Eskimeyen Sanatlarımız TEZHİP SANATI

Eskimeyen Sanatlarımız TEZHİP SANATI

Hat şaheserlerini en za­rif şekilde tezyin et­mek ve güzelleştirmek için ortaya çıkmış olan tezhip, inceliğin, sabrın ve zarafetin kâğıtla ve kitapla buluştuğu nadide sanatlarımızdan biridir. Elbette tez­hibin bu kadar rağbet görmesi ve ic­ra edilmesinin sebepleri vardı. Pey­gamber Efendimiz’in: “Kim ki bes­meleyi güzelleştirerek yazarsa Allah (c.c.) onu af ve mağfiret eyler.” hadisi şerifi hattatlara olduğu kadar, müzehhiblere de (tezhip sanatkârla­rı) ilham kaynağı olmuştu. Böylece müzehhibler, öncelikle Mushafları ve daha sonra yazma eserleri, murakka ismi verilen yazı albümlerini, fermanları ve hat levhalarını güzel­leştirmek için gayret sarf etmişlerdir.

Tenzip

Kur’an-ı Kerim’in ilk sayfasında kullanılmış,” ismi verilen, bir tezhip numunesi (16.yy.)

İnce Sanata İnce Alet Gerekir

Tezhip, “altınlamak” anlamına gelmektedir. Zira bu sanatta kullanı­lan en mühim malzemelerden biri de “varak (yaprak) altın “dır. Adeta bir soğan zarı inceliğinde olan bu altın, çeşitli safhalardan geçirilerek ezilir ve kılkalem fırçalarla tezhiple- nen zemine sürülür. Kılkalem, daha ziyade yeni doğmuş kedinin tüyle­rinden yapılmaktaydı ki isminden de anlaşılacağı üzere çok inceydi. Bu fırçalar, tezhip sanatının tabiri caizse yegâne âletiydiler. Altınla bir­likte, çeşitli renklerde boyalar da kullanılmaktaydı.

tenzip 3

 

Tığ, tezhipte süsle­menin dışa doğru uzanan, ucu sivri, ince ok gibi kısmı­dır. Gözün süsle­meden boş kenara geçişini rahatlata­rak dengeyi sağlar. Tığların her devir­de farklı şekilleri vardır. Genellikle genişten dara geçer ve incelerek son bulur.

Tabiattan ilham alınan motifler

Tezhip sanatı motifleri, tabiatta yer alan güzelliklerin -eski tabirle- “üslûba çekilmiş” halleridir. Böyle­ce gül, lale, karanfil, sümbül, şaka­yık gibi birçok çiçek ve bunların yaprakları, dalları, sanatkârın gö­züyle ve zevkiyle yeniden şekil bul­maktadır. Mesela, bir çiçeğin, diki­ne kesitinin üsluplaştırılmış hali ha­tâyı, kuşbakışı görünüşünün üslup- laştırılmış haliyse penç adı verilen motiflerin oluşmasına sebep olmuş­tur ki bu gibi birçok motif, tezhip sanatının yapıtaşlarıdır. Bu, ne tam olarak tabiatı kopyalamak, ne de ak­si şekiller ortaya koymaktır. Yani müzehhibler, tabiat güzelliklerinin esas çizgilerini, kendi sanat zevkleri ve bakış açılarıyla yeniden yorumla­mış ve nihayet tezhip kompozis­yonları hazırlamışlardır. Böylece Müslümanların, resme rağbet etme­yip dâhiyâne bir şekilde, kendi sanatlarını meydana getirip geliştir­diklerini söyleyebiliriz.

Saray Nakışhanesitenzip 4

Tezhip sanatı, bir Türk geleneği olarak sarayda yer alan nakışhanede icra edilmekteydi. Burada bulunan sanatkârlar, usta-kalfa-çırak ilişkisi içerisinde ve ser-nakkaşın idaresinde çalışmaktaydılar. Böylece hem iş bölümü yapılmakta, hem de her sa­natkâr, nakışhanenin çeşitli kısımla­rında ihtisas görmekteydi. Bu or­

Sade ve katmerli penç çeşitleri. Penç, bir çiçeğin üstten görünümünün motifleşmiş şeklidir. Pençler bir,

iki, üç… gibi farklı dilimlerde olurdu.

En fazla kullanılan beş yapraklı çiçek ol­duğundan dolayı gi­derek tüm enine ke­sitli çiçek motifleri için Farsça beş anlamına gelen denilmiştir.

Bu or­taklaşa çalışma sayesinde eserler hızla tamamlanmaktaydı. Bugün başta Topkapı Sarayı olmak üzere, dünyanın birçok yerine dağılmış olan nefis el yazmalarının çoğunun tezhipleri, saray nakkaşlarının elin­den çıkmıştır. Müzehhiblerin ayrı­ca, ferman, berat, menşur gibi biz­zat padişaha ait emirnameleri tez- hiplemesi de kanundu. Bugün baş­ta Başbakanlık Osmanlı Arşivi Mü­zehhep Fermanlar kısmı olmak üze­re, çeşitli yerlerde görülen tezhipli ferman ve beratlar da yine saray nakkaşlarının eserleridir.tenzip 2

Elbette nakışhane dışında ser­best olarak çalışan müzehhibler de bulunmaktaydı. Sarayda bir eser ha­zırlanırken, işe uygun kabiliyetli bi­ri nakışhanede bulunmuyorsa, çarşı esnafı içerisinden ücret karşılığında kabiliyetli ustalar sarayda çalıştırılır­dı. Hatta bu şekilde nakışhane sahi­bi olan veya kendi kendilerine çalı­şan üstâd sanatkârlardan istifade olunduğu gibi, bunlara ulufe (üç ayda bir alman maaş) de bağlanırdı.

Gül ki, Resûlullah Kokar Hattatlar, Kur’ân-ı Kerim’in hattını mümkün olduğu kadar güzelleştirmeye gayret gösterir­ken, müzehhibler de bunu ta­mamlamaya çalışmışlardır.

Bilhassa Mushafların ser-levha ismi verilen ilk sayfası, tezhip sa­natının en güzel örneklerini sunar bizlere. Kur’ân-ı Kerim’i okuma­ya başlayan kişi, bu ilk sayfada gözünden gönlüne akan güzellik­leri hissediverir. Ayrıca, sure baş­ları, ayetler arasındaki durak gül­leri, secde yerlerini belirten 14 secde gülü, her on âyette bir aşere gülü,her beş ayette bir hamse gülü, yir­mi sayfada bir cüz gülü,her beş sayfada bir hizip gülü Mus- haf-ı Şerifleri süsleyen tezhip mo­tifleridir. Bunlara “gül” ismi ve­rilmiş olması da ayrı bir inceliktir. Zaten “tezhip sanatı” denildiği vakit ilk akla gelen de, bu sanatın inceliği olsa gerektir. Mushaf tez­yinatı, hatime ismi verilen ve hat­tatın imzasının yer aldığı son say­fayla biter.

tenzip1

Tezhip sanatında kullanılan en mühim malzemelerden biri adeta bir soğan zarı inceliğinde olan “varak (yaprak) altın “dır. Bu altın, çeşitli safhalardan geçirilerek ezilir ve tezhiplenen zemine sürülür.Tezhip sanatı padişah fermanları ve tuğralarda da kullanılırdı.

 

 

 

 

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*