wiki

MERfNÎLER

ekran-alintisiMERfNÎLER; on ikinci yüzyılın sonundan on altıncı yüzyılın ortalarına kadar Fas’ta hüküm süren hânedan. İslâm kaynaklarının ve AvrupalIların “Benî Merin” de dedikleri bu hânedan, göçebe Zenâte Berberî kabîlelerindendir. Muvahhidlerin Magrib’i (Fas) zabt etmelerine karşı mücâdele eden bu kabileler, Ebû Muhammed Abdülhak tarafından teşkilâtlandırıldı. 1196’da Mermilerin başına geçen Ebû Muhammed Abdülhak, çöle çekilip, kabileleri teşkilâtlandırarak, sefere hazırlandı. Sahra’daki kuvvetlerini akınlara yetiştirip, 1216’da ilk büyük kuzey seferini gerçekleştirdi. Meknes, Fas, Taza ve Sale’yi ele geçirdi. Muvahhidleri zayıflatıp, 1269’da başşehirleri Merakeş’i fethettiler. Mera- keş’i zabteden Merînî sultanı Ebû Yûsuf Yâkub, ülke topraklarını hânedan mensuplan arasında dağıttı. Askerî kuvvetini arttırıp, ulemânın desteğini alarak, Merînî hâkimiyetini genişletti. 1273’te Sicilmase’ye sâhip oldu.Fas’ı başşehir yapan ve iç işlerini düzelten Ebû Yûsuf İslâmiyetin cihad farizasını yerine getirmek için İspanya’ya sefere çıktı. Deniz aşırı seferlerle, Gırnata’daki Benî Ahmer İslâm Devletine yardım etti. Ispanya’da Hıristiyanlara karşı 1275’te Ecija Muhârebesini kazandı. Hıristiyanların büyükekran-alintisi ümit bağladıkları don Nuno de Lara, Merînîler tarafından öldürüldü. Ispanya’daki Merînî kuvvetleri Hıristiyanlara karşı her an hazır kuvvet bırakıp, akınlarda bulundular. Bu akınlar, on dördüncü yüzyılın ortalarına kadar sürdü. Kuzey Afrika’daki hâkimiyetlerini genişletmek isteyen Merînî Sultanları, Abdülvâdilerin başşehri Tlemsen’i 1299’da kuşattılar. Uzun mücâdelelerden sonra 1337’de Tlemsen ve çevresini ele geçirdiler. Tunus ve Doğu Cezâyir’e hâkim Hafsiler ile dostâne münâsebetler kurdular. Evlenmeler yoluyla akrabâlık kuran iki hânedan, birbirlerinin ülkelerinde hâkimiyet kurmak istemelerine rağmen, taarruz etmekten de çekindiler. Bu durum 1347 yılına kadar devâm etti. Merînî Sultanı Ebü’l-Hasan Tunus’ta çıkan isyanlardan faydalanarak bölgeyi hâkimiyeti altına almak istedi. Arap kabileleri Ebü’I- Hasan’a karşı ümit etmediği şekilde karşı koydular. Ebü’l-Hasan, 1348’de Kayran civârında Birleşik Arap kabilelerine mağlup olup geri çekildi. Bu târihten îtibâren Tunus fetihlerinden vazgeçen Merînî sultanları, îmâr kültür ve sanat faaliyetlerine ağırlık verdiler. Ebü’l-Hasan’ın yerine geçen Ebû İnan’ın ölümünden sonra başlayan siyâsî ekonomik ve sos
yal kriz Merînî hâkimiyetinin duraklama devrine girmesine sebep oldu. Vezirlerin hükümet üzerindeki tesirlerinin artması, ihtilallerle sultanları tahttan indirmeleri kabilelerin vergilerini vermemeleri veya zamânında merkeze göndermemeleri on dördüncü yüzyılın sonlarında başlayan gerilemeyi daha da artırdı. Bu durumda hazîne, vergiler ve ordu felce uğradı. Eyâletler merkeze karşı sorumluluklarını yerine getirmez oldu. Bunu fırsat bilen Hıristiyan devletleri harekete geçtiler. On beşinci yüzyılın başlarında harbe dönüşen bu faaliyetleri; 1401’de Kastilya Kralı Üçüncü Henri’nin Akdeniz kıyısında ve Cebelitârık Boğazı yakınındaki Tetuan’a hücumu, 1415’te de Portekizlerin Septe’yi almalarıyla neticelendi. Hıristiyan devletlerin hücumları bölgedeki Müslümanların cihad gâye- siyle birleşmesini sağladı. Portekizliler Kuzey Afrika’dan atıldı. Cihad muhârebeleri, Merînî- lerin bir kolu olan Benu Vattas’ın güçlenmesine sebep oldu. Vattasiler’den Ebû Zekeriyâ Yahyâ önce genç Merînî Sultanı İkinci Abdülhak’ın saltanat nâibi olarak hüküm sürdü. 1428 târihinden 1465 yılma kadar Merînî sultanlarının nâibliğini yapan Vattasî kolunun hâkimiyeti 1549’da Sa’di Şeriflerinin ik- tidâr olmasına kadar devâm etti. Merînîlerde hânedanın başında hükümdâr bulunurdu. Hükümdarın yardımcısı vezir ve devlet memurlarının idârede büyük nüfuz ile yetkileri vardı. Ülke, hânedan mensuplan arasında taksim edilmişti. Eyâlet vâlileri ve kabîle reisleri büyük yetki ve nüfûza sâhipti. Askerî teşkilât ve kuvvet bakımından güçlüydüler. Buna rağmen hâkim oldukları bölgeleri bütünüyle merkeze bağlayama- mışlardır. İlim adamlarını himâye eden Merînî hükümdarlarının yanında, Seyâhatnâme’siyle meşhur İbn-i Battûta, Mukaddime’siyle tanınan târihçi İbn-i Haldun yetişti. Merînîler hâkim oldukları bölgelerde pekçok kültür, sanat, ilim ve sosyal müesseseler inşâ ettirdiler. Fas, Sale, Meknes, Ta- za, Tlemsen ve Cezâyir’de birçok medrese yaptırdılar. Bunlardan Fas şehrinde, Es-Sahriç (1321 – 1323) El-Attarin (1323-1346) ile Ebû İnâniye (1350-1355) medreseleri en meşhurlarıdır. Tlem- sen’de Mansüra (1336), El-Ubbad (1339), El-Hal- vi (1334) Fas’ta El-Hamra, Küçük Zehra, Ebü’l- Hasan câmileri, El-Mansura surları ve Sidi Türbesi sanat değeri yüksek eserlerdendir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir