır. Önceleri yakıt maddesi olarak çok işe yarayan kömürün damıtılması yoluyla elde edilen gaz, sıvı ya da katı maddeler, organik kimya
1852
sanayiinin yardımıyla sayılamayacak kadar çok ürüne dönüştürülmektedir. Petrol için de aynı şeyi söylemek -mümkündür. Madenler, sanayi için önemli ve değerli hammadde kaynaklarıdır. Bunlann başında demir, çelik yapımında kullanılan demir madeni cevherleri gelir. Bunun dışında bakır, krom, nikel, kobalt, manganez, kurşun, çinko, kadmiyum, alüminyum madenleri vardır. Sanayinin önemli hammaddelerinden soda, deniz suyundan elde edilir. Sülfürik asit için gerekli kükürt, piritten ve petrolden yan ürün olarak kazanılan saf kükürtten elde edilir. Tarımın gelişmesinde büyük katkısı olan suni gübrelerden fosfat türevJeri doğal fosfat kayasından; nitratlı ve amonyumlu gübreler de havadaki azottan yapılır. Sanayideki payı giderek artan en önemli enerji kaynaklarından birisi de nükleer enerjidir. Uranyum ve toryum gibi radyoaktif madenlerin araştırılması, bunlann dönüştürülmesi ve kullanılmış yakıtlardan yine değerli ve önemli bir nükleer madde olan plütonyumun çıkarılması, gelişmiş bir nükleer sanayiinin doğmasına yol açmıştır. Sanayinin en önemli öğelerinden biri de emektir. Emek, kafa ve kol emeği olmak üzere iki çeşittir. Sanayi devriminden sonra gittikçe yaygınlaşan sanayi kollann-da daha çok işçi çalışmaya başladı Sendikalann varlığı işçilerin gerek ücret durumlannın saptanmasında, gerekse işyeri güvenliği ve çalışma şartlannın – düzeltilmesinde büyük rol oynadı. Sanayinin bir başka önemli öğesi de sermayedir. Soyutlan ne olursa olsun her sanayi kuru luşu, işletme ve kuruluş sermayesine (para), toprağa, binaya, makinelere, hammaddelere, yarı mamul ve mamul maddelerin depolanmasına belirli oranlarda para ayırmak zorundadır. Küçük sanayi işletmelerinde bu sermaye sanayici tarafından karşılanabilir. Günümüzde büyük sanayi işletmelerinin hemen bütünü anonim ortaklıklar halinde kurulmaktadır. Sanayide en önemli etmenlerden biri de yönetim ve girişimdir Yukarıda sayılan öğeler bir arada bulunsa bile, girişim ve buna bağlı
bir yönetim olmadıkça sanayinin kurulması ve işlemesi eksik kalır. Küçük sanayi işletmelerinde genellikle sermaye sahibi olan sanayici yönetim ve işletmeyi de üzerine alır. Ancak gelişmiş sanayi kuruluşlannda yönetim kadrosu da bilgili ve uzman yönetici ve işletmecilerin elindedir. Uzman yönetici ve işletmecilerin tek başlanna çalışmalan çağın gelişen gereksinimleri ve durumlarında yeterli olmadığından, sanayi işletmeleri hemen her kademede gelişmiş elektronik bilgisayarlarla donatılmaktadır. Gelişmiş sanayi pek çok bilim dalından yararlanır, ilerlemiş ülkelerde sanayi kuruluşla-nnın bünyesinde ya da sanayiniı desteklediği üniversite ve araştırma merkezleri laboratuvarlarında, yapı-i lan araştırmaların tümü sanayiniı yeni, ucuz, kolay üretim yapması sağlamaya yöneliktir, iktisat bilimi, pazarlann analizini, talep ve piyasa! tahminlerini geliştirerek sanayiye’ hizmet eder. Sanayinin ana sorunu; olan satış ve pazarlama için psikoloji ve istatistik bilimi bir arada reklam ve tanıtma faaliyetlerinin yürütülmesini sağlar. Bir ülke ya da bölgenin iktisadi faaliyetleri içinde sanayinin
SANAYİ
çok önemli bir rolü ve yeri vardır. Sanayi kesimi işçilerinin eline daha çok para geçer ve sanayi işletmeleri yanlannda getirdikleri sosyal olanaklarla yörenin kalkınmasına da önemli katkıda bulunurlar. Sanayinin gelişmesine bağlı olarak ulaştırma, bankacılık, sigorta, vb. hizmetler kesimi de büyük bir gelişme gösterir. Ayrıca sanayileşen ülkelerin dış ticaret hacmi de önemli ölçüde büyümeye başlar; sanayi, gereksinimi olan hammadde ve enerji maddelerini dışandan alırken, ürettiğini dış piyasaya satar. Hammadde satan ülkeler, sanayinin bu hammaddeleri işleyip mamul maddeleri satması durumunda çok daha fazla kazanç sağlarlar. Sanayinin gelişme düzeyi, bir ülkenin uygarlığıyla doğru orantılıdır.
SANAYİ ve TİCARET BAKANLIĞI
sanayi ve ticaret politikasını günün koşullarına uygulamak ve geliştirmek amacıyla kurulmuş bakanlık. Sanayi Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı olarak ayrı ayrı kurulmuş olan Bakanlık 13 Aralık 1983 tarihinde birleştirilmiştir. 8 Ocak 1985 tarih ve 3143 sayılı kanunla örgüt ve görevleri yeniden düzenlenmiştir. Bakanlığın ana hizmet birimleri şunlardır: Sanayi Genel Müdürlüğü, Sanayi Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Küçük Sanatlar ve Sanayi Bölgeleri Siteleri Genel Müdürlüğü, İç Ticaret Genel Müdürlüğü, Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü, Fiyat Kalite Standartlar Dairesi Başkanlığı, Sına Mülkiyet Dairesi Başkanlığı, Bağ-Ive İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkan-IğL Bakanlığın ilgili kuruluşları; Maline ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, Türkiye Şeker jüabrikalan Genel Müdürlüğü, Türki-|fe Halk Bankası Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Otomotiv Kurumu Müdürlüğü, Devlet Sanayi ve çi Yatınm Bankası. Bakanlığın taş-kuruluşları. Sanayi ve Ticaret il Jürlükleridir.
4CAK, OsmanlI idari teşkiiatın-kazadan büyük, vilayetten kü-: idari birim. Liva da denirdi. San-ar vilayetlere bağlı olmakla be-aralannda bağımsız olanları I vardı. Bir sancak 5-10 kazanın
birleşmesinden oluşurdu. Tanzimat’tan önceyse eyaletlerin alt birimlerini oluşturmaktaydılar. Başlarında “mirliva” da denen ve hem as: keri hem de İdari yetkileri olan “sancak beyi” bulunurdu. Sancak beyinin askeri rütbesi bugünkü tümgenerale eşdeğerdeydi. Tanzimat’tan sonraysa sancak yöneticileri yalnızca idari sorumluluk taşıdılar ve “mutasarrıf” adını aldılar. Sancaklar, yönetim birimi olarak günümüzün “il”-lerine eşdeğerdeydiler.
SANCAK BEYİ, OsmanlI yönetim düzeninde sancak denilen yönetim biriminin başında bulunan kimse. Aynı zamanda askeri yetkisi de vardı. Yıllık en az 200.000 akçelik “has”a sahipti. Savaş zamanı, askerleriyle birlikte bağlı olduğu beylerbeyinin emrine girerdi.
SANCAKI ŞERİF, İslam dininin kurucusu Muhammet Peygamber’e
ait olduğuna inanılan ve Topkapı Sarayı’nda Kutsal Emanetler arasında saklanan sancak. Yavuz’un Mısır Seferi sırasında Osmanlılann eline geçti. İstanbul’a getirildi. Seferlere ordu ile birlikte götürülürdü. İstanbul’da çıkan olaylar sırasında, Topkapı Sarayı’nın önüne dikilir, halk asilere karşı Sancakı Şerif altına davet edilirdi.
S AND, George (1804 Paris – 1867 Nohant), Fransız kadın yazarı. Asıl adı Amandine-Aurore-Lucile Dude-vant’dır (doğumu Dupin). Bir subayın kızıydı. Küçük yaşta babasını yitirdi. Babasının ölümünden sonra, annesiyle babaannesi arasındaki çekişmenin ortasında kaldı. Öğrenimini Paris’te yaptı. 1820’de Nohant’ da yaşayan babaannesinin yanına yerleşti. Babaannesinin ölmesi üzerine (1821), oldukça büyük bir servete ve kişisel özgürlüğüne kavuş
tu. Aynı yıl, F. Casimir Dudevant ile evlendi, bu evlilikten iki çocuğu pl-du. I831’de kocasını terk etti ve Ju-les Sandeau ile birlikte Paris’e gitti. Birlikte, Jules Sand takma adıyla birçok roman yazdılar. Sandeau’ dan ayrıldıktan sonra Le Figaro’nun yöneticisi H. de Latouche ile bir ilişkisi oldu. Bu dönemde gazetecilik yaptı ve George Sand takma adıyla yeni romanlar yazdı. 1833-1834yılla-nnda Alfred de Musset ile birlikte İtalya’ya gitti. Venedik’te Musset’ den ayrıldı. 1836 yılında ilk kocasından resmen boşandı. Liszt, Chopin, Berlioz, Delacroix ve Balzac ile tanıştı. 1838’de Chopin ile birlikte Mal-lorpa Adası’na gitti. I846’da bu ilişkinin bitmesinden sonra politik-top-lumsal olaylarla ilgilenmeye başladı. 1848 Devrimi sırasında Ledru-Rollin, L. Blanc ve Barbes ile halkın davasını ve tüm sınıflann kardeşliğini savundu. Devrimin başansızlığı üzerine hayal kırıklığına uğradı ve Nohant’a geri döndü. Louis Napole-on’un cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, gelecekte olanlan önceden değerlendirerek siyasal yaşamdan tümüyle çekildi. 1850’den sonra sürekli cAarak yaşadığı Nohant, yazarların ve sanatçılann buluşma yeri haline geldi. Romantik ve duygusal aşk romanlarıyla yazarlığa başlayan Sand’ın ilk yapıtlannda Rousseau’nun etkisi açıkça gözlemlenebilir. Bu dönem yapıtlarında ayma kadının özgürlüğünü, bu özgürlüğün “özgür duygusal seçim” yapabilmekle kazanılacağını savundu. İkinci döneminde, hümanist ve toplumsal akımlar ön plana çıktı. Ro-manlannda, özellikle P. Leroux’nun fikirlerinin etkileri görüldü. Devrimin yenilgisiyle uğradığı hayal kınklığı-nın etkisiyle, şiirsel ve idealize edil-
‘1854
miş kır yaşamı betimlemelerine yöneldi. Bu dönem, yazarlığının en usta dönemi olarak değerlendirildi. Başlıca yapıtlan; “Rose et Blanche” (Rose ve BİanChe, 1831), “İndiana”
(1832), “Valentine” (1832), “Lelia”
(1833), “Jacgues” (1843), “Andrâ” (1835), “Maupraf (1837), “Lettres d’un Voyageur” (Bir Yolcunun Mektupları, 1834-1836). “Histoire de ma Vie” (Yaşamımın Öyküsü, 1855), “Elle et Lui” (O Kadın ve O Adam,