Türk devlet adamı (İstanbul 1881-ay.y. 1942). Askeri r’.-! m*’ /ınnc\ Ç^\/rlam Rprlin Askerî
sayma düzenine çok yakındı.
Eski Yunanlılar, Mısırlıların sayma düzenine çok yakın bir düzen kullanıyorlar, işaret olarak da, Yunan abecesinin harflerini kullanıyorlardı. Romalılarınsa, ilke olarak Yunanlıların sayılamasına oldukça yakın bir sayma düzenleri vardı:
Bu sayılamayla, sözgelimi 1 538 = MDXXXVIII, 1 974= MCMLXXIV biçiminde yazılıyordu. Mayaların sayılama düzenleri, Babillilerde olduğu gibi 20 tabanlı bir konum düzeniydi. Birim üstüne yirmilik demet, daha üste yirmi yirmilik demet, vb. yazılıyordu.
VI. ya da VII. yy’da Hindistan’da, sıfır sayısını kullanan, bütünüyle günümüzdeki yazıma benzeyen, on tabanlı konum yazımı ortaya çıktıktan sonra, IX. yy’da Arap matematikçiler, on tabanlı yazma düzenini benimsediler ve Batı’ya aktardılar. Kullanılan işaretler, önce matbaanın bulunması, sonra da yazımın büyük kararlılık gerektirmesi nedeniyle, günümüzdeki biçimlerini aldı.
Pythagoras’dan bu yana tamsayılara üstün sayı gözüyle bakılmış ve bu ayrıcalık, XIX. yy’ın ikinci yarısında “matematiğin aritmetikleştirilmesi” hareketiyle daha da vurgulanmış, Kranecker işi, “Tanrı tamsayıyı yarattı, gerisi insanın işidir” demeye kadar vardırmıştır. O dönemde tamsayı kavramı matematik çözümlemeyle doğru- lanamaz görünür ve aritmetik yalnızca tamsayıların özelliklerini sıralamakla yetinirken, XIX. yy’ın sonunda Frege ve Cantor, problemin verilerini değiştirmişlerdir. Frege, Fondements de I’Arithmetique (Aritmetiğin Temelleri, 1884) adlı yapıtında mantıksal bir tanım vermiştir: n sayısı, n öğeli bir kümeye denk (Frege bunu, “eşsayılı” diye belirtmiştir) bütün kümelerden oluşan kümeyi gösterir. Cantor’sa, sayma sayısını “öğelerinin türünü ve bize veriliş sırasını düşünmeden, bir M kümesine uyguladığımız akıl çalışmalarıyla elde edilen genel kavram” diye tanımlanmıştır.