Hamîdiye Hicaz Demiryolu ‘na dâir düşürülen târihlerle alâkalı bir vesîka
Bu sebeple Osmanlı Devleti’nde 1830 Hazi- ran’ında başlayan ilk teşebbüsler 1856’da inşâsına başlanan iskenderiye-Kahire hattının aynı sene işletmeye açılmasıyla fiiliyata geçmiş ve bu hat Osmanlı topraklarında yapımı gerçekleştirilen ilk demiryolu olmuştur.
Bu ilk hattın ardından Köstence-Çernovada (Boğazköy) hattı 66 kilometre olarak 4 Ekim 1860’ta, Iz- mir-Aydın hattı 1 Temmuz 1866’da, Ruscuk-Varna hattı 224 kilometre olarak 7 Kasım 1866’da, Izmir- Kasaba hattı 93 kilometre olarak 10 Ocak 1866’da işletmeye açılmıştır.
Devletin gerçekleştirdiği bu hatlardan sonra daha büyük bir teşebbüs olarak da 1869 yılında Rumeli Demiryollarının tesisine karar verildi. Bu yolların kurulması Osmanlı, Avrupa ve Rusya arasında birtakım çıkar çatışmalarını da beraberinde getirmekteydi. Avrupa kendi menfaatlerinin gerçekleşmesi noktasından projeyi destekliyor, Rusya ise OsmanlIların Balkanlar’da güç kazanacağı düşüncesiyle projeye karşı duruyordu. Fakat buna rağmen inşâatına 4 Haziran 1870’te Yedikule-Büyükçekmece hattıyla başlanan Rumeli Demiryolları, 1873’te 1279 kilometreye ulaştı. Böylece Paris, Viyana ve Berlin gibi Avrupa başşehirleri İstanbul’a bağlandı. Bunun yanında Mer- sin-Adana hattı 67 kilometre olarak 1885-1886’da (Bu hat ile Bağdat demiryolu Akdeniz’e ulaşmıştır), Selanik-istanbul hattı Nisan 1896’da, Alaşehir-Afyon hattı da 1897’de açılmıştır.
Gerçekleştirilmesi Sadece Bir Hayal Olarak Görülen Hicaz Demiryolu
Rumeli Demiryolları’yla birlikte Anadolu’da da fa- âliyet sürmekteydi. İstanbul’u Basra’ya bağlayacak olan 4760 kilometrelik demiryolu projesinin de hayata geçirilmesi için ilk teşebbüs olarak Haydarpaşa-iz- mit hattı iki sene gibi kısa bir zamanda 91 kilometre
olarak Ağustos 1873’te bitirildi. 1874 yılında ise Mu- danya-Bursa hattının rayları döşendi.
Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde büyük devletlerin çıkar çatışmaları âdetâ demiryolu imtiyazları meselesi üzerine binâ edilmekteydi. Meselâ Ingiliz büyükelçisi Henry Layard, Osmanlı Devleti’nin ikti- sâden güçlenebilmesinin, İstanbul’u Bağdat ve Basra’ya bağlayacak bir demiryoluyla mümkün olacağını söylüyordu. Bu hat İngilizler tarafından yapıldığı takdirde, her türlü emniyeti de İngilizler tarafından sağlanacak ve bu sayede Osmanlı toprakları muhtemel bir Rus yayılmacılığına karşı korunmuş olacaktı.
Sultan ikinci Abdülhamîd Han, Suriye ve Filistin bölgesindeki demiryollarının yapılmasını, bu bölgeler için daha az tehlikeli gördüğü Fransızlara verdi ve Ya- fa-Kudüs hattı Eylül 1891’de, Şam-Müzeyrib (Havran) hattı Mayıs 1894’te, Beyrut-Şam hattı Temmuz 1895’te (Şam bu hatla, Beyrut vâsıtasıyla Akdeniz’e ulaştı) işletmeye açıldı.
Yabancı devletler demiryolu projelerine kendi siyâsî ve İktisadî menfâatleri cihetinden yaklaşırken, Sultan Abdülhamîd Han, bu devletlerin menfâatleri ile Osmanlı Devleti’nin askerî, siyâsî ve iktisâdî menfâatleri arasında bir denge kurmaya çalışıyordu. 1888’de bazı devletler Bağdat Demiryolu imtiyazının kendilerine verileceğini düşünüyorlardı. Fakat imtiyaz, bu sırada Avrupa’da yeni bir denge unsuru olan Almanlara verildi.
Sultan İkinci Abdülhamîd Han, Almanlara Bağdat hattını ihale ettiği zamanlarda, çok uzun zamandır planladığı Hicaz Demiryolu projesin¡ de artık hayata geçirmeye karar vermişti. Diğer Osmanlı demiryollarının aksine Hicaz Demiryolu hattı inşâatı, yabancı devlet ve şirketlere verilmeyecek ve tamamen millî kaynaklardan finanse edilerek inşâ edilecekti. Daha sonra Bağdat hattıyla da birleştirilmesi planlanan bu yeni demiryolu, İstanbul’dan başlayarak Şam’a ve oradan Medîne-i Münevvere’ye, ardından da Mekke■¡ Mükerreme ve Cidde’ye uzatılacak, son safhada da Yemen ve hattâ Orta Arabistan üzerinden Bağdat ve Basra’ya ulaştırılacaktı.
Hicaz Demiryolu’nun birçok maddî ve manevî hizmeti olacaktı. Birincisi “haccın kolaylaşması” sağlanacaktı. Aylarca süren hac yolculuğu farizanın îfâsı da dâhil Şam-Mekke arası gidiş-dönüş olarak 18 güne inecekti. Demiryolunun Cidde’ye bağlanması ile de deniz yoluyla dünyanın her yerine rahatlıkla ulaşılacaktı. Bunun yanında devletin Müslümanlar arasındaki irtibâtı güçlendirmesi, âsâyişin daha seri ve güçlü sağlanması da çok kolaylaşacaktı.
Hicaz Demiryolu kararı verildiğinde bütün dünya Müslümanları büyük bir heyecana kapılmışlar ve âde- tâ bayram yapar olmuşlardı. İslâm dünyasında büyük
yankı yapan bu karar, matbuatın baş yazılarından günlerce inmemiştir. Hatta İstanbul’da neşredilen gazeteler demiryolundan “mukaddes hat” ve halîfenin en muhteşem eseri olarak bahsetmiş, bütün Osman- lı matbuatı 1 Eylül 1900 târihini bir bayram sevinci içinde manşetlere taşımışlardır. Müslümanlar bunu büyük bir eser olarak kabul ediyor ve bundan dolayı Hazret-i Allâh (c.c.)’a hamd ediyorlardı. Dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar Sultan İkinci Abdülhamîd Han’a teşekkür telgrafları çekiyorlardı. Hindistan’da, Fas’ta, Mısır’da Müslümanlar sevinçlerini ifâde etmek için telgrafhânelere koşuyordu.
Demiryolu hattının manevî tarafı şu cümlelerle anlatılmaktaydı: “İslam ümmetinin “Kim kabrimi ziyâret ederse şefâatim ona vâcip olur.” şeklindeki Peygamber müjdesinden istifâdelerini temîn eden bu büyük hattın inşasından maksat, esâsen Resûllah (s.a.v)’ın şefaatini ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmak olduğundan bu büyük hattın Medîne-i Münev- vere’ye ulaşması münâsebetiyle padişahımızın bu yüce maksat ve emeli, Resûlullâh’a olan mânevî bağlılığı bütün açıklığıyla kâinâta ilân edilmiş; bu vesîle ile de Mefhar-ı Kâinât aleyhi ekmelü’t-tahiyyât Efendimiz Hazretleri’nden mânevî yardım ve şefaat isteğinde bulunulmuştur.”
Hamîdiye Hicaz Demiryolu Ma’an kısmı fotoğraf albümü kapağı (İ.Ü.Ktb.)
Demiryolu’nun Hayfa güzergâhında, Sultan İkinci Abdülhamîd Han adına inşâ edilen sütunda da şu ifâdeler bulunmaktadır: “Peygamberin halîfesi ve müminlerin emiri, iki kıtanın sultanı ve iki okyanusun hânı büyük fâtih Sultan Abdülmecîd Han’ın oğlu, Şam’dan başlayan bir demiryolu inşaatını emretti ki, Haz- ret-i Muhammed (s.a.v.)’in milleti, Hazret-i Allâh (c.c.)’ın evini ve Peygamberin bahçesini ziyâret edebilsinler ve yine Hayfa’dan Hamîdiye Hicaz hattına birleştirilmek üzere bir hattın döşenmesini emretti. Böylece hac farizasını yerine getirecek ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kabrini ziyâret edecek her Müslüman, sultanın büyük hilâfeti için Hazret-i Allâh (c.c.)’a duâ etsin.”
Hicaz Demiryolu projesi Müslümanlar arasında böylesine heyecana ve teşekküre sebep olurken, Avrupa devletlerinde ise ciddî bir yankı bulmadığı gibi biraz da alayla karşılanmıştı. Batılılara göre Osmanlı Devleti böyle bir projeyi hayata geçiremezdi. Hatta Fransızlar daha da ileri giderek “Hicaz Demiryolu’nun gerçekleştirilmesi imkânsız bir Islâm birliği hayâli” olduğunu ifâde etmişlerdi.
Ve Hicaz Demiryolu Tamamlandı
Sultan ikinci Abdülhamîd Han’ın 2 Mayıs 1900 tarihinde neşrettiği irâde üzerine Hicaz Demiryolu hazırlıkları başlamıştır.
Bizzat Sultan ikinci Abdülhamîd Han’ın 50 bin lira ile başlattığı bağış kampanyası, çok sayıda devlet adamı ve memurun Hicaz Demiryolu inşaatına yardımda bulunmasıyla devam etti. Resmî erkânın yanında halkın yardımları da büyük bir meblağa ulaştı. Osmanlı ülkesi içinde çocuktan büyüğe, kadından erkeğe binlerce Müslümanın yardımları yanında, Hindistan, Rusya, Fas, Afrika, Avrupa, Amerika, Orta Asya ve Balkanlardaki Müslümanlardan da yardımlar geldi.
Pâdişâhın emri üzerine Hicaz Demiryolu hattının, târihî hac yolu boyunca yapılmasına karar verildi, inşaat ise 1 Eylül 1900 târihinde Şam’da Kadem mevkiinde yapılan resmî bir merâsimle başladı. Bu târih
tossoul
Arap yarımadasıyla Suriye. Hicaz ve Yemen vilâyetlerindeki demiryollarını gösteren bir harita. Siyah çizgiler işlemekte olan demiryollarını; kırmızı çizgiler ise inşâsı planlanıp tamamlanamayan demiryollarını göstermektedir.