Tetanoz Hastalığı
TETANOZ, Clostridium Tetani adındaki sporlu bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu bakteri toprakta, insan ve hayvanların gastroinstestinal sistemlerinde bulunur; kirli ve açık yaralar aracılığıyla insana bulaşarak tetanoz hastalığına yol açar. Bakteri bulaştıktan sonra 3-21 gün içerisinde tetanospazmin denilen toksin salgılamak suretiyle sinirleri felç etmekte ve kas spazmlarına yol açarak ölümcül olabilen bir hastalık tablosuna neden olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında açıkladığı rapora göre dünya genelinde her yıl tetanoz nedeniyle 213.000 ölüm olmaktadır. Vakaların çoğunun hijyenik doğum yapmayan bayanlarda olduğu duyurulmaktadır. Maternal Neonatal Tetanoz dediğimiz bu durum, tetanoza karşı bağışıklığı bulunmayan kadınlarda doğum sırasında mikrobun bulaşması neticesinde oluştuğu bilinmektedir.
Tetanoz, aşı ile korunabilir hastalıkların başında gelmekte olup, 1968 yılından beri ülkemizde aşılama çalışmaları sürdürülmektedir. Doğumdan itibaren 1 yaşına kadar 3 doz karma aşı şeklinde alınan tetanoza, 18. ayda ve ilköğretim 1. sınıfta pekiştirme dozu olarak devam edilmektedir. Bu sayede ilköğretim 1. sınıfta çocuklar beş doz tetanoz almış bulunmaktadır.
Tetanoza neden olan Clostridium Tetani, oksijensiz ortamda özellikle nemli ve ılık toprakta yıllarca yaşamını sürdürebilen, insan ve hayvanların barsaklarında da yaşayabilen bir bakteridir. Özellikle açık ve nekrotik yaraların paslı veya kirli zeminlere temas etmesi sonucu hastalık bulaşmakta, sinirleri felç etmek suretiyle kas katılmalarına ve spazmlara neden olmaktadır. Bazı durumlarda bu spazmlar tüm kas gruplarını etkilemekte ve generalize spazm denilen tüm vücudun kas katı kesilmesine neden olabilmektedir. Soluk borusunun ve küçük dilin kasılması ise ölümle sonuçlanabilmektedir. Vakaların ölümle sonuçlanma oranı %10 ile %70 arasında olup, hastanede bakım, hastanın yaşı ve genel durumu bu oranı etkilemektedir. Hastaneye yatırılmayan vakalarda ise ölüm kaçınılmazdır. Anne kaynaklı tetnoz ise doğum sırasında steril edilmeyen aletlerin kullanılması veya hijyenik olmayan ortamlarda doğum yapılması neticesinde görülüyor. Anneyi ve bebeği etkileyebiliyor.
Ülkemizde Durum
Ülkemizde tetanoz aşılama çalışmaları 1968 yılında başlamıştır. Ancak o yıllarda sıkı bir şekilde uygulanan ve takip edilen bir aşılama programı bulunmadığından aşılama oranları %20-30’larda seyretmiş, 1980’lerde uygulanan aşılama kampanyalarına kadar gerçek anlamda başarılı bir program sürdürülememiştir. Bu nedenle günümüzde çoğu erişkin birey tetanoz hastalığına karşı aşılı değildir veya aşılı olup olmadığını bilmemektedir. Aşılama programları günümüzde başarılı bir şekilde devam etmektedir. Ancak çocukluk çağında uygulanan aşılama takvimi sayesinde tetanoz aşılanma yüzdesi ülke genelinde 95’in üzerinde seyretmesine rağmen erişkin aşılama programlarında aynı başarı sergilenememektedir. Her ne kadar 2009 yılında ülkemiz Dünya Sağlık Örgütü tarafından Anne kaynaklı tetanoz hastalığı bakımından arındırılmış ülkeler arasında gösterilmeye başlansa da hamile kadınlarda yürütülen tetanoz aşılama programında aşılama oranları istenilen düzeylere ulaştırılamamıştır.
2009 yılında ülkemizde anne kaynaklı tetanoz vakası görülmemişken, 2010 yılında 1 vaka bildirimi olmuştur.
Erişkin yaş grubunda ise 2010 yılında Tetanoz vakarı bakımından bir patlama yaşanmış, 25 vaka ve tetanoz nedenli 8 ölüm bildirilmiştir. Tetanoz vakaları sadece kırsal kesimlerde değil tüm Türkiye’de yaygın olarak görülmüştür. Bu durum erişkin aşılamasına önem vermediğimizi, çocuklarımızı her aşı günü sağlık kuruluşlarına itina ile taşırken kendimizi ne kadar ihmal ettiğimizin açık bir göstergesidir.
Sonuç olarak son tetanoz aşısı uygulaması üzerinden 10 yıl geçmiş tüm erişkinlerin tetanoz aşısını mutlaka yaptırmaları gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, tetanoz uzun yıllardır olduğu gibi kapımızda bizi bekleyen, fakir yoksul ayrımı yapmayan ölümcül bir tehlikedir. Tek korunma yöntemi de aşılanmadır.