Atina
Yunanistan’ın başkenti. Ülkenin aynı zamanda da kültür ve eğitim (1837’de kurulmuş üniversite; pek çok meslek okulu) merkezi olan Atina’nın nüfusu 3 810 000’dir. Güneyde Ege denizine doğru uzanan küçük birovada kurulmuşolan kentin merkezi, kıyıdaki limanı Pire’ye 11 km uzaklıktadır. Atina’nın çevresi dağlarla kuşatılmıştır: Batı’da Aigaleos, kuzeyde Parnes, kuzeydoğuda Pentelikon, doğuda Hymettos. Kentin yeraldığı ovanın yükseltisi 339 m’dir. Atina bu ovada, yükseltisi 156 m olan Akropo- lis’in çevresinde gelişmiştir. İklim, tipik Akdeniz iklimidir; sıcak ve kurak yazlar; yumuşak kışlar. Ulusal Arkeoloji müzesi çok zengin koleksiyonlar içeren Atina’nın, Eskiçağ’dan kalma pek çok tarihsel anıtı arasında başlı- cası, surlarla çevrili bir tepe olan, üstünde İ.Ö. V. yy’da yapılmış olan Erektheion, Parthenon ve Propylaion’un bulunduğu Atina Akropolisi’dir (Bk. AKROPOLİS). Ak- ropolis’in güneyinde, Dionysos tiyatrosu ile Herades Atticus Odeon’u, batısında da Areopagos (meclis salonu) yeralır. Agora’nın önemli bir bölümü yıkılmıştır. Attalos Stoa’sı (sütunlu yol) yeniden yapılmıştır. Kentte ayrıca Bizans döneminden kalma çok sayıda ortodoks kilisesi vardır.
Tarih. Eskiçağ’da Attike’nin ve bütün eski Yunanistan’ın başkenti olan Atina, daha İ.Ö. II. binyılda önemli bir merkezdi. Homeros’un destanlarına göre, Kekropslar tarafından kurulmuştu (Kekropsların Balkanlar’dan gelip Batı Anadolu kıyılarına yerleşmiş İonialılar oldukları sanılmaktadır). Efsaneye göre, başlangıçta, aynı zamanda dinsel başkan da olan Kral Erekhtheios tarafından yönetilen Atina, sonradan Girit’e bağımlılığı kabul etti. Ariadne’nin yardımıyla Minotauros’u yenen Theseus, kenti bağımlılıktan kurtararak tahta çıkınca, gene efsaneye göre Atina’yı örgütleyerek, bölgenin en önemli siyaset merkezi haline getirdi. O tarihten sonra, Atina adı yalnızca Atina kentini değil, Attike yarımadasını belirtmeye başladı.
İ.Ö. 750’ye doğru zengin toprak sahiplerinin (eupat- ridesler) girişimiyle, monarşinin yerini soylulardan oluşan bir oligarşi (“birkaç kişinin yönetimi”) aldı. Hükümeti oluşturan üç arkhon, kamu yönetimini ve askerî komutayı ellerinde tutuyorlardı. Bunlara, Areopagos meclisi yardımcı olmaktaydı. Halk yönetime katılamıyor, halk meclisi Ekklesia, oligarşinin aldığı kararları onaylamaktan başka işe yaramıyordu. Bununla birlikte, toplumsal gerilimler şiddetliydi. Özellikle küçük köylülerin sıkıntıları günden güne artıyor, Atina bir tiranlık yönetimi tehlikesine hızla yaklaşıyordu. İ.Ö.620 yılı dolaylarında Drakon,İ.Ö.592’de Solon, toplumsal bir reform hazırlamakla görevlendirilince, halk meclisinin çalışmalarını hazırlamakla ve yetkilerini genişletmekle görevli 400 üyeli Boule meclisi kuruldu. Ama reformda geç kalınmıştı. En yoksul köylülerin desteklediği Peisistratos, iktidarı ele geçirdi ve kendini tiran ilan etti (İ.Ö. 560). Aydınca bir yönetim uyguladığı için, ölümünde (İ.Ö. 527) Atmalılar, yerine oğulları Hipparkhos ve Hippias’ın geçmesini kabul ettiler. Ama babaları kadar yetenekli olmayan Hipparkhos ve Hippias, uzun süre iktidarda kalmayı başaramadılar. Oligarşinin çıkarlarını korumak için, İsparta ordularının işe karıştığı kanlı bir çarpışmadan sonra, kentin başına seçilen Kleisthenes, köklü reformlar yaptı (İ.Ö. 508). Toplumsal sınıflar arasındaki tüm farklar kaldırıldı. Bütün yurttaşların eşit olduğu, aynı haklardan yararlandığı bir demokrasi kuruldu. Yalnızca yabancılar (metekler) ve köleler bu yeni düzenin dışında kaldı. Ekklesia, yasaları önermek ve kabul etmekle görevlendirildi. Arkhonlara din ve adalet işlerini yönetmek görevi verildi. Ordu komutanlığınıysa strategoslar üstlendi.
İonia’da Perslere boyun eğmiş olan Yunanlılar, Da- ra’ya karşı ayaklanınca, geleneksel düşmana karşı İoni- alıların yardımına koşan tek site Atina oldu. Bu Med savaşları sırasında, demokrat Themistokles özgürlük savaşına önderlik etti. Dara İ.Ö. 490’da Marathon’a çıkarma yaptı; ama, Atina ordusunun direnmesi karşısında gemileriyle çekilmek zorunda kaldı. Atina asıl zaferi, Themistokles’in donanmayı geliştirmesi sayesinde kazandı. Yeni Pers kralı Kserkses, İ.Ö. 480’de, İkinci Med Savaşı sırasında Yunanistan’ı fethetmeye kalkıştıysa da, denizde Salamis’te (480), karada Plataia ve Mykale’de yenildi (İ.Ö. 479). Atina, İsparta’nın yardımıyla savaşı Asya’ya sıçratarak, Kimon ve Aristeides’in komutaları altında Karadeniz ve Çanakkale boğazlarını ele geçirdi. O tarihten sonra Atina, Attike yarımadasının en güçlü sitesi oldu. Bağımsızlıklarına o güne kadar sıkı sıkıya bağlı olan Yunan kent ye sömürgeleri, Atina çevresinde De- los Birliği’nde (İ.Ö. 447) birleştiler.
Bu olaylardan sonra Perikles iktidara geldi (İ.Ö. 443) ve çok geçmeden Atina’ya en parlak dönemini yaşattı. Yasaların hazırlanmasında halk meclisinin önemi son derece arttı. Adaleti, her yıl kurayla çekilen 6 000 yurttaştan oluşan Heliaia uyguluyordu. Başlıca kamu görevlerini ücret karşılığında yurttaşlar yerine getiriyor, böylece bir yurttaşın, ne kadar yoksul olursa olsun, sitenin bütün sorumlu görevlerine yükselme yolu açılıyordu. Perikles için demokrasi, servet farklarını azaltmak veen yoksulların doğru dürüst birömürsürmeçabaları- na yardımcı olmaktı.
Aynı zamanda da Atina dev bir şantiyeye dönüştürülerek, savaşın yıkıntıları onarılmaya başlandı. Kent yeni anıtlarla güzelleşti. Akropolis’te Parthenon, Erekhtheion ve Propilaion yapıldı. Perikles ayrıca Pheidias, İkti- nos ve Kallikrates gibi sanatçıları, Herodotos, Anaksa- goras, Sophokles gibi yazar ve düşünürleri çevresine topladı.
Perikles’in İ.Ö. 429’da ölmesiyle, yeniden sıkıntılar başladı. Atina, Delos Birliği’yle gerçek bir imparatorluğun merkezi haline geldiğinde, siyasetinin giderlerini karşılamak için öteki siteleri ağır vergilere bağladı. Aynı zamanda üstünlük savları, Ispartalıların ve Korinthoslu- ların ayaklamalarına yol açtı. İ.Ö. 431 ‘de başlayan anlaşmazlık, Peloponisos Savaşları adı altında otuz yıl sürdü. İ.Ö. 405’teki Aigos Potamaios bozgunundan sonra,Atina ağır koşullara katlanmak zorunda kaldı: Surlarını yıkacak, donanmasını teslim edecek ve her türlü egemenlik çabasından vazgeçecekti. İktidarı yeniden oligarşi devraldı ve demagog Alkibiades, kendi çıkarlarıyla devlet çıkarlarını birbirine karıştırdı. Kuzeyden gelen Makedonya Kralı Philippos II, büyük bir harekâta, girişerek Atina’nın kuzeydeki topraklarına el koydu. Demosthenes, Yunanlılar Birliği’ni yardıma çağırdı; ama, ateşli söylevleri artık halkı etkilemiyordu. Ortak site düşüncesi Attike’de ölmüştü. İsparta’yla dayanıksız bir ittifak kurulduysa da, inatçı ve usta bir komutan olan Philippos II, Khaironeia Savaşı’nda (İ.Ö. 338) Atina’yı Makedonya’nın egemenliği altına soktu.
O tarihten sonra sürekli Makedonya’nın egemenliğinde yaşayan, 146’dan sonra da Roma’nın egemenliğini benimseyen Atina, artık yalnızca Aiskhylos, Sophokles ve Euripides’in trajedileri, Aristophanes ve Me- nandros’un komedileri, Herodotos, Ksenophon ve Thukydides’in tarihleri, Sokrates, Eflatun, Aristoteles, stoacılar ve epikurosçuların felsefe yapıtlarıyla ününü sürdürdü. İ.S. III. yy’da çeşitli halklar tarafından yakılıp yıkılan Atina, Haçlı Seferleri döneminde Latin İmparatorlu- ğu’nun etki alanında kaldı. Yeniçağ’da Venedikliler ve Türkler arasında el değiştirdikten sonra, kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldı. Yunanistan’ın bağımsızlığa kavuşmasından sonraı da ülkenin başkenti oldu.