İSKELET SİSTEMİ VE HASTALIKLARI
DİRSEK KEMİĞİ (ULNA): Ön kolda döner kemiğin iç yanında bulunan kemik “Dirsek kemiği”dir. Üst ve alt olmak üzere iki ucu ve bu iki uç arasında uzanan bir gövdesi vardır. Üst ucuyla kol kemiğine ve döner kemiğe eklemleşir- ken, alt ucuyla da döner kemikle eklemleşir. Kemiğin üst ucunda açıklığı öne bakan ve “Troklea çentiği” adını alan bir çentik bulunur. Troklea çentiği eklem yüzeyi ile kaplıdır. İskelette bu çentik, kol kemiğinin alt ucundaki troklea çentiğiyle eklemleşir.Troklea çentiğinin üst ucu “Olekranon” denilen bir kemik çıkıntısıyla kuvvetlendirilmiştir. Ön kol ile kol arasındaki açı 180 derece olduğunda olekranon çıkıntısı, kol kemiğinin alt ucunun arka yüzündeki olekranon çukuruna girer. Ön kol, kol üzerine katlandığında ise koronoid çıkıntı, kol kemiğinin alt ucunun ön yüzündeki koronoid çukura girer. Koronoid çıkıntının dış yanında, yani döner kemik başına bakan yanında “Döner kemik çentiği” denilen bir çentik bulunur. Bu çentiğin yüzeyi eklem yüzeyi ile kaplı olup, hemen dış yanındaki döner kemik başı, “Sirkumferensia artikularis” denilen eklem yüzeyi ile eklemleşir. Dirsek kemiğinin alt ucunda dış yanda bir kemik şişliği görülür. “Dirsek kemiği başı” denilen bu çıkıntı, döner kemiğin alt ucundaki “Dirsek kemiği çentiği” ile eklem yapar. Dirsek kemiği başı bileğin iç yanında, arica yüzde deri üstünden hissedilebilir. Dirsek kemiği başının iç-arka yanında “Stiloid çıkıntı” denilen bir kemik çıkıntı daha vardır. Alt ucun alt yüzüyle, bilek kemiklerinden biri olan “Trikuet- rum” kemiği arasında bir disk bulunur.
EL BİLEĞİ KEMİKLERİ (OSSA KARPİ): El bileği sekiz kemikten kurulmuştur. Bunların dört tanesi ön kola yakın, diğer dört tanesi de parmaklara yakın olarak dizilmişlerdir. Ön kola yakın olanlar dıştan içe doğru şu adlarla anılırlar: Skafoideum kemiği, lunatum kemiği, trikuetrum kemiği ve pisiform kemik. Parmaklara yakın olanlar da dıştan içe doğru şöyle dizilirler: Trapezium kemiği, trapezoideum
kemiği, kapitatum kemiği ve hamatum kemiği. Bilek kemikleri birbirleriyle, döner kemikle ve el tırnağı kemikleriyle eklemleşirler.
EL TARAĞI KEMİKLERİ (OSSA METAKAR- Pİ): El tarağı kemiklerinin sayısı beştir. Avuç içinin öne baktığı durumda dıştan içe doğru, 1,2,3,4,5 olarak numaralanmışlardır. Bir uçlarıyla bilek kemiklerinin parmaklara yakın olanlarına, diğer uçlarıyla da parmak kemiklerine eklemleşmişlerdir.
EL PARMAĞI KEMİKLERİ (OSSA DİJİTORUM MANUS): Bir numaralı parmakta yani baş parmakta iki, diğer parmaklarda ise üçer parmak kemiği bulunur. Bir parmağın en ucuna yerleşmiş olan parmak kemiğine “Distal falanks”, avuç içine en yakın olanına ise “Proksimal falanks”, bunların arasında kalmış olana da “Medial falanks” denir. Proksimal falankslar el tarağı kemikleriyle ve medial falankslarla eklemleşirler. Medial falankslar ayrıca önlerinde bulunan distal falankslarla da eklemleşmişlerdir. işaret parmağımızı kendi üzerinde kıvırdığımızda, üç parmak kemiğini de görebiliriz.
ALT TARAF KEMİKLERİ: Alt taraf kemiklerinin sayısı 62’dir. Bu kemikler iki gruba ayrılır, a) Leğen kavşağı kemikleri: Burada karşılıklı duran iki leğen kemiği vardır, b) Alt tarafın serbest kemikleri: Buradaki kemikler uyluk kemiği, kaval kemiği, kamış kemiği, diz kapağı kemiği, ayak bileği kemikleri, ayak tarağı kemikleri ve ayak parmağı kemikleridir.
KALÇA KEMİĞİ (KOKSA KEMİĞİ): Kalça kemiği “Ilium”, “îskium” ve “Pubis* adını alan üç ayrı kemikten oluşmuştur. 15 yaşına kadar, sözünü ettiğimiz bu kemikler kıkırdak dokusuyla birbirlerine tutunmuşlardır. Bu yaştan sonra kıkırdak dokusu kemikleşir ve kalça kemiği ilium, iskium ve pubis parçalarından kurulmuş olan tek bir kemik halini alır. Ilium parçası kalça kemiğinin üst bölümünü oluşturan yassı bir kemiktir, iskium ise kavis biçimindedir, kalça kemiğinin alt-arka bölümünü oluşturur. Pubis bölümü de kavis biçiminde olup, kalça kemiğinin alt-ön bölümünü kurar. Kalça kemiğini kabaca incelediğimizde gözümüze üç oluşum çarpar. Bunlar üstte geniş ve yassı bir kemik parçası, bunun altında kemiğin dış yüzünde bir eklem oluşumu ve bunun altında ortası delik bir kemik bölümü vardır. Üstteki geniş kemik parçasının tümü “Ilium” kemiğine aittir. Bunun iç-yan yüzü (iskelette öne ve iç yana, bakar) oldukça düzgün bir çukur içerir. Bu çukura “îliak çukur” denir. Iliak çukurun hemen gerisinde ve ortaya yakın bir bölgede kulak kepçesine benzeyen bir eklem yüzeyi bulunur. Bu eklem yüzeyine “Fasies orikularis” denir. Fasies orikularis kuyruk sokumu kemiğinin yan yüzündeki eklem yüzeyi ile eklemleşir. Fasies orikularisin biraz üstünde “Tuberositas iliaka” denilen bir tümsek bulunur.
Bu tümseğe, iliumu kuyruksokumu kemiğine bağlayan bağlar tutunmuştur. İlium kemiğinin dış yan yüzüne bakıldığında ön kenarda iki, arka kenarda ise bir tane kemik çıkıntısı görülür. Bu çıkıntılar iç yan yüzden bakıldığında da görülür. On kenardaki üst çıkıntıya “Spina iliaka anterior superior”, alt çıkıntıya da “Spina iliaka anterior inferior” denir. Arka kenardaki tek çıkıntıya ise “Spina iliaka posterior superior” denir. îlium kemiğinin üst kenarının ön bölümüne “Krista iliaka” denir. Kemiğin dış yüzünde görülen eklem oluşumuna “Asetabulum” denir. Asetabulum geniş ve derin bir çukur görünümündedir. İskelette buraya “Uyluk” kemiğinin başı eklemleşir. Asetabulum- daki asıl eklem yüzeyi yarım ay biçiminde olup “Fasies lunata” adını alır. Fasies lunatanm çevrelemiş olduğu ortadaki çukurcuğa“Asetabulum çukuru” denir. Normalde çukurun içinde yağdan yapılmış bir yastıkçık bulunur. Asetabu- lumu, kalça kemiğini oluşturan üç kemik kurmuştur. Bu eklem oluşumunun içine, çatal tarafı öne bakacak biçimde yatık bir “Y” harfi çizecek olursak, bunun çatal bölümü içinde kalan kemik parçası “Pubis kemiği” tarafından, “Y” harfinin yatay kolunun üstündeki kemik alanı “îlium kemiği” tarafından, alttaki kemik alanı ise “İskium kemiği” tarafından oluşturulmuştur. Ortası delik olan kemik bölümü iki kemikten kurulmuştur. “Obturator delik” denilen bu deliğin ön bölümü pubis kemiği, arka bölümü de iskium kemiği tarafından kurulmuştur. Pubis kemiğinin ön ucunda “Pubis tümseği” denilen bir tümsek bulunur.Bu tümsek karşı taraftaki eş tümsekle birleşerek “Simfizis pubis” denilen sabit bir eklem oluşturur. İskium kemiğinin arka-alt bölümünde “İskium. tümseği” denilen bir tümsek bulunur. Sandalyeye oturulduğunda kaba etler altında hissedilen kemik parçası bu tümseğe uyar. 16.54.PELVİS (LEĞEN): Pelvisi, tabanı yukarıda, tepesi aşağıda bulunan bir huniye benzetebiliriz. Huni biçimindeki bu oluşumun duvarlarının
büyük bölümü kemikler, küçük bir bölümü de kas ve bağlar tarafından yapılmıştır. Arkada orta çizgi üzerinde bulunan “Kuyruksokumu kemiği” ile “Kuyruk kemiği” ve iki yanda bulunan birer “Leğen kemiği” arasındaki eklemleşmeler, pelvi- sin kemik iskeletini oluştururlar. Huni biçimindeki pelvisin üstte bulunan geniş bölümüne “Büyük pelvis” ve bunun altında bulunan küçük bölüme de “Küçük pelvis” denir. Arkada “Promontorium” ile, önde “Simfizis pubis” arasında varsayılan düzlem, küçükle büyük pelvisi birbirinden ayıran sınırdır. Bu varsayılan düzlem hizasında pelvis boşluğu daralır. Bu darlığa “Pelvis üst darlığı” denir. “Pelvis alt darlığı”, arkada “Kuyruk kemiği”, yanlarda “İskium tümsekleri” ve önde de “Simfizis pubis”in alt kenarı arasına yerleşmiştir. Pelvis alt darlığı, canlıda “Pelvis döşemesi” denilen kas ve bağlardan kurulmuş yumuşak bir dokuyla döşenmiştir. Pelvis döşemesinde “Üret- ra”, “Rektum” ve kadınlarda bir de “Vagina”nm geçmesi için açılmış olan .delikler vardır. Doğum olayı sırasında çocuğun normal yoldan doğabilmesi için üst pelvis darlığının, küçük pelvis ve alt pelvis darlığının normal büyüklükte olması gerekir. Bunun dışında çocuğun baş büyüklüğünün de annesinin pelvis büyüklüğüne oranla doğuma engel olmayacak ölçüde olması gerekir. Örneğin annenin normal ölçülerdeki pelvis çaplarına karşılık, çocuğun başı ya da gövdesi bazı nedenlere bağlı olarak normalden büyük olursa, doğum normal vaginal yolla gerçekleşmeyebilir. Bu gibi durumlarda “Sezari- en” (Sezaryen) yoluna başvurulabilir. Annenin hamileliği boyunca fazla miktarda salgılanan progesteron hormonu, pelvisi kuran kemikler arasındaki eklemlerin bağlarını bir miktar gevşeterek doğum sırasında pelvis çaplarının biraz daha büyümesini sağlar. Doğum olayında çocuğun kafa kemikleri az da olsa birbiri üzerinde kaydığından, kafanın ölçüleri biraz küçülerek doğumun gerek anne gerek çocuk için oldukça az zedeleyici olmasını sağlar.