EŞSİZ KÜLTÜR KENTİ KÜTAHYA
Selçuklu’nun sınır beldesi, Germiyanoğulları Beyliği’nin merkezi, OsmanlI’nın şehzadeler şehri Kütahya kuruluşun ve kurtuluşun diyarıdır.
Bilinen tarihiyle M.Ö. 3000’li yıllardan günümüze birçok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapmış ve hâlâ bu engin tarih ve kültür mirasının izlerini taşıyan güzide Anadolu şehri, kendine has bir ruh, renk, koku ve kimliğe sahiptir. Kütahya’ya varmadan daha yollarda, karşılaşacağınız güzelliklere hazırlanırsınız. Yol boyunca çini atölyeleri, porselen fabrikaları, çeşmeler şehre kadar size refakat eder. Daha şehirlerarası otobüs terminaline girişte Kütahya kimliğinin izlerini görebilirsiniz. “Çinigar” ismi ve çinilerle kaplı kemerli giriş kapısı “hoşgeldiniz” diyerek karşılar misafirlerini. Selçuklu, Germiyanlı ve Osmanlı devrine ait birçok cami, mescid hamam vb. tarihî eserleri olan Kütahya’yı yürüyerek gezebilirsiniz. Merkezi, şehir içindeki bütün yolların kesiştiği, çini vazonun da bulunduğu meydandır. Şehrin simgelerinden biri haline gelen çini vazo Türk motifleriyle süslüdür. Kütahya’nın her köşesinde görebileceğiniz gürül gürül akan çeşmelerinden bir tanesi olan Hürriyet Çeşmesi bu meydandadır. Bu tarihî çeşme mermerden yapılmıştır. Alınlığının ortasında Osmanlı saltanat arması, armanın iki yanında ve yalakta beş kollu yıldız kabartması bulunur.
Hürriyet Çeşmesi ile Belediye Binası arasından ilerleyerek son devir Osmanlı mimarîsinin güzel örneklerinden Kütahya Lisesi ve lisenin hemen arka sokağındaki Adliye Sarayı’nı görebilirsiniz. 1998 yılında restore edilerek Adliye Sarayı haline getirilen bu bina, Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşa tarafından 1905’te hüküm et konağı olarak yaptırılmıştır. Bir katı bodrum olmak üzere üç katlı olan bu binaya altı siitunlu, kemerli ve öne doğru çıkıntılı girişten geçilerek girilir. Binanın iç ve dış duvarlarında örgü desenli çini örnekleri bulunmaktadır. Adliye Sarayı’na bir iki dakika mesafedeki Yeşil Cami, yine Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşa tarafından hüküm et konağıyla aynı devirde yaptırılmıştır. Yeşil Cami’nin alt tarafında halen pazar yeri olarak kullanılan alanda bir hapishane bulunmaktaydı Silsile-i Sâdât’ın otuz üçüncü ve son halkası Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), 1957 yılında bu hapishanede mevkuf olarak, 59 gün kalmıştır. Kütahya aynı zamanda Mevleviliğin de mühim merkezlerinden biridir. Bugün Dönenler Camii olarak anılan mevlevihane 14. yy.’da inşa edilmiştir. Mevlevihane burada yaşayan Mevlana’mn torunu Ergun Çelebi’ye atfen Erguniye Zaviyesi de denir. Mevlevihaneye bitişik olan ve Hezar Dinari Mescidi olarak bilinen yapıda Mevlana’nın torunu Ergun Çelebi ve ailesinin kabirleri bulunmaktadır. Bugün Hezar Dinari Mescidi türbe ve bir bölümü de cami olarak kullanılmaktadır. Şehrin arkeoloji müzesinde Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, H elenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait eserler sergilenmektedir.
Arkeoloji müzesinin içindekiler kadar binanın kendisi de kayda değer bir eserdir. Bina, Germiyanoğlu beylerinden Um ur Bin Savcı tarafından medrese olarak yaptırılmıştır. Zamanında astronomi ve uzay bilimleri ile ilgili dersler okutulduğu için buraya Vâcidiye Medresesi de denilmektedir. Kesme taştan yapılan bu yapı Selçuklu sanatının özelliklerini yansıtmaktadır. 15. yy.’m ikinci yarısında yaptırılan bedestenler bugün hâlâ kullanılmaktadır. Dört kapılı Büyük Bedesten sebze hali olarak kullanılmaktadır. Büyük Bedesten’in ortasında bir havuz yer almaktadır. Küçük Bedesten ise bitpazarı olarak kullanılmaktadır. 18. ve 19. yy. Kütahya evlerinin özgün örneklerinin bulunduğu Germiyan Sokağı, şehre gelenler tarafından en çok ziyaret edilen yerlerdendir. Ahşap payandalı çıkmaları, cumbaları, geniş saçakları ile tarih kokan bu evlerin içi ahşap oymacılığının en güzel örneklerini yansıtmaktadır. 1611-1682 yılları arasında yaşayan ve 51 yıl dünyanın dört bir yanını gezerek gördüklerini “Seyahatname” isimli on ciltlik kitapta toplayan Evliya Çelebi Kütahyalıdır. Onun yazdığı Se- | yahatname, 17. yy. hayatı ve şehirlerine ilişkin önemli bilgiler vermekte, bugün bile en çok okunan ve kaynak alınan gezi kitapları arasında yer almaktadır. 2002 yılında dikilen Evliya Çelebi heykeli, şehrin Eskişehir tarafından girişinde, Çini- gar’ın yanında yer almaktadır. Ünlü seyyahın dedesi Kara Ahmet Bey’in türbesi de Devlet Hastanesi yoku- şundadır. Aynı yerde, Evliya Çelebi’nin doğduğu evin aslına uygun olarak yapılan bina, “Evliya Çelebi Külliyesi” adıyla 2006 yılında hizmete açılmıştır, iki katlı olan bu yapı müze olarak kullanılmaktadır.
Hıdırlık Tepesi, Kütahyalıların yaz aylarında tercih ettikleri mesire yerlerinden bir tanesidir. Burada bulunan ve bir Selçuklu eseri olan Hıdırlık Mescidi, 13. yy.’in ortalarında Anadolu emiri Hezar Dinari tarafından yaptırılmıştır. Kütahya Kalesi ve Çamlıca, Kütahya içindeki diğer mesire yerleridir. Kütahya mutfağında başka yerde tadamayacağınız pek çok lezzet bulunur. Çorbalardan tutmaç çorbası, oğmaç çorbası, tekke çorbası, sıkıcık çorbası; hamurişi ve yemeklerden cimcik (bir çeşit mantı), etli veya tavuklu tirit, şibit, haşhaşlı gözleme ve çörek; tatlılardan doldurma kabak tatlısı, cendere, yufka tatlısı, irmikli gül tatlısı gibi lezzetleri tadabilirsiniz. Yoğun bir şehir gezintisinin ardından Kütahya’nın meşhur kaplıcalarında dinlenebilirsiniz…
Ulu Cami
Kütahya’nın en büyük camisi olan Ulu Cami, İstanbul camileriyle yarışacak güzellik- tedir. Yıldırım Bayazid’in, şehzadeyken Kütahya valiliği yaptığı sırada inşasına başlanmış 1410 yılında Şehzade Musa Çelebi tarafından bitirilmiştir. Bilâhare Mimar Sinan tarafından restore edilen bu Osmanlı eseri, Sultan İkinci Abdülhamid’in saltanatı zamanında kesme taştan tekrar yaptırmıştır Cami iki kubbeli ve tek minarelidir. Cami içinde ahi sütunun taşıdığı müezzin mahfilinin altında bir havuz yer almaktadır. Duvarlarında çeşitli stillerde hat sanatı örnekleri bulunmakla beraber cami, sade bir görünüme sahiptir.
Çini
Kütahya el sanatları bakımından da oldukça zengindir. Elmas ve gümüş işçiliği, El işlemeli kıyafet imalatı bunlardan bazılarıdır. En başta gelen el sanatı ise çinidir. Çini burada usta ellerde kâh tabak, kâh duvar kaplaması, kâh takı olmaktadır. Kütahya’da hayat çiniyle iç içedir. Şehrin her köşesinde çiniyle karşılaşabilirsiniz.
Yeşil Cami
Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapıyı Yahya Paşa genişletip yenilemiş, 1905 yılında Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşa tarafından bugünkü şekli iie yaptırılmıştır. Mimarî olarak kare planlı ve tek kubbelidir. Köşk tipi şerefeli minaresi, iç duvarlarındaki kalem işi süslemeleri ve kabartmalarıyla nadide bir eserdir.
İkinci Yakup Külliyesi
ikinci Yakup Külliyesi, 1411 yılında Germiyanoğlu beylerinden ikinci Yakup tarafın- dan yaptırılmıştır. Medrese, imarethane, mescit, kütüphane ve hamamdan oluşan bu külliyeden bugün sadece çini müzesi olarak kullanılan imarethane ve türbe bölümü ayaktadır. 1999 yılında Çini Müzesi haline getirilen binada 15. yy.’dan günümüze çini ümekleri gürülebilir. Yıkılan medresenin taş vakfiye kitabesi girişin soluna yer- leştirilmiştir. 1766 yılında fincancı ustaları ile kalfalar arasında yapılan ve dünyanın ilk toplu iş süzleşmesi kabul ediien süzleşmenin orijinal metinleri de bu müzede yer almaktadır.
Kütahya Kalesi
Şehre hâkim bir tepede bulunan Kütahya Kalesi, Antik Dönem’den günümüze Romalılar, Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır. Zaman içinde kaleye çeşitli ilaveler yapılmıştır. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde kalenin 72 burcunun olduğundan bahseder. Ancak bugün bu burçlardan sadece bir kısmı ayaktadır. Kalenin içerisinde iki çeşme, iki mescit, bir kır kahvesi ve 1970’li yıllarda yapılmış bir restoran bulunmaktadır.