(1) WHITROW G. J.: What Is Time, Thames and and Hudson Ltd. London, 1972, Sa: 17.

(1)   WHITROW G. J.: What Is Time, Thames and and Hudson Ltd. London, 1972, Sa: 17.

(2)   GAMOW George: One, Two, Three … Infinity, A Mentor Book, New-York, 1947, Sa: 105.

(3)  JEANS Sir James: Fizik ve Filozofi, Çev: A. Refik Bekman, İstanbul, 1950, Sa: 70-71.

(4)   BARNETT Lincoln : The Universe and Dr. Einstein, A Mentor Book, New-York, 1956, Sa: 58.

(5)   NORDMANN Charles, Einstein ve Kâinat, Çev: Saim Suner, İstanbul, 1959, Sa: 63.

(6)   EINSTEIN Albert, Relativité Teorisi, Çev: Ali Tonkay, İstanbul, 1963, Sa: 49.

(7)   NORDMANN Charles: Einstein ve Kâinat, Çev: Saim Suner, İstanbul, 1959, Sa: 190-191.

 

ÖZGÜR ZAMAN VE BEŞİNCİ BOYUT

Y. Müh. Aydın SEZGİNER

 

ilim ve Dinsel görüşler arasındaki sınırın belirsizliği ortaçağlarda hem sosyal hem de düşünsel iktidar kavgasının nedeniydi. Röne­sans’ın getirdiği düşünce akımı içinde önemli bir kilometre taşı sayılan Galille, bilimin görevinin “niçin” değil “nasıl” sorununa kanıt vermesi olduğunu ileri sürerek bilim’e daha disiplinli bir sınır getirdi ve din alanı ile sürtüşmeyi azalttı. Bu düşün gözlem’e dayanan bir fizik anlayışının temeli oldu.

Gözlem tekniğinin yeterli olduğu sürece bu anlayış geçerliğini sürdürdü. Işığın dalga boyun­dan küçük cisimleri görmek, süpersonik titreşim­leri duymak bilimin ilerlemesi için gereksinme haline gelince, yeni teknik ve gereçlerin geliştiril­mesi gerekti. Ne var ki mikro evrenin hergün daha küçülen ölçülerde araştırılması, makro evrenin sonsuz büyüklüğünün getirdiği gereksin­meler gözleme araçlarının çok hızlı gelişmesini zorunlu kılıyordu. Bilim adamı oturup bekleye­mezdi mikro evrenin ve makro evrenin araç yetersizliği nedeniyle donan sınırlarını matema­tik metodlarla zorlamaya başladı.

Matematik, yirminci yüzyılın başına kadar uygulamalı bilimlere yeterince girmemiş daha fazla düşünce yöntemlerini işleyen bir tür akıl sporu sayılıyordu. Eldeki gözlem sonuçları ve bunlara dayanarak bilimsel sınırları zorlayan matematik mantığı bilim adamını yepyeni kav­ramlara götürdü.

Bu çalışmaların en görkemlisi sayılabilecek olanı izafiyet teorisidir. Gözlemlerin matematik mantıkla değerlendirilmesi sonucu, o güne kadar herşeyden bağımsız bir kavram olarak bilinen “zaman” dördüncü boyut olarak fiziğe girdi. Artık gözleme dayanan fiziğin yerini, matematik kavramlar içinde gelişen bir fizik aldı.

Zaman kavramı çoktan beri hem bilimin hem de felsefenin konusu olmuştu ama bir boyut olarak ve matematik zorunluluklar içinde fiziğe ilk defa giriyordu. Einstein soyut bir matematik kavram olarak zaman boyutunu ortaya koyarken bilimsel kamu oyu da böyle bir boyutun özlemini sezgisel olarak duyuyordu.

İnsanların iki boyuttan üçüncüye geçmesi oldukça zor olmuş ve uzun zaman almıştı. Bunun ilk nedeni yeryüzünü bir düzlem parçası olarak düşünmeleridir. O kadar ki san’atta bile perspek­tif, dünyanın yuvarlak olduğu düşüncesinin geliş­tiği dönemin ürünüdür.

Yeryüzünü düzlem olarak düşünen insan yanlış bir üçüncü boyut ile kendini zorunlu kıl­mıştı. Sınırlı algıları bu varsayımını doğrular gibi gözüküyordu. Kurduğu iki boyutlu düzlemsel i»cr-etri onun yaşamı için yeterliydi. Örneğin ı î» ;e bir nokta alıyor, o noktaya bir kazık

  • or. bu kazığa bir ip bağlayarak daire çiziyor, sonra dairenin çevresini çapma bölünce TZ’nin aeŞer olan 3.14159….u buluyordu.

Evreni inceleyen olanakları geliştikçe gerek- 5 – — eri arttıkça geliştirdiği araçlarla bir nokta­lar p bağlamadan çok büyük daireler çizmeyi âirsTdi Hayretle gördü ki çok büyük daireleri :e .-esini ölçüp çapına bölünce artık TC sayısını t x edemiyordu. Bu üzerinde yaşadığı yüzeyin aCz em olmadığının belirtisiydi.

Çizilen dairelerin çapı büyüdükçe çevresi rC. jrken üzerinde bulunduğu kürenin ekvato- -_r«u geçince bu kez dairelerin çevresi çap büyü- -esine rağmen küçülmeye başlayacaktı. Dünya- -an küresel bir biçimi olduğunun saptanması .zjn boylar için hesapların yapılmasında üçüncü soyutun hesaba katılması zorunluğunu çıkarı­yordu.

İnsanoğlu üzerinde yaşadığı dünyada yüzyıl- ¿-;a iki boyutu kendi dileğince seçerken üçüncü boyutla zorunlu olduğunu gördü ve üçüncü uttaki özgürlüğünü ilk defa uçabildiği gün tattı İşte o özgürlük 4’üncü boyut özleminin -‘edeniydi ve insanoğlu dördüncü boyut gerek-

5 -meşinin bilinci içine girdi.

Alman Matematikçisi Riemann yukarıdaki iki soyutlu evrenin üç boyutlu bir benzerini bulmuş- :ur Bu üç boyutlu evrende bir noktadan her yöne rjoğru çizgiler çizip üzerlerinde (r) uzaklığını şaretlersek bu çizgilerin uçları küresel bir yüzey ortaya koyar. Yüzeyin alanını (F) yarı çapın kare­line bölersek 4 U değeri çıkar. Ancak öklidyen rlmayan bir geometrik ortamda bu oran 4 71 den küçüktür.

Artmakta bulunan r değerleri için F artarak giderken bir uzaklıktan sonra, tıpkı iki boyutlu uzayda olduğu gibi, F’in küçülmeye başlayaca­ğını Riemann matematiksel olarak kanıtlamıştır. İnsanoğlu şimdi üç boyutta özgür, fakat zaman boyutunda zorunludur ve bu zorunluk

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*