BANKER; Alm. Bankier, Fr. Banquer, İng. Banker.
Para, kredi, eshâm ve tahvilât işleri ile uğraşan
kişiler. Türkçe sözlüklerde; bankacı, büyük
sarraf ve mecâzî anlamda çok zengin kimse diye
genellikle üç ayrı şekilde târif edilmektedir.
Banka ve banker, aynı kökten gelme kelimelerdir.
Yaygın târihî bilgilere göre, ortaçağın Lombardiyalı
sarrafları, çarşı ve pazar yerlerinde tahta
sıralarda oturarak iş yaparlarmış. Getirilen paraları
tartar, ayar muâyenesinden geçirir ve değiştirirlermiş.
Oturdukları tahta sıralar, masalar
dolayısıyle, bunlara “banchierie” yâhut “banker”
denilirmiş. Başlangıçta yalnız para değiştirmekle
uğraşan bankerler zamanla başka yerlere gönderilmek
üzere para almaya, emânet kabûl etmeye ve
borç vermeye başlamışlar.
Bankerlerin İtalya’da faâliyetlerini geliştirdikleri
târihlere kadar, emânet bırakılan paralar
“depositum regulare” sayılırdı. Saklayıcısı, emâneti
olduğu gibi tutmak ve geri vermekle yükümlü
idi. Bankerlerin gelişmesiyle, “depositum irregulare”
denilen usûlün uygulanması yayılmıştır.
Emânet parayı alan, bunu işletmiş ve istenildiğinde
aynı mâdenleri veya sikkeleri değil, eşit değerde
bir meblağı geri vermiştir. Bankerliğin ortaçağ
sonlarına doğru geliştiği ilk memleket, İtalya’dır.
Floransa’da 1250-1350 arasında Bardi âilesi
Avrupa’nın en zengin ve nüfuzlu mâlî firmasına
sâhip olmuştur. Papalığın bankerliğini yapmıştır.
Banka işlemleri yanında ticâret ve armatörlükle
uğraşmıştır.
İtalya’da Bardi’ler, Peruzzi’ler, Acciaoli’ler ve
Fransa’da Jacques Coeur ve Crozat’lar, Almanya’da
Fugger’ler.. Bunlar adlarını târihe geçirmiş
büyük bankerlerdir. Kazanç getirecek her işte uğraşırlardı.
Siyâsî iktidara sokulurlar ve büyük kazanç
fırsatları elde etmeyi bilirlerdi. Darphâne
müdürlüğü, vergi mültezimliği, saray müteahhitliği,
armatörlük, deniz aşırı ticâret, çiftçilik, emlâk
işletmeciliği yaparlardı. Bir diplomat gibi devleti
temsilen müzâkere masasına otururlardı. Gemilerini
ve kervanlarını kendi silâhlı kuvvetleri ile
savunurlardı. Bir papa veya bir imparator seçileceği
vakit, kampanyaya altın yağdırarak müdâhale
ederlerdi. Çok defâ râkip gruplardan her ikisini
de besliyerek çıkarlarını garantiye alırlardı.
Efsânevî servetleri, büyük bankerleri halk gözünde
para kuvvetinin sembolü hâline getirmiştir.
“Târihi yazanlar, para kuvvetine hükmedenlerdir.”
sözünün yerleşmesine onlar sebeb olmuşlardır.
On dokuzuncu yüzyıla doğru, bankerler başka
iş kollarındaki faâliyetlerini daraltarak bankacılık
muâmelelerine ağırlık vermişlerdir. Modem
bankacılık firmaları geliştikten sonra banker sözcüğü
bunların sâhiplerini ve büyük sarrafları ifâde
etmek üzere kullanılmıştır.Günümüzde, yabancı ülkelerde banker sözcüğü
daha ziyâde bankacıyı belirtmektedir. Mesleği
bankacılık olanlar, bu terimin kapsamına girmişlerdir.
Ancak Rothschild gibi büyük banker
âileleri, Merchant Bankers ünvânını muhâfazaya
devâm etmektedirler. Mecâzî anlamda çok zengin
kişiler hakkında da, artık eskisi gibi banker denildiğine
gittikçe daha az râstlanmaktadır.
Türkçede ise, bankacı ve banker kavramları
arasında kesin bir sınır meydana gelmiştir. Bankacı,
bu iş kolunu meslek edinenlerin sıfatıdır. Banker
ise, bankacı durumunda olmaksızın, para, altın ve
diğer menkul değerler ticâretiyle uğraşandır.
Türkiye’de iki tip bankerlik vardır: Birincisi,
ödünç para bulma ve verme ve fâizle para kazanma
işlemi olan piyasa bankerliğidir. Önceleri hukûkî
bir düzenlemeye bağlı olmayan bankerler,
Türk Ticâret Kânunu ve Borçlar Kânununa göre işlem
yaparlardı. Daha sonra 1981 yılında çıkarılan
1499 Sayılı Sermâye Piyasası Kânunu ile 1983
târihli ödünç para verme işlemleri hakkındaki kânun
hükmünde kararnâmeye göre işlem yapmaktadırlar.
Bu kânunlarla, piyasa bankerleri sıkı bir
kontrol altına alınmış, halktan para toplamaları
yasaklanmış ve verebilecekleri kredi miktarı sermâyelerine
bağlanmıştır. Uygulayacakları faize
de taban getirilmiştir.
İkincisi de borsa bankerliği olup, menkul kıymetlerin
alım, satım ve pazarlaması ile meşgûl
olurlar. Banker şirketlerinin tasarruf sâhiplerine yatırım
danışmanlığı yapmak, portföy sâhip kılmak,
portföy yönetiminde yardımcı olmak, bu değerlerin
istenildiğinde kolayca ve üzerinde yazılı değerden
fazla kaybetmeksizin paraya çevrilmesini
sağlamak gibi hizmetleri vardır.
Türkiye’de bankerlik 70’li yıllarda büyük gelişme
göstermiştir. 1 Temmuz 1980’de hükümetin
fâiz hadlerini serbest bırakmasıyla bankerler ile
bankalar fâiz yarışma girdiler. O târihte kânûnî bir
düzenleme de bulunmadığı için, bu yarışta bankerler
taşıyamayacağı bir yükün altına girdiler. Hükümet
1981 Eylülünde kânûnî düzenlemeye gitti. Ancak
geç kalınmıştı. 1981 Aralık ayından îtibâren
bankerler bir bir iflâs etmeye başladılar. Nisan
1982’ye kadar 258 banker battı. 7 Temmuz 1982’de
bir karamâme çıkarılarak borçların tahsili maksadıyla
bankerlerin tasfiye işlemlerine başlandı.
BANKER
28
Eki