MİNERAL; Alm. Mineral (n.), Fr. Minéral (m.), İng. Mineral, Belirli kimyevî bileşime sâhip, tabiî olarak meydana gelmiş homojen (tek görünümlü) katı madde. Mineral bakır, altın, gümüş, platin ve elmas gibi element hâlinde veya sodyum klorür, kalsiyum karbonat gibi bileşik hâlinde de bulunabilir. Mineraller yalnız yer kabuğunda değil, fezadaki diğer gezegenlerde de bulunur. İnsan tarafından laboratuvarlarda elde edilen bileşikler, tabiî olarak meydana gelen bileşikle aynı olsa dahi mineral sayılmaz. Meselâ kaya tuzu bir sodyuıiı klorür olup, mineraldir. Fakat insanın sodyum ve klordan laboratuvarda elde ettiği sun’î sodyum klorür mineral değildir. Tabiî olarak meydana gelen katilar, yâni mineraller, anorganik olarak meydana gelmişlerdir. Petrol, asfalt, kömür ve volkanik camlar, mineral olarak târif edilemezler. Bu maddeler karmaşık yapıya sâhip- tirler ve organik yapıdadırlar: Mineraller gazdan, erimiş kayalardan veya çözeltilerden meydana gelebilir. Her mineralin kristal yapısı, kendine has olup, sâbittir. Minerallerin kristal yapılarım inceleyen ilme mineroloji denir. Mineroloji, on sekizinci yüzyıl ile on dokuzuncu yüzyılın ilk başlarında gelişmiştir. 1830 senesinde 32 sınıf kristal tesbit edilmişti. Atom teorisinin gelişmesiyle kristallerin dışarıdan gözüken muntazam yapılarının esasen kristali meydana getiren atomlann kristal içindeki dizilişiyle ilgili olduğu anlaşılmıştır. Bunu Alman bilim adamı Max Von Laue, X ışınlan yar- dımıyle 1912’de ispat etmiştir. Her kristalin X ışınını kırma biçimi değişiktir. Mineraller basit veya karmaşık formüllerle ifâde edilirler. Tabiatta serbestçe bulunan altm minerali yalnız Au formülüyle ifâde edildiği hâlde, ku~ artz Si02 magnezit MgC03, barit BaS04, lawsonit CaAl2Si2b7 (0H)2.2H20 formülleriyle ifâde edilir. Minerallere verilen isimler dâima -it son ekiyle biter, kelimenin diğer kısmı kristalin rengi, şekli, yoğunluğuyla ilgili bilgiyi verir. Meselâ albit mineralinde albus Lâtince ’’beyaz” mânâsına gelir. Albit minerali beyaz renklidir. Barit Lâtince de “ağır” mânâsına gelen barys kelimesinden türetilmiştir. Minerallerin bileşimleri kimyâsal analizlerle, yapılan ise X ışını analizleriyle anlaşılır. Tecrübeli mineralojistler mineral kristallerine bakarak bunun hangi mineral olduğunu anlayabilirler. Bugüne kadar tesbit edilebilen mineral sayısı yaklaşık 2000 adettir. Mineralleri tanımak için kristal biçimi, kristallerin kınlış yönleri mühimdir. Meselâ mika bir yönde rahatça kınlıp levhalara aynlabildiği hâlde, diğer yönde kırılmaz. Halbuki kuartz belirli bir yönde kınlamaz. Mineralleri tanımanın bir yolu da her kristale âit rengi tanımaktır. Meselâ bakır bile- şimli mineraller yeşil ve mavi renklidir. Manganez silikat mineralleri pembe renklidir. Minerallerin ışığı yansıtma özelliği de tanınmasında mühimdir. Havanın ışığı kırma indisi (indeksi) l’dir. Meselâ buzun, 1,310; kuartzın 1,55; elmasın 2,419’dur. Kırılma indisi (indeksi) büyüdükçe parlaklık artar. Parlaklık kristalin gösterişini arttırır.
Minerallerin tanınmasında bir özellik de sertliktir. Mineralojide minerallerin sertlik dereceleri târif edilmiştir. Talk 1, kalsit 3, kuartz 7, elmas 10 sertlik derecelerine sâhiptir. 2 sertlikteki minerale tırnak izi çıkabildiği hâlde, 3 sertlikteki mineral ancak çakı ile çizilebilir. 5 sertlikteki mineralin çizilmesi zordur. Mineraller ya mâden işletmelerinde mâden elde etmekte veya mineralin bulunuş şekliyle endüstride kullanılır. Meselâ, kalkopritten (CuFeS2) bakır; hematitten (Fe20 3) demir; zirkondan (Zr Si 0 4) zirkonyum elde edilir. Kristal olarak elde edilen minerallerden elmas, endüstride kesme işlerinde; kalsit, kireçtaşı olarak çimento yapımında; balçık, seramik ye çinicilikte; apatit (kalsiyum fosfat) gübre ve sülfürik asit üretiminde kullanılır.
MİNERAL
16
Eki