OĞUZLAR Türklerinin ataları olan bir türk kavmi

OĞUZLAR Türklerinin ataları olan bir türk kavmi

Türklerinin ataları olan bir türk kavmi

Türklerinin ataları olan bir türk kavmi

OĞUZLAR, Anadolu, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan Türklerinin ataları olan bir türk kavmi.
Oğuz kelimesinin türeyişi ve yapısı hakkında çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Kelimenin «ok-uz»dan türeme olarak «-z» çoğul ekiyle okalar (boylar) anlamında olduğu ileri sürüldüğü gibi, oyrat (haşarı, yaramaz) kelimesinin bir eşanlamlısı olduğunu kabul edenler de vardır. Arap kaynakları kelimeyi sadece «guz» yahut «uz» şeklinde yazarlar. Bu kaynaklara göre Oğuzlar VI. yy.dan itibaren, Çin’den Karadeniz kıyılarına kadar yayılmış bulunan bütün boylan ve halkları göçebe bir devlet halinde birleştirmeyi başarmışlardır. Oğuz kelimesini «öküz»den türeme sayanlar da vardır. Selçuklular devleti kuruluşu üzerine Oğuz kavim adı «türkmen» kavim adının aynı olarak kullanılmağa başladı ve oğuz kelimesi ortadan kalktı. Rus kaynaklarında Oğuzlardan daha çok «Torki» adı altında bahsedilir. Arap kaynakları «Tokuz Oğuz» birliğini «Tuguzguz» şeklinde de alırlar. Oğuz adına ilk defa Yenisey kitabelerinde rastlanmaktadır. Burada «Altı Oğuz budunda» sözü geçer. Oğuzlar bu kitabelerin yazıldığı devirde (VI.
– VII. yy.) Göktürk devletinin kuzeyinde Barlık ırmağı kıyılarında altı boy halinde yaşamaktaydılar. Bu bölgede bulunan çok sayıda yazıtın Oğuzlara ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu yazıtlara göre Oğuzlar, Göktürk kağanlığının dayandığı en kuvvetli topluluktur. Nitekim, Göktürk hükümdan Bilge Kağan, yazıtlarında Oğuz boylarını ve beylerini «Tokuz Oğuz budun kenti budunum erti» şeklinde kendisine tabi olarak belirtir. Oğuzlar, Göktürk kağanlığının yeniden kurulduğu sırada, 9 boy halinde Selen-ge ırmağı kıyılarında oturuyorlardı. Başla-nnda Baz Kağan vardı. Göktürk devletinin hâkimiyetine girmek istemediklerinden, Çinliler ve Kıtaylarla birleştiler; bunu haber alan Göktürkler, vezir Bilge Tonyukuk’un idaresinde, Oğuzların üstüne yürüdüler. Toğla (Tula) ırmağı kıyısında yapılan kanlı bir savaşta Oğuzlar yenildi; fakat kesin olarak Göktürk hâkimiyetine girmediler. 11-teriş Kağan onlar üstüne birçok sefer yapmak zorunda kaldı. Bu savaşlarda oğuz hükümdarı Baz Kağan öldürüldü; Oğuzlar da llteriş Kağanın hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldılar; hattâ Göktürklerin Kırgız seferine katıldılar. Sonra Bilge Kağan zamanında (716-734) yeniden isyan ettiler; özellikle dokuz oğuz boyundan üçoğuz, yapılan savaşlardan birinde kağanın karargâhını bastı ve pek kritik bir durum yarattı; fakat Bilge Kağan’m kardeşi Kültigin’in kahramanlığı sayesinde, Oğuzlar geri sürüldüler. Oğuzlar bundan sonra Dokuz-Tatarlarla birleşerek yeniden isyan ettilerse de, gene yenildiler; bunun üzerine yurtlarını bırakarak Çin’e göçtüler; bundan bir süre sonra eski yurtlarına geri döndüler. Bu savaşlar sonucunda Göktürkler gibi Oğuzlar da zayıf düştü ve bundan Göktürklerin düşmanları faydalandılar. Nitekim Uygurlar, Bas-mıllar ve Karluklar birleşerek Göktürk devletini yıktılar (745). Tokuz Oğuzlar bu savaşlarda Uygurları desteklediler ve Uygur devletinin dayandığı başlıca unsurlardan biri oldular; Uygurlarla birlikte Basmıl ve Karluklara karşı savaştılar. Uygur kağanı Moyunzur’un türkçe bir yazıtında devletin dayandığı başlaca unsur olarak «Tokuz O-ğuz budun» geçer. Fakat zaman zaman Uy-gurlara karşı da isyan etmekten geri durmadılar; Dokuz-Ta tar ve Kırgızlarla birleştiler; hattâ zaman zaman Çin’e gittiler ve Moyunçur’un Basmıllar ve Kartuklarla savaşları sırasında, Çin’den dışarı çıktılar, eski yurtlarına döndüler. Uygur devletinin yıkılması üzerine, Batı’ya göçerek Siriderya
oğlak
1. Flamsteed’in gök haritasına göre oğlak takımyıldızı; 2. oğlak takımyıldızının, burçlar ku$ağındaki işareti.
oğulotu
V&tytıuıı; **y farına vt öüufl Kuzeyindeki 1ar dalıa ziyâde koyun, al, deve ve sığır Oguzıar ise (Sabranj Karacuk (eski rârabı
bodurlara yerleştiler. Bu suretle X. yy.da yetiştiriciliği ve ticaretle uğraşıyorlardı. Suğnak, Kamak, Sıtgün (Sütkent) gibi şe-
Oguz adiyle ortaya çıktılar. Göçebe ve yer= Horasan ve Maveraünnehir halkı et ihtiya- hiricrde oturuyordu.
leşik bir hayat sürüyorlardı. Göçebe oğuz- cını Oğuzlardan temin ediyordu. Yerleşik Oğuzlar X. yy.da diğer bütün türk kavim

1

REŞİDÜDDİN’E GÖRE OĞUZ BOYLARI
BOYUN ADI ANLAMI ET KISMI ONGUNU DAMGASI
Kayı ti.** muhkem sağ karı yağrın şâhin \A 1
GÖKHAN OĞULLARI Bayat devletli ve nimeti boi » » » » < 2
İA-JI nereye varsa haşan gösterir
Alka Evli » » » » 0
ot Kara Evli kara otağl ı » » » • 4
< Yazır çok ülkeye hâkim aşığl ı kartal Y 5
4 p o Döger )’» toplanmak için » » X 6
O M Dodurga ülke almak ve hanlık yapmak » » NU 7
O Yaparlu anlamı bilinmiyor » 8
CÛ Avşar çevik ve vahşî hayvan avına hevesli sağ umaca tavşancıl t 9
İS Kızık kuvvetli, yasakta ciddî * » » X 10
lİ Begdili Jo büyükler gibi aziz » » » 11
Kargın sok ve doğuran aş » » » VI 12
Bayındur /Abl daima iyi iş ve düzen kurucu sol karı yağrın sunkur 13
ıs Beçene «U< iyi çalışır, gayret gösterir » » » » 9″ 14
fi Çavuldur şerefli, ünü yaygın » » » » y 15
Çepni nerede yağı görürse hemen savaşır » » » » V 16
OL •< Salur ✓yı— nereye varsa kılıç ev çomağı iş görür Mcayla uc hj 17
mJ M z* Eymiir sen derece iyi ve zengin » » Y 18
O Ala Yuntlu hayvanları iyi » * 19
o» o Yiiregir /;ı daima nimetle dolu olan yer * * ö- 20
İğdir iyilik, büyüklük, yiğitlik aşığlu çakır 21
*1 Bügdüz /jüf’ herkese tevazu gösterir ve hizmet eder » » 22
S« as Yıva Ijf. derecesi hepsinden üstün » » Yr 23
1 ____ —— K:r,;k .. nerede olsa azizdir » _____- …… » t 24

gibi henüz müslüman olmamışlardı. Hekimlik yapan, geleceğe ait keşiflerde bulunan, dinî törenlere başkanlık eden şaman veya kam denilen din adamları vardı, ölülerini üzerindeki elbiseleri ve silâhlarıy-le beraber, ev şeklinde açılan bir mezara koyarlar, eline içki dolu bir kap vererek önüne de ayııca içki dolu bir kap bırakırlardı. Mezarın üzerine de çamurdan kubbeye benzer bir lepe yaparlardı, ölü gömüldükten sonra ölen kimsenin atları kesilerek yenirdi, buna yuğ aşı veya ölü aşı denirdi. Bütün Türklerde olduğu gibi Oğuzlarda da su kutlu ve arı olduğundan bu kutsal şeyi kirletmemek için yıkanmazlardı. Oğuz kadınlan eıkeklerden kaçmazlar ve yüzlerini örtmezlerdi. Evlenme sırasında başlık vermek geleneği ve kan davası âdeti Oğuzlar arasında da vardı; millî yemekleri tutmaç* idi. Oğuzlar genel olarak sakal bırakmazlardı. Buna karşılık saçlarını uzatırlardı. Elbiseleri beyaz yündendi. Siyah renk bütün Türkleide olduğu gibi uğursuz sayılııdı. Oğuzlar X. yy.ın ikinci yarısında İslâmlığı kabul ettiler.
Oğuzlar Maveraünnehir çevresine yerleştikten sonra hiç bir devlete bağlanmamışlardı. Başlarında Yabgu denilen bir hükümdarın bulunduğu bir devlet kurdular. YabguJar Siriderya’nın (Seyhun) ağzına yakın bir yerde kurulu olan Yeni Kent’te o-tuıurlardı. Oğuzların bu devletinde Yabgu-lardan başka ordu kumandanı olan subaşı, yabgunun naibi veya vekili olan külerkin, inal (yenal) ve tarhan unvanlarını taşıyan devlet memurları vardı. Oğuzlar işlerini meclisler kurarak istişare (keıeşme) yoluyle hallederlerdi. X. yy.da bu oğuz devleti kuvvetli bir devletti, hiç bir devlete bağlı değildi. Oğuzların komşuları olan Peçenek-ler, Hazarlar ve Maveraünnehir’de kurulmuş olan Samanoğullan devletiyle ilişkileri dostça olmadı. Bu arada Peçenekleri yurtlarından çıkardılar; Hazarlarla savaştılar; kışın donmuş olan İtil’i (Volga) geçerek Hazar ülkesine akm ettiler; güneydeki İslâm ülkelerir.e de hücum ettileı, doğudaki Karluklarla savaştılar. XI. yy. ortalarında Oğuzların bir kısmı Kıpçakların baskısıyle yurtlarını bırakarak Tuna boylarına, oradan da Balkanlara indiler; Trakya, Makedonya ve Selânik bölgelerini yağmaladılar. Bununla beraber Yabguların hâkimiyeti bütün Oğuzeline yayılmadı, zira beyler arasında sık sık çarpışmalar oluyor, birbirlerinin yurtlarım yağmalıyorlardı. Bu husus Dede Koıkut hikâyelerine de aksetmiştir. Bu yüzden bir kısmı Hazar denizi kıyılarına giderek burada yerleşti; Yabgunun subaşısı, Selçuk da yabgunun kendisine bir kötülük yapmasından korkarak boyu ve taraftarla-ııyle birlikte yurdundan ayrıldı; İslâm ülkesine gitti. Oğuz elinin dağılması, Oğuz Yabgu devletinin ortadan kalkmasıyle başlar. Selçuk’un büyük oğlu İsrail’in (Türkçe-de Arslan) Yabgu unvanını taşıması, Yabgu devletinin kalkmasıyle ilgili sanılır. Sa-manoğulları, Karahanlılarla savaşırken bu Oğuzlaıla birleştiler. Savaşlar sonucunda Oğuzların eline pek çok mal geçti. Oğuzlar Selçukluların idareleri altında daha da çoğaldılar; Horasan’a yerleştiler; Selçuklu imparatorluğunun kurulmasında esas ıolü oynayarak, topluluklar halinde. İran, Anadolu, Irak ve Suriye’ye geçtiler; bir süre sonra da Türkmen adiyle anılmağa başladılar. Oğuzlar, XI. yy.ın ilk yarısında Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Bunlarfa bizans kaynaklarında Uz, nıs eserlerinde Torki denir. Sonraları Kıpçakların baskısı altında Aşağı Tuna’ya indiler; hattâ 1065’te Yunanistan’a kadar ilerleyerek birçok yeri yağmaladılar. Fakat Peçenek ve Bulgarların saldıııları üzerine büyük kayıplara uğradılar; geri kalanlar Bizans hizmetine girdi. 20 000 çadır kadar olan bu Uzlar (Oğuzlar), 1071 Malazgirt savaşma BizanslIların yanında katıldılaısa da, çok geçmeden, Peçene klerlt birlikte Selçuklular tarafına geçtiler. 1140 Yıllarında, Maveıaiinne-hir’de, Kaıahanlılar yanında da önemli bir oğuz topluluğu vaıdı. Fakat 1141’de Selçuklu sultanı Sencer’in Karahıtaylara yenilmesi üzerine bu ülkeden çıkarıldılar ve Horasan’a giderek Belh şehri civarında yurt tuttular. Sultan Sencer’e tabi olan bu Oğuzlar, Üçok ve Bozok adlanyle iki kola ayrılmışlardı ve başlarında kuvvetli boy beyleri vardı. Oğuzlar, Sultan Stncer’e yılda vergi olarak 24 000 koyun veriyorlardı.

Buna rağmen Sencer, daha büyük ganimetler elde etmek maksadıyle 1153’te bu Oğuzların üstüne yürüdü. Ne var ki Oğuzlar karşı koyarak selçuk ordusunu yendiler ve Sencer’i de esir ederek başts Merv olmak üzere Horasan’a hâkim oldular; fakat kuvvetli liderleri olmadığından yeni bir Oğuz devleti kuramadılar; hattâ aralarındaki anlaşmazlık sonucu biı kaç kola ayrıldılar; bir kısmı Nesa civannda yurt tuttu vc Ha-rizmlilerin hâkimiyetin’ kabul edeıek mevcudiyetlerini korudu; diğer bir grup Serahs yöresinde toplandı. Fakat Harizmşahlara tabi olmadıklarından, çok gedmeden parçalandılar; bunlardan bir kısmı Fars’taki Sal-gurluların* yanına gitti; bir kısmı da Kir-man’ı ele geçirdi; bunlara kaynaklarda Kara Guz denir; Moğol istilâsına kadar burada yaşadılar. Bu arada XII. yy.m ikinci yarısında Oğuzların Salur (Salgur) boyu Fars’ta Salgurlu devletini kurdu. Oğuzlar, donradan Türkmen adiyle gruplar halinde Anadolu’ya gelerek burada yurt tuttular. Anadolu’ya bu geliş aşağı yukarı iki yüzyıl sürdü. Oğuzlar bu ülkeye gelirlerken genellikle müslümandılar ve bütün gelenek ve âdetlerini de beraberlerinde getirdiler. Bugünkü Anadolu’dan başka Azerbaycan, 1-ran, Türkmenistan, Afganistan Türkmenle-ri, Irak ve Suriye Türkleri bu Oğuzlarm soyundan gelir, özellikle Anadolu Oğuzları (Türkmen) atalarına ait gelenekleri, hatıra-lan canlı bir şekilde muhafaza etmişlerdir; bugünkü Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesindeki türkmen topluluklarında oğuz gelenekleri hâlâ yaşar; oğuz kahramanlık destanları söylenir. Bu hatıraların yayılmasında ve yaşatılmasında en önemli rolü XIV.
– XVII. yy. ozanları oynadılar, özellikle Mo&ollar devıinde İran’da da Oğuzlarla ligili destanlar önemli yer tuttu; halk arasına yayıldı. Nitekim bu devirde İran’da Uygur yazısıyle Oğuzlann atası Oğuz Hanın destanı yazıldı; XIV. yy.ın başında yazılan Cami-üt-Tevarih*U (Tarihleri Toplayan) Oğuzların menşe ve tarihleri konusuna geniş yer verildi; sonra Oğuzlann X.-XI yüzyıllarda Siriderya (Seyhun) kıyılarındaki kahramanlıklarına ait destanlar, Oğuzname* adlı bir kitapta toplandı. Bu yüzden XIV. ve XV. yy.lardaki türkmen devletleri Oğuzlara bağlı olduklarını kabul ettiler. Karamanlılar, Akkoyunlular, kendilerinin Oğuz Hanın torunları olduklarını söylediler. Osmanlılar da Oğuzlara ait hatıralara önem verdiler; Osmanlı müellifleri Ertuğrul Beyin askerlerini «oğuz» diye vasıflandırdılar. Murad
II zamanında, Oğuzlara ait hatıralar pek canlı bir şekilde yaşadı; ozanlar hatıraları dile getirdi. Fatih de bu hatıralara bağlı olarak Cem’in oğluna Oğuz Han adını verdi.
• Oğuzların boy teşkilâtı, Oğuzlar ilk zamanlarında üçok ve Bozok adlanyle iki kola ayrılmışlardır. Bununla beraber Tokuz Oğuz (9 boy), Altı Oğuz (6 boy), Üç Oğuz (3 boy) halinde de yaşadılar. Fakat XII. yy.da Horasan’a geldikleri zaman iki kola ayrılmışlardı ve XIV. yy. da Çukurova dahil Güney Anadolu’da oturan türk-menler (oğuzlar) üçok; Yozgat, Sivas gibi kuzey bölgelerinde oturanlar Bozok adını taşıyordu; Dulkadırlıların, OsmanlIların ve Karesioğullatınm esasmı teşkil eden Kayılar Bozoklara, Ramazanoğul-ları, Menteşeoğullan ve Saruhanoğulları Üçoklara bağlıydılar. Islâmiyetten önce siyasî üstünlük Bozoklarda idi. Oğuz hül jm-darlan Kayı, Yazır, Avşar boylarından çıktılar. Üçoklardan hükümdar çıkaran boy, Eymür’dür. Bozokların alâmeti yay; Üçok-ların ise oktur; Bozoklar ordunun sağ kolunu, Üçoklar da oıdunun sol kolunu teşkil ederler; toplantılarda aynı şekilde yer alırlardı.
Oğuzlar 24 boydan meydana gelir. Bunlardan 12’si Bozoklara 12’si Üçoklara bağlıydı. Her boyun kendine mahsus bir damgası ve bir ongun kuşu (uğurlu kuş) vardı. Kâşgarlı Mahmud Divanü Lûgat-itrTürk’te (Türk Lügati Divanı), Reşidüddin Tabip Câmiü’t-Tevârih’te (Tarihleri Toplayan), Yazıcıoğlu Ali Tevârih-i Âl-i Selçuk’ta (Selçuk Sülâlesi Tarihi) hazırladıkları cetvellerde bu oğuz boylarının adlarını, damgalarını ve ongunlarını gösterirler: Bozoklar Kayı, Bayat, Alka Evli, Kara Evli, Yazır, Doduıga, Dö-ger, Yaparlu, Afşar, Begdili, Kızık, Kargın; Üçoklar Baymdur, Beçene, Çavuldur, Çep-ni, Salur, Eymür, Ala Yuntlu, Yüregir, Iğ-
dir, Bügdüz, Yıva, Kınık. (Bk. 485’teki liste.) Bugün Türkiye’de 24 oğuz boyuna ait işaretlere ve yer adlarına sık sık rastlanır. Bu 24 oğuz boyuna dayanmak suretiyle Yakındoğu’da birçok devlet, beylikler kurulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır: Selçuklu hanedanı Kınıklara; Fars’taki Salgur-lular ve Sivas, Kayseri hâkimi Kadı Bur-haneddin Ahmed, Salgur veya Sabırlara; Artukoğullar ve Osmanlılar Kayılara; Karamanlılar Afşarlara; Ramazan oğulları Yü-regirlere; Dulkadıroğulları Bayatlara (Kayı ?); Akkoyunlular Bayındurlulara; Nadir Şah Afşarlara dayanmışlardır. (-^ Bibliyo.) [M] Oğuzname, veya Oğuz Destanı, türk des-tanlanndan biri. Türk edebiyatında, daha çok bu adla bilinen destanın gerçek adı «Oğuz Kağan Destanı»dır. Oğuz Türklerinin başında bulunan Kağan’m kahramanlıklarını, Oğuz devletini nasıl kurduğunu, düşmanlarla savaşlarını, başanlannı anlatır. Bütün Türkler arasında yaygm olan bu destana Asya Türkleri «Oğuz Kağan», Anadolu Türkleri ise «Dede Korkut» admı verirler. Destanın en eski örneği Uygurca yazılmış olanıdır. Bugün en yaygın olan varyantlar ise Ebul Gazi Bahadır Hanın Şe-cere-i Türki (Türk Soy Kütüğü) ve Şece-re-i Terakime (Türkmenlerin Soy Kütüğü) bulunmaktadır. Zamanla destana bazı eklemeler yapıldı. Bugün elde bulunan ve eklemelerle genişletilmiş olan Uygurca me-tin’de destan iki ana bölüme ayrılır. Birinci bölümde halk arasında dolaşan söylentiler anlatılır. Bu söylentilere göre Oğuz Kağan, Türkleri bıraraya toplayan, insanüstü gücü ve başanları olan, türk devleti kuran bir masal kahramanı niteliğindedir. Doğduğu gün bile olağanüstü gücü vardır. Biraz büyüyünce ok atar, hayvanlarla boğuşur, avlanır. Çevrenin en güçlü yiğitlerini güreşte yener. Savaşlarda bütün düşmanlarını alt eder.
ikinci bölümde, daha çok boy adlarının yer aldığı görülür. Oğuz Kağan burada, Büyük İskender’e, Hunlann «Mode»sine ve Cengiz Han’a benzer niteliklerle anlatılır. Bu söylentilerden de destana zamanla başka kahramanlarla ilgili olayların eklendiği anlaşılıyor. Destanın nasıl türediği, ne zaman yazıya geçirildiği kesinlikle bilinmiyor; içinde geçen bazı sözleri, olayları, türkçe kavramları göz önünde tutarak, bunun 1300 yıllarında Turfan’da yazıldığını ileri sürenler de vardır. (-> Bibliyo.) [M] OH ünl. (onomatope k.). Kullanıldığı yere ve sesin tonuna göre çeşitli duygulan anlatır. Beğenme, hayranlık: Oh, ne kadar güzel! Oh, ne manzara! || Memnunluk ve sevinç ifadesi olarak: Oh, hamdolsun! Bugün iyiçeyim (Şemseddin Sami). Oh, şükür kavuşturana. || Rahatlama: Oh, işte şimdi doyduğumu anladım. || Sevgi ve teşvik belirtisi olarak: Oh benim yavrum, hadi git yat artık!.. || Kötü duruma düşen bir kimseyi kızdırmak veya ona nispet vermek üzere kullanılır: Oh, canıma değsin! || Gizli bir kıskanma veya alay ifadesi olarak: Oh oh beyim, bakıyorum işlerin yolunda!
— çeş. DET. Oh çekmek, bir kimsenin kötü duruma düşmesinden sevinerek «oh olsun!» demek. [| Oh demek, rahat ve huzura ermek, iyi gün görmek. || Oh olsun, söz dinlemeyen, hatalı davranarak kötü bir duruma düşen kimselere karşı, «çok iyi olmuş, buna çok sevindim» anlamında kullanılır. (M)
OHA ünl. Büyükbaş hayvanları durdurmak için kullanılır. || Kaba. Biçimsiz ve kaba bir davranışta bulunan kimselere karşı kullanılır. (M)

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*