wiki

YEDİKULE ’ DEKİMERMER KULE İLE BASİ LE VE KOSTANTİN BURCU

YEDİKULE ’ DEKİMERMER KULE İLE BASİ LE VE KOSTANTİN BURCUekran-alintisi

Buna, Anthemius Burcu ve Suru derler. Esotichos dedikleri bu iç taraftaki surun boylu boyunca doksan beş büyük burcu vardı. Bu yüksek burcun doğu tarafında ve hemen yakınında meşhur Güzel Mermer Kule ya da İkinci Basile ile kardeşi Konstantin’in burcu vardır. Bu da deniz kenarındadır. Nicetas Acominatus’un zikrettiği hapishane işte burasıdır (Prison de St. Diomedes). Bu kulenin, Bizanslıların hapishanesi olduğu hâlâ rivayet edilmekte ve hatta o tarihte idam edilenlerin cesetlerinin denize bırakıldığı delil bile gösterilmektedir. Kule civarındaki yeraltı kalıntılarını görenler Nicetas’ın ‘Fevkalâde dar bir hapishane!’ sözüyle anlattığı durumun doğruluğuna inanırlar. Sahilde, Mermer Kule’nin yanında vaktiyle büyük ve muhteşem bir kule daha varmış. Buna Osmanlılar Arap Kulesi demişlerdir. Bundan kırk, elli yıl önce meydana gelen depremde yıkıldığından, şimdi kalıntılarını görmekteyiz. Arap Kulesi’nde, bir zamanlar sikke basıldığı ve bu sebeple buranın devletin darphanesi olarak kullanıldığının, ortaya çıkan bazı kalıplardan anlaşıldığı rivayet ediliyor. Kostantin Burcu’nun yanında, denize doğru, sekiz on metre kadar uzanmış, harap bir rıhtım kalıntısı görüyoruz. Büyük taşlarla yapılmış olan bu rıhtım Balıklı İskelesi’ydi.161 İmparatorlar, denizden Balıklı Kilisesi’ne ve Balıklı Sarayı’na geldikleri zaman bu rıhtıma yanaşırlardı. Altınkapı ile deniz arasındaki kısma Altınkapı Halkası derlerdi.162 Balıklı Çayırı, daha çok Bizans tarihçi ve vak’anüvislerinin eserlerinde geçmektedir. Hazret-i İsa’nın gökyüzüne yükselmesi yortusunda, imparatorlar, gemiye binerek bu rıhtıma yanaşır ve oradan Altınkapı’ya kadar gelip, burada ata binerek Pega’ya, yani Balıklı hizasındaki kapıya (Silivrikapı) kadar hendek boyunca suru takip ederek geçerlerdi.
Birinci Askerî Kapı (Porte Militaire I. Porta Aurâa. Porte DorĞe): Yedikule Kalesi denilen yüksek hisarın iki yüksek burcu arasındaki kapı pek muhteşemdir. İstanbul tepelerinin yükseklerine yapılan iki kaleden en sağlamı bu Yedikule Kalesi’ydi. Bu kapıya ‘Altın Kaplamalı Kapı, Yaldızlıkapı’ denilmesinin sebebi, kapının üzerinin vaktiyle altın yaldızlı levhalarla kaplı, çeşitli altın süslemelerle gözleri kamaştıracak kadar güzel ve mamur olmasıdır. Yaldızlıkapı, zafer takı şeklindedir. Bizans tarihinin bütün safhalarında şanlı adı anılan bu yüce kapıyı, Birinci Theodosius, Roma İmparatoru Maximos’u mağlûp ettikten sonra bir zafer göstergesi olarak yaptırmıştı (379-395). Kazandığı galibiyete, bir övünç alâmeti olarak, kapının üstüne şu ibareleri içeren yaldızlanmış bir de heykel koydurmuştu:
HoecLoca Theudosius decoratpost fata Tyranni Aure joecla gerit qui portan construitauro
Tercümesi: “Zalimin kahır ve helâk edilmesinden sonra, Kayser Theodosius, galibiyetine bir işaret olmak üzere burayı ve bu kapıyı süslemiştir.”
Yedikule, İstanbul’un bir köşesinde kurulan iç kale, karadan ve denizden hücumlara maruz kaldığından, Haliç tarafındaki iç kaleden daha çok ve daha mükemmel bir şekilde sağlamlaştırılmış ve hatta ‘kale’ ismiyle anılmıştı. Ayrıca şekline dayanarak ‘Yuvarlak Kale’ ve kulelerinin sayısına bakarak önceleri ‘Beş Kale’ ve Bizans İmparatorluğu’nun son zamanlarında ise ‘Yedikule’ diye adlandırılmış ve bu isim fetihten sonra da korunmuştur. Gilles, Prokopious’tan naklederek diyor ki: “Bahis konusu olan sur ve genel olarak şehrin bu köşesi, önceleri şehrin içinde değildi. Şehri kuşatan sur, Chirisi Phili’den başlayarak bir köşe meydana getirirdi. Bu köşe kısmı, bugünkü surdan daha içerideydi. Bu sebeple, Studien Manastırı (İmrahor Camii) ile Yedikule’ye daha yakın olduğu hâlde şehrin dışında kalmıyordu. Rivayete göre, Yedikule Suru’nun yapımına İmparator Zenon tarafından başlanmışl63 (Yıl: 1000) ve bu imparatordan sonra inşaat kendi hâline terkedilmişse de Kayser İkinci ile Dokuzuncu Kostantinos taraflarından tamirat ve inşaatına devam edilerek Lâtin haçlılarından az önce, Emanuel Comnenos veya Isaac Angelos zamanında tamamlanmıştır (1185). Kostantinopoli^de görülen açıklamalara bakılırsa, bu Yedikule Suru, yeni yapıldığı hâlde, İstanbul’u hâkimiyetleri altına aldıktan sonra, Emanuel Comnenos ve Isaac Angelos taraflarından tahrip edilmiştir. Theophanis, Sedrenos, Paul Diakonos, Leonl64 ve başkaları, Yedikule Kalesi’nden bahsettikleri gibi Justinianus’un kâtibi Kayseriyeli Prokopius (ö. 562 yılındadır) de, dördüncü kitabının sekizinci bölümünde ‘Justinianus’un Abideleri’ bahsinde diyor ki: “İstanbul’un varoşunda bulunan kale, şekil ve inşa tarzıyla ‘Strongylon’l65 diye adlandırılır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir