TOM
TOLSTOY
TOM
TOLSTOY, Lev Nikolayeviç (1828 Yasnaya Pölyana/Tula-1910 Asta-povo/ Ryazan), Rus yazarı. Bir kontla bir prensesin oğluydu. Küçük yaşta annesiyle babasını yitirdi. Kazan Üniversitesi’ne girdi (1844). Birkaç fakülte değiştirdikten sonra üniversiteden ayrıldı (1847). Kendine miras kalmış olan çiftliğine döndü. Çiftliğinde çalışan serflere yardım etmek gibi insanca girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. 1851’de Kafkasya’ya gitti. Kafkas ordusuna alındı ve subay olarak Kırım Sava-şı’na katıldı. Bir dergide basılan “Detstvo” (Çocukluk) adlı otobiyografik öyküsüyle adını duyurdu (1852). Görevli gittiği Moskova’da edebiyat çevrelerine girdi. Ordudan ayrılarak (1856) Avrupa’yı gezdi. Çiftliğinde Rousseau’nun eğitim ilkeleri doğrultusunda bir okul açtı. Bir doktorun kızı olan Sonya Behrs (Sofiya Bers) ile evlendi (1862). Bu evlilikten on üç çocuğu oldu. Bu arada sürekli olarak yeni yapıtlar verdi, ders kitapları yazdı, köylü çocuklarının eğitimiyle uğraştı. Hıristiyanlık kilisesinden koparak kendi dinini yaratmaya başladı. Çevresine bir sürü çömez topladı. Karısıyla arası giderek açıldı. Aradığı huzuru ne evinde ne de kendi içinde bulabildi. Bir güz gecesi gizlice evden kaçtı. Bindiği trende hastalandı. Rusya’nın ortalarında küçük bir istasyonda öldü. Dünya edebiyatının devlerinden, gerçekçiliğin en önde gelen yazarlarından biridir. Yapıtlarında bütün toplumsal sınıflara ayna tuttu, insanların ruhsal durumları üzerinde özellikle durdu. Toplumdaki çarpıklıkları yansıtmak için insanların iç dünyasından yararlandı. Geleneksel edebi kalıplardan uzaklaşarak daha ilk yapıtlarında çoşumcu betimlemeye karşı çıktı. Tolstoy, “Çocukluk” adlı öyküsünden sonra “Otroçestvo” (Ergenlik) ve “Yunots” (Gençlik) adlı öyküleriyle, kendi yaşamını konu alan yapıtını tamamladı. Savaş sırasındaki izlenimlerine dayanarak “Sevastopalskiye Rass-kazıy”ı (Sivastopol Öyküleri) kaleme aldı. Savaşın dehşetini sergileyerek, halklar arasındaki kıyımın saçmalığını vurguladı. Gerek bu öyküle-
Lev Nikolayeviç Tolstoy
ri gerek iki subay kuşağını karşılaştırdığı “Dva Gusara” (İki Sipahi) adlı öyküsü, “Voyna i Mir” (Savaş ve Barış, 1865-1869) için bir ön çalışma görünümündedir. Bunları “Utro Po-meşçika” (Bir Efendinin Sabahı), “Polikuşka” (1863), “Kazaki” (Kazaklar, 1863) gibi öyküler izledi. 1863 yılı Tolstoy’un sanatçı kişiliğinde büyük bir aşamanın başlangıcı oldu. Yazar, “Savaş ve Barış”ı kaleme almaya başladı. Bu yapıt bir romandan çok dev bir destandı. Esas olarak 1805-1812 yılları arasında geçmekle birlikte yaklaşık olarak üç kuşağın yaşamını yansıtan romanda, bir yandan Napoléon ordularının Rusya’yı işgali, dev savaş görüntüleri vb., öte yandan yaşamın barış içindeki akışı sergilenir, çünkü yaşam, savaşı yenecektir. “Savaş ve Barış” gerek Rus, gerek dünya edebiyatının en seçkin yapıtlarından biridir. Yine dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan “Anna Karenina” (1876-1877) yüksek bir bürokratın karısı olan Anna’nın, trajediyle sonuçlanan evlilik dışı ilişkisini konu alır. Tolstoy, bu yapıtında “ruhbilim-sel” denebilecek bir gerçekçilikle, kahramanlarının en gizli duygularını ve davranışlarını yönlendiren nedenleri çözümledi. Duyguların doğuş, oluşum ve yokoluş süreçlerini büyük bir ustalıkla yansıttı. Tolstoy, dinsel reform çabalarına girdikten sonra kendi öğretisini tanıtmak ve anlaşılır kılmak amacıyla, “Russka-zıy dyla Naroda” (Halk Öyküleri) başlığı altında on yedi öykü yazdı. 1835’ten sonra “Smert ¡vana llyiça” (ivan ilyiç’in Ölümü, 1884-1886), “Kreytserova Sonata” (Kroyçer Sonatı, 1888), “Otets Sergiy” (Sergey Baba, 1911-1912), “Hacı Murat” (1896-1904) gibi uzun öykülerini ve
son büyük yapıtı olan “Voskreseni-ye” (Diriliş, 1899) adlı romanını yarattı. Yazar bu son dönemde bazı oyunlar da kaleme aldı. Yapıtları doksan ciltte toplanan bu dev boyutlu yazar, dünya edebiyatını çok elerinden etkilemiştir.