wiki

AYDINLATMA

AYDINLATMA; Alm. Beleuchtung (f), Fr. Eclairage,
İng. Lighting. Işıklı hâle getirme. Aydınlatmayı
tabiî, sun’î, iç ve dış diye gruplara ayırmak
mümkündür.
Tabiî aydınlatma: Dünyâmızın, gündüzleri
güneş, geceleri ise ay ve yıldızlar tarafından aydınlatıldığı
herkes tarafmdan bilinmektedir. Güneş,
ay ve yıldızlar sâyesinde olan tabiî aydınlatma
Allahü teâlânın insanlara bahşettiği bir lütuftur. Yapılan
binâlarm aydınlatılmasında bundan âzami
derecede istifâde etmeye çalışılmaktadır.Tabiî aydınlatma mîmârlık târihinde temel
problem olmuştur. Aydınlatma hacminin büyümesinin
ve pencere sayısının artmasının yanında,
gölgeli bölgelerin meydana gelmesini önlemek
için bunların binâ duvarlarındaki yeri uygun tarzda
tesbit edilir. Binâların yüksekliği, yolların genişliğine
göre ve alt katların da yeterli bir tabiî aydınlatmaya
kavuşmasını temin edecek şekilde sınırlandırılır.
Duvarların tamâmı veya büyük bir
kısmı camdan yapılarak bu mesele çözülmüş gözükmektedir.
Böyle hallerde aydınlığı temin eden
ışınları geçirerek, kızıl ötesi ve mor ötesi ışınları
geçirmeyen özel camlar kullanmak daha idealdir.
Bilhassa sıcak memleketlerde dik gelen güneş
ışınlarına karşı korunmak için balkonların yapılmasında
bâzı değişikliklere başvurulmakta, korkuluk
duvarı pencerelerin üst seviyesine kadar
yükseltilmekte, böylelikle faydalı bir gölge mahalli
elde edilmektedir.
Sıın’î aydınlatma: Güneş ışınlarının yerini
tutacak bir ışık kaynağı bulma problemi, asrımızın
en mühim meselelerinden biridir. Tabiî aydınlatmanın
kifâyet etmediği binâlarda, geceleri cadde,
binâ ve umûmi yerlerin aydınlatılmasında,
elektrik enerjisinden lâmbalar vâsıtası ile istifâde
ederiz. Lâmbalardan hâsıl olan ışık aydınlatma
vazifesini görür. Lâmbaların, kullanıldıkları yerlere
göre çeşitli türleri vardır.
Günümüzde aydınlatmanın pekçok kısmı flamanlı,
floresans ve civalı lâmba ile gerçekleştirilmektedir.
Özel olarak hazırlanan karbon arklı
lâmbalar, filim çekimi için, aydınlatmadada ve
bâzı fotografik kalıp teşkilinde, xenon arklı lâmbalar
askerî arama ışık kaynağı olarak ve Zirkonium
arklı lâmbalar ise optikte ve küçük ışık kaynağının
arzu edildiği yerlerde kullanılır. Aydınlatmada
kullanılan bâzı terimler anlaşmazlığa sebeb
olabilir. Meselâ “lâmba” bunlardan biridir.
Aydınlatma endüstrisinde “flamanlı lâmba” ve
“floresan lâmba”dan söz edilirken halk arasında
“lâmba” ve “floresans” kullanılmaktadır.
Işık kontrolü: Aydınlatma iki gâye için kontrol
edilir.
1. Belirli bir noktadaki aydınlatmayı arttırmak
için.
2. İstenmeyen yansıtmaları azaltmak için.
Mum ve gaz lâmbaları duvara iliştirildiğinde,
ışığın bir kısmı kayba uğrar. Işık kaynaklarının
arkasına yansıtıcı ayna konarak kayıp önlenir ve
ışık, aydınlatması gereken yere yöneltilir. Kontrolün
ilk olarak kullanıldığı dikkat çekici örneği,
deniz fenerlerinde ayna ve merceklerin kullanılmasıdır.
Işığın pekçoğu çok küçük bir dar açı ile
yöneltilebildiğinden tek bir yağ alevinin ışığı, kilometrelerce
uzağa ulaştırılabilmekteydi. Benzer
bir misâl ise, film projektörlerindeki lâmba ve optik
sistemleridir. İstenmeyen parlama cismin, mat
cam veya plâstikle kaplanmasıyla, ışığı başka biryöne tekrar yöneltecek yansıtıcılar kullanarak veya
gözü kaynaktan koruyan düzenle önlenebilir. Bir
floresan lâmbada yansıtıcıları kullanarak aşağı
doğru aydınlatma kontrol edilebilir. Masa lâmbasının
abajuru ışığın göze gelmesini önlerken, ışığı
masaya ve tavana aksettirerek aydınlatmayı
sağlar.
Işık kaynağının şekli: Işık kaynakları üç ana
şekildedir. Nokta, doğrusal ve yüzeysel. Flamanlı
ve civalı lâmba pratik uygulamalardaki nokta
kaynaklara misaldir. Floresan lâmba ise doğrusal
bir ışık kaynağıdır. Bir panel lamba ise yüzeysel bir
ışık kaynağıdır. Parlaklığı çalışma alanlarının aydınlatılmasına
yetecek kadar değildir. Bu panellerin
arkasında normal ve floresan ampuller bulunur.
Lâmba ışığının rengi: İnsan gözü görülebilir
ışık denilen nisbeten dar bir dalga boyu şeridini
görebilir. Bu ise yaklaşık olarak 4000-7000
angstrom arasındadır. (Bir angstrom cm’nin yüz
milyonda biridir.) Bu görülür ışık bandı içerisinde
farklı dalga boylan, gözde ve beyinde farklı tepkiler
doğurur. Bu tepkiler bizim “renk” dediğimiz
şeylerdir. İnsan gözünün gündüz en iyi gördüğü
dalga boyu 5550 Angstrom olup renk olarak
yeşil-sarı arası renklere karşı gelir. Güneş ışığı
insan gözünün görebildiği bütün dalga boylarım ihtivâ
eder. Sıcak ve soğuk dalga boyları arasındaki
denge, havanın bulutluluk derecesine ve günün
muhtelif saatlerine bağlıdır. Renk hâfızası,
renk uyumluluğu, bakan kimseye alıştığı bir eşyâyı
farklı aydınlatma şartlarında da tanımaya yardım
eder. Diğer taraftan bir sanatkâr, renkleri bulutlu
ve güneşli günlerde farklı farklı görür.
İnsanoğlu alevli ışık kaynaklarının sarı olmasını
tabii kabul etmiştir. Hava ve gaz karışımını
kullanarak çalışan Welsbach hava gazı lâmbası,
mum ve yağ lâmbalarına göre daha beyaz ışık verirler.
Flamanlı lâmba ise buna nazaran daha beyaz
ışık verirse de, güneş ışığına nazaran daha sarıdır.
Diğer taraftan ilk floresan lâmbalar mavimsi yeşil
renkteydi. Floresan lâmbalann diğer değişikliği ise
ışığındaki renklerin fosfor kaplama kullanılarak
kontrol edilebilmesidir. Bu kaplama civa arkındaki
mor ötesi ışınları, görebilir ışın haline getirir. Bir
çok renk tercihi olmasına rağmen, soğuk beyaz
renk en fazla büro, fabrika ve okullarda gün ışığı
ile kolayca kanştığı için kullanılır. Sıcak beyaz floresan
lâmbalar, flaman lâfhbalara benzer ışığa sahip
olması yönünden, geliştirilmiştir. Evlerde ye ticârî
binâlarda eve benzer atmosfer hâsıl ettiği için
kullanılır. Normal bir fosfor kaplamadan çıkan
ışık, kırmızı ışına sâhip değildir. Ancak verimden
fedâkârlık ederek dengelemek mümkündür.
Lüks sıcak ve soğuk beyaz lâmbalar standart
tiplerine nazaran daha fazla kırmızı ışık yayarlarsa
da, toplam ışık çıkışı üçte bir daha azdır. Floresan
lâmba kullanan bir kimse, ya sıcak beyaz veya
lüks sıcak beyaz lâmba kullanmalıdır.
Aydınlatmada ışık şiddeti birimi “mum”, ışık
akışı birimi “lümen”, aydınlatma birimi ise
“lüks”tür.
Mum: Plâtinin ergime sıcaklığı olan
1760°C’de bulunan siyah bir cismin lcm2lik yüzeyinin
kendisine dik doğrultuda verdiği ışık şiddetinin
1/60’idir.
Lümen: Bir mum şiddetindeki bir kaynağın bir
metre uzaktaki bir metre karelik bir yüzeye dik olarak
gönderdiği ışık miktarıdır.
Lüks: Bir metre karelik bir yüzeye düşen ışık
akışı miktarı bir lümen ise, bu yüzeyde meydana
gelen aydınlanmadır.
Işık şiddeti I olan bir kaynağın yayacağı toplam
ışık akışı miktarı f. ise:
f = 4.p.I’dır. !
Bir yüzeydeki aydınlatma şiddetini E ile, yüzey
alanını A ile gösterirsek:
E = f/A.’dır.
Bir şehir yolundaki ışıklandırmanın ortalama
değeri 10-20 lüks arasında değişirken, güneşli bir
günde güneşin temin ettiği aydınlatmanın değeri
50.000-70.000 lüks arasında bulunmaktadır.
Aydınlatma, aydınlatmanın yapıldığı yer ve
gâyesi bakımından pekçok çeşide ayrılır. Bunlann
bâzıları şunlardır:
Fabrika ve işyerlerinin aydınlatılması
Uygun çalışma ortamının temini için havanın
berrak olmadığı zamanlarda fabrika ve işyerlerinde
gündüz de sun’î aydınlatma devam eder.
Sun’î aydınlatma tesisleri, ışığın mümkün olduğu
kadar düzgün bir dağılışını sağlamak gâyesiyle
yapılmış olup, özel durumların dışında mahal|î
aydınlatmada kullanılmaz. Gölgelerin yok edilmesine
ve lâmbaların gözü kamaştırmayacak şekilde
yerleştirilmesine ayrı bir önem verilir. Yüksekliği
sınırlı olan işyerlerinde tek veya bir kaç sıra
hâlinde dizilen projektörlere yerleştirilmiş
lâmbalar kullanılır. Yüksekliği 8 metreyi aşan
işyerlerinde ise yuvarlak floresan lâmbalar tercih
edilir. Böylece ekonomik bir aydınlatma sağlanmış
olur.
Büro ve okul aydınlatması: Büro ve okullarda
ışık, muhakkak tek biçim ve bunun yanınca
mümkün öldıığu kadar güneş ışığına benzer biçimde
yayılmış olmalıdır. Yazı ve çizim maşalarının
üzerinde aydınlatmayı temin eden tek lâmba
kullanılması mahzurludur. Bu, gözlerin çok çabuk
yorulmasına sebeb olur. Gözü en fazla yoran ışıklar,
tek noktadan gelen ışıklardır. Lambalarin parlaklığını
gidermek ve dağınık bir ışık akışı elde etmek
için özel sûrette hazırlanmış, ekranları pleksiglas
levhaları ile yapılan floresan tüplü plafonyeler
kullanılır. .Evlerin aydınlatılması: Mutfak, banyo ve
böyle yerlerde tavanda basit ve kullanışlı tüp şeklinde
floresan lâmbaları ile elde edilen büyük şiddette
bir ışıklandırma gerekebilir. Işıklandırmada
kayıp olmaması için veya daha az olması için tavanı
ve duvarları ışığı en az şekilde emen beyaz veya çok
açık renklere boyamalıdır. Odalardaki ışıklandırmada
dolaylı aydınlatma elverişlidir. Böylece tavan
ve duvarlardan yansıyarak yayılan ışıklandırma
göze en az zarar veren aydınlatma sistemidir.
Umumî yerlerin aydınlatılması: Postahane,
lokanta, otel salonları ve benzeri yerlerde, evlerdekine
benzeyen, fakat bu yerlerin mühim vasıflarını
ortaya koyan özel bir aydınlatma sistemi
gerekebilir. Neon lâmbalarıyla, çok renkli ışıklı tabelalar
gerçekleştirilir. Bunlarla, özel etkiler meydana
getirecek şekilde düzenlenebilen ışıklar elde
edilir. Mahallelerde daha geniş bir görüş alanı
sağlamak için düzlem ayna kullanılarak aydınlatma
yapılır. Yoğunluğu sınırlı olan direkt bir aydınlatmanın
yan gölgesi içinde ışık lekeleri hâlinde
hasıl olan ayaklı küçük masa lâmbaları, umûmi
yerlerin aydınlatılmasında kullanılan belli başlı
araçlar arasında sayılabilir.
Bina ve âbidelerin aydınlatılması: Bu aydınlatmanın
gâyesi, geceleyin de görünümü sağlamaktır.
Genellikle belirli ve uygun noktalardan
aydınlatılacak yapılara ışık demetleri yöneltilir.
Bu iş, ışık ve gölgeler meydana getiren projektörler
ve beyaz ışık veren lâmbalarla gerçekleştirilir.
Bâzı özel durumlarda binâların üstlerine de lâmbalar
yerleştirilmektedir.
Yolların aydınlatılması: Cadde, meydan ve
umuma âit açık sâhaların aydınlatılması, uygun
yerlere konulan demir veya beton direklere yerleştirilen
içerisinde floresan veya beyaz ışık lâmbalannın
bulunduğu reflektörler vâsıtasıyla yapılır.
Direkler üzerine yerleştirilen reflektörlerin
yerden yüksekliği 8 metre ve direkler arasındaki
mesâfe ise aydınlatılan sahanın önemine ve lâmbaların
kuvvetine göre 15-30 metre arasında değişmektedir.
Ayrıca yolların önemine göre kullanılan
lâmbalar da değişiklik arz eder. Büyük caddeler
yuvarlak floresan lâmbalarla, orta büyüklükteki
ikinci derece öneme sâhip caddeler tüp
şeklindeki floresan lâmbalarla, târihi özellikleri
olan cadde ve alanlar beyaz ışık veren lâmbalarla,
kavşak noktaları ve bilhassa sis olan mevkiler sarı
monokromatik ışıklı, sodyum buharlı lâmbalarla
aydınlatılır. Otoyollarındaki tünel girişlerinde,
sürücülerin gündüzleri gün ışığında, tüneldeki
ışıklandırmaya alışmalarım sağlamak için yoğun
bir aydınlatma yapılır.
Havaalanı aydınlatılması: Emniyet yönünden
dış aydınlatmanın önemli olduğu bir yer de havaalanlarıdır.
Pilot gece inişe geçtiğinde, iniş yerinde ışıkların yanıp söndüğünü görür. Bu ışıklar meşâlede
bulunan bir ateş topu gibi görülür. Bu ışık
için, yüksek güç kullanılır ve eşit aralıklarla yanıp
söner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir