MÜSÂFEHA; iki kişi arasında el sıkışma, el ile tokalaşma. îki kişinin sağ elin avuç içlerini birbirine yapıştırıp, iki baş parmağı yanlarını birbirine değdirmesine denir. Parmak uçları ile yapılan tokalaşmaya müsâfeha denmez. Peygamberimizin sünnetine uygun olan müsâfeha, sağ el ayasını ve baş parmak içlerini çıplak olarak (eldi- vensiz ve örtüsüz) birbirine yapıştırmaktır. Müsâfeha, lügatte el sıkışmak, tokalaşmak, muhabbetini, arkadaşlığını, yakınlığını izhâr etmek (açıklamak) mânâlarına gelir. İslâm dîninde, iki Müslümanın birbirleriyle karşılaşması hâlinde selâmlaşmaları sünnettir. Yâni Peygamber efendimizin yaptığı güzel bir iş olup sevâbı çoktur. Âdem aleyhisselâmdan İbrâhim aleyhisselâma kadar Müslümanların selâmlaşması, birbirlerine secde etmekle olurdu. Sonra bunun yerine boynuna sarılmakla oldu.
Muhammed aleyhisselâm zamânında, el ile müsâfeha etmek ve söz ile selâm vermek, yâni “Selâmün aleyküm” demek sünnet oldu. İki Müslüman karşılaştığı zaman, birbirine selâm verdikten sonra el ile müsâfeha eder. Müsâfeha ederken günahları dökülür. Birbirine karşı muhabbetleri, sevgileri çoğalır Yakınlık duyguları artar. Zîrâ baş parmakta bulunan damardan muhabbet (sevgi yayılır. Müsâfeha ederken birbirine sevgi geçer. Nitekim Eshâb-ı ki- râmdan Ebû Zerr-i Gıfârî radıyallahü anh şöyle bildiriyor: “Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem ile her karşılaştığımda, benimle müsâfeha ederdi.” Bir Hadîs-i şerîfte de; “Her kim bir mümin kardeşini ziyâret edip, müsâfeha ederek, üç kere elini sallarsa, ellerini ayırmadan her ikisinden Hak teâlâ râzı olur. Ağaçtan yaprakların dökülmesi gibi, o şahıslardan günahlar öylece dökülür.” buyruldu. Müsâfehayı terketmemek gerektiğini bildiren bir hadîs-i şerîfte de; “Her kim, müsâfehayı terk ederse o benden değildir.” buyruldu. Müsâfeha- yı yaptıktan sonra ölenlerinin, hocalarının ve diğer geçmişlerinin ve bütün îmân ehlinin affı için duâ etmek lâzımdır. Bu arada Resûlullah efendimize sa- levât (salât ü selâm) getirmek de Peygamberimizin emridir.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ebû Süfyan’ın evinden ikindi vakti çıkıp câmiye girdim. Boyu ve boynu uzun ve kaşları çatık bir kişi gelip, dört rekat namaz kıldı. Ben mihraba yakın giderken o şahsa baktım. Namazı bitirince, ellerini kaldırıp ağlayarak duâ etmeye başladı. Ben de ellerimi kaldırıp âmin dedim. Duâsmı bitirdikten sonra, elini bana uzattı ve elimi hafifçe tutup, bana selâm verdi. Ondan sonra, elimi üç kerre salladı, daha sonra câmiden çıkıp gitti. Ben o şahsın bu hareketine teaccüp (hayret) ettim.” Bundan sonra Resûl-i ekrem, hazret-i Ali’nin evine gitti ve olduğu gibi bu işi ona anlattı. Bu esnâda Cebrâil aleyhisselâm geldi ve dedi ki: “Yâ Muhammed, Hak teâlâ sana selâm eder ve buyurur ki: Câmide elini tutanın kim olduğunu bildin mi?” Resûlullah; “Hayır bilemedim.” dedi. Cebrâil dedi ki: “Gördüğün yiğit, Hızır idi. Seni ziyâret etmeye gelmişti.” Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Yâ Ali! Hızır aleyhisselâmın sünneti sana vasiyet olsun.” Yine buyurdu ki: “Her kim, bir din kardeşi ile karşılaştığı zaman el ayaları birbirine temas etmek üzere, müsâfeha ederse Hak teâlâ ona Hızır sevâbı verir. Ve her parmağına bir yıllık ibâdet sevâbı verilir. Müsâfeha edenler yerlerinden ayrılmadan Hak teâlâ her ikisini af ve mağfiretine nâil kılar (kavuşturur).” Kadınların da müsâfeha yapması sünnettir.