DİLBİLGİSİ; Alm. Grammatik (f), Fr. Grammaire
(m), İng. Grammar. Dilleri bütün cepheleriyle
konu edinip inceleyen ilmin adı. Arapçada sarf ve
nahv ilmi, batı dillerinde ise gramer olarak adlandırılır.
Bir dili seslerden cümlelere kadar, ihtivâ
ettiği bütün dil birliklerini, geniş bir şekilde mânâ
ve vazîfe olarak inceleyen ilme dilbilgisi denir.
Dilbilgisi incelediği dil unsurlarına göre kendi
içinde bölümlere ayrılır. Dilin seslerini inceleyen
kısmına ses bilgisi (fonetik), yapı yönünden
kelime ve şekilleri konu edinen kısmına şekil bilgisi
(morfoloji veya sarf), kelime ve şekillerin çıkış
yerlerini, yâni menşelerini araştıran kısmına
menşe veya türeme bilgisi (etimoloji), kelime
ve şekillerin aralarındaki münâsebetler ile cümleleri
inceleyen dalma ise cümle bilgisi (sentaks
veya nahv) denmektedir. Dil ancak bu saydığımız
unsurlarla tamamlandığı gibi, dilbilgisi de bu unsurlardan
teşekkül etmektedir. Bu bölümlerin hemen
hepsi dilbilgisi içinde ayrı ayrı incelenmelerine
rağmen, birbirlerinden kat’î çizgilerle ayrılmazlar
ve dâimâ birbirlerine karışırlar. Bu itibârla
dilbilgisi “bir dili bütün cepheleriyle bir bütün
olarak ele alıp inceleyen ilmin adıdır.”
İnsanoğlu târihî akış içinde, zamanla biriken
bilgiler sâyesinde hemen her şeyi inceleme ve
araştırma mevzuu yapmış, dillerin sırrını çözmeye
çalışmış ve böylece yeni bir ilim dalı ortaya çıkarmıştır.
Dillerin incelenmesi, Eski Yunan ve
Hintlilerden başlayarak dillerin bağlı olduğu kâideler
tesbit edilmeye çalışılmış ve bu kâidelerin ortaya
çıkardığı bilgiye de “gramer bilgisi” denmiştir.
Buna paralel olarak her dilin kelime hazînesi
toplanmış netîcede sözlükler ortaya çıkmıştır.
Gramer sâyesinde dillerin doğru okunup yazılması
gerçekleşmiş, düşünce ve duygular bu şekilde
zapt u rapt altına alınmıştır.Dilbilgisi çok eski ilimlerdendir. Grekçeden,
Lâtinceye, oradan diğer dillere yayılmıştır. En eski
gramercilerin Hintliler olduğu bilinir. M.Ö. 1.
asırda batıda dilbilgisinin kurucusu Aristotales
kabûl edilir. Aristo, grameri, mantığın aynası hâline
getirmiştir. Dionysois M.Ö. 1. asırda Dilbilgisi
Sanatı adıyla ilk dilbilgisi kitabını yazmıştır.
M.S. 4. asırda Romalı Donatus’un yazdığı dilbilgisi
kitabı, batıda yıllarca okutulmuştur. Bunların
dışında İskenderiye dil mektebinin gramer ve lügat
konularında mühim yer tuttuğu görülür. İslâmî
devirde görülen dilbilgisi çalışmaları daha çok bu
mektebi taklit etmiştir. Emevîler devrinden îtibâren
İslâm âleminde pekçok gramer ve lügat yazılmıştır
(Bkz. İslâmî Edebiyat). Türkiye’de 1858
yılında rüşdiyelerin açılması ile okutulmaya başlanır.
On sekizinci asra kadar filozofların elinde kalan
dil, onlar tarafından şekilci mantığın sözdeki
şekli olarak mütâlaa edildiği gibi, düşüncenin de
değişmez kânunlarına bağlılığı şeklinde değerlendirilmiştir.
Böylece dil bilgisi yalnız gramerin
değil, aklın da temsilcisi olmuştur. Fakat 19. yüzyıldan
sonra dilin apayrı bir müessese olduğu,
kendi kânunlarına bağlı, canlılığa sâhip bulunduğu
fikri ortaya çıkmıştır. Yine bu asırda diller arasındaki
akrabâlıklar teşbit edilirken, dillerin ayrı
âileler meydana getirdiği keşfedilmiştir. Böylece
dilleri inceleyen, karşılaştırmalı gramer ortaya
çıkmıştır. Ayrıca gramerin; bir dilin târihini ve
zaman içindeki değişme ve gelişmesini inceleyen
târihî gramerin yanında, bir dilin veya lehçenin belirli
bir zamandaki durumunu konu edinen “tasvirî
gramer” gibi çeşitleri vardır. Bunun yanında
bütün dilleri karşılaştırarak, sınıflara ayıran, onların
iç ve dış kânunlarını araştıran bilgi koluna da
“umûmî lengüistik” denmektedir. Ayrıca dillerle
uğraşan ve bir dil üzerinde araştırmalar yapan dil
bilginine de “lengüist” adı verilmektedir.
Türkçe ilk dilbilgisi kitabı, bugün elde bulunmayan
Kaşgarlı Mahmud’un 11. asırda yazdığı
Cevâhirü’n-Nahv adlı eseridir. Ebû Hayyân’ın
Arap diliyle, Arapça dil bilgisi metoduna göre düzenlenmiş
eseri Kitâbu’l-İdrâk li Lisâni’l Etrâk
(yazılışı 1312 baskı 1931) ilk Türk dilbilgisidir. Osmanlı
Türkçesinde yazılmış ilk dil bilgisi kitabı ise;
Bergamalı Kadri’nin Müyessiret-ül-UIûm (1530)
adlı eseridir.
On dokuzuncu asra kadar bütün dilbilgisi kitaplarında
Arap dilbilgisi metodu izlenmiştir. Türk
dilinin yapısı, kâideleri bu usûle göre tesbit edilmiştir.
Kimisinde Arap, kimisinde Fransız dilbilgisi
metoduna uyularak yazılan, Osmanlıcanın yapısını
anlatan eserler şunlardır: Ahmed Cevdet ve
Fuâd paşaların Medhal-i Kavâid (1851), Kavâidi
Osmâniye (1865), Kavâid-i Türkiye (1875),
Abdullah Râmiz Paşanın Lisân-ı Osmânî’nin Kavâidini
Hâvî Emsile-i Türkî (1866), Ali Nazmi’nin
Lisân-ı Osmânî (1880), Selim Sâbit’in
Nahv-ı Osmânî (1881), Abdurrahmân Fevzi’nin
Mikyâsül-Lisan Kırtâsü’l-Beyân (1881), Manastırlı
Rıfat’ın Külliyât-ı Kavâid-i Osmâniye
(1885), Şemseddîn Sâmi’nin Nev-Usûl Sarf-ı Türkî
(1892), Necib Âsım’ın Osmanlı Sarfı (1894).
Fransız lisânının metodunu uygulayan yazarlar
ve eserleri: Şeyh Vasfi, Mufassal Yeni Sarf-ı
Osmânî (1901), Mufassal Nahv-ı Osmânî (1901);
Hüseyin Câhid Türkçe Sarf u Nahv (1908); Ahmed
Cevad, Lisân-ı Osmânî (1912); Anton Tıngır;
Türk Dilinin Sarf-ı Tabiisi.
Meşrûtiyet döneminde Tedkikât-ı Lisâniye
Encümeni tarafından Maârif Nezâretince Sarf ve
Nahv-ı Türkî (1930) yayınlanmıştır.
Cumhûriyet döneminde kurulan Dil Encümeni
(1928) alfabe ve dilbilgisi hakkında da iki rapor
hazırlamış; 1928’de Lâtin harfleri TBMM’de kabul
edilmiş, bir süre sonra da 1932’de Türk Dili Tedkik
Cemiyeti kurulmuştur. Daha sonra ortaöğretimde
kullanılacak dilbilgisi kitabını Tahsin Banguoğlu
hazırlamıştır (1940). Bu târihten sonra dilbilgisi
çalışmaları iki kolda gelişir. İlk ve ortaöğretimde
kullanılmak üzere yazılan dilbilgisi kitapları
ile Türkçenin ana grameri vasfında ilim
dilbilgileri ve monogrofiler (T.N. Gencan, K.Demiray,
A.C. Emre ve Prof. Dr. M.Ergin gibi…)
Ayrıca Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, târihî Türkiye
Türkçesi ile ilgili olarak Eski Türkiye Türkçesi
ile Osmanlı Türkçesi Grameri III, adlı eserlerini
bu devirde vermiştir.
Avrupa’da Türk dili ve grameri üzerindeki çalışmaların
târihi çok eskidir. Alman H.Megiser’in
(1612) eseri, yazarı bilinmeyen İbrâhim Müteferrika
baskısı eser (1732) gibi Birinci Dünyâ Savaşından
sonra Türklere karşı duyulan ilgiyle Avrupa
üniversitelerinde doğu dilleri ve Türk dili bölümleri
açıldı ve pekçok Türkçe dilbilgisi kitapları
yazıldı. J.W. Redhouse (1884), J.Deny (1912),
J.Nemeth (1916), Ettore Rossi (1939), S.Topalina
(1940), A.N.Koronov (1941), A.Tİetze, S.G.Lisse
(1943), Harbert Jansky (1943), Robert Godel
(1945), N. Nitek (1945), Normon A. Mcquown
(1946), Heinz Appenzeller (1948), P.H.Rühl
(1949), L.Rosony (1960), G.L.Lewis (1967).
Türk dillerinin mukâyeseli grameri yazılmamış
olmakla berâber bu sâhada yerli ve yabancı birçok
ilim adamı çalışmıştır. W.Radloff (1882-1883),
A.Cevad Emre (Türk Lehçeleri Mukayeseli Grameri
1949), N.K. Dimitriev (1956-1959, 1961,
1962) gibi.
DİLBİLGİSİ
06
Kas