Genel

3. FASIL: HZ. PEYGAMBER’İN MÜŞRİKLERİ İSLÂMA DAVET ETMESİ


Hz. Peygamber’in Ebu Cehil’i İslâm’a Davet Etmesi

– Muğire bin Şube şöyle anlatıyor: Rasûlullah’ı ilk tanıdığım günde, Ebu Cehil b. Hişam ile beraber Mekke’nin bazı sokaklarından gidiyorduk. Hz. Peygamber bize rastladı ve Ebu Cehil’e
“Ey Ebu Hakem! (Bu Ebu Cehil’in künyesidir). Allah’a ve Allah’ın Rasûlü’ne gel! Seni Allah’a davet ediyorum”

dedi. Ebu Cehil
“Ey Muhammed! Sen bizim mabudlarımıza küfretmekten vazgeçer misin? İster misin, biz senin tebliğ ettiğine şahidlik edelim! Biz şahidlik ederiz ki sen tebliği yaptın. Allah’a yemin ederim, eğer ben senin söylediklerinin hak olduğunu bilseydim sana tâbi olurdum” dedi. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem bizim yanımızdan geçip gitti. Ebu Cehil, bana yönelerek şöyle dedi:
“Allah’a yemin ederim, ben onun söylediklerinin hak olduğunu biliyorum. Fakat ona tâbi olmaktan beni meneden birşey vardır: Kusayoğulları[1] ‘Hicâb (Kâbe’nin anahtarları) bizdedir’ dediler. Biz onlara ‘peki’ dedik. Sonra ‘Sikaye (hac mevsiminde hacılara su vermek) bizim hakkımızdır’ dediler. Biz ‘peki’ dedik. Sonra ‘Nedve (istişare için Kureyş’in toplandığı yer. Bunu Kusay inşa etmiştir. Kureyş’in Şura meclisi mesabesinde idi) bizimdir’ dediler. Biz ona da ‘peki’ dedik. Sonra ‘Liva (harp sancağı, bunu ya Kusay taşıyordu veya istediğine veriyordu) bizimdir’ dediler. Biz buna da ‘peki’ dedik. Sonra gelen hacılara yemek yedirdiler. Fakat biz de yedirdik. Nerdeyse bu haslet konusunda eşit derecede idik. Sonra dediler ki: ‘Bizden bir peygamber geldi’. İşte vallahi ben bunu kabul etmem…”[2]
[1] Kusay, Rasulü Ekrem’in dördüncü dedesidir. Kureyş’in iftihar edeceği hasletlerini tesis eden odur. Kureyş’i evvela bir araya getirdi, saflarını düzeltti. Mekke’nin riyasetini Huzaa’dan alıp Kureyş’e verdi. Kureyşliler de onu Mekke Emiri olarak tayin ettiler. Böylece Kusay, Kab bin Luey’in sülalesinden Mekke’nin ilk kralı olan kişidir. Kavmi ona itaat etmiştir. Mekke’nin anahtarı, Zemzem kuyusu, hacılara yedirilen yemek, istişare evi Dar’un-Nedve ve Kureyş’in savaşlarda bayrak taşıma hakkı onun elindeydi. Mekke’nin bütün şerefi ona verilmişti. Taberi, II/258
[2] Beyhaki, (Muğire b.Şube’den); Bidaye, III/64; İbn Ebi Şeybe; Kenz’ul-Ummal, VIII/129. (Bu kaynakta ibare şöyledir: “Ey Ebu Hakem! Allah’a Rasulü’ne, O’nun Kitabı’na gel! Seni Allah’a davet ediyorum”).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/67.
Hz. Peygamber’in Velid b. Muğîre’yi İslâm’a Davet Etmesi
– Velid b. Mugire Rasûlullah’ın yanına geldiğinde Hz. Peygamber ona Kur’an okudu. Sanki Velid’in kalbi incelmiş idi. Bu haber Ebu Cehil’in kulağına gitti. Ebu Cehil derhal Velid’e geldi ve
“Ey amcam! Senin kavmin sana mal toplamak istiyor” dedi. Velid bunun sebebini sorunca Ebu Cehil şöyle dedi:
“Onu sana vermek için. Çünkü sen Muhammed’e, onun ziyafetine erişesin diye gitmişsin!” Velid
“Kureyşliler biliyor ki ben servet bakımından hepsinden daha zenginim” dedi. Ebu Cehil
“O halde, Muhammed hakkında birşey söyle ki kavmin işitsin de senin Muhammed’i sevmediğini anlasınlar” dedi. Velid
“Onun hakkında ne diyeyim? Allah’a yemin ederim hiçbiriniz benden daha fazla şiiri bilmez. Şiirin recezini (aruzunu) bilmez. Şiirin kasidelerini de bilmez. Cinnin şiirini benden daha iyi bileniniz yoktur: Ama yemin olsun ki onun söyledikleri bunlardan hiçbirine benzemiyor. Yine yemin olsun ki onun söylediklerine kavminin bir halaveti vardır. O söz üzerinde bir güzellik, bir tatlılık vardır. O sözün üstü meyvelidir, altı çoktur, boldur. Kesinlikle o galib olur, hiç kimse ona galib olmaz. Kesinlikle o altında kalanı paramparça eder” diye cevap verdi. Ebu Cehil
“Kavmin Muhammed hakkında birşey söylemedikçe senden razı olmazlar (sana güvenmezler)” dedi. Velid de
“Bu hususta bir düşüneyim, yakamı bırak!” dedi. Velid düşündükten sonra şunları söyledi:
“Durum şu ki bu sihirbazlardan öğrenilip, anlatılan bir sihirdir sadece!”
Bunun üzerine Cenabı Hak, Müddessir suresinin 11. ayetinden 13. ayetine kadar olan bölümü indirdi.[1]
[1] İshak b. Rahaveyh, (İbn Abbas’tan); Beyhaki, Hakim, (Abdullah b. Muhammed el-San’ani’den); Hammad b. Zeyd, (Eyyüb’den, o da İkrime’den); (Hz. Peygamber Velid’e Nahl suresinin 90. ayetini okudu); Bidaye, III/60; İbn Cerir, (İkrime’den); İbn Kesir Tefsir, IV/443
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/68.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir