HAZAR’DAN BASRA’YA İRAN
Hazar’dan Basra’ya bir gezi-bir rota yolculuğu bu ay Motorbike okuyucuları ile buluşuyor. Fotoğrafların ve maceraların eşliğinde bu Rota’yı yapmak isteyenlere ilham
olur belki. Kahramanlarımız ve motorları: Ahmet Batur / 2011 – KTM 990ADV 2011
Oğuz Küçükbarak / 20I4-BMW RI200GS ADV. Yazıyı Ahmet Batur ‘un anlatımıyla okuyacağız.
G eçen sene gitmeyi planladığım İran gezisini 2015’te kesinlikle yapmak kararlılığındaydım . Bu düşüncemi aktardığım arkadaşım Oğuz Küçükbarak “ben de isterem” deyince hemen hazırlıklara başladık. Zafer Bozkaya’nın İRAN Gezi Rehberi kitabını satın aldık (bu kitap çok faydalı oldu, içinde hemen her türlü bilgi mevcut) ve daha önce motorla gezenlerin yazılarını okuduk. Öncelikle zamandan kazanmak için motorları Trabzon’a göndermek, sonrasında devam etmek şeklinde düşündük, benim zaten bir rota hazırlığım mevcuttu, Trabzon, Doğubayazıt, Bazargan, Tebriz, Reşt, Ramsar, Calus, Karaj, Tahran, Kum, Kashan, İsfahan, Şiraz, Buşehr, Dezful, Sanandaj, Do- ğubayazıt, Trabzon şeklinde yolu planladık. Yaklaşık 6,000 Km. Oğuz’la bir kaç kez rotanın üzerinden geçiyoruz ve eşinin Almanca öğretmeni, iran’lı Ca- ti’den yardım alıyoruz.Motorlarla ilgili tamir takımları, yedek parça vb hazırlıyor ve 08.04.2015 günü motorları Trabzon’a gönderiyoruz. Yolculuğumuz 18.04.2015 te başlayacağından bizim kuzular sahiplerini 10 gün bekleyecekler maalesef! Bu arada biz de evrak işlerini hallediyoruz. İran’a vize yok fakat araçla gidecekler önce TURİNG hesabına 200 USD teminat yatırıp sonrasında 250 TL mukabili 10 sayfalık bir Triptik belgesi alıyor. Biz ruhsatları gönderdiğimiz için maalesef Triptik belgesini Gürbulak sınır kapısındaki TURİNG bürosundan temin ediyoruz. 200 USD teminat dönüşte Triptik belgesi ile müracaat edilerek Turing’ten geri alınıyor. İran’da navigasyon cihazları çalışmadığı için Tek- nelojiden Sorumlu Devlet Bakanımız Oğuz Sygic, Uydu Takip Cihazı ve Googel Maps vb tüm detayları hallediyor. Sygic muhakkak edinilmesi gereken bir program müthiş işe yarıyor. İran’ın trafiği Dünya’nın en kötü trafiklerinden sayıldığı için yan çanta almamayı, topcase ve sosis çantayı tercih ediyoruz. İyiki de öyle yapıyoruz .Çünkü İran trafiği rezalet ve yolları aşırı rüzgarlı.
18.042015 / DOĞUBA YAZIT Nihayet 18.04.2015 günü Trabzon’a ulaşıyor ve motorlarımızı alarak Doğubayazıt’a doğru yola çıkı- yoruz.Trabzon-Erzurum arası, özellikle Ovit Dağı yolu bir harika, iki tarafımızda kar yığınları arasında ve hafiften kıkırdatarak Doğubayazıt’a varıyor, Grand Derya Otel’e yerleşiyoruz. Bu arada Trabzon uçağında hostesten ısrarla kelle paça çorbası isteyen yolcu ve Doğubayazıt’ta “tuvalette havlu kağıt bitmiş” şeklinde uyaran müşteriye görevlinin verdiği “orada hiç olmadı ki” cevabı gülümseten diyaloglar olarak hafızamızda yerini alıyor. Sabah erkenden sınıra doğru yola çıkıyoruz. İran’da benzinin litresi 80 Kr (I TL bile değil) olduğu için Türkiye’den boş depo ile oradan ise dolu depo ile girmek bayağı avantajlı ve biz de öyle yapıyoruz. Sınır geçişi sırasında İran haritası istediğimiz TURİNG görevlisi “tamam bir harita vereceğim bekleyin” diyor ve elimize Avrupa haritasını tutuşturuyor. Ayrıca iki bisikletli Alman turist ile karşılaşı
Yazı: Ahmet BATUR Fotoğraflar: Ahmet BATUR / Oğuz KÜÇÜKBARAK
yoruz, sorduğumuzda birisi Tayland’a gittiğini, diğeri ise nereye gittiğini bilmediğini söylüyor! İran, Bazargan sınırı tam bir kaos geçişimiz bir saati buluyor. Hemen elinde para ile gezen seyyar borsalar- dan birinden para bozduruyoruz. İster TL ister USD bozdurma şansınız var biz TL bozduruyoruz. I TL = 1,225 Tümen veya 12,250 İran Riyali bu kafanızı karıştırmasın tek para var, İran Riyali fakat halk içinde bir sıfır atılarak Tümen kullanılıyor. Yani 100,000 İRR verdiğinizde aslında 10,000-Tümen vermiş oluyorsunuz, kolayca alışırsınız gerçi Oğuz’un alışması biraz uzun sürdü, ben kasa oldum. Eğer USD bozdurmak isterseniz I USD = 3,000 Tümen veya 30,000- İRR. Veee hoşgeldin İran trafiği! Uyarılmıştık fakat bu derece olduğunu düşünmemiştik. Asıl beterini ileride göreceğimizi bilemiyorduk!
19.042015 /TEBRİZ Makü ve Marand’ın ardından hava kararınken Tebriz’e ulaşıyoruz. Tebriz Doğu Azerbaycan eyaleti sınırları içerisinde bir şehir. Otel sorduğumuz bir yerde aniden 20 kişi başımıza toplanıyor, felaket derecede meraklılar bu meraklarının bir sebebi de İran ‘da 250-cc üzeri motosiklet kullanmanın yasak olması ve Türk olmamız. Otel Sina’ya yerleşiyoruz. Gece Tebriz’i şöyle bir turlayıp, yemek yiyoruz. Otel de Necip isimli bir mobilya ustası ile tanışıyoruz İran’a hep geliyormuş. Kısa bir sohbet ve çay keyfinin ardından yatıyoruz. Sabah erkenden kalkıp önce Arg-e Tebriz’i (Tebriz Kalesi veya Mescid-i Alişah) geziyoruz. Şu anda tadilatta olan Tebriz’in en önemli tarihi eseri olan bu kalenin yüksek surlarında bir zamanlar suçlular idam edilirmiş. Kale’nin ardından Mescid-i Kabud’a (Mavi Cami) gidiyoruz. Bu camii halk arasında Khoy Mescidi olarak da biliyor ve mavi çinileri ile meşhur. Ünlü Azeri şair Khagani ‘nin kendi adıyla anılan bahçesi bir hayli güzel, fakat Camii çok da iyi korunmamış. Arkeoloji müzesini de şöyle bir gezip, şehirde kayboluyor, 10-km kadar yürüyerek otelimize dönüyor ve Necip usta’nın önerdiği Ardabil üzerinden Reşt’e doğru yola çıkıyoruz.
20.042015 / REŞT (HAZAR KIYILARI) Ardabil’den sonra başları güzel fakat sonra son derece kötüleşen bir toprak-çamur yola giriyoruz bu arada müthişte bir rüzgar başlıyor ve her taraf toz toprak oluyor motorları tutmak bile hayli zorlaşıyor. Daha fazla gidemeyeceğimizi anlayınca geri dönüyor ve toprak yolu terk ederek asıl yola çıkıyoruz. Fakat bu seferde yağmur ve sis bastırıyor zaten yoğun olan trafikte görüş mesafesi 5- mt’ye kadar düşüyor. Gece saat 22.00 civarında, kapanmakta olan, düğün salonuna benzeyen bir yer görüyor ve acaba bir şeyler yiyebilir miyiz diyoruz, sağolsun mekan sahibi Hamit yeniden açıyor ve meşhur buharda pişmiş pirinç pilavı ile döğme et (Çello Kebap) yiyoruz. Nihayet Reşt’e varıyor ve Park Otel’e yerleşiyoruz. Yeri gelmişken belirteyim İran otelleri ve yemekleri hakkında beklentiyi yüksek tutmamanızda fayda var. Bu otel de öyle seyahatimiz boyunca hep otoparklı otelleri tercih ettik motorları dışarıda bırakmak istemedik. Çalınmasalar dahi kurcalanacaklarını düşündüğümüz için. Reşt temiz ve güzel ve modern bir şehir, İranlIların tatil mekanı, aynı zamanda Gilan Eyaletinin merkezi. Yol da beyaz eski bir araba ısrarla dur işareti yapıyor ve önümüzü kesiyor, mecburen duruyoruz içinden uzun sakallı iki kişi inip farsça yazılı bir kimlik gösteriyor ve pasaportlarımızı istiyor uzunca bir süre inceleyip birileri ile telefonda konuşuyor ve bizi bırakıyorlar.
www.motorbike.com.tr
21-22-23/TAHRAN Ramsar, Calus, Karaj, Tahran güzergahını izleyerek Tahran’a ulaşıyoruz. Özellikle Calus-Karaj yolunun çok güzel, manzaralı ve adrenalin dolu olduğunu belirteyim. Yol dar ve kalabalık bir dağ yolu, adrenalini salgılatan ise bolca kamyon ve otomobil ! Yolda bize adres soranlar, “Konah olun” (Misafirimiz olun ) diyenler bayağı fazla. İran insanının tipik özelliği son derece misafirperver ve yardımseverler, başınıza bir şey gelirse emin olun siz istemeden yardım eder sorunu çözerler. Tepe de bir yerde manzara seyretmek için durduğumuzda gözümüz az ilerde çay içen aileye takılıyor ve hoop iki dakika sonra ikram edilen çay, şeker ve çukula- ta. Az sonra fotoğraf çektirmek isteyen gençler de su veriyorlar, nevaleyi doğrultuyoruz yani, sevindirici.
Tahran trafiği ve sürücüleri bir felaket birden nereden geldiğimizi şaşırıyoruz. I20-Km ile giderken konuşmak isteyenler bir şeyler söyleyenler, 20-cm arkanızdan gelenler, sizinle aynı şeritte gidenler! Tahran sırtını Elbruz Dağlarına dayamış tipik bir büyük şehir, ne de olsa iki İstanbullu olarak büyük şe- hire aşinayız. Tahran Farsça da “Sıcak Yer” anlamına geliyor. Tahran’da Cati’nin anne ve babasının evinde konuk olacağız bizi bekliyorlar. Hayli sıcak bir karşılamanın ardından mis gibi ev yemekleri yiyoruz. Her ikisi de son derece sıcak,bilgili ve kültürlü insanlar, gezimiz bitene kadar oğulları sıfatı ile her gittiğimiz yer hakkında kendilerini bilgilendiriyoruz. Tahran ‘da heryeri metro ile gezebilirsiniz, metro da kadınlar için ayrı bir bekleme yeri mevcut ve bir görevli orada şeridin önünde bekliyor erkekler o tarafa geçemiyor. Ayrıca sadece kadınlara özel vagonlar var. Otobüsler de ise kadınlar arkada erkekler önde oturuyor. Fakat araba kullanan bir sürü kadın var ve çalışma hayatının içinde yoğun biçimde yer alıyor
Programımızda ki gezilecek yerlerden ilki Safevi zamanından kalma Gülistan Sarayı, çok güzel bir bahçenin içinde yer alan bu sarayın tüm kısımları için bilet alıp geziyoruz. Ağırlıklı olarak ayna, vitray ve cam işçiliği kullanılarak yapılmış. Şahlardan bazılarının balmumu heykelleri de mevcut Sarayın ardından İran Ticaretin de çok önemli bir yere sahip olan Bazaar-ı Bourg’u (Büyük Pazar- kapalı Çarşı) geziyoruz. Çok büyük, kalabalık ve hareketli bir yer. İran el sanatları müthiş. Tabii biz bu tarz yerleri erkek gözüyle gezdiğimiz için pek de haz almıyoruz. Gülistan Sarayı’nın ardından Azadi Anıtı’nı geziyoruz. Ters “Y” şeklinde taştan yapılmış, yaklaşık 50-mt yüksekliğinde güzel bir anıt. Dilerseniz anıta çıkabiliyorsunuz. 1971 yılında yapıldığında ismi “Şeh- yad Burcu” olan anıtın ismi devrim sonrası “Azadi Anıtı” (Özgürlük Anıtı) adını alıyor. Meydanın ismi de Azadi Meydanı oluyor. Meydanda ki hoparlörlerden sürekli Kuran okunuyor. Buradan 435-mt’lik yüksekliği ile Milad Kulesini de görmeniz mümkün. Akşam evde yine mükellef bir yemek yiyor ve ev yapımı şaraptan içiyoruz. Şarap satın alamıyor- sak evde imal ederiz demişler. Sabah ise bu sefer istikamet Milad Kulesi. Yapımı 10 yıl süren bu modern eser Dünya’nın en yüksek beşinci kulesi ve tam 435-mt yüksekliğinde. Girişten alacağınız biletlerle 6-9 ve ll.katlara çıkabilyorsunuz. Onbirinci kata çıkmanıza gerek yok dokuzuncu kat gayet yeterli ve muhteşem bir İran manzarası var. Üst kattaki teleskoplarla İran’ı izleyebilir, modern restoranlarında yemek yiyebilirsiniz. Biz burada yemek yiyemedik çünkü paramız bitti ve İran’da Perşembe öğleden sonra ile Cuma günü tatil olduğu için para bozdurmadık. Aç, susuz kaldık diye düşünürken imdadımıza güzel insanlar, ev sahiplerimiz yetişiyor ve kendilerinden USD karşılığı Tümen alıyoruz. Sırada gençlerin bayağı ilgi gösterdiği Lalleh parkı var, orayı da hem gündüz, hem gece yaşayıp eve dönüyoruz. Yarın sabah “Dünya’nın Yarısfna (isfehan) uzun bir yolculuğumuz var.
24-25.04205/İSFEHAN Hayli duygusal bir vedalaşmanın ardından yola düşüyoruz. Çok rüzgarlı, bol tozlu bir otoban yolculuğu yapmak zorunda kalıyoruz. Yine yolda peşimize takılanlar, şeridimize girip bir şeyler soranlar ama en ilginci de 140-km ile giderken bir minibüsten bize verilmek istenen meyveler! İran seyahatim boyunca en beğendiğim ve etkilendiğim şehir İsfehan. Eski paraların üzerinde İsfehan Dünya’nın Yarısıdır” “Esfehan Nishf-e Jahan” yazarmış, boşuna yazmadığını öğrenmiş oldum. İsfehan tam bir yürüyüş, park, bahçe ve tarihi eser şehri. Şehri ortadan ikiye bölen ünlü ve güzel bir Chahar Bagh (Dört Bağ) caddesi var. Bu cadde aynı zamanda güzel bir yürüyüş yolu etraf alışveriş ve yemek yerleri ile dolu. Biz de bu cadde üzerinde bir otel olan Otel Persia da kaldık, motorları da yakındaki, ücretli otopark’a bıraktık. İsfehan içinden geçen Zayen- de Rud nehri, şehre bambaşka bir hava katıyor. Etraf yeşil ve temiz. Bir konudan bahsetmeden ge
çemeyeceğim Fars eyaleti ile birlikte kızların güzelliği de artıyor, görebileceğiniz en güzel esmer ırkı diyebilirim. Kızların hepsi son derece bakımlı, burunlar ve dudaklar çoklukla estetikli, gözler sürmeli, başta sadece topuz kısmını örten bir eşarp. Gayet hoş. Ayrıca namaz kılarken gördüğümüz kişiler alınlarını secde ederken bir taşa sürüyorlar, her otelde de bu taşlardan, seccade ve Kuran mevcut. Chahr Bagh caddesinde yürüyerek önce Hesht Behest Sarayı’nı geziyor bahçesinde oturuyor ve çevreyi seyrediyoruz. Bu saray da çok güzel bir eser fakat tadilatta . Bu cadde kervanlar ve süvariler için ayrı, yayaların yürümesi için ayrı bir yola sahip. O zamanlar da bile yayalar düşünülmüş, hayli ilginç ve güzel bir düşünce.
www.motorbike.com.tr 45
46 www.motorbike.com.tr
Kerim Han kalesine çok yakın olan Vekil Camii ve Vekil Pazarını da geziyor ve pazardan ufak hediyeler alıyoruz. Burada bir kapı görüyorum üzerinde bir büyük bir küçük tokmak var, büyüğü erkek çalıyor, küçüğü kadın, böylece tokmak sesinden gelenin cinsiyeti belli oluyor. Bahse girerim Fransa’da bile bu kadar çok Peugeot 405 yoktur o kadar çok ki inanamazsınız. Bir de eski Peykan’lar var fakat artık üretilmiyormuş. Kamyonetler ise hep mavi Zamyad. 28,04,2015/DEZFUL Bugün motorcu tabiri ile “yardırma” günümüz, yolumuz bir hayli fazla yaklaşık 754-km.Şiraz’ın içinden çıktıktan sonra çok güzel manzarası, tatlı virajları, yoğun sığır ve koyun sürüsü geçişlerinin olduğu bir yoldan ilerliyoruz. Kamyon trafiği artınca zeminde pislenmeye başlıyor ve Oğuz minik bir mazot şeridinde kayarak düşme tehlikesi atlatıyor. Yol kenarında bir yerde dinlenirken bir anda motorlarımız sığır sürüsünün içinde kalıyor. Ben kenarda kestirirken bir bakıyorum dananın biri başımın üstünden geçiyor! Sıcak bir yolculuğun ardından gayet güzel bir otel olan Dezful Turuzm Otel’e yerleşiyoruz. Dez=kale, Ful=köprü, yani Dezful “Kaleye giden yol” manasındaymış. Dezful’da yeşil ve temiz bir şehir. Otel de yine pilav ve kebap arkasından yatıyoruz. Yolda ki bir markette abaküs ile hesap yapılıyordu hayli ilginçti.
Gezilecek yerlerin başında Si-O Se Pol (33 gözlü köprü) geliyor. Aslında köprünün adı mimarının ismi olan Allahverdi Han’mış, sonradan değiştirilmiş. Allahverdi Han’ın köprünün başında bir heykeli de mevcut. Köprü araç trafiğine kapalı sadece yayalara açık gündüz ve gece çok güzel bir manzarası var, köprünün gözlerinde yürüyenlere, ayaklarını suya sokanlara ve sohbet eden gençlere rastlamak mümkün . Zayende Rud nehri boyunca her iki taraf son derece yeşil ve güzel. Si-O Se Pol’ün biraz yukarısında bir başka güzel ve zarif eser Khaju Köprüsü var buradan araçlarda geçiyor, özellikle köprünün üst katından nehir manzarası çok güzel. Sıcaktan bunalıp otele dönerek biraz uyuyor ve akşam dışarı çıkıyoruz bu sefer Dünya’nın en büyük meydanlarından İmam Meydanı’nı (Nakş-ı Cihan) gezeceğiz. İmam Meydanı’nın önceki ismi Nakş-ı Cihan’ken İslam Devrim’i sonrası maalesef adı İmam Meydanı’na çevrilmiş. Burası, Kremlin Meyda- nı’nın iki katı büyüklüğünde ve çok etkileyici güzellikte bir yer. Meydanın dört kapısı var; Ekonomik Kapı, ilmi kapı, Dini Kapı, Siyasi Kapı. Bir tarafında muhteşem bir eser olan Şeyh Lütfullah Camii, bir tarafında İmam Camii ve kapısı, bir tarafında Ali Ga- pu sarayı, bir tarafında da Bazaar var. Bazaar’ da Tahran’da ki kadar olmasa da bir hayli büyük ve yine müthiş İran işçiliği gözlemleniyor. Genel de 10- km yürüyüşün altına düşmedik fakat bu sefer rekor kırarak 17-km yürüyor ve en güzel şekilde, yani yürüyerek şehrin hemen hemen tamamını geziyoruz. İsfehan’ın gönlümde ayrı bir yer edindiğini söylemeden geçemeyeceğim.
26-27.04.2015 / ŞİRAZ Çok sıcak ,motosikletin gösterdiği 43 derece ! Fakat bunca sıcağa ve şehir içine rağmen ne benim sıcak kanlı KTM ne de Oğuz’un BMW hararet falan yapmıyor şu ana kadar motorlarla ilgili hiçbir sorunla karşılaşmıyoruz. Bunaltıcı bir yolculuğun ardından Şiraz’a gelerek ARG otele yerleşiyoruz. Şi- raz Fars eyaletinin başkenti ve İran’a bugün konuşulan Fars dilini vermesiyle övünen, Zağros Dağları eteklerin de kurulmuş büyük bir şehir. Şiraz eskiden şarap, gül, şiir ve üzüm şehri olarak anılırken devrim sonrası şarap yasaklanmış, üzüm bağları ise tahrip edilmiş. Allah’tan gül bahçeleri ile Hafız ve Sadi’nin şiirlerine dokunulmamış. Turist deyimi ile Panoramik bir şehir turunun ardından yatıyoruz. Sabah motorlarımıza atlayıp 55-km uzaktaki, Akamanidlerin şehri Persepolis’e varıyoruz. Çok sıcak olduğu ve orada yürüyeceğimiz için motor pantolonu ve botu giymiyorum, siz yapmayın! Per- sepolis ve buradaki taş yazıtlar Darius ile başlayıp sonraki hükümdarlar tarafından yapılmış. M.Ö.500 yıllarında yapıldığı düşünülürse tepeye çıkıp, kuşbakışı 2500 yıl öncesine bakmak insanı hayli etkiliyor. Pers İmaparatorluğu’nun başkenti olan bu yeri muhakkak gezin Akşama doğru Kerim Han kalesini geziyoruz, kale düşmanı engellemekten daha çok süs için yapılmış gibi duruyor son derece güzel ve süslü burçlarından bir tanesi eğri, düzeltmek için çok uğraşılmış fakat başarılı olunmayınca bırakılmış .
29.04.205/ SANANDAJ Yine sıcak bir havada yola çıkıyoruz, umudumuz Kuze/e doğru çıktığımız için havanın soğuması. Gerçekten hava sıcaklığı önce 38 sonrada 30 derece civarına düşüyor. Bu arada ben lazım olur diye yanıma aldığım ve çocuğum gibi taşıdığım 5-lt yedek benzini halen kullanmadım, benzin konusunda sorun yaşamadık 50-60-km de bir muhakkak benzin buluyorsunuz ,benzincide ki görevli sadece kart okutmak ve para tahsil etmek için, benzini kendiniz dolduruyorsunuz ve hiçbirinde hava saati yok, yağ falan da bulunmuyor. Yaklaşık 400- km sonra Kermanşah’a varıyoruz, burada kalmaya karar vermiştik fakat yorulmadığımız ve fazla kilometre yapmaya alıştığımız için olsa gerek, haydi devam edelim diyoruz.
Yaklaşık 150-km sonra Sanandaj’a varıyoruz ilk otel de yer bulamıyoruz ikinci otelde de yer yok cevabın alıyoruz, tam giderken bir odanın olduğunu söylüyorlar ve yerleşiyoruz. Burası da Kürt eyaletinin merkezi ve kaldığımız otelde bir düğün var. Şaşırtıcı derecede gayet yeşil ve düzenli bir şehir, yollar da gayet bakımlı. 30.04.205/ DOĞUBAYAZfT Sanandaj’dan çıkarken ufak bir problem yaşıyoruz yanımızda Tümen yok ve USD kabul etmiyorlar ve bozmuyorlar, kredi kartı da geçmiyor! Çaresiz merkeze gidip para bozduruyorum. Şehri terk edip Tebriz’e doğru yola çıkıyoruz. Bugün Türkiye’ye giriş yapacağız fakat Tebriz yakınlarında bir askeri kontrol noktasında asker bizi durduruyor ve ani bir hamle ile motorumun anahtarını alıp gelin diyor. Nasıl geleceğim anahtarı aldın, biz Türk’üz, İstanbul’dan geliyoruz deyince anahtarı veriyor ve gelin diyor sonra içerdeki subayın gönderin talimatı ile bizi bırakıyorlar. Bu arada içeriden çıkan subay ve askerlerle “Bu BMW dir, bu KTM’dir” muhabbeti başlıyor. İran sınırını kolay,Türkiye sınırını zor bir şekilde geçip Doğubayazıt’a varıyoruz. Gezmek güzel ama memleket kokusu başka diyorum.
01.05205/TRABZON Sabah İshak Paşa Sarayı’nı güzelce geziyor, Oğuzla Ağrı Dağı manzaralı fotoğraflarımızı çekip yola revan oluyor ve akşam üzeri Trabzon’a varıyoruz. 0205205/İSTANBUL Nihayetinde evlerimize ve ailelelerimize kavuşuyoruz. İran damağımızda hoş bir tat olarak kalıyor. Her iki motorda gezi, boyunca hiç sorun çıkarmadı , yaklaşık 5.8-Lt ortalama ile gezdik, BMW ile KTM aynı yaktı. İran yolları çok bozuk, sık sık hız kesiciler mevcut, enduro dışında bir motosiklet kesinlikle uygun değil. Verdiği keyif için ne kadar doğru bir tercih yaptığımı daha iyi anlıyorum, portakalı seviyorum anlayacağınız. İran, rüzgarı ve sıcağı fazla bir memleket. Gidecek kişilerin muhakkak eğitimli ve usta sürücü olması gerekli, acemilere göre bir yer değil, trafik felaket algılarınızın sürekli açık olması gerekli. İdeal seyahat zamanı Mart sonu ve Kasım başı gibi. İran’ın en önemli değeri halkı, çok yardımsever ve iyi niyetliler fakat aynı zamanda meraklı olmaları sizi tehlikeye atıyor. Zamanın tarihe damgasını vurmuş bu güzel ülkesini, gidin, gezin, öğrenin ve yaşayın derim.
HAZAR’DAN BASRA’YA İRAN
01
Eki