wiki

ÇIBAN

ÇIBAN; deride, değişik büyüklükte olabilen cerahatli
(iltihâbî) kabartılara genel anlamda verilen
isim. Sağlıklı bir insanın normal derisi, değişik birçok
bakteriye karşı tabiî olarak bağışıktır. Birçok
bakteri, derinin üst tabakasının altına inemediği gibi
kıl kökünün de üst kısmından derine inemez. Burada
çoğalır. Derinin direnci kırıldığı zaman veya
darbeler sonucunda bu bakteriler iltihap yaparlar.
Çıbanın birçok çeşitleri vardır.
Kan çıbanı: Kıldibinin ve çevresinin derin
iltihâbıdır. Tıp dilinde ismi “fronkül”dür. Ter
bezlerinin iltihaplanması da söz konusu olabilir.
Stafilokok ismi verilen mikroorganizmalar, bu çıbanların
meydana gelmesinde ilk sırayı alırlar. Bu
çıbanlar en çok giyim eşyâlarınm deriye sıkı temas
ettiği bölgelerde (bilek, koltuk altı, ense, kaba etler,
sırt) ortaya çıkarlar. Sağlam deride bir kaşıntı
ile başlar. Sonra kaşıntı ağrıya dönüşür ve biraz
da genişler. Bir müddet sonra kıl çevresi kızarır, şişer,
sertleşir ve dokunulduğunda sıcak hissedilirKıl ağzında da cerahat görülür. Zamanla kırmızılık
şişkinlik ve ağrı artar. Bâzan hastanın ateşi
yükselir ve çevredeki lenf bezleri şişer. Birkaç
gün sonra çıban kısmı akar. Böylece bir boşluk
meydana gelir. Daha sonra, teşekkül eden boşluk
doldurulur ve çıban iz bırakarak iyileşir. Bâzı hastalarda
çıbanlardan biri iyileşirken bir başkası çıkarak
bütün vücûda yayılır ki, buna “fronküloz”
ismi verilir.
Ense, tırnak kenarları ve dış kulak yolundaki
çıbanlar çok ağrı yaparlar. Dudak ve burun çevresindeki
çıbanlar da tehlike arz ederler. Çünkü,
buradaki kan ve lenf damarlarının kafa içi ile irtibatları
olduğundan, damar tıkanıklığı ve menenjit
yapma tehlikeleri her zaman vardır. Böyle hastaları
ehemmiyetle ele almak ve mutlak istirahate
sevketmek; her türlü yüz hareketlerini yasaklayıp,
en etkili tedâviye derhal başlamak gereklidir.
Çıbana yol açan mikropların kana karışmasıyla, vücûdun
diğer yerlerinde apseler, böbrek iltihâbı,
kemik iltihâbı ve kalbin iç yüzü örtüsünün iltihâbı
(endokardit) görülebilir. Yeni başlayan ve olgunlaşmamış
sert çıbanları sıkmak çok hatâlıdır.
Bu durumda çıbandaki mikroplar civardaki kılcal
damarlara girerek kan dolaşımıyla vücuda yayılırlar.
Kan sistemi içindeki bu mikroplar yukarıdaki
sonuçlara yol açar. Olgunlaşmamış çıbanlar
sıcak suya batırılmış temiz bezle pansuman yapılır.
Bu işleme rağmen, dağılma değil de iltihap
toplanması oluyorsa çıbanın üzerine siyah merhem
(Pomad ichtyole) konur ve sıcak ütüyle ütülenmiş
bezle kapatılır. Eğer kendi kendine açılıp akarsa yarayı
açmaya gerek yoktur. Açılmış yara binde birlik
rivanol çözeltisiyle veya oksijenli suyla iyice
pansuman yapılır ve yine kara merhem konur. Ağrıyı
kesmek için ağrı kesici haplar alınabilir. Penisilin
türünden iğneler yapılırsa çıbanın yan tesirleri
yok edilmiş olabilir. B vitamini bakımındançok zengin olan bira mayası ve B kompleksi vitaminleri
alınırsa fayda verir. 50 gram kükürtle 100
gram tereyağdan elde edilen merhem çıban için çok
faydalıdır.
Şirpençe: Birkaç tâne kan çıbanı bir arada
bulunur ve çevreye, derinlere doğru genişlerse buna
”Karbonkül” veya halk arasında “Şirpençe”
ismi verilir. Buradaki çıbanların hepsi tek imiş gibi
görülür. Tahta sertliğindedir. Özellikle dokunmakla
çok ağrılıdır. Hastanın genel durumu
bozulur, ateş, titreme, halsizlik başağrısı bulunur.
Birkaç gün sonra bütün mihrak yumuşar ve dışarı
iltihap boşalır. Çoğu hastalarda bütün çıban bölgesi
deriden ayrılarak geriye zamanla kapanacak
olan geniş bir yara sathı kalır. Ağır seyreden
durumlarda mikroplar kana karışır ve hasta ölebilir.
Osmanlı pâdişâhlarının en meşhurlarından
Yavuz Sultan Selim Han da bu hastalıktan vefât
etmiştir.
Sathî ve derideki çıbanlarda ilk yapılacak iş kabukları
kaldırmaktır. Cerâhatlenme veya sulanma
geçinceye kadar antiseptik sıvılarla pansuman
yapmak lâzımdır. Çıban olan bölgeye günde birkaç
defa sıcak sulu kompreslerin uygulanması faydalı
olur. Daha sonra antibiyotikli merhemler kullanılır.
Başlamakta olan çıbanlarda kara merhem
kullanmak çok defa çıbanın bir an önce yumuşamasını
sağlar. Çok gergin ve derin şirpençeleri
cerrâhî olarak açmak hastayı rahatlatır. Hastaya ayrıca
antibiyotik de verilmelidir. Sık sık tekrarlayan
çıban durumunda buna sebeb olabilecek durumlar
araştırılmalıdır. Şeker hastalığı, aşırı zayıflık, kaşıntı
yapan durumlar (parazit, müzmin iltihabî
odaklar, allerjiler vb.), derinin uzun süre suya mâruz
kalarak yumuşaması, vücudun bağışıklık sisteminin
bozuk olması çıbanların ortaya çıkmasını
kolaylaştırır.
Şark çıbanı: Yıl çıbanı, Halep çıbanı, deri
layşmanyozu gibi isimleri de vardır. Hastalığa
dünyâda belli iklim bölgelerinde, bu arad£ memleketimizde
de en sık Doğu ve Güney Anadolu
illerimizde rastlanmaktadır. Hastalığın sebebi “Leischmania
tropica” ismi verilen bir hücreli, kamçılı
mini bir parazittir. Hastalık doğrudan doğruya
veya tatarcıklarla bulaşır. 15 günden altı aya kadar
süren bir kuluçka devrinden sonra tatarcık sineği
tarafından ışınlan yerde küçük pembe bir leke husûle
gelir. İki üç gün sonra bu leke biraz daha kabanr
ve giderek belirginleşerek rengi pembe-esmer
bir hâl alır. Bu kabartı sertçedir. Bâzı kimselerde
hastalık bu şekilde bir yıl devâm edip sonra iz bırakarak
iyileşir. Bâzan da yara hâline gelir. Şark çıbanı
yarası üzerindeki kabuk kaldırılırsa kabuğun
altında bir takım çıkıntılar görülür ki, buna “Hulûsî
Behçet çivi belirtisi” ismi verilir. Bu ismin verilmesinin
sebebi ilk târif edenin meşhur Türk hehekimi
“Hulûsî Behçet” olmasıdır. Yara hâline gelmiş
bir şark çıbanı da genellikle bir yılda iz bırakarak
iyileşir. Bâzan hastanın direncinin kırık olması
hâlinde hastalık yıllarca sürebilir, yerinde
çirkin bir iz kalır.
Hastalık başlangıcından 3-4 ay sonra başlayan
ve ömür boyu devâm eden bir bağışıklık bırakmaktadır.
Çıban, alın, burun, çene, yanaklar, boyun,
el, önkol ve bacaklar gibi açık bulunan yerlerde
yerleşmektedir.
Teşhis için yaranın üzerinden alınan sıvıda
parazitin aranması veya kültürünün yapılması gerekir.
Bâzan yaradan parça alıp incelemek de gerekebilir.
Tedâvisi için yara çevresine emetin,
atebrin şırıngaları tatbik edilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir