YOGA NEDİR?

YOGA

“Toga bütünleşmek demektir. Bu, bir taraftan vücudun, zihnin ve ruhun mükemmel uyumu, bütünleşmesi; diğer taraftan kişisel ruhun evrensel ruhla bütünleşmesi, anlamına gelir.”

Prof. Dr. AkifManaf (Ph. D. Yoga Master)

YOGA NEDİR?

Yoga, Sanskritçe bir sözcüktür. Birlik ve bir olma anlamını taşır. İçsel olarak parçalanmış kişiliğin karşıtı olarak kendisiyle ve çevresiyle bütünleşmiş bir kişiliği tanımlar. Yoga, bir sanat ve bilim olarak kişinin tam olan bir bilinç düzeyiyle yaşamasına önemli katkılar sağlar. Yoga bir din değildir. Bir tarikat veya Hintlilerin dinî inanışı gibi bazı yanlış değerlendirmelere maruz kalabilmektedir. Bu da yoganın yeteri kadar ta- nınamamasından veya önyargı ile ona yaklaşılmasından kaynaklanıyor olabilir. Ya da günümüzde olduğu gibi yoganın gerçek kaynağından değil de onu taklit etme cüretini gösteren yapay ve tamamen ticarî yanlış uygulamalardan dolayı da olabilir. Yoga, sadece birkaç değişik egzersiz hareketinden veya nefes alma yönteminden ibaret değildir. Kendine göre apayrı bir yaşam felsefesini ve yaşamın her şeyini farklı değerlendirişiyle de önemli ayrıcalıklar taşır. Burada özellikle mükemmel sağlığa olan katkısını ön planda değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Yaşam felsefesini ve tüm yoga hareketlerini faydalarıyla birlikte anlatmak, ayrı bir kitap konusu olacak genişliktedir.

Dünya İnsanlığının Ortak Paydası

Yoga, sadece Hindistan’a özel değildir. Yoga ve meditasyona ait bilgilere Amerikan Kızılderelileri, eski İskandinav Göktürkleri, eski Mısır, Babil, Roma, Çin ve daha pek çok kültürlerde rastlanabilir. Yoga çalışmalarına ait ilk bulgular, MÖ 1200-3000 yıllarına aittir. Eski şehirler olan Mojendro-Daro (Kuzey Hindistan’da) ve Harappa (şu anda Pakistan sınırları içinde) bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda taşlara kazınmış halde yoga pozları vermiş figürler bulunmuştur. Yaklaşık iki-üç bin yıl kadar önce ilk kez Patanjali tarafından, yoga ile ilgili bilgiler çok kısa bir şekilde Yoga-Sutra kitabında anlatılmıştır. Yoga ile ilgili ilk yazılı metinler anlaşılması kolay ve özet bir halde insanlığa sunulmaya çalışılmıştır. Ayrıntıların önemli olduğunu kabul etmekle birlikte bizim de amacımız, insanların yaşamlarında kolayca uygulayıp faydalarını tecrübe edecekleri bir şekilde yoga hakkında bilgi vermektir.

Yoganın Basamakları

Yoga; yoga-sutra kitabında sekiz basamaklı bir yol olarak anlatılmıştır. Bu basamaklar şunlardır

1-Yama- Negatifliklerden arınma,

2-Niyama- Pozitiflikleri güçlendirme,

3-Asana- Duruş, vücut çalışmaları,

4-Paranayama – Nefes ve bioenerji egzersizleri,

5-Pratyahara- Astral, çakra çalışmaları,

6-Dharana- Konsantrasyon çalışmaları,

7-Dhayana-Meditasyon çalışmaları,

8-Samadhi- Trans ve evrenle bütünlük sağlama.

Bu basamaklarda binlerce egzersiz vardır. Bu egzersizler zamanla farklı kişiler tarafından farklı isimlerle adlandırılarak birçok yoga ismi ortaya sürülmüştür. Bu egzersizleri kullanıp sonra kendi isimlerini vererek değişik yoga yöntemleri çıkardıklarını ifade eden bazı insanlar, maalesef bugün çalışmalarını, gösterişi de ön plana çıkararak yapmaktadırlar. Gerçeklerle yüzleşmekten korkan ve daha çok ticari düşünen bazı şarlatanların bunu yaptığına tanık olmaktayız.

I- Yama: Negatifliklerden Arınma

Yaşamın her aşamasında, zamanın her anında yaşanılan her olay ve duygunun ne- gatifliklerinden uzaklaştırılması anlamını taşır. Bunlar negatif fikir, sözler ve davranışlardır. Olumlu olayın negatif etkisi olur mu, demeyin. Olur elbet. Olayı yorumlayış biçiminiz ve o andaki algılamanızdaki sapma sizi çok farklı boyutlara sürükleyebilir. Nega- tifliklerden arınmada şiddetten uzak kalmak çok önemli bir kilometre taşıdır. Çünkü yaşamda etki-tepki prensibi gereğince şiddet ancak şiddet oluşturacaktır. Yaratılış olarak tüm canlılar bu duygudan zarar görmüşlerdir. En çok zarar görenler, ilkin şiddetin doğmasını öne çıkaranlar olmuşlardır. Şiddet bumerang gibi döner dolaşır, ilk çıktığı yeri hedef olarak görüp mutlaka onu da vurur. Düello yapan bir dublör edasıyla egzotik işler yaptığını zanneden oysa boş işlerle uğraşan bazı negatif insanlar; etkileyici dillerini eşantiyon olarak ve kendi menfaatlerine yönelik çok sık kullanmaktadırlar. Bunların kişiliklerinin torna tezgahlarından geçirilip uzunca bir süre zımparalanarak çapaklarından temizlenmesi gerektiğini düşünürsünüz. Onlar hep şucu ya da bucudurlar. Asıl bu kişilere karşı korunmak için canlı kalkanlara ihtiyaç vardır. Onlar öyle kamufle olmuşlardır ki yeni ve iyi eğitimli genç jenerasyon bunları tanıyabilmekte zorluk çeker. Bunlar tribünlere oynamayı severler. İmajlarını çok etkili bir şekilde dizayn etmişlerdir. Statüko onların yaşam yolculuklarının içinde kullandıkları bir tren kompartımanı ya da vagonu gibidir. Her statükoya kendilerini tertemiz bir mevlevî gibi tanıtarak, tüm istasyonlar arasında sürekli vagon değiştirirler. Bu yer değiştirme, onlara statüko farklılıklarını çok iyi değerlendirme imkanı sağlar. Şikayet etmeyi çok severler. Hep kendileri haklıdır. Dün ak dediklerine bugün kara diyebilirler. Onlarda hiçbir utanma emaresine rastlayamazsınız. Ağızlarından çıkan her söz mitralyözden çıkan kurşunlar gibi yönlendikleri hedefleri tahrip eder. Bu özelliklere sahip insanlar, istemeleri durumunda tüm bu negatif özelliklerinden birdenbire kurtulabilme gücüne de sahiptirler. Bu değişimin ne zaman ve nasıl başlayacağını kendileri de dahil hiç kimse bilemez. Katrana batmışçasına kararmış kalpleri hiç tahmin etmeyeceğiniz bir şekilde paparazi kültüründen sıyrılarak çok anlamlı ve muhteşem bir yaşam yolculuğuna başlayabilir. Adeta eski kimliklerini ıskartaya çıkarmışlardır. Bu değişim, helezonu andırırcasına kendini yeni baştan meydana getiren bir şövalye değişimidir. Artık eski yaşamlarına jübilelerini yapmışlar, tamamen ayrı bir insan haline dönüşmeye başlamışlardır. Bu yüzden, hiç kimse umutsuz vaka değildir ve içinde bulunduğu olumsuz durum, davranış ve ruh halinden dolayı da ağır bir şekilde eleştirilmemelidir.

2- Niyama: Pozitiflikleri Güçlendirme

Yaşama dair tüm olumsuz gelişmelerden kaçınmanın sonucunda, bunların yerini alacak olumlu gelişmelerle, değişimi rasyonel olarak gerçekleştirme anlamını taşır. Negatifliklerden kaçınmanın doğal sonucu olarak da ortaya çıkar. Anlamını sınırsız örneklerle açıklamak mümkündür. Sigara alışkanlığımızın yerine başka bir alışkanlığımızı yerleştirme iradesini göstermemiz en basit örnek olabilir. Yeni bir sağlık bilinci geliştirmemiz, yeme ve içme alışkanlıklarımızı sil baştan sorgulamamız, yaşamın tüm güzelliklerini, yaşanılan anın farkındalığını daha da özgürce hissediyor olmamız, bakış açılarımızı yeniden tanzim edişimiz diğer örneklerdir. Mükemmel sağlık deyiminin oluşması, bunun meydana gelme aşamalarının da bir kitap çalışmasına dönüşmesi, pozitiflikleri güçlendirmedir. Şu anda bu satırları okuyor olmanız da kendinize yaptığınız önemli bir iyilik ve kendi pozitifliklerinizle yaşama dair tüm pozitifliklerin fazlalaştırılması gayretidir. Her negatiflik yüksek bir dağın tepesinden koparak yuvarlanan ve sürekli büyüyen bir çığ gibidir. Önüne çıkan ve kendisine direnen her şeyi parçalayarak bozguna uğratır. Her pozitiflik ise; kibar, hoşgörülü, seviyeli ve kendine özgü tüm güzellikleri ile önüne çıkan hemen her şeye güneşin parlaklığı ile birlikte yansır. İliklere kadar hissedilen sıcaklığı ile gönülleri huzur limanlarına götürür.
3- Asana: Duruş ve Vücut Çalışmaları Bizim özet bir şekilde asıl sunmak istediğimiz, bu duruş ve vücut çalışmalarıdır. Bu duruşlar dışarıdan bakıldığında normal bir egzersiz gibi görünmektedir. İlk bakışta vücudun değişik şekillerde eğilip bükülmesi, hareket etmesi gerçekten de çok fazla anlam ifade etmeyebilir. Oysa durum hiç de dışarıdan bakıldığı gibi değildir. Bu hareketlerin hepsinin anlamları vardır. Bu anlamların ardındaki asıl gerçek, vücuttaki enerji kanalları ve merkezlerini aktifleştirmeleri ve daha düzenli çalışmalarını sağlamalarıdır.

Uzak Doğu kökenli tedavilerin asıl yoğunlaştığı nokta budur. Enerjiyi meydana getiren çakra merkezlerinin çalışmasını aktifleştirmek. Aslında bu enerji dağıtan çakra merkezleri, her insanda belirli oranda çalışmakta ve yaşamın dinamosu olarak görevlerini yapmaktadır. Çakraların kapalı olıua ihtimali yoktur. Ancak yaşamın son bulması ile tüm çakralardaki çalışma durur. Bu yüzden çakra açma tedavisi devimi doğru değildir.

Asana’nın eski metinlerde ‘sağlam ve hoşa giden’ anlamını taşıdığı ifade edilir. Bu spesifik beden pozisyonları enerji merkezleri ve kanallarının aktifleşmesini sağlamanın yanında, farkındalık duygusunun artmasına da neden olmaktadır. Bu duygu bedenin, zihnin ve ruhun daha iyi tanınmasına önemli oranda katkı sağlar.

Yoga’da oturuş pozisyonunda omurganın dik bir şekilde tutulması ve sabit durma ile zihnin dağınık, rahatsız, kararsız, huzursuz ve endişeli olmasına son verilerek, tüm beden ve ruhda dinginlik elde edilir.

Yoga duruş ve egzersizleri uygulanırken vücutta bulunan tüm kas, eklem, sinir ve hormon salgılayan bezler aktif bir şekilde çalışmaya katılır. Vücudun bağışıklık sistemi, gücü ve esnekliği kuvvetlenir. Genel olarak tüm vücudun tolerans aralığı genişler. Sinir sistemi sakinleşir ve genel vücut yorgunluğu azalır. Bu duruşların en önemli etkisi zihnin kontrol altına alınması ve disipline edilmesi ile gerçekleşir. Zihinsel olarak kendisini kontrol edemeyen ama beden olarak son derece sağlam ve yüksek performansa sahip sporcuların sosyal yaşantılarındaki dengesizlik herkes tarafından bilinmektedir.

1

Bu sadece bedenin kontrol altına alınmış olmasının çok şey ifade etmediğinin göstergesidir. Beden sağlıklı olabilir; ama zihin ve duyguların sağlıklı işleyişi bozulduğunda, beden sağlığının da pek fazla bir anlamı kalmamaktadır. Yoga duruşları sinir sisteminde elektrokimyasal reaksiyonları düzene sokar. Kan dolaşımı hızlanır. Metabolizma güçlenir. Soluk alıp vermenin de etkisi ile vücuttaki dolaşım sistemindeki kan oksijenlenir. Özellikle çevre organlarımızda baş, kollar ve bacaklardaki lenf dolaşımının da hızlanması ile vücutta birikmiş toksinler de atılmaya başlanır. Yoga duruşlan günün herhangi bir saatinde yapılabilirler. Yemekten iki saat sonra yapmak daha iyidir. En iyi zaman ise güneş doğmadan bir saat önce yapılmasıdır. Sabahın dinginliği, insanın bu hareketleri yapması ile kendini zinde ve dinamik hissetmesi birbirine karışır ve güne büyük bir avantajla başlanmış olunur.

Suryanamaskara

Sankristçe’de surya güneş, namaskara ise selamlama ya da bağlantı anlamlarına gelir. Suryanamaskara güneşle bağlantı kurma ya da güneşi selamlama demektir. Bir hareketler zinciridir. On iki hareketten oluşur. Bedenin iç organlarını, kasları, eklemleri gevşetmek, esnekleştirmek, sinir sistemini daha sağlıklı ve enerjisi yüksek bir hale getirmek bu hareketlerin amacıdır. Suryanamaskara çok boyutlu bir çalışma olup, yoganın birçok tekniğini kendi içinde barındırmaktadır. Sabahleyin yapılan bu hareketler insana tüm gün boyunca daha dinamik bir şekilde yaşantısını tanzim edebilme olanağı sağlar. Bu hareketlerin yapılması esnasında burundan nefes alınıp ağızdan verilmeli ve her tur yaklaşık bir dakika sürecek şekilde ayarlanmalıdır. Dış mekanlarda sportif etkinliklerden uzak kalındığında ve özellikle kışın soğuk havada spor yapmanın çok zor olduğu zamanlarda, ev ya da iş yeri gibi kapalı ortamlarda iyi bir alternatiftir. Sık ve uzun süreli uygulamalarda kilo vermeye de destek olur.

4- Pranayama: Nefes ve Bioenerji Egzersizleri

Prana kelimesinin anlamı ‘kozmik enerji‘ ya da ‘yaşam enerjisi’ dir. Ayama kelimesi de ‘kontrol’ anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Pranayama’nın anlamı ‘yaşam enerjisinin kontrolü’dür.

Minyatür bir evren olan insanın aslında gerçek gereksinimi işte bu yaşam enerjisinin kontrolünü yapabilme gücünden kaynaklanır. Bu gücün dinamosu, doğru nefes alıp verme becerisini kazanmaktır. Bu beceriyi kazanamamış olmak veya yanlış kullanıyor olmak insan hastalıklarının temel nedenidir.

Pranayama egzersizlerinin asıl amacı bu temel nedenin ortadan kalkmasını sağlamaktır. Bu egzersizlerle bütün solunum fonksiyonları güçlenir, uzatılır, derinleştirilir ve kontrol altına alınır. Nefes egzersizleri akciğerlerin kapasitesinin artmasını sağlar. Bu kapasite artışı bedenin iç ateşini yükseltir ve dolaşımın oksijenlenmesini artırarak, vücutta birikmiş toksinlerin yakılmasını kolaylaştırır. Nefesin akciğerlerde tutulması sırasında oluşan basınç, akciğerlerden kana daha fazla oksijen alınmasını ve kandan da akciğerler vasıtasıyla dışarıya daha fazla karbondioksit çıkarılmasını sağlar. Böylelikle bedenle zihin arasında ve bilinçle bilinçaltı arasında bir köprü oluşturulmuş olur. Yoga’ya göre insan yaşamı, yaşadığı günlerin toplamı ile değil, aldığı nefesin sayısı ile ölçülür. Dolayısıyla insan yavaş ve derin nefes alıp vermelidir. Pranayama ile birey nefesini doğru ritimde alıp vermeyi öğrenmekte ve böylece, solunumu yavaşlatıp derinleştirmektedir. Belki çok iddialı gibi görülecek ama, doğru nefes alıp vermeyi öğrenip uygulamaya başlayan birçok hastamda baş ağrıları, sindirim sistemi bozuklukları, kulak çınlamaları, baş dönmeleri ve psikosomatik birçok rahatsızlığın ortadan kalktığına bizzat şahit oldum. Özellikle çağımızın en sık görülen hastalığı depresyonda gerçekten muhteşem derecede etkin olduğunu birçok hastamda yaptığım çalışmalarda tespit ettim.

İnsan, yaşamını sürdürürken yanlış nefes, beslenme, düşünce ve eylem tarzına göre bioenerji kanalları tıkanmaktadır. Bu tıkanmanın ardından tıkanmanın bulunduğu bölgeyi ilgilendiren organların normal çalışma fonksiyonları, işlevleri bozulmaktadır. En önemli tıkanıklık, karaciğerde meydana gelen tıkanmadır. Bu, tüm metabolizmanın olumsuz yönde etkilenmesine ve enerji kanallarındaki genel akışın bloke olmasına neden olmaktadır. Daha ileri aşamada bu bozulmalar bedendeki bioenerji aktivitesinin azalmasına ve vücudu rengarenk bir gökkuşağı gibi kaplayan auranın zayıflayarak küçülmesine neden olur. Atmosferde ozon tabakasındaki bozulmalar gibi veya uzaydaki kara delikler gibi auranın yer yer tahrip olması engellenemez.

Oysa ki aura insan bedeninin bir koruyucusudur. Sanal olmayan kalkanıdır. Bu koruyucu tabakanın bozulması, insanın her türlü hastalığa rahatça yakalanmasına neden olur. İnsanın bağışıklık sistemi çöker. Vücudundaki tüm dengeler bozulmaya ve dağılmaya başlar. İnsanın bu hali amortisörsüz bir otomobilin, çukuru fazla olan bir yolda hareket etmesine benzer.

Pranayama egzersizleri ile vücutta tıkanmış tüm bioenerji kanalları açılmakta ve auranın genişleyip düzgünleşmesi sağlanmaktadır. Ayrıca ana enerji merkezleri olan çakralarda normal dengede ve birbirleriyle uyumlu bir şekilde çalışmaya başlarlar.

Uzun Ömrün Sırrı

Normalde dakikada 15 defa nefes alıp veririz. Değişik duygu durumlarında, hastalık hallerinde ve sportif etkinliklerde bu sayı değişir. Günün tamamında da 21600 defa nefes alıp veririz. İnsan hayatının süresi zamanla değil nefes alıp verişiyle ölçülmektedir. Pranayama uyguladıkça solunum süresi uzadığından aynı zamanda insan ömrü de uzamaktadır. Doğru ve derin nefes alıp verildikçe sinir sistemi, zihin, ruh ve beden daha iyi kontrol edilmeye bağlı olarak, az yıpranmaya maruz kalacaktır. İnsan öfkesini ve korkularını daha iyi kontrol edebilecek her zaman sakin ve dengeli olabilecektir. Böyle bir insan da doğal olarak sağlıklı ve uzun ömürlü olacaktır.

Pranayama nasıl yapılır?

Sessiz sakin bir ortam tercih edilmelidir. Sabah kahvaltıdan ve akşam yemeğinden önce beş dakikalık bir süre içinde gerçekleştirilmelidir. Meditasyon uygulamasından önce yapılması, elde edilecek faydanın maksimuma çıkmasını sağlayacaktır.

* Gözler kapalı bir şekilde dik oturularak sağ baş parmak sağ burun deliğinin dış tarafına yerleştirilir. Bu şekilde burun deliği kapatılmış olur.

• Sol tarafdaki burun deliği ile dışarıya yavaşça tüm akciğerlerdeki hava verilir.

*Aynı burun deliğinden yavaşça sessiz bir şekilde nefes alınır.

*Sağ elin orta ve yüzük parmaklarıyla bu burun deliği kapatılır.

*Sağ burun deliğinden dışarıya hava verilir.

*Sonra sağ burun deliğinden tekrar nefes alınır ve işleme bu şekilde sıra takip edilerek beş dakika kadar devam edilir. Bu şekilde uygulamanın yapılması ile bronşiyal astım şikayetlerinde belirgin bir azalmanın olduğu tespit edilmiştir. Sağ ve sol beyin loplarında dengelenmeyi kolaylaştırdığı kan lipitleri ve bazı kan değerlerindeki bozulmaları ortadan kaldırdığı belirlenmiştir.

5) Pratyahara: Astral, Çakra Çalışmaları

Pratyahara ‘hislerin maddî objelerden çekilmesi’ anlamına gelir. Hislerin kontrolünden kurtulmaktır. Onları amaçlarımız doğrultusunda kullanmak ve bizi sürüklemelerine izin vermemektir. Hisler zihni, zihin zekayı, zeka egoyu ve ego da ruhıı kontrol altında tutar. Hislerin kontrolü topyekün zihin, zeka, ego ve ruhun kontrolüdür. Bunlar bir zincirin tek tek parçaları gibidir. Hepsinin birbirleri ile olan bağlantıları hassas dengeler üzerine kurulmuştur. Yoga’ya göre bu basamakta insan kendisinin dostu olmayı öğrenmektedir. Gerçekte zihin, insanoğlunun köleliğinin veya özgürlüğünün asıl sebebidir. Eğer zihin maddî nesnelere kapılmışsa köleliğe, maddî nesnelerden kurtulmuşsa özgürlüğe yelken açmış bir tekne gibidir. Kölelik onu okyanusta engin dalgalarla boğuşmaya, özgürlük ise çarşaf gibi önüne serilmiş engin mavi sularda muhteşem bir yolculuğa çıkarır. Bazı insanlarda maddenin verdiği hırs öylesine güçlenir ki sadece o maddenin elde edilmesiyle geleceği sanılan mutluluk, aslında mutsuzluğun ansızın açılan kapısı haline dönüşüverir. Yaşamın amacından sapması ve gerçek değerlerden uzaklaşmış olması mutsuzluğu daha da arttırmaktadır. Oysa yaşamın asıl amacı değerlere olan bağlılıktır. Değerler için mücadele etme isteği ise insanın güç kazanmasını sağlayan gerçek radyoaktif maddesidir.

Astral Beden

Anatomik, fizyolojik ve biokimyasal olarak maddî bedenimizin dışında elektro manyetik dalgalardan meydana gelmiş enerji bedenimizin adı astral bedendir. Astral beden, çevremizi sarmış rengarenk dalgalar halinde bir sis bulutu gibi aura adını alan bir bioenerji alanıdır. Bu alanı modem tıp kabul etmekte ve modern cihazlarla da bunu görüntüleyebilmektedir. Astral beden; zihinsel, zekasal ve egosal fonksiyonları gerçekleştirmektedir. Zihin, zeka ve egonun kontrolü birlikte yapılmalıdır. Bir taraftaki eksiklik, dengenin önemli oranda bozulmasına neden olacaktır. Bioenerjik beden, sadece insan vücudunda değil diğer tüm canlılarda da bulunan elektromanyetik dalgaların varlığını ifade eder. Aura, bu enerji bedenin etrafında bulunur ve onu çevreler. Aura artık modern tıbbın da kabul ettiği ve önemine inandığı, sanki farklı bir dünyanın bize verdiği gizli bir hâzinesidir. Bu gizli hâzinenin güçsüzleştiği zamanlarda, hastalıklara daha açık bir hale gelmekteyiz. Her insanda bulunan ama gücünün farklılıklar gösterdiği aura bir bakıma insanoğlunun koruyucu bir kalkanı gibi görev yapmaktadır. Tüm duygusal değişimlerin etkilediği auramızın gücü, vücudun gücü ile doğrudan bağlantılıdır. Bazı insanların auralarının kolay etkilenir olması onların aynı zamanda fiziksel, metabolik, zihinsel ve ruhsal yönden kolay etkilenebilir olmalarım sağlamaktadır. Astral beden, kalp çakrasının yönlendirdiği enerji ile özdeştir. Kalp çakrası bedenden ruha açılan kapıdır. Bu kapıdan içeri girebilenlerde kin tutma duygusu yoktur ve onlar başkalarını affedebilecek erdemliliğe ulaşmışlardır. Benlik duygumuzun ötesine geçişimiz ve kendimiz dışındaki dünyaya gözlerimizi açıp saygı duymaya başlamamız, astral bedenin üzerimizdeki etkisiyle gerçekleşmektedir.

Çakralar

Pratyahara basamağında, çakraları kuvvetlendirme çalışmaları yapılmaktadır. Yedi ana çakranın özellikleri ve kuvvetlendirilme çalışmaları bioenerji konusunda açıklanmıştır.

6- Dharana: Konsantrasyon ve Zihinsel Çalışmalar

Zihnin fonksiyonlarının incelendiği ve zihinsel egzersizlerin uygulandığı bir basamaktır. Birey bir işe veya bir objeye tamamıyla odaklanmayı öğrenmektedir. Tam konsantrasyon haline ulaşmak için zihin, sessizliğe doğru yolculuğa çıkmalıdır.

Zihinsel Sessizliğe Doğru

Yaşamda, aslında her sessizlik ve geri çekilme güç toplamadır. ‘Savaş veya kaç’ ikileminde bile insan güç toplamak dingin bir zihne kavuşabilmek, özgüven oluşturabilmek için kaçma ihtiyacı hisseder. Zihnin sessizliğine doğru yolculuğu, zihnin derinliklerine ilerlemedir. Bu ilerleyişin bir süreç olmasının dışında, önemli ve farklı bir deneyim olduğu da barizce görülebilir.

yogo

Bu farklı ve önemli deneyim, yaşamda başarılı olmuş ve mükemmel sağlığa ulaşmış insanların ortak noktalarındandır. Zihinsel sessizliğe herhangi bir vücut pozisyonu ile girmek şartı yoktur. Kimileri bağdaş oturur pozisyonda (yoga oturuşu), kimileri normal oturuş ya da sırtüstü yatış pozisyonunda olunması gerektiğini ifade eder. Halbuki sabit kalındığında birçok değişik vücut pozisyonunda yapılabilir. Gözlerinizi yumun ve derin nefes alıp vermeye başlayın. Bir süre insan tüm dikkatini nefesine yoğunlaştırmalıdır. Her nefes verildiğinde nefessizliğe doğru gidildiği ve dört köşe ama aşağılara doğru inildikçe, bir piramidin üst noktası gibi daralan bir ters üçgenin içine doğru inildiği düşünülmelidir. Zihnin sessizliğe gidişi esnasında değişik düşünceler akla gelebilir. Bu düşüncelere tutunmamak, sadece onların farkına varmalı ve düşünceler serbest bırakılmalıdır. Onların bir süre sonra kaybolduğu görülecektir. Bu düşüncelerin yerini kimi zaman bazı görüntüler alır. Bir sinema perdesinde oynayan bir film gibidir bu görüntüler. Bu görüntülere de yoğunlaşmamak ve onların da geçip gitmelerine izin vermelidir. Bu arada zihnin derinlere doğru daldığını hissetmeye başlarsınız. Vücudunuzu serbest ve rahat bırakarak tam olarak gevşemeye başlayabilirsiniz. Bitkilerin demlenip özlerini dışarıya çıkarmaları gibi, insan zihni de burada kendi özüne inerek kendi öz benliği ile temas kurmakta ve onu dış dünyaya çıkarmaktadır. Zihinsel sessizliğe giderken TM (Transandantal Meditasyon) yönteminde mantra denilen kelime ve zikirde ise manevî gücü olan bir kelime kullanılır. Bu kelimelerin zihinde sürekli tekrarlanmasıyla, vücudun transa veya vecd, cezbe haline geçmesi mümkün olur.

Zihin Nedir?

Zihin; çevremizden ve içimizden gelen izlenimleri, düşünceleri, duyguları hemen hemen her şeyi sınıflandıran, değerlendiren ve düzenleyen bir alettir. Zihin, tüm bilgi ve tecrübeleri toplamakta ve bir kütüphane şeklinde veya bilgisayarın harddiski gibi biriktirmektedir. Zihnin beyin veya düşünce ürünü olduğu söylenir. Bunların aslında her ikisi de önemlidirler, fakat zihnin kaynağı olarak gösterilemez. Bütün zihinsel işlemler astral bedendeki manas adlı ince enerjetik bir organ tarafından düzenlenmektedir. Bu ince enerjetik organ, zihinsel kanallarla ve beyin ile irtibat halindedir. Manas, beyinle zihinsel kanallardan akan manas sakti adlı zihinsel enerji kanalları ile bağlantılıdır. Zihinsel kanalların tam çalışması, zihinsel enerji akımlarının artmasına ve zihinsel işlemlerin kuvvetlenmesine neden olacaktır. Bu halde insan daha hızlı okur, okuduklarını hafızasına daha uzun süreli olarak yerleştirir, beyinsel işlemlerin güçlenmesi ile insan daha aydın ve entelektüel bir güce sahip olur. Zihni açık insanların daha enerjik ve güçlü olmaları, aslında zihnin tüm organları ve vücudun tüm bölgelerindeki enerji dolaşım ağını olumlu yönde etkilediğinin ispatıdır. O zaman gerçek mükemmel sağlığın oluşumunda zihnin önemi nedir?

Gerçek Mükemmel Sağlık

Aslında gerçek mükemmel sağlık, zihin sağlığıdır. Ben öyle insanlar tanıdım ki bedenlerini kullanamamaları onların çok da umurlarında değil. Onlar, beyinlerini olumlu yönde kullanarak mükemmel bir zihin sağlığı ortaya çıkarmışlar ve sağlıklı bedenlere sahip birçok kişinin başaramadığı muhteşem başarılara imza atmışlardır. Onların anlamlı ve büyük hedefleri vardır. En çaresiz hissedilecek anlarda bile yaşamdan kopmaksızın adeta ona meydan okurcasına savaşmaya devam ederler. Bu savaşçıların gücü sağlıklı bir zihne sahip olmalarından gelir. Bazı insanlar yaşadıkları önemli hastalıklarda bile büyük bir mutluluk ve hoşnutluk geliştirmişlerdir. O zaman, gerçek sağlığa sahip olmanın, bu hoşnutluk haliyle daha fazla bağlantılı olduğunu görmekteyiz. Stephan Hawking’i biliyor musunuz? Bilmiyorsanız hemen en kısa zamanda onu tanımaya çalışın. Dünyanın en zeki insanı olan bu kişi, bir tekerlekli sandalyede oturarak yaşamını sürdürmektedir. Çok nadir görülen ve tüm vücut bağ dokusunu tutan bir hastalığa sahiptir. Bu yüzden el, ayak gibi organlarını ve hatta başını dahi hareket ettirememektedir. Fakat zihnini çok iyi kontrol etmesine bağlı olarak, dünyada hiç kimsenin çözemediği problemleri çözerek ve hafızasını mükemmel kullanarak dünyada birçok orijinal yeniliklere imzasını atmış ve olağanüstü bir başarı elde etmiştir. Olimpiyatlarda dünya şampiyonlukları kazanan bazı sporcuların daha sonraki yaşantılarında bocaladıkları, duygusal çıkmazlar ve davranışsal anormallikler sergiledikleri görülmektedir. Nitekim en son örneğini ülkemizde dünya futbol şampiyonasında başarılı olmuş millî futbolcularımızın, üzerlerinde hissettikleri psikolojik baskı sonucu başarısızlıklar yaşadıkları ve dengesiz davranışlar sergileyerek gazeteci dövmeye kadar bunu alenen tüm ülke kamuoyuna taşıdıkları görüldü. Demek ki performansı yüksek sağlıklı bir sporcu, kendisini kontrol edecek gerçek zihinsel sağlığa sahip olamadığında bazı dengesizlikler yapabilmektedir. Gerçek zihin sağlığı müthiş bir denge getirir yaşamlarımıza. Kontrol gücünün elimizde olduğunu hissettirir. Yaşanılan her anın farkında olunmasını sağlayarak şimdinin gücünü ve geleceğin potansiyel fırsatlarını, muhteşem aydınlığını ortaya çıkarır.

Zihinsel Durağanlık

Gözlerinizi yumun, oturun ya da sırt üstü yatın. Nefes ve bioenerji egzersizlerini uygulayın. Rüzgarsız bir ormanda hareketsiz su yüzü hayal edin. Su yüzünde nilüfer çiçeklerini, çevredeki ağaçların, gökyüzünün ve bulutların yansımasını görün. Zihninizi hayalinizdeki su yüzünün hareketsizliği ile birleştirin. Zihin tam hareketsiz hale gelsin. Bu esnada zihne değişik düşünceler, anılar ve görüntüler gelebilir. Zihnin onlara tutunması ve yoğunlaşması engellenmelidir. Zihin hareketsiz su gibi veya bir ayna gibi her şeyi sade olarak yansıtmalıdır. Zihnin dışına çıkarak, hareketsiz zihinde maddenin ve ruhun yansımalarını görürcesine farklı bir deneyim yaşanabilir. Zihnin bozulması; bastırılmış duyguların, düşüncelerin ve davranışların geri tepmesi gibi değerlendirilebilir. Özgür bırakılmayan zihin, kalıplaştırılmış ve tekdüze hale getirilmiş yaşamlarımızla yine bizim tarafımızdan tahrip edilmektedir. Zihnin bu şekilde tahrip olmasının dışında hormon bozuklukları, hazımsızlıklar ve sinirsel gerginlikler de bu bozulmada etkili olabilir. Gerçek açık bir zihin ile kendine olan güven duygusu birlikte gider. Zihin bir jokey gibi, ama onu taşıyan ve başarıya koşturan özgüv en duygusu ise yarış atı gibi görev yapar. Her ikisi de birbirine muhtaçtır. Çok iyi bir jokeyin normal bir atı rekorlara koşturamayacağı gibi, jokeyi olmayan bir yarış atının kırdığı rekor da elbette tarihe geçmeyecektir.

7) Dhyana: Meditasyon Çalışmaları

Meditasyon çalışmaları çok değişik şekillerde yapılmaktadır. Burada insanların kendilerine en uygun olanı seçmeleri gerekir. Tüm inanç sistemlerinin farklı meditasyon şekilleri vardır. Aynı inanç sistemleri içinde bile birbirinden ayrışmış ve farklılıkları olan ama sonuç olarak insanlara aynı olumlu etkileri yapan meditasyon yöntemleri bulunmaktadır. Meditasyonun yapılmasını engelleyen çok fazla bir şart yoktur. Her ortamda yapılabilir. Muntazaman aynı saatler tercih edilmeli ve düzenli yapılmalıdır. En uygun zamanlar, sabah 10.00’a kadar olan süre ve akşam 15.00 – 19.00 arasıdır. Ortamın mümkünse sakin, temiz havayla havalandırılmış ve özellikle gösterişten uzak, sade bir yer olmasına dikkat edilmelidir. Beden temizlenmiş, arınmış ve zihin olabildiğince kötü duygulardan kurtulmuş bir şekilde meditasyon yapılmaya başlanmalıdır. Niyetin temizliği ve olumlu olması da meditasyondan elde edilecek faydayı artıracaktır.

Meditasyonun Evrenselliği

Binlerce meditasyon çeşidi vardır. Her ne kadar hiçbir şekline ön yargılı olmasak da, bazen aslından saptırılmış veya tasvip edemeyeceğimiz inançsızlık kavramı üzerine yoğunlaştırılmış meditasyon şekilleri de bulunmaktadır. Meditasyonun herhangi bir dinle özdeşleştirilemeyecek kadar farklı şekillerinin olması nedeniyle bazı Budizm meraklılarının bu yolla adeta bazı insanların da inanç zayıflıklarını fırsat bilerek meditasyonu gerçek mecrasından saptırmaya çalıştıkları ve inançsızlığın propagandası olarak kullandıkları görülmektedir. Özellikle bu kesimler meditasyonu kendi amaçları için kullanırlarken, onun evrenselliğine ve her inancın içinde bulunabildiği gerçeğine en büyük haksızlığı yapmaktadırlar.

Meditasyonun Çeşitleri

Dinsel meditasyonlar: Hristiyan meditasyonları, İslam’da bazı tarikatların tavsiye ettiği hareketli zikirler, rabıta, tefekkür ve teşbih çekilerek yapılan zikirler bu gruba dahil edilirler. Oysa ki teşbih çekilerek yapılan zikirler çok daha farklı anlam ve öneme sahiptir.

♦ Belli bir objeye bakılarak yapılan meditasyon,

♦ Belli bir mantranın tekrarı ile yapılan meditasyon,

♦ Ses, müzik, tını meditasyonu,

♦ Raja yoga meditasyonu,

♦ Laya yoga meditasyonu,

♦ Yantra (ezoterik diagramlar) ile yapılan meditasyon,

♦ Çakra konsantrasyonuna yönelik yapılan meditasyon,

♦ Tantrik (maithuna) meditasyonu. Mandala meditasyon ve sayamadığımız daha binlerce çeşit meditasyon çeşitleri vardır. TM’de mantra denilen ve zihinde tekrarlanarak farklı bir bilinç boyutuna girilen meditasyon yöntemi, İslam’da kişinin Allah (c.c.) ismini tekrarlayarak yaptığı zikre benzer. Zikir bir ibadet yerine geçmesinin dışında, aynı zamanda meditasyonun verdiği rahatlık ve huzur duygusunun çok daha ötesinde anlam ve öneme sahiptir. Bu anlam ve önem, insana aslî görevini yerine getirme duygusuyla gelir. Huzur ve mutluluğa, farklı bir bilinç ve ruhsal konuma ulaşmanın ve yaratıcıya yakınlaşmanın bir ölçüsü olarak değerlendirilir. Dolayısıyla bu özellikleri itibarıyla zikir, anlam ve ihtiva ettiği özellikler bakımından tam anlamıyla meditasyona da benzemez. Farklılıkların ve benzerliklerin tümüne saygı duymalı, meditasyonun ve zikrin belli zümre ve sapık akımların tekellerinden kurtulmasına destek olunmalıdır.

8) Samadhi: Trans ve Evrenle Bütünlük Sağlama

Trans hali enteresan bir durumdur. Transla ilgili çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. Kısacası trans farklı bir bilinç halidir. İnsanlık çok eski zamanlardan beri bu hali farklı yöntemlerle elde ederek, mutluluğu ve diğer isteklerini elde etmede bir aracı olarak kullanmaya çalışmıştır. Değişik yöntemler, hipnoz, meditasyon ve LSD-25 gibi ilaçlarla irade denilen “normal bilince” ait tüm fonksiyonlar ortadan kaldırılabilir. İleri düzeydeki farklı bilinç hallerinde ise kişi tamamen farklı bir insan haline gelebilir. Aynı anda farklı kişilikleri (rüyalarda olduğu gibi) oynayabilir ve çoğul kişilik geliştirebilir.

Trans Hali Nedir?

Trans her ne kadar farklı sebeplerle ve şekillerle elde edilse de hipnotik trans durumunda çok yoğun ve üç aşamalı olarak gerçekleşmektedir. Bu üç aşama hafif, orta ve derin trans olarak adlandırılır.
Hafif transta gözler ağırlaşıp kapanır, telkine yatkınlık minimum düzeydedir. Kişi söylenilenleri duyar ama zihninde hayal ederek canlandıramaz. Karanlıkta olduğunu söyler.
Orta transta göz kapakları kurşun gibi ağırlaşmış ve daha kuvvetli bir şekilde kapanmıştır. Vücut verilen telkinlerin etkisi ile ağırlaşır ve hiçbir şekilde hareket edemez hale gelir. Vücut bir kütük gibi sağlam ve künt, ama bir çocuk gibi de aciz duruma gelir. Telkine yatkınlık orta derecededir. Telkinle tasvir edilen bir ortamı gözlerinin önünde canlandıramaz. Hayal etmesi istenildiğinde zihninde canlandırabilir ve anestezi kısmen gerçekleştirilebilir.
Derin transta önceki hallerine ek olarak vücudunun kontrol altında ve ayaklarından itibaren başına doğru bir gücün etkisi altında olduğu telkini verildiğinde hemen onaylar. Tam olarak kendisini teslim etmiştir. Tasvir edilen bir ortamı gözlerinin önünde hemen canlandırır ve ortamın içinde yer alır. Trans hali manyetik paslarla daha da güçlendirildiğinde, derin transa ulaşmış kişiye hemen her şey yaptırılabilir. Tıbbî açıdan anestezi uygulanabilir, psikolojik problemleri tedavi edilebilir ve hipnodrama uygulanarak kişinin geçmişe giderek yaşadığı üzüntü ve sevinçler tekrar aynı duygu yoğunluğuyla yaşatılabilir.
Hipnotik transta insanlarda algı değişimleri, distorsiyonlar yaratmak, kontrollü ha- lüsinasyonlar gördürmek çok kolaydır. İnsanlar yanında bulunmayan insanlarla konuşabilir, etrafında olmayan cisimleri algılayabilir; bunları da uyandıktan sonra çok net olarak hatırlayabilir. Hipnotik transta kişiye istemeyeceği bir şeyin yaptırılamayacağı ifade edilse de, bu düşünce artık kabul görmemektedir. Hipnotik transa geçmiş kişiye profesyonelce yapılan telkin öylesine etkin olur ki, bu kişi yıllarca ikinci kişiliğiyle kendisinden istenilen tüm istekleri yerine getirir. Bu yüzden CIA ve FBI gibi haber alma örgütleri Amerika’da, KGB ise Rusya’da ajanlık faaliyetlerinde insanlığın bu farklı bilinç hallerini değerlendirmektedir. Candy Jones isimli bir mankenin yaklaşık on yıl boyunca CIA tarafından çift kişilikle yaşatıldığına dair kitaplar yayınlanmıştır.

Uzun süreli meditasyon, yoksunluk deneyleri ve Yoga ile algılarda distorsiyonlar ve halüsinasyonlar gelişmektedir. TM yapanlar ileri derecedeki kurslarda “görünmez olduklarını, uçtuklarını, duvardan geçtiklerini” iddia etmektedir. Bu iddialar TM ’nin algı distorsiyonlarına ve haliisinasyonlara neden olduğunun en belirgin kanıtıdır.

Evrenle Bütünlük Sağlama

Başta halüsinojenler olmak üzere, tüm farklı bilinç hallerinde insanın kendi vücuduna ait algıladığı imaj tamamen değişir. Vücudun kavranması ve hissedilmesi distor- siyona uğrayabileceği gibi, vücut dış dünyanın bir parçasıymış gibi de algılanabilir. “Evrenle bütünleşme, kozmik bilinci kavrama, evrenle tek vücut olma” gibi ifadeler; LSD – MDA kullanımıyla, duyusal yoksunlukla, mistik transla, hipnotik transla gelişen farklı bilinç hallerinin anlaşılması için ifade edilmiş sözlerdir. Farklı bilinç hallerinde insanlar; evrensel olmayan, kimsenin normal koşullarda algılayamadığı doğa üstü gerçeklere ulaştıklarını zannederler. Aslında bu, bilinçdışı olan ve gerçek iç dünyanın keşfedilmesinden başka bir şey değildir.

Farklı Bilinç Hallerinin Önemi

Uzak Doğu tıbbının, insanların farklı bilinç hallerini onların sağlıklarını mükem- melleştirmede kullandığı ve bunu çağlar ötesinden günümüze taşıdığı görülmektedir. Bugün gelinen nokta, farklı bilinç hallerinin güvenilir ellerde kullanımını sağlamak olmalıdır. Çünkü farklı bilinç halleri insana; düşüncelerinde, belleğinde, iradesinde, telkine yatkınlığında, gerçeği algılamasında, beş duyusunda, duygulanımının kontrolünde, hafızasının güçlendirilmesinde, kötü alışkanlıklardan kurtulma ve daha sayılamayacak kadar çok konuda yeni boyudar, yeni yetenekler kazandırabilir. Belki her şeyden önemlisi çağımız insanının kendi beynini daha iyi kullanarak, kendisiyle barışık ve mutlu bir insan olmasını sağlayabilir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*