ELÇİ; Alm. Botschafter (m), Fr. Ambassadeur
(m), İng. Ambasşador. Bir devleti, devamlı veya
geçici olarak, gönderilen yerde temsil etmekle görevli
şahıs. Devlet başkanmm temsilcisi olup, gönderildiği
memlekette devletinin ve vatandaşlarının
hak ve menfaatlerini korur. Buradaki siyâsî, askerî,
kültürel ve teknik gelişmeleri tâkib eder. Dışişleri
bakanlığına bağlı olan elçiler, bakanlığın emirlerine
göre, antlaşma ve sözleşmeleri imzâlar.
Elçilerin târihi çok eskidir. Diplomasinin kurallara
bağlanmadığı eski çağlarda elçiler geçici
olarak gönderilirdi. Dâimî elçi göndermek 14.
asırda İtalya ve Venedik’te gelişmeye başladı. Bundan
iki asır sonra İngiltere, Almanya ve İspanya gibi
devletler de devamlı elçi göndermeyi benimsediler.
OsmanlIların ilk devirlerinde Memlûk, Bizans,
Germiyan, Karaman, Candar, Timuroğulları,
Karakoyunlu, Akkoyunlu ve şâir devletlerle
dostâne veya hasmâne olmak üzere iki taraf arasında
elçiler gidip gelmişti. Ancak 15. yüzyıl ortalarından
îtibâren Osmanlı Devletinin kudretinin
artması üzerine, yabancı ülkeler bu devlette kalıcı
elçiler ve maslahatgüzârlar bulundurmaya başladılar.
Osmanlı memleketine gelen sefirlerin bir
kısmı dâimî, bir kısmı ise geçiciydi. Ayrıca Avusturya
ve Rusya gibi bâzı devletler de merkezde kapı
kethüdâsı ismi altında maslahatgüzâr bulundurmuşlardır.
Buna mukâbil Osmanlı Devletinin
Avrupa’da hiç sefiri yoktu. Osmanlılar gerek İslâm
devletlerine ve gerek münâsebette bulunduğu Hıristiyan
devletlerine ara sıra sefir göndermişse de
bunlar bir pâdişâhın cülûsunu bildirmek, yeni kral
veya hükümdârın hükümdârlığım tebrik veya muhârebeyi
müteakip yapılan antlaşma münâsebetiyle,
âdet üzere hükümdârın nâmesiyle hediyeleri
götürmeye mahsus geçici bir gidişti.
Osmanlı Devletinin elçiler hakkında muâmelesinin
son derece medenî olduğunu yabancı kaynaklar da yazmaktadır. Ahitnâmelerine ve devletin
şeref ve haysiyetine riâyet gösteren elçilere
karşı dînî ve örfî icâplara uygun şekilde davranılmıştır.
Aksine davrananlara karşı ise, Osmanlılar
da iyi muâmele göstermemişlerdir. Türkler arasında
bugün de darb-ı mesel hâlinde söylenen “elçiye
zeval yok” sözü onların her ne sûretle olursa
olsun, emniyet içinde bulunduklarını göstermektedir.
/
Osmanlı Devleti nezdine gönderilen bir sefir
huduttan içeri girer girmez, kendisini İstanbul’a götürmek
üzere bir mihmândâr gönderilir ve Türklere
has misâfirperverlik kâidesi üzere bütün yol ve
yiyecek masrafı hükümet tarafından verilirdi. Ancak
OsmanlIların Üçüncü Selim Handan îtibâren
devamlı elçi göndermeleri sırasında yabancı ülkeler
tarafından uygulanmayan bu âdeti Sultan
Selim Han da kaldırdı. Osmanlı Devletinde dâiıpî
olmak kaydıyla ilk defa; 1792’de Londra’ya Yûsuf
Âgâh Efendi, 1798’de Pâris’e Seyyid Ali Efendi ve
1801 ‘de Berlin’e Aziz Efendi elçi tâyin olundular.
Viyana Antlaşmasının eklerinden biri olan 19
Mart 1815 Nizâmnâmesiyle elçilerin statüsü yeniden
belirlendi. Buna göre diplomasi memurları
büyükelçi, ortaelçi, maslahatgüzâr olarak üç sınıfa
ayrılıyordu. Büyükelçiler bulundukları devlet
başkanmm yanında, kendi devlet başkanlarım temsil
ederlerdi. Bu bakımdan doğrudan devlet başkanından
mülâkat isteyebildikleri gibi, diğer elçilerden
de üstün kabul edilirlerdi. Ortaelçiler ise;
devlet başkanlarının şahsını değil, işlerinde ülkelerini
temsil ederlerdi. Bu durumda bulundukları
yerin devlet başkanlarından doğrudan mülâkat is18 Nisan 1961’de Viyana’da diplomatik ilişkiler ile
yeniden yapılan sözleşme, diplomasi temsilcilikleri
bakımından bir yenilik getirmemiştir. Yalnız
tatbikâtta ortaelçilik kaldırılarak yerine büyükelçilik
göndermek usûlü devletler arasında kabûl
edilmiştir. Türkiye Cumhûriyeti hukûkunda elçilerin
görev yerleri Resmî Gazete’de yayımlanan
bir kararnâme ile belirlenir. 1984’te çıkarılan kânun
hükmünde kararnâmeyle misyon şefinden
sonra birinci meslek memuru olarak görev yapmak
üzere elçi-müsteşar makâmı kurulmuştur.
Elçilerin görevlerini tam yapabilmeleri için
hemen hemen bütün devletlerce bâzı imtiyâz ve dokunulmazlıklardan
istifâde etmeleri kabul edilmiştir.
Devletler Hukûku Enstitüsünün kararlarına
göre elçilere; şahıs ve elçilik binâsının dokunulmazlığı,
kazâ ve vergi dokunulmazlığı verilir.
Elçi; sorguya çekilmez, yargılanmaz, tutuklanmaz,
tanık olarak bile mahkemeye çağrılmaz. Elçiler
gezi ve haberleşme serbestliğinden faydalanırlar.
Görevi herhangi bir sebeple sona eren elçi,
dönüş seyâhati boyunca da dokunulmazlıklardan
istifâde eder. (Bkz. Diplomasi)
ELÇİ
20
Eki