Dünyanın Sırtını Yere Getiren”Yenilmez Türk”
Pehlivan Koca Yusuf
Ecdadımız, güreşi sevmiş, güreşçiye saygı duymuştur. Bu sevgi ve saygı, Türk’ün ruhundaki kahramanlık duygularından ve sporu bu yönüyle görmesinden kaynaklanmaktadır. Pehlivana karşı duyduğu sevgi ve saygı da pehlivanların herkesten daha güçlü, kuvvetli, vücut yapısının, adalelerinin daha gelişmiş, daha sağlıklı; davranışının yiğitçe, karakterinin doğru ve mert çe olmasından ileri gelmektedir. Türk milleti güreşçiyi böyle bilir ve güreşçinin böyle olmasını ister.
Henüz yürümeye başladığı andan itibaren akranlarıyla kapışarak pehlivanlığa ilk adımı atan yiğitlerimiz, büyüdükçe ustaların nezareti altında güreş dersi alarak er meydanına hazırlanıp pehlivan unvanını almaya çalışırlar. Pehlivanlar yürekli, cesur, yiğit ve iri vücutlu olmalarının yanında sağlam bir dinî ve millî kültür ahlâkını almış ve mertlik, yiğitlik gibi hasletleri barındıran kişiler olmuşlardır.
Erkek çocuklar köyün, kasabanın veya çevresinin ünlü pehlivanlarına özenir, onun gibi güçlü, adaleli olmak ister, onun gibi olmanın hayalini kurar. Bu özentiyle akranları ile güreşerek bu spora başlamış olur.
Yusuf çevikliği, kuvveti ve ustalığının yanı sıra açık sözlülüğü, mertliği ve İslâm’ı yaşamadaki hassasiyetiyle de dikkatleri çekmiştir.Yusuf’la yenişemeyen Aliço, Koca Yusuf’un “başpehlivanlığa” layık bir yiğit olduğunu kabul ederek başpehlivanlığı ona devretmiştir.
”Türk gibi kuvvetli “
1865’te Bulgaristan’ın Deliorman bölgesindeki Şumnu ilinin Karalar köyünde dünyaya gelen Koca Yusuf da çocukluğundan itibaren güreşe merak salmış, on altı yaşında ayağına kispet geçirerek er meydanında boy göstermeye başlamıştır.
Yusuf çevikliği, kuvveti ve ustalığının yanı sıra açık sözlülüğü, mertliği ve İslâm’ı yaşamadaki hassasiyetiyle de dikkatleri çekmiştir. Ancak, kendisini çalıştıracak pehlivan bulamadığından çoğu vakit tek başına çalışmıştır. Koca koca kütükleri kaldırıp taşımış, her gün yüksek dağlara çıkıp inmiştir. Bu sayede temiz havayı ciğerlerine dolduran Yusuf, vücudunu güçlendirmek için duvar idmanı yapmış, çamur yoğurarak parmaklarını ve bileklerini kuvvetlendirmiştir.Yusuf, yirmi yaşma geldiğinde artık tam bir pehlivan olmuş, kendisinden büyük ve tecrübeli pehlivanlarla güreşir olmuştur. Yaptığı güreşlerde birçok meşhur simanın sırtını yere getiren Yusuf, 26 senedir Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Aliço ile de berabere kalmıştır. Yusuf la yenişemeyen Aliço, Koca Yusuf un “başpehlivanlığa” layık bir yiğit olduğunu kabul ederek başpehlivanlığı ona devretmiştir.
Bu tarihten sonra Yusuf artık Türkiye’nin yeni başpehlivanıdır. Karşısına çıkan hiçbir pehlivan kendisinden bu unvanı almaya muvaffak olamamıştır. Devrin meşhur pehlivanları; Adalı Halil, Kara Ahmet, Katrancı, Karagöz Ali, Memiş, Filiz Nurullah, Kurtdereli Mehmet ve Hergeleci İbrahim, Koca Yusuf la kapışmışlar, hepsi de Yusuf un kendilerinden üstün bir pehlivan olduğunu kabul etmişlerdir…
Türkiye sınırları içerisinde kendisine rakip bulamayan Yusuf a artık sınırlar dar gelmeye başlamış, Avrupa’ya açılmak istemiştir. Anadolu’daki başarılarından sonra bir Fransız’ın yardımıyla Paris’e giden Yusuf, burada peş peşe yaptığı güreşlerde rakiplerini bir dakika bile beklemeden tuş yapar hale gelmiştir. Böylece Yusuf un nâmı kısa sürede yayılmış, dünya şampiyonu diye tanınan Sabes’i de dört saniyede tuş ederek Fransızlara “Türk gibi kuvvetli” sözünü söyletmiştir.
Fransa’da karşısına çıkacak rakip bulamayan Yusuf, yeni kıta Amerika’ya davet edilmiş, 1898 yılında Amerika’ya gitmiştir.
Kurtdereli Mehmet
Koca Yusuf’la aynı mindere çıkmış olan başpehlivanlardan Kurtdereli, Koca Yusuf’un gücünü şöyle anlatır: “Koca Yusuf güreşte elini insanın omzuna dayadığı zaman hiçbir el esnemesi hissedilmez. İnsan ne kadar güçlü olsa elin gene kendine göre bir esnemesi vardır. Hâlbuki o elini dayayınca sanırsın ki insanın omzuna bir hatal direği dayadılar. Hem de bu dayanan direği sanki arkadan bir lokomotif itiyor…”
“Tırnağının ucuna kadar namuslu bir adam ve ne miktar olursa olsun para onu satın alıp cambazlık yaptıramaz.”
Türkiye’de ve Avrupa’da büyük başarılar elde etmiş olan Koca Yusuf un Amerika’ya gelişine Amerikan basını büyük ehemmiyet vermiş ve yaptıkları yayınlarla Yusuf u methetmişlerdir. Gazeteler aynı zamanda Yusuf un meydan okumasına cevap vermeyen Amerikalı güreşçilerle de alay etmektedir:Yusuf geldi. Güreş etmek istiyor ve isteğinde gayet samimi. Parasını da yatırdı. Gelgelelim karşısına çıkacak Amerikalı bulunmuyor. Bundan çıkan mana bizimkilerin müthiş ziyaretçinin kuvvetinden ürktükleridir.” diyen Amerikan basını Yusuf tan şöyle bahsetmektedir: “Tırnağının ucuna kadar namuslu bir adam ve ne miktar olursa olsun para onu satın alıp cambazlık yaptıramaz.”
“Bizim sporculara pek tuhaf gelecek bir gerçek var. Bu Türk paraya hiç önem vermiyor.”1m88 cm. boyunda ve 113 kg. ağırlığındaki bu kahraman pehlivanın Amerika’ya gelmesi işte böyle yankı uyandırmış ve Amerikalı güreşçiler sanki saklanacak delik aramışlardır. Güreşmek ümidiyle Amerika’ya gelen Yusuf karşısına çıkacak rakip bulamamış ve her sabah: “Bugün güreşecek miyim؛؛” diye sormaya başlamıştır.
Yusuf un karşısına çıkaracak güreşçi bulamayan organizatörler, onu peş peşe beş güreşçi ile güreştirmek gibi bir çareye başvururlar. Ne var ki Yusuf, daha birincisinin sırtını yere getirir getirmez diğer dört güreşçi, mindere çıkmaktan vazgeçerek herkesi hayal kırıklığına uğratmıştır.
“Yenilmez Türk”
Türkiye, Avrupa ve Amerika’da yaptığı müsabakalarda, dininin, vatanının, milletinin şanını düşünen; güreşi ve sporcu ahlakını daima ön planda tutan Koca Yusuf, AvrupalIlardan “Yenilmez Türk” unvanını almaya hak kazanmıştır.
Amerika’da kaldığı müddetçe karşısına çıkacak güçlü bir rakip bulamayan Koca Yusuf, artık vatanına dönmek istemiştir. Vatan hasretine dayanamayan Yusuf, Türkiye’ye dönmek üzere New York’tan Fransız bandıralı “Bourgogne” transatlantiği ile ayrılır. Gemi, 4 Haziran 1898’da sabah saatlerinde sis içerisinde giderken İrlanda bandıralı ” Cneomartyshire” adlı bir yelkenliyle çarpışarak ağır darbe aldı; ardından da hızla batmaya başladı. Yusuf, o esnada namaz kılıyordu.
20 dakika içinde batan Transatlantikte 667yolcu boğuldu. Ancak 104 gemi tayfasıyla 61 yolcu kurtulabildi. Korkunç kazadan kurtulabilenlerden bazılarının anlattıklarına göre Koca Yusuf önce kadın, yaşlı ve çocukların sallara binmesine yardımcı olmuş ve beklemiştir. Ancak can telaşına düşen tayfalar ve yolcular filikanın batacağı hissine kapılarak onun binmesini engellediler. Mengene gibi kayığın kenarına yapışan elleri kürek darbeleriyle sökülemeyince baltayla bilekleri kesilen bu büyük Türk pehlivanı, okyanusta bir müddet kendilerini takip etmiş, sonra gözden kaybolarak ruhunu teslim etmiştir.
Koca Yusuf, 400 kg ağırlığındaki bu kayayı 8 km uzaklıkta olan taş ocağından sırtında taşıyarak köyüne getirirmiş ve taşı antreman yaparken kullanırmış, ilk zamanlar kare halinde olan ve zamanla bu hâli alan kaya, günümüzde köyünde muhafaza edilmektedir.
Kaynaklar: Koca Yusuf, Yeni Rehber Ansiklopedisi, c.12, s. 123; Dr. M. Orhan Koloğlu, Türk Güreşi, Dünya Minderlerini Titreten Müthiş Türkler, Yavuz Yayınları; Atıf Kahraman, Osmanlı Devleti’nde Spor, Kültür Bakanlığı; Eşref Şefik, Baş Güreşler, İstanbul Matbaası