Yusuf İslamın Kırılan Gitarı

 Yusuf İslam yusuf islam

Müslüman olmasıyla müzik çevrelerinde büyük yankılar uyandıran C. Ste- vens, insanın arzu duyduğu herşeye sahip oldu: Mal, şöhret, dünya zevki, gençlik eğlenceleri v.s. Fakat hiçbir zaman mesud olamadı. Çünkü, o, her zaman nef­sinin arzularına ve ruhunun boşluğuna karşı çıktı; bunların aldatmalarına karşı koymaya çalıştı.

Neticede HAKK’ı ve DOGRU’yu aramaya koyuldu. Aradığını da İslâm’da bul­du. Eski hayatındaki her türlü alışkanlığını terketti. Cat Stevens, müslüman ol­duktan sonra “Yûsuf Islâm” adını aldı. Ve neticede dinine bağlı, dinini seven, yaşayan ve yaymaya çalışan gerçek inananlardan oldu.

İşte CAT STEVENS, aşağıdaki satırlarda değişen dünyasını “Joseph’s Surrender” yâni — Yûsufun Teslim Oluşu— adıyla en son yazdığı kendi kita­bında anlatıyor. İngiltere’de yayınlanan bu eserin tam tercümesini okuyucuları­na ve Türk umumî efkârına ilk defa sunmak şerefi, yine derginiz ZAFER’e na­sip oluyor. O

Arkadaşlarımdan birçoğu neden müslüman olduğumu merak ediyor.

İslâmiyet nedir? Evet O’nun sadece bir din olmadığını anlatmakla söze başla­mam gerekir.

  1. hayatın ve tabiatın her cephesine hükmeden İlâhî bir kanundur. O. teslim olmak demektir. Bütün kâinat bir mu­habbet ve teslimiyetten ibarettir. Ve hiç­bir şey kendi kaderinden kaçamaz. Bir defa bu muhteşem plânın varlığını se­zip kabul ettikten sonra, bütün yolla­rın yalnız bir gerçeğe ulaştığı nokta­ya gelmiş olursunuz.

Kardeşlerim, Tek ve bir Allah’tan başkasına bel bağlamayınız ki, O her şeyi bilir ve bizi kendisini bilmemiz ve tanımamız için yaratmıştır. Rahmetiy­le ve adaletiyle yerde ve gökte tasarruf eder, bize hayat ve ölümle teslimiyeti, te­vekkülü öğretir.

Kardeşlerim, bu dünyanın fâni lez­zetleri sizi aldatmasın. Dünya, ebedî hayatın hazırlık yerinden başka bir şey değildir. Bütün peygamberler aynı ger­çeğin öğreticisidir (Allah onlardan râzı ol­sun). Biz İsa’yı da. Musa’yı da. İbrahim’i (A.S.) de severiz.

Daha önce hayal bile edemediğim bütün düşünce ve inançlarımı birara- ya getiren gerçek yolu sonunda bul­dum. Gerçek değişmez. İnsanlar ister kadın, ister erkek olsun, takip etmek is­tediği yolu seçmelidir. Eğer İslâmî ger­çekten tanıyan ve yaşayan insanların sayısı artsaydı, hiç şüphesiz dünyada böylesine bir anlayışsızlık ve kayıtsız­lık eseri görülmezdi.

Birgün kardeşim bana Kur’ân’m bir Cat Stevensin müslüman olduktan sonra yazdığı kitap, ZAFER . tarafından ince bir zevkle basılarak Türk okuyucusuna takdim edildi.

İngilizce olan bu kitap, özellikle hakikati arayan yabancılar arasında büyük hizmet yapıyor.yusuf islam2

tercümesini verdi. Mukaddes Kudüs şehrini ziyaretten dönmüştü. Fâtiha su­resini okuduktan sonra verdiği mesa­jın cihanşümûl olduğunu anlamaya başladım. Şimdiye kadar gördüğüm ki­tapların hiçbirine benzemiyordu, bütün kelimeler garip bir şekilde yakındı bana sanki. İçimden yakınlık duyguları aktı. Ancak okyanuslarda bulabileceğim akın­tılar gibi.

Kur’ân herşeyin üzerinde dosdoğru ve apaçık olup, herkesin anlayabileceği ka­dar sâdedir. Muhakkak ki, Allah tara­fından gönderilmiştir ve hiçbir fâni ta­rafından da taklit edilemeyecektir. Çünkü olduğu gibi gerçektir. Mâkûl bir dünyada İslâma sadakat, bir kabul gö­recektir. Fakat insanlığın hepsi mâkûl de­ğil ki.

Herbirimiz, aklımızın yettiği kadar ve pek de mükemmel olmayan yollar­
da en iyi bildiğimiz şekilde gitmekte­yiz. Eğer inancımız tam ve kâmil olsay­dı, birçok hatalı ve yanlış basamakları at­layacaktık. Kötülüğün en esaslı kökü, bencillik ve gururdur. Bu hisler, insanı aynen şeytan gibi düşmanlık ve ayrılık­lara veya garip doktrinler ile sapık yol­lara istek duymaya meylettirir.

Kâinatın büyüklüğü ve yüceliği, sizi hayrette bırakmıyor mu? Perde arkasın­daki o İlâhî gücü görüp, ona yöneldiği­nizde, büyük bir huzura kavuşacaksınız.

Kardeşlerim, herşeyi hakkıyla bilen ve kendisini tanımamız için bizi yaratan Al­lah’tan başkasına ibadet etmeyiniz. O ki, rahmet ve adaletiyle, ölüm ve hayatla, yerleri ve gökleri kontrol eder.

Dünyanın geçici güzelliğine aldan­mayalım. Çünkü dünya, yalnız gele­cek günlere hazırlanma yeridir. Bütün peygamberler bu gerçeğin öğreticisidir. Salât ve selâm onların üzerine olsun. Mukaddes kitap Kur’ân, Allah’tan kor­kan, inanan, ibadetini yapan ve sadaka verenler için, mutlak bir kitaptır. Allah’­ın selâmı üzerine olsun. O peygambere Kur an 1400 yıl önce vahyedilmiş ve on­dan önceki her peygamber, bu kitapta tasdik edilmiştir.

Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) cehâlet ve kara günler içinde bulunan, Hz. İbrahim’in getirdiği dinin kaybolmaya başladığı ve parçalara ayrıl­dığı Mekke’de dünyaya geldi. İnsanlığa rahmet ve şefaat için gönderildi.

O BÜTÜN ZAMANLARIN EN MÜ­KEMMEL İNSANIDIR.

Kâinat bir harmoni içinde yaratıl­mıştır. Sırları ve güzelliği sonsuzdur. Gözlerimizle gördüğümüz, kulaklarımızla işittiğimiz, sadece bu kâinatın bir cüz’ü- dür. Geride kalanları pek işitemiyoruz.

İnsanoğlu gerçeği bilmek için yara­tıldı ve İslâm, insanlık için gerçek bir kılavuz oldu. Kur’ân bizi karanlık ve batıl inanışların içinden alıp, kâinat içindeki yerimizi göstererek aydınlığa çıkarmıştır. “Gerçek ışığı” arayanlar için Kur’ân yeterlidir ve onu doğru yola iletir. İn­sanlık büyük bir ailedir, fakat aşmamız gereken birçok engeller vardır. Nefsimi­zin baskısından kurtulup, yaratılışımı­zın gerçek gayesini anlayabilmek, en büyük hedefimiz olmalıdır. D


YUSUF İSLÂM İLE

Bir Röportajyusuf islam1

Aşağıdaki satırlarda, EL-MECELLE Dergisinin 18. sayısı ile, Ce­zayir’de yayınlanan EL-RISALE Dergisinin 5. sayısında Yusuf İslâm ile yapılan röportajı okuyacaksınız.

  • ••

Neden resminizin çekilmesini istemiyorsunuz?

—Bunun iki sebebi var: Birincisi resim, insanın bütün şahsiyetini tam olarak- aksettirmez. İnsanın kalbinde taşıdığı şeyi, insan ruhunun asıl cevherini göster­mez, sadece kişinin dış görünüşünü verir. Halbuki ruh, devamlı varolan bir sır­dır, cesed ise zâhirî bir görünüşten ibarettir.

Fotoğraf makinesi bana boşlukta olduğum günleri hatırlatıyor. Ben müslü- man olmadan önce şarkılar söylerdim. Yerli ve yabancı pekçok fotoğrafçı, ga­zeteci, radyo ve televizyon temsilcileri bana gelirler, fotoğraflarımı çekerlerdi. Bu hatıralarım müslüman olduktan sonra beni üzüyor, çünkü Allah’a hamd olsun Müslüman oldum, onun bize kazandırdığı şeref yeter. Başka şeye ih­tiyacımız yok.

  • Bize müslüman olmadan önceki durumunuzdan bahseder misiniz?

—Bütün hayatım boyunca Müslümandım! Fakat bu gerçeği bilemedim, öğ­renemedim; kimse bana bu gerçekten haber vermedi. Fakat ben her zaman ger­çeği, fazileti, doğru yolu ve Allah’ın birliğini aradım. Takdir edersiniz ki, ben bü­tün bunları, her türlü maddî ve nefsanî şeyleri yaşayan ve maddeye büyük önem veren Batı toplumu arasında yaşayan biri olarak yapamadım ve bunun eksikli­ğini, her zaman içimde duydum. Hattâ, maddî servete sahip olduğum ve ev­lendiğim za’man bile bende bir noksanlığın varlığını hissettim. İşte bunun için mesud olamadım. Ruhum ve vicdanım hiçbir zaman rahat görmedi. Fakat müslüman olduğum zaman, yıllardır aradığım saadet ve huzura kavuştum.

  • Müslüman olmadan önce dindar bir kimse miydiniz?

—Kelimenin gerçek anlamıyla dindar biri değildim, çünkü herşeyden önce

ben bir sanatkârdım. Bununla birlikte, varolmanın mânâsını ve hayatın sırrını aradım.

  • Bu başarınızın sırrı nedir?

—Başarım gerçekten çok büyüktür. Kısa zamanda büyük şöhret kazandım. İsmim önce İngiltere’de, sonra Avrupa’da ve daha sonra da Amerika’da ün yaptı. Şarkılarım büyük ilgi gördü ve büyük satış yaptı. Pekçok bant ve kaset doldur­dum. Ancak ben, bütün bunlara rağmen, mesut değildim. Çünkü bir arayış içe- risindeydim ve henüz aradığımı bulamamıştım. Bir ara hastalandım ve hastane­ye yattım. Bu hastalık bana gerçeği aramada yardımcı oldu. Çok tehlikeli olan bu hastalıktan kurtulduğum gibi, Allah’a hamd olsun, İlâhî rahmete de kavuştum.” □

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*