Hallac-ı Mansur
İslâm mutasavvıfı ve şairi (Beyza, Tur 857-Bağdat 922). Nasıl ve nerede öğrenim gördüğü bilinmeyen Hallac-ı Mansur (asıl adı Ebülmunis el-Hüseyin Bin Mansur el- Beyzavfdir), bazı belgelere göre bir süre Basra’da yaşayıp, Sehl et-Tutseri ve Amr el-Mekki’nin etkisiyle tasavvufa yöneldi. Asker kılığına girerek Türkler arasında yaşayıp, Türklerin müslümanlığı kabul etmesi için çaba harcadı. Ayaklanmalara, kargaşalıklara adı karıştı. Düşüncelerini, görüşlerini İslâm dini kurallarına aykırı bulanlar tarafından ölüm cezasına çarptırılıp, darağacına asılarak parça parça edildi.
Hallac-ı Mansur, yeni bir din anlayışı ve yorumunun öncüsüdür. Düşüncesinin temeli Enelhalk (“Tanrı ben1 im”) görüşüne dayanır. Mansur’a göre Tanrı ile insan bir varlık ortamında birleşir; ayrılık yalnızca görünüşte kalır; insanın özüyle Tanrı arasında bir “vahdet” (“birlik”) vardır. Tanrı’ya en yakın olan, Tanrı’yı kendi özünde dile getiren varlık, insandır; bu yüzden, insanın “ben varım” demesi doğru olmaz; çünkü bunu söyle mek tek varlık olan Tanrı’ya karşı “ortaklık koşma” olur. İnsan, konuşan, hareket eden, düşünen bir Tanrı ‘d ır. Tanrı, “görünmezlik”ten kurtularak insanda “görünen”e dönüşür; bu bakımdan insanın “enelhak” demesi, “ben yokum Tanrı vardır” anlamına gelir.
Hallac-ı Mansur, İslâm düşüncesindeki “vahdaniyet” görüşünü, “vahdeti vücut” anlayışıyla bağdaştırmış, insanı temel alarak evrene açılma yöntemini benimsemiştir; ne var ki bu görüşü dinin Tanrı ve evren anlayışıyla çeliştiğinden (din, Tanrı ile insanı ayrı varlıklar sayar: Tanrı “yaratıcı”, insansa “yaratılmış”tır) öldürülmüştür.Öldürülmesi, düşüncelerinin hızla yayılmasında etkili olmuş, kendini Tanrı yolunda yok etme (fenafillah) inancı, tasavvufta temel görüş olarak benimsenmiştir.
Günümüze kalmış yapıtları arasında 350 özdeyiş, 74 vaaz özeti, 80 şiir, 6 mektup sayılabilir.