MİNBER; Aim. Kanzel (f.) (in der Moschee), Fr. Minbar (chaire (f) d’une mosquée), İng. Pulpit (in a mosque). Câmi ve mescitlerde, dînî bayram \ ve cumâ günlerinde, imamın çıkıp hutbe okuduğu merdivenli yüksek kürsü. Aşağı tarafında perdeyle örtülmüş bir kapısı bulunur. En yüksek yerinde durulacak bir sahanlığı olup, bu sahanlığın dört köşesindeki direklere istinad eden (dayanan) küçük bir kubbesi ve bunun üstünde de minâreninkine benzeyen bir külâhı vardır. Minber, lügatte “yüksek yer” mânâsına gelir. Arapçada, “yükseklik”, çıkılacak yer mânâsına kullanılan “neber” kelimesinin ism-i mekânı, yer ismidir. Minberler taştan inşâ olunduğu gibi ağaçtan da yapılır. Yanları ve kapılarının üstü gâyet sanatkâ- rane oymalarla; ağaçtan olanları ise sedef ve kemik kakmalarla, kündekârî olarak, tezyin olunur, süslenir. Cemâate nazaran mihrabın sağ tarafına konan bu minberler, câmilerin en mühim bir kısmını teşkil eder. Bâzı namazgâhlarda taştan merdivenli bir sed hâlinde yapılmış olanları da vardır. İmamlar, hutbe okurken, minberin en üst basamağma kadar çıkmamayı bir hürmet sayarlar; çünküomakam Peygamber efendimize âit telakki edilir.Peygamber efendimizin Medine’deki Mescid uzun müddet ayakta durduklarını gören Eshâb oraya bîr’hurma ağaci dikerek, Peygamberimizin ona dayanmasını ricâ etmişlerdi. Sonradan bır köle tarafından, ılgın ağacından üç kademeli olarak her fcademesi birer fâsılalı ve iki karış kadar enli bir minber yapılmış ve Peygamberimiz, hitabele rini biı yüksekçe mevkiden, herkesi görerek iradetmişti. Bu ıniriber üç veya dört ayaklı olup, arkasında dayanmak için üç sütünü olduğu ve Peygamberimizin üçüncü kademede oturup ayaklarım ikinci kademeye dayadıkları rivayet edilir. O vakitten beri câmilerde hutbe için daha çok kademeli,taştan veya tahtadan minberler yapılmıştır: Hazreti Ebû Bekir, Peygamberimize hürmeten minberin ikinci, Hazret-i Ömer ise her ikisine de hürmetinden dolayı birinci basamağında nasihatlerini yapmışlar. Hazret-i Osman minberin kapısına ilk olarak bir perde astırmış, üçüncü Minberler zamanla câminin ebadına nisbetle yükselmiş, âbidevî bir şekil almıştır. Selçuklular zamânında minberler pek sanatkârane’ ağaç oymadır ki, Konya Alâeddin Câmii, Bursa Câmi-i Kebir (Ulu Câmi) minberleri zamanlarının en nefis örnekleridir. Ancak bu devirlerde minberlerin en üst kademesinden sonra etrafı bir korkulukla tamam olmakta idi. Zamanla külâhlar ilâve edilmiştir. Minberler câmilerimizin îtilâ (yükseliş) devrinde mermerden yapılmıştır ki, bu meyanda Edime Üç Şerefeli, Sultanahmed Câmii minberleri muhteşem eserlerdir. Minberler devirlere göre yine mermerden ve ağaçtan olmak üzere Barok ve vRokolc6 üslûblarında yapılmıştır,
Minbere çıkan imamlar (hatibler) Peygamber efendimize ve Halîfelere hürmeten yukarıdan üçüncü kademenin üstüne çıkmayarak daha aşağı otururlar. Medine Câmii içinde Resûlullah efendimizin kabr-i şerifiyle câmiin p zanîaıAi minberi trasm- daki, yirmi altı m uzünluğühdakiyere Ravda-i Mutahhera denir. Ravda “bahçe” demektir. O zamanki minber-i şerif, üç basamak ve bir metreyüksekti: 1256 yangınında tamâmen yandı, Çeşitli yıllarda başka minberler yapılmış, bugünkü on iki basamaklı mermer minberi, Sultan Üçüncü Murâd Han 1590’da İstanbul’dan göndermiştir,
MİNBER
16
Eki