wiki

AZİZİYE MÜDÂFAASI

AZİZİYE MÜDÂFAASI; Doksanüç Harbi diye
târihe geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Muharebesinde,
Erzurum’daki Azîziye Tabyasında Ruslara
karşı gerçekleştirilen müdâfaa. 24 Nisan 1877’de
Ruslar, Osmanlı Devletine savaş ilân etmişler, batıda
Tuna boyundan ve doğuda Kars cihetinden saldırıya
geçmişlerdi. Doğu cephesinde ordumuzun
başkumandanlığını Gâzi Ahmed Muhtâr Paşa yapıyordu.
Kâbiliyetli ve cesûr bir asker olan Ahmed
Muhtâr Paşa, Kars’ı alan Rus ordusu karşısında askerini
muhâfaza ederek programlı bir şekilde Erzurum’a
çekilmişti. Bu çekilme sırasında yaptığı
Halyaz, Zivin, Gedikler ve Yahnîler meydan savaşlarında
zafer kazanmış, hattâ Sultan İkinci Abdülhamîd
Han tarafından taltif görerek “Gâzi” ünvânmı
almıştı. Askerimiz kuvvet ve teçhizât yönüyle
üstün Rus ordusu karşısında, silâh ve yiyecek
bakımından iyi şartlarda olmaması sebebiyle
Erzurum’a kadar çekilmeye mecbur kalmıştı.
Erzurum’a yaklaşan Rus ordusu kumandanı,
Ahmed Muhtâr Paşaya elçi göndererek teslim olmasını
istedi. Paşa, komutanları ile yaptığı istişâreden
sonra “Kesinlikle hayır.” cevâbını verdi. Teslim
teklifi şehirde duyulmuş, halk galeyana gelmişti.
Çocuğundan ihtiyârına, kadınından hastasına kadar
halkın, kanlarının son damlasına kadar Moskof
kâfirlerine karşı savaşıp vatan ve nâmuslarım şehid
oluncaya kadar müdâfaa edeceklerine karar aldıklarını
Gâzi Ahmed Muhtâr Paşaya bildirmişlerdi.
Göz yaşlarını tutamayan kumandan, heyet başkanınm
alnından öptükten sonra, Sultan İkinci Abdülhamîd
Hanın gönderdiği telgrafı gösterdi. Pâdişâh,
telgrafında; “Şu anda bulunduğunuz yer, Asya’nın
en mühim noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir. Bu
sebeple Erzurum’u büyük bir,tehlike beklemektedir.
Allahü teâlâ muhâfaza eylesin, epeydir ordumuzda
görülen dağılma ve çöküntüler bu sefer de meydana
gelir, Erzurum’a bir zarar olur, istilâya düçâr
olursa, böyle elemli bir olayın devletimizin maddî ve
mânevî varlığında açacağı yarayı size anlatmaya
lüzum yoktur. Şu hâlde, asıl iş görecek ve devletin
üzerindeki nîmet hakkını gözetip, milletimizin sizden
beklediği şerefi isbât edecek gün bugündür. Nâmus
ve şerefimizi muhâfaza edemezsek bu, kıyâmete
kadar târihimizden silinmeyecek ve askerlik şerefimize
sürülmüş acıklı bir leke olacaktır…” diyordu.
Bu telgraf halka duyuruldu. Herkes balta, satır,
kılıç, süngü, tüfek, tabanca ne bulduysa tedbirini
alıp büyük bir heyecan içinde Rusların Erzuram’a yaklaşmasını bekliyordu. Bu arada halkın
içinde gizliden gizliye faaliyet gösteren OsmanlIyı
içten vurmaya çalışan Ermeni ve Yahûdiler,
menfî propaganda yaparak halkın savaş azmini
kırmaya çalıştılar. Teslim olunduğunda can ve mal
emniyetinin olacağını, aksi hâlde herkesin kılıçtan
geçirileceğini söyleyerek Rusların vaadlerini tekrar
ediyorlardı. Fakat, buna aldıran olmadı. Ne
pahasına olursa olsun savaşacaklardı!..
Gâzi Ahmed Muhtâr Paşa da, savunma tedbirlerini
almış, tabyalara güvendiği komutanları vazîfelendirmişti.
Anadolu içlerine doğru yürümelerine Erzurum’u
tek engel olarak gören Rusların başlıca gâyesi
şehri ele geçirmekti. Ayrıca yerli Ermeni ve
Yahûdîlerden de faydalanıyorlardı. Hâcibey adlı bir
hâinin kumandasında, 8 Kasımı 9 Kasıma bağlayan
gece, saat ikide harekete geçen düşman, Aziziye
Tabyasına baskın düzenledi.
Baskın için, Müdürge ve Tasmahur köylerinin
Ermenilerini ve Vank kilisesi papazlarını kullandılar.
Müslüman kılığına giren ve Osmanlıcayı çok iyi
bilen bu hâinlerin yardımıyla Vank Deresindeki
nöbetçileri şehid ettiler. Büyük bir sessizlik içinde
Aziziye Tabyasına girerek ikinci ve üçüncü kesimlerinde
uyuyan yüzlerce askerimizi şehid ettiler.
Tabyanın birinci kesimi biraz kenarda kalıyordu
ve komutanları kaymakam (Yarbay) Bahri Bey uyanıktı.
İkinci ve üçüncü kesimlerdeki gürültüyü işitmiş,
baskına uğradıklarını anlamıştı. Derhâl silâh başı
ederek şiddetli bir müdâfaaya başladı. Türk askerini
toplu katliâmdan kurtaran kaymakam Bahri
Bey, yaralanmasına rağmen bunu askerden gizleyerek
müdâfaaya devâm etti.
Gece yarısı top ve tüfek seslerini duyan Erzurumlular,
müezzinin; “Ey Erzurumlular! Ey ahâli!..
Moskof kâfirleri Aziziye’yi bastı. Allah’ını seven,
eli silâh tutan herkes, askerimizin yardımına
koşsun!… Vatanını seven yetişsin!..” nidâsı üzerine
gece karanlığında sokaklara döküldüler. Bunlar
arasında Nene Hâtûn da vardı.Askerini silâh başı eden Gâzi Ahmed Muhtâr
Paşa, Aziziye istihkâmından telgrafla haber almaya
çalışıyor, fakat; “Harb oluyor!..” cevâbından
başka birşey öğrenemiyordu. Paşa, üç tabur alarak
Topdağı’na çıktı. Oranın kumandanı Müşir Haşan
Tahsin Paşa ile birleşti. Ortalık iyice aydınlandıktan
sonra Aziziye istihkâmlarından birinde
şiddetli çarpışmaların olduğunu, diğer iki tabyada
ses sedâ çıkmadığını gördü. Ahmed Muhtâr Paşa,
Kaptan Mehmed Paşa kumandasındaki iki tabur askeri
Aziziye’ye gönderdi. Kaptan Mehmed Paşa,
askerleriyle Aziziye istihkâmının ortasındaki kışlaya
doğru yaklaşınca, Ruslar tarafından ele geçirilmiş
olan kışlanın mazgallarından şiddetli bir
tüfek ateşine tutuldu. Bunun üzerine Kaptan Mehmed
Paşa, kışlayı kuşattı. Üçüncü kısımda çarpışma
hâlâ devâm ediyordu. Artık Erzurum halkı
da yetişmişti. Hüçûm ederek istihkâmın içine girdiler.
Düşmanla muhârebe göğüs göğüse cereyan
ediyordu.
Bu arada, tabyanın birinci kısmmdan hâlâ çarpışmaya
devâm eden Bahri Beyden, Ahmed Muhtar
Paşaya; “Gece, baskın ânmda yaralandığını, askere
belli etmeden çarpışmaya devâm ettiğini,
acele yardıma gelinmesini” bildiren bir haber geldi.
Yardıma gönderilen Kaptan Mehmed Paşa ve
halk, Bahri Beyin bulunduğu kısma geçti. İki ateş
arasında kaldığını gören düşman bozguna uğrayarak
kaçmaya başladı. Halk ve asker tâkibe başladılarsia
da Rusların ateşi karşısında durakladılar.
Hâdiseyi dikkatle tâkib eden Topdağı’ndaki istihkâmlarımız
Ruslara karşı ateşe başladılar. Bu durum
karşısında başarı elde edemiyeceklerini anlayan
Ruslar geri çekildiler.
O gün Aziziye kurtarılmış, asker ve halktan
1000 civânnda şehid verilmiş, 2300 civânnda Rus
öldürülmüştü.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir