Genel

Şemseddin Sâmi(1850-1904)

Şemseddin Sâmi(1850-1904)

Şemsettin SAmi

Edebiyat ve fikir âleminde çeşitli sahalarda eserleri olan Şemseddin Sâmî’nin gazete ile başlayan yazı hayatı, edebî yazılar, tercüme, dergi ve ansiklopedik neşriyattan lisan ve lügat çalışmalanna doğru gelişen bir seyir takip etmiştir.

Meşhur lügatçimiz Şem­seddin Sami, Fraşer’de 1Haziran 1850’de doğdu. İlk tahsilini Fraşer’de, liseyi Yanya’da okudu. 7 senede bitirdiği Zossimaia Skoli lise­sinde Rum, eski Yunan, Fransız ve İtalyan dillerini, Yanya medreseleri­nin meşhur müderrislerinden de Arapça ve Farsça’yı öğrendi. Mektep­ten sonra küçük bir memûriyetle va­zifeye başlayan Şemseddin Sâmî, 1872’de İstanbul’a geldi ve kardeşi Naîm Bey ile birlikte Matbuat Kale­mi’ne girdi. Şemseddin Sami’nin ya­zı ve yayın hayatı burada başladı.

Edebiyat ve fikir âleminde çok çeşitli sahalarda eser vermiş olan Şemseddin Sâmî’nin gazete ile baş­layan yazı hayatı, edebî yazılar, ter­cüme, dergi ve ansiklopedik neşri­yattan lisan ve lügat çalışmalarına doğru gelişen bir seyir takip etmiş­tir. 1880’de Sultan İkinci Abdülha­mid’in arzusu üzerine saraya alına­rak Mâbeyn’de kurulan Teftiş-i As­kerî Komisyonu kâtipliğine getiril­miştir. Bundan sonra çalışmaların­dan fırsat buldukça fikrî ve lisanî mevzulardaki makalelerini gazete­lerde yayınlamış; gazetecilik, ro­man, tiyatro ve dergiciliğe bir daha dönmemiştir.

Ömrünün sonuna kadar devam ettiği Teftiş-i Askerî Komisyonu kâ­tipliğinde iken asıl mühim eserleri­nin telifine imkân bulmuştur.

“Geçen zaman her dilin bazı kelimelerinin unutulması demektir ki eğer bu kelimeler zaptolunmaz ise geniş ve fasih bir lisan, dar ve galat bir lisan haline gelir…”

Şemseddin Samı büyük eserle­rinden ilki ve aynı zamanda ilk lüga­ti olan “Fransızca’dan Türkçe’ye Kamûs-ı Fransevî”yi 1882/1883’te hazırlamıştır. Samı, 1885’te iki se­nelik çalışma sonunda Türkçe’den Fransızca’ya olan kısmını da yayın­layarak Kamûs-ı Fransevî’yi tamam­laması üzerine, Sultan Abdülhamid Han tarafından “ula sınıf ı sânisi” rütbesi ve “iftihar” madalyası ile mükâfatlandırıldı.

Ömrünün 12 senesini aldığını söylediği ve tek başına hazırladığı târih, coğrafya ve meşhur adamlar ansiklopedisi olan Kâmûsü’l- A’lâm’ı altı cilttir. Bu yorulmak bil­mez insanın Kâmûsü’l-A’lâm’ı ta­mamlamasının ardından, 7-8 ay sonra 1899’da en meşhur eseri olan Kâmûs-ı Türkî’yi yazmaya başladı­ğını görürüz.

Ayrıca, Şemseddin Sâmi, 1896′ da Kâmûs-ı Arabî adlı büyük bir lü­gat telifine ve yayımına başladı ise de neşri tamamlayamamıştır. Kâ- mûs-ı Arabî, Arapça’dan Türkçe’ye alfabe sırasıyla tertip edilen ve yeni usulle hazırlanan bir lügattir.

Şemseddîn Sâmi’nin Türk dili ba­kımından en mühim eseri Kâmûs-ı Türkî isimli büyük Türkçe lügat ki­tabıdır. Gerçekten Şemseddîn Sâmi, 1574 sayfa olan ve üç sütun üzerine ve alfabetik olarak tertip edilmiş bu­lunan bu kâmûsta Türk dilinde kullanılan sözleri bir araya toplamaya çalışarak, lisanımızın en mühim İÜ- gatlarından birini telif etmiştir.

Lügatine Türkçe ismini koyan ilk müellif olan Şemseddin Sâmî, Kamûs-ı Türkî’nin önsözünde diyor ki: “Lügat kitabı bir lisanın hazine- si hükmündedir… Lisanın sermaye si; kelimelerle sarf ve nahve dair ka idelerden ibarettir.

“Dünyada hiçbir insan düşünülemez ki lisanının bütün lügatini bilsin veya hepsini hafızasında tutabil- sin… Böyle olunca geçen zaman her dilin bazı kelimelerinin unutulması demektir ki eğer bu kelimeler zapto- lunmaz ise geniş ve fasîh bir lisan, dar ve galat bir lisan haline gelir…”

1901 yılı sonunda Kâmûs-ı Tür- kî’yi tamamlayan müellif, hayatının son yıllarını tamamen Türk dili ve edebiyatı araştırmalarına ayırarak Kutadgu Bilig, Orhun Âbideleri gibi çok mühim eserler hazırladı ise de yazık ki maddî imkânsızlıklar ve ra­hatsızlığı sebebiyle bu eserlerini bastırmaya fırsat bulamadı. 18 Haziran 1904’de, 54 yaşında iken vefat etti. Kabri Erenköy’de, Sah- râyı Cedîd Camii karşısındaki kabristandadır. <؛٤

Şemseddin Sâmi

Hayatı boyunca büyük hizmetlerde bulunan Şemseddin Sami, kendisinden sonra gelenlere numune teşkil edecek kıymet­te üç büyük eserle kültür dünyamızı zenginleştirmiştir: “Ûlâ sınıf-ı sânisi” rütbesi ve “iftihar” madalyası ile mükâfatlandırdığı Kamûs-ı Fransevî; târih, coğrafya ve meşhûr adamları konu alan “İlk Türkçe ansiklopedi” olan Kâmûsü’l-A’lâm ve Türk dilinin en mühim lügatlarından biri olan Kâmûs-ı Türkî.

Kaynaklar: Ö. Faruk Akün, Şemseddin Sâmi, İA. c. 11, s. 411-422; Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Dersaâdet 1317, Ifâde-i Meram; F. Kadri Timurtaş, Şemseddin Sâmi ve Kâ- müs-ı Türkî, İstanbul 2006, Kâmûs-ı Türkî önsözü, s.5-16; Şemseddin Sami, Rehber Ansiklopedisi, c.18, s.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir