Avrupa’da ortak bir uzay politikasının ve uzay araştırmalarıkesiminde, adatepe(*) denen, alçak tekil granit kütlelerine sık rastlanır. Güney Avustralya’nın kuzeybatı kesiminde, Mus- grave, Everard, Birksgate, Mann ve Tomp- kinson sıradağlarındaki birçok tekil yükselti de aslında birer adatepedir. Bu yükselmiş kütlelerin arasında yer alan düzlükler değişken bir topografya gösterir. Örneğin Barkly Platosu, aslında yüksek ve son derece düz bir ovadır. Nullarbor Ovası, kabaca Eucla Havzasını kaplar. Batı Avustralya’nın güneybatı kesimindeki geniş bir alan ise, Salinaland denen ve tuz ile kaplanmış eski ırmak yataklarınca kesilen, geniş ve yüksek bir düzlüktür. Gibson Çölünün büyük bölümü, lateritle örtülü bir ovadır. Avustralya’nın orta ve kuzey kesimindeki geniş ovalar devingen kum tepeleri, Güney ve Batı Avustralya’daki geniş alanlar ise durağan kum tepeleriyle kaplıdır. Canning Havzasının (Çöl Artezyen Havzası), Büyük Victoria Çölünün, Amadeus çöküntüsünün ve Arunta-Sturt kompleksinin büyük bölümünü, oluşum halindeki kum tepeleri kaplar. Doğudaki Büyük Artezyen Havzasına doğru ilerleyen kum tepeleri, burada ünlü Simpson Çölünü oluşturur. En kurak alanlara bile zaman zaman yağmur düşer ve arada bir akarsular oluşur. Koruyucu bitki örtüsünün azlığı ve Kayaç katmanlarının geçirimsiz oluşu nedeniyle, su akışı oldukça hızlıdır. Akarsular çeşitli yarıntılar oluşturarak yüksek kesimlerden ovalara doğru büyük tortu kitleleri taşır. Rüzgârın etkisiyle çöl tepelerine dönüşen kumların kaynağı bu birikintilerdir. Batı Avustralya kalkanının en güneybatısı, bir bitki örtüsü ve mevsimlik akarsular oluşmasına yetecek ölçüde yeterli ve düzenli yağış alır. Burada akarsuların yüzey şekilleri üzerindeki etkisi daha belirgindir. Vadiler yerel koşullara göre değişik biçimler alan su bölüm çizgileriyle birbirinden ayrılır. Batı Avustralya kalkanındaki yüzey şekillerinin çoğu geçmişteki değişik iklim koşullarının bir sonucudur. Darling Sıradağları, Salinaland, Isa Platoları, Mueller Platosu, Darvvin bölgesi ve Eyre Yarımadasının güney kesimlerinde bulunan laterit kalıntıları, buraların Tersiyer Dönemde aşınmaya uğrayarak alçaldığını ve yine o dönemlerde nemli tropik iklimin egemen olduğunu göstermektedir. Salinaland’de olduğu gibi, Amadeus çöküntüsünde, Nullarbor Ovasında ve Büyük Victoria Çölünde de, eski akarsu yatakları görülür. Barkly Platosunun güneyinin bir zamanlar büyük bir bataklıkla kaplı olduğu bilinmektedir. Önceleri 1.760 km2’lik bir alanı kapladığı anlaşılan
Woods Gölü de, günümüzde kurumuştur. Bulunan fosillerden, Avustralya’da, geçmişte günümüze göre daha nemli bir iklimin egemen olduğu anlaşılmaktadır. Güneyde
.-wjtAteââ
Kurumuş bir akarsu yatağı, Doğu Finniss Irmağı, Avustralya ABC Ajansı
bitki örtüsü oluşumu sonucu durağanlaşan kum tepelerinin varlığı, burada iklimin sonradan nemli bir özellik kazandığını göstermektedir. Flinders ve Lofty sıradağları, Batı Avustralya kalkanının güneydoğu uzantısına bitişiktir. Adelaide jeosenkHnalmin bulunduğu yeri kaplayan bu dağlar, Alt Paleozoyik Zamanda başlayan ve sonra da devam eden kıvrılma ve kırılmalar sonucu oluşmuştur. Flinders Sıradağları, kumtaşı sırt ve vadi oluşumları ile belirlenen son derece aşınmış bir kıvamlar dizisidir. Willoçhra Ovası, dağlar arasına sıkışmış uzun bir havzayı kaplar; yükselmiş bir ana kütledeki yaklaşık 6.100 m’lik bir tortul tabakanın aşınması sonucu oluşmuştur. Özellikle kuzeyinde, yüzeye çıkmış kayalar, son derece engebeli bir yapı ortaya koyar. Daha güneydeki Lofty Sıradağları, eskiden yükselmiş yapısal bir bloktur; çok parçalı ve karmaşık bir yapısı vardır. Doğuda ve batıda, Alt Paleozoyik Zamanda başlayan hareketler sonucu ortaya çıkmış olan boylam doğrultulu basamaklar ile çevrilidir. Pek çok yerde laterit ovaların kalıntıları ile kaplıdır. Bu sert kayaç örtüsü, öteki kesimlerde genellikle erozyon sonucu ortadan kalkmıştır. Lofty Tepesi’nin ve sıradağların öteki önemli sırt ve tepeleri büyük ölçüde kumtaşından oluşmuştur. Küçük granit çıkıntılar dağınık kayaların yer aldığı bir yüzeyin oluşmasına yol açmıştır; yüzeye çıkmış gnays kayaçlar “mezartaşlan” ya da “keşiş taşları” diye bilinen kütük biçimli bloklar meydana getirmiştir. Lofty Tepesi ve Flinders Sıradağları arasında, karmaşık olmayan geniş bir kıvrımlar
fct-jM •*«. tv ~ ~— __ .. .
:……..V Avustralya’nın iç kesimlerinde bir çöl alanı ABC Ajansı
bölgesi bulunur. Buradaki kuzey-güney doğrultulu kumtaşı sırtlar arasında Tersiyer Dönemde göllerle kaplı olduğu bilinen geniş ve açık vadiler vardır. Kuzeydoğuya doğru geniş bir eğri çizerek uzanan ve az engebeli yükseltilerle belirlenen Olary Ya- yı’nın genel yayvanlığını kristalli kayaç kubbeleri bozar. Büyük Artezyen Havzası denen geniş platform alanı, Carpentaria, Eyre ve Murray adlı üç ana havzadan oluşur. Carpentaria ve Eyre havzalan arasındaki Euroka-Kynuna Platosu üzerinde Brown Tepesi ve Fort Bowen Tepesi gibi alçak engebeler vardır. Eyre ve Murray havzaları Wilcannia eşiği ile birbirinden ayrılır. Murray Havzası ile Otway Havzası ve Antarktika Okyanusu arasında Padthaway sırtlan yer alır. Güneydeki iki havza bütünüyle karasal bir özellik gösterir; buna karşılık Carpentaria Havzası kısmen deniz suları altında kalmıştır. Carpentaria Havzasında yer alan ve aynı adı taşıyan ovalar, Isa Platoları ile Einas- leigh yükseltileri arasında dar ve alçak bir koridor oluşturur. Leichhardt, Flinders ve Gilbert ırmaklarınca akaçlanan bu ovalar, güneyde, kireççe zengin topraklarla kaplı geniş dalgalı düzlükler biçimini alır. Kuzeyde ise, Pleyistosen yaşlı bataklıklardan ya da şimdiki taşkın ovalardan oluşan geniş ve yayvan çökelti ovalan yer alır. Bu ovaların üst kesiminde, örneğin Normanton çevresinde, Tersiyer Dönem lateritleri ile kaplı pek çok plato ve masadağı kalıntısı vardır. Laterit kalıntıları ile kaplı benzer dalgalı ovalara Eyre Havzasında, özellikle Kynuna yakınındaki Diamantina kaynaklarında da rastlanır. Ancak güneye, daha kıraç iç kesimlere gidildikçe, ovalar daha yayvanlaşır ve üzeri taşlarla kaplı kaya çölü (hammada) ya da yanova denen düzlüklere geçilir. Queens- land’in güneybatı, Güney Avustralya’nın kuzeydoğu ve Yeni Güney Galler’in kuzeybatı kesiminde silisli bir kabukla kaplanmış platolar ve engebeler vardır. Bu kesimler yer yer kıvnlmış ve kıvnlmayı izleyen aşınma sonucu, silisli kabuk parçalamp dağılmıştır. Bu süreç, Avustralya’nın orta kesiminde yaygın biçimde görülen kaya çöllerinin ve özellikle de Eyre Gölü çöküntüsünün taş molozlan için de geçerlidir. Avustralya’nın orta ve kuzey kesiminde 800.000 km2’lik bir alanı kaplayan ve deniz düzeyinin 14 m altında olan Eyre Gölü havzası, kıtanın en alçak yeridir. Kıtanın en kurak bölümlerinin suyunu toplayan birçok büyük ırmak bu göle dökülür. Eyre Gölünün yatağı bir yüzyıl içinde iki kez sel sulan ile dolar. Hem bu sel sulannın, hem de Georgina, Diamantina, Thomson ve Bar- coo gibi ırmakların taşıdığı büyük miktarda tortu ve tuz, iç akaçlama havzasına birikir. Bu süreç Simpson Çölündeki kumullan beslemenin yanı sıra, birçok kurumuş göl yatağını da tuzlaya dönüştürmüştür. Bu yoldan çökmüş bloklardan oluşan büyük tuzlaların çoğunun çevresinde geniş alüvyon ovaları yer alır. Avustralya’da kum fırtınalan sık görülür. Tortul kayaçlann yüzeyindeki ince kum, rüzgârla çok uzaklara, hatta zaman zaman Yeni Zelanda’ya kadar taşınır. Murray Havzasının büyük bölümü, durağan kum tepeleri ile kaplıdır. Havzanın doğu kesiminde, özellikle Doğu Dağlannın (Avustralya Cordillera- sı) eteklerinde, birçok eski ırmak yatağı vardır; batı kesiminde ise çöl iklimi ile birlikte taş ovalanna rastlanır. Başka bir yöreden doğan Murray Irmağı, bu ovalardaki kalker ve kireçtaşı oluşumlanmn arasından giderek incelerek akar. Murray’in başlıca
Avustralya 28
kollan havzanın doğusundaki geniş alüvyon ovalarından doğar. Irmak, Echuca yakınlarında, Cadell Fay bloğu olarak bilinen yükselmiş kütle nedeniyle yolunu değiştirir. Doğu Dağları (Avustralya Cordillerası) yüksek sırtlar, ovalar, platolar ve havzalardan oluşmuş bir dizidir. Kuzeydeki York Yarımadasından güneydeki Tasmanya ve batıdaki Victoria’ya doğru da birer çıkıntı yapar. Doğu Dağları, yaşlı bir dağ dizisinde yakın zamanlarda meydana gelen kmlmala
çok yüksektir. Sıcaklığın genellikle 38° C’nin üstüne çıktığı iç kesimlerde ise gece-gündüz sıcaklıkları çok farklıdır. Genel olarak, Tasmanya dışında tüm Avustralya’da yazlar çok sıcak geçer. En yüksek sıcaklıklar ve en uzun sıcak dalgalan, Batı Avustralya’nın kuzeydoğusunda kaydedilmiştir. Örneğin Marble Bar’da sıcaklık 162 gün boyunca 38° C’nin altına hiç inmemiştir. Kar yağışının sık görüldüğü Tasmanya yükseltileri ve Avustralya’nın güneydoğu kesimi dışında, kışlar genellikle yumuşak geçer. Güney ve iç kesimlerde kış geceleri sık sık don olayı görülür.
Gün batımında Ayers Kayası, Kuzey Toprakları ABC Ajansı
nn aşınmış kalıntılandır; Tasman jeosenkli- nal kuşağının bulunduğu yeri kaplar. Lav alanlan, taşlık yükseltiler, toprakla dolmuş çöküntüler, lav mağaralan bu yörenin karakteristik özellikleridir. Queensland’in güneyinde, Yeni Güney Galler’in Monaro kesiminde ve Victoria’nın batısında sönmüş volkan konileri ve kraterlere rastlanır. Yeni Güney Galler’in Kosciusko bölgesi ile Orta Tasmanya Platosunun, 2 milyon yıl kadar önce, buzlarla kaplı olduğu bilinmektedir. Bu bölgeler günümüzde de kış ayla- nnda yoğun bir kar örtüsü altında kalır; bu mevsimde Kosciusko’daki kar kalınlığı İs- viçre’dekinden bile daha fazladır. Büyük Set Resifleri, birçok bakımdan Doğu Dağları ile bağlantılıdır. Queensland açıklanndaki bu dev mercan atol ve resif sistemi, varlığını bir ölçüde, Pleyistosen Dönemde meydana gelen deniz düzeyi değişikliklerine borçlu olmakla birlikte, daha çok kıyı açığındaki bölgenin kırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Uzun bir sürede gerçekleşen bu kmlmalar, kalın mercan tabakaları oluşturmuş, bu temelin üzerinde de Mercan Denizinin resif ve atolleri birikmiştir. İKLİM. Kurak Avustralya kıtasının üçte ikisinden fazlası, yılda ancak 500 mm kadar yağış alır; geri kalan kesimde ise yıllık yağış 250 mm’yi bile bulmaz. Yıllık yağış ortalamasının 1.000 mm’yi geçtiği yerler, kıtanın ancak yüzde 10’unu oluşturur. Yoğun kar yağışı alan kimi yerler olmasına karşın, genelde kıta çok sıcaktır; sık sık görülen sıcak dalgalan, yüksek buharlaşmayla birlikte, yağışların etkisini iyice azaltır. Avustralya iküminin temel özelliklerini, kıtanın konumu, biçimi ve boyutları belirler. Tropik ve astropik bölgede yer alan anakara, denizin içerilere sokulamadığı büyük bir kütledir. Doğu kıyısındaki tek geniş dağlık kütle bile fazla yüksek sayılmaz. Yaz aylarında güneşi tam tepeden alan Avustralya’nın kuzey bölgesinde, sıcaklık
Avustralya, coğrafi konumu nedeniyle, kuzeyden güneydoğu alizelerine, güneyden de batı rüzgârlarına açıktır. Kuzey musonla- n Avustralya’nın kuzey kıyılanna ve iç kesimlerine yaz yağmurlan getirirken, Queensland’in ve Yeni Güney Galler’in Büyük Okyanus kıyıları da, alizeler nedeniyle yoğun yağış alır. Tropik siklonların da etkilediği bu alanlar, kıtanın en yağışlı alanlarıdır; Queensland’in kuzeyindeki Cairns, kıyı şeridinin en çok yağış alan bölgesidir. Avustralya’nın güneyinde kışlar, batı rüzgâr kuşağının etkisiyle, yağışlı geçer. Yüksek kesimler ovalara göre daha çok yağış alır. Lofty sıradağlannın güney kesimlerinde yıllık yağış ortalaması 1.000 mm iken, Adelaide’de 500 mm’ye, Murray Ovalann- da ise 250 mm’ye düşer. Avustralya’nın iç kesimindeki büyük kütlede, yıllık yağış ortalaması 500 mm’den azdır; birçok yerde ise 250 mm’yi bile bulmaz. Örneğin Eyre Gölü çevresinde yıllık yağış 125 mm’de kalır. Yağışlann azlığının yanında düzensizliği de bir başka sorundur. Uzun süren kuraklıkları, sellere ve su baskınlanna yol açan ani yağışlar izler. Yağışlann düzensizliği, bütün Avustralya için geçerli bir olgudur. AKAÇLAMA. Sürekli akan ırmaklar Avustralya’nın doğusunda ve Tasmanya’da toplanmıştır. Bu kuralın dışına çıkan tek örnek, Doğu Dağlannın karları ile beslenen Murray Irmağıdır. Öteki tüm akarsular mevsimlik, hatta kurak iç kesimlerde daha da kısa sürelidir. Avustralya’da birçok alan yüzey akaçlamasından yoksundur. Haritalara göl olarak geçen ve iç kesimde yer alan bazı alanlar, artık birer tuz gölüdür. TOPRAK DOKUSU. Avustralya’nın toprak dokusu iklim özellikleri ile yakından ilgilidir. Kıtanın büyük bölümü organik madde içermeyen ve derinliği olmayan mineral topraklar ile kaplıdır. Bu topraklann çoğu ufalanmış kayalardan ibarettir. Çöllerde ve
kıraç kırmızı topraklann çoğunda alçıtaşı bulunur. Yan kıraç alanlann topraklan da alkali özelliği gösterir. Tuz açısından zengin kahverengi topraklar ile gri-kahverengi topraklar da organik madde açısından pek zengin değildir. Gerek kıraç, gerek yan- kıraç alanlarda, killi topraklann nemlenip kuruması, dolayısıyla şişip daralması sonucu oluşmuş gilgai denen peteğimsi tepecik ve çöküntülere rastlanır. Yıllık yağışın 380 mm ile 635 mm arasında olduğu yerlerde, kara, kahverengi ve kırmızı-kahverengi topraklar tipiktir. Podzoller nemli yörelerin karakteristik toprağıdır. Alp tipi alanlarda ise humuslu topraklara rastlanır. Toprak dokusunu, iklim özellikleri yanında, topografya, yeraltı sulanmn varlığı ve toprağın üzerinde oluştuğu zemin de belirler. Avustralya’nın doğusunda yaygın olarak görülen bazalt kaya çıkıntılannda kras- nozem, kalker yapılı alanlarda ise terra rossa ve rendzina kırmızı toprak türleri oluşmuştur. Çok eski jeolojik dönemlerden kalan laterit örtüsüne, Tasmanya dahil kıtanın her yerinde rastlanır. Silis kabuk ise, yalnızca kıraç bölge ile Batı Avustralya, Güney Avustralya ve Queensland’in yan nemli kesimlerine özgüdür. BİTKİ ÖRTÜSÜ. Avustralya’nın bitki örtüsü iki yüzyıl kadar önce, daha gelişmesinin ilk evresinde bulunuyordu. Bugünkü ağaçlık bölgeler ve ormanlardaki en yaşlı ağaçlar kıtanın Avrupalılarca istila edilmesinden kısa süre önce gelişmeye başlamıştı. Kıtanın tarihöncesi dönemleri öylesine yakın bir geçmişte yaşanmıştır ki, pek çok okaliptüs ağacında Yerlilerin kano ya da kalkan yapmak için ağaçlan keserken açtıkları izler ya da Avrupalılann kıtaya ilk yerleştikleri yıllarda ağaç gövdelerine kazılmış işaretler ve yazılar bulunur. Avustralya’nın kısa tarihi boyunca bitki örtüsü önemli değişiklikler geçirdi. Tanm alanlarının genişlemesi sonucu, var olan doğal doku yerini yeni tanm ürünlerine, geniş otlak ve plantasyon alanlanna bıraktı; kereste elde etmek için en sık ormanlardan, bozkırlardaki ağaçlıklara kadar her yerde ağaçlar kesildi. Ayrıca, yeni yabani otlar, tavşan gibi zararlı otçullar ve çalılıklarda sık sık çıkan yangınlar da bitki örtüsündeki yıkımı daha ileri boyutlara götürdü. Koruma bölgeleri kurulmasına ve yabanıl alanlann varlığına karşın yerli bitki örtüsü yeterince korunamamaktadır. Avustralya’daki tohumlu bitkiler 15-20 bin türü içerir. Bu floranın uzun bir dönem içinde, değişik bölgelerden gelen bitkilerden oluştuğu sanılmaktadır. Var olan bitki örtüsünü belirleyen en önemli etkenlerden biri, eskiden güney yanküredeki kıtalan birleştiren kara bağlantısıdır. Avustralya’
da, Güney Afrika, Madagaskar, Yeni Zelanda ve Güney Amerika’da da bulunan yalancı kayın (Nothofagus) gibi bitki cinslerinin olması bu varsayımı desteklemektedir. Kıtanın kuzey komşulanyla paylaştığı bitki türleri de vardır: İğneyapraklı cinsi Callitris, herdemyeşil ağaç ve çalılan banndıran Banksia cinsi ve okaliptüs (Eucalypîus) Endonezya, Malezya ve Selebes’te de bulunur. Avustralya’da doğal olarak yetişen bitki türlerinin (endemik türler) başlıca özelliği, kalın, dayanıklı ve sert yaprak oluşumu ve kıtaya yayılmış çok çeşitli yaşam ortamlan- na uyum sağlama yeteneğidir. 600’ü aşkın okaliptüs türüne yağmur ormanlanndan, kar örtüsüne ve çöl sınırlanna kadar her yerde rastlanır. Akasya türleri de benzer biçimde değişik alanlara yayılmıştır. Banksia cinsi, Proteaceae familyasından herdemyeşil çalılar ve küçük ağaçlar, Zambakgiller
(Liliceae) familyasından çiçekli bitkiler, ayakotu benzeri bitkileri barındıran Hae- modoraceae familyası ve Xanthorrhoeaceae familyasından bitkiler Avustralya’nın ende- mik bitkileri arasındadır. Kıtada bulunan bitki türlerinden bağımsız olarak ele alınması gereken orman, otlak ya da otlu bataklık gibi, çevreyle yapısal ilişki içindeki bitki örtüsünü öteki kıtalara uygulanan ölçütlere göre sınıflandırma çabalan sonuç vermemiştir. Bitki örtüsünün bölgelere göre dağılımında, iklim koşullarından çok toprak dokusu ve jeolojik tarih belirleyici olmaktadır. Aynı biçimde, kuzey yarıküreye özgü iğneyapraklı ve yaprakdöken ağaçlar gibi tanımlamalar, Avustralya’nın oldukça geniş herdemyeşil florasını tanımlamaya yeterli olmamaktadır. Avustralya’nın bitki örtüsü üç iklim kuşağı içinde ele alınabilir: Tropik ve ılıman kuşaklar ile çöl kuşağı. Kıtanın kuzey kıyısı üzerinden bir yay çizerek doğu-batı doğrultusunda uzanan tropik kuşak, yer yer çok yağışlı, genelde kuru bir muson ikliminin etkisi altındadır. Ilıman kuşak güney kıyıları üzerinden Tasmanya’yı da içine alan bir yay biçiminde doğu kıyılarına vanr. Burada ılıman ve astropik özellikler içeren bir iklim egemendir; yağışlar ise genellikle kışın ya da mevsime bağlı olmaksızın görülür. Batı kıyısına kadar Avustralya’nın tüm orta kesimini kaplayan iklim kuşağının başlıca özelliği ise kuraklıktır. Bu coğrafi dağılım içindeki başlıca yapısal öğeler yağmur ormanı, sert yapraklı (skle- rofil) orman, ağaçlık, çalılık, savan ve otlaktır. Tropik kuşakta yaprakdöken ormanlar ve sert yapraklı (sklerofil) bodur ağaçlarla kaplı savanların yanı sıra, doğal otlaklar, kıyılarda kümelenmiş mangrovlar ve tropik yağmur ormanları yer alır. Endo- nezya-Malezya bölgesinin etkisi tüm kıyıda görülür. Özellikle York Yarımadasının kuzeydoğusunda yöreye özgü pek çok bitki vardır. Sınıflandırma açısından cangıl kapsamına giren yağmur ormanlarında gövdesi
köküyle desteklenen büyük ağaçlar ve ağaçların gövdesinde büyüyen tırmanıcı bitkilerle epifitler yer alır. Bu ormanlarda çeşitli katmanlardan oluşan kaim bir bitki örtüsü görülür. Ilıman kuşakta yağışlı ya da kuru, sert yapraklı ormanlar, ılıman iklime özgü çeşitli ağaçlıklar, savan ağaçlıkları, bodur okaliptüs çalılıkları (mallee), fundalıklar, yer yer Alp tipi bir bitki örtüsü, ılıman yağmur ormanları ve sert yapraklı fundalar (Erica) görülür. Özellikle, Batı Avustralya eyaletinin güneybatı ucu, kıtaya özgü bitkiler açısından çok zengindir. Tasmanya’mn başlıca bitki örtüsünü oluşturan yalancı kayın ormanları Yeni Zelanda ve Güney Amerika’yla bağlantılıdır. Bu kuşaktaki ağaçlar çoğunlukla okaliptüs (Eucalyptus) ve akasyadır (Acacia). Ancak tarımsal etkinliklerle bitki örtüsü önemli bir yıkıma uğramıştır. Çöl kuşağının bitki örtüsü kıraç çöllerin dışında kalan yerlerde yan kurak çalı savanla- n, çalı bozkırlan, yan kurak doğal otlaklar ve sert yapraklı bitkileri banndıran engebeli otlaklardan oluşur. Kurak koşullara uyum sağlamış pek çok çalı türü de bulunur. Acacia, Eremophila ve Casuarina gibi cinsler Eucalyptus cinsinin yerini almaya başlamıştır. Yöredeki bitkisel doku fazlasıyla yozlaşmış durumdadır. HAYVAN VARLIĞI. Avustralya kıtasının faunası insan etkinliklerinden önemli ölçüde etkilenmiştir. 30 bin yıl kadar önce kıtaya yerleşen Yerlilerin yerel fauna üzerindeki zararlı etkileri, yalmzca 200 yıl önce kıtaya yerleşen Avrupalılann yaptığı yıkımın yanında oldukça önemsizdir. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen Yerliler ekolojik dengeyi korudular. Yalnızca kıtaya getirdikleri dingo adlı plasentalı etçil buradaki keseli memelilere (Marsupialia) zarar verdi. Oysa kıtaya kedi, fare, tilki, tavşan, sığır ve koyun gibi hayvanlan ve gelişkin teknolojilerini getiren AvrupalIlar, özellikle kıyı kesimlerindeki yerel hayvan varlığını bir daha geri dönülemeyecek biçimde değişime uğrattı.
29 Avustralya
Avustralya faunası en yakın kara olan Endonezya’daki hayvanlardan bile büyük ölçüde farklıdır. Bu durum kıtanın son 50 milyon yıl boyunca (Senozoyik Zaman) Endonezya Takımadalarıyla hiç bağlantısının olmamasıyla açıklanabilir. Daha önce Yeni Gine ve Tasmanya ile kara bağlantısının oluşu nedeniyle, kıtanın faunası bu bölgelerle ortak özellikler gösterir.
Yerlilerin Kenyala olarak adlandırdığı kaya kangurusu ABC Ajansı
Kıtada 108 tür plasentalı memeli, 2 tür tekdelikli memeli (Monotremata takımından, yumurtlama yoluyla üreyen ilkel memeliler), 119 tür keseli memeli (sonradan 125 olarak belirlenmiştir), 520 tür kuş, yaklaşık 380 tür sürüngen, 122 tür kurbağa, 180 tür tatlısu balığı yaşar. Aynca 750 yumuşakça ve 54 bini aşkın böcek türü saptanmıştır. İnsanlar tarafından getirilenlerin dışındaki plasentalı memeliler arasında fok, yarasa ve çeşitli kemirgenler de bulunur. Amerika’da tek tük kalmış, Avrupa’da soyu tükenmiş olan keseliler Avustralya’ya özgü hayvanlar sayılırlar. Kıtada görülen çeşitli keseli türlerine canlı ya da fosil olarak başka kıtalarda rastlanmamıştır. Bu keselilerin 25 milyon yıllık bir geçmişleri olduğu, dolayısıyla da 15 milyon yıla yakın bir süre adada yalnız başlarına yaşadıklan bilinmektedir. Böylece plasentalı yırtıcılar rakipleri ya da düşmanları olmadan geçirdikleri bu uzun süre içinde, farklı özellikler kazanarak özelleşme olanağı bulmuşlardır. Başka kıtalarda atların ve antiloplann yaşadığı ortamlarda yaşayan kangurular, etçiller, ağaçlarda yaşayan kuskuslar (Phalan- ger) ya da uçan kuskuslar (Petaurus), ayıyı andıran ve okaliptüs yapraklanyla beslenen koalalar (Phascolarctos), toprağı oyan vombatlar (Vombatus), keselikediler (Dasyu- rus), keselisıçanlar (Sminthopsis ve Antechi- nus), numbatlar (Myrmecobius), köpek boyundaki Tasmanya kurtları (Thylacinus), keseliköstebekler (Notoryctes) keselilerin çevre koşullanna uyum sağlamak için geçirdikleri değişimlerin örnekleridir. Avustralya yasalarıyla korunmaya alınmış iki tekdelikliden ornitorenk (O mit- horhynchus anatinus) türüne doğudaki ırmak ve göllerde sık rastlanır. Kısa burunlu ekidne {Tachyglossus aculeatus), Tasmanya ve Avustralya’nın hemen her yerinde yaşar. Akrabası uzun burunlu ekidne (Zaglossus bruijni) ise yalnızca Yeni Gine’de bulunmaktadır. Keseli türlerinin yok olmaya yüz tutması geniş çaplı mera tanmı ve kanguru avının sonucudur. Kanguru etinin ve kürkünün taşıdığı ekonomik değer bu kıyımın engellenmesini güçleştirmektedir. Öte yandan koalalar kamuoyunun baskısıyla 1920’lerde korunmaya alınmıştır. Ulusal parklara ve koruma alanlanna karşın, özellikle ıssız iç kesimlerde denetim sorun olmaktadır.
Bölgeler
| Tropik
Ilıman
Türler Tropik yağmur ormanları 1 Yaprakdöken ve I I
j dökmeyen karışık ormanlar I______I Ç°^er (kurak)
Mangrov ormanları | | Savanlar veya otlaklar j | çal^fVklar’ptüs
Ilıman bölge çalı örtüsü | | Bozkırlar (yarı-kurak) | j Güneydoğu
Yazlan kurumayan akarsular
okaliptüs ormanları Tuz gölleri
Avustralya’da Bitki örtüsü Kuşakları
Avusturalya 30
Avustralya’daki kuşlar da benzer tehlikelerle karşı karşıyadır. Kıtaya özgü kuşlar arasında uçmayan emu (Dromaeus), kuluçkaya yatmak için tümsek biçimli bir yuva yapan ve buradaki sıcaklığı ustalıkla denetleyen çalılık tavuğu (Leipoa), kakatu türleri (Cacatuinae), adını kuyruğunun biçiminden alan lir kuşu (Menura), Malurus, balyiyen (Meliphagidae), Avustralya saksağam (Cracti- cidae) ve çardakkuşu (Ptilonorhynchidae) sayılabilir. Avustralya’nın tek tatlısu timsahı olan Crocodilus johnstoni tropik kuzey bölgede yaşar; burada ayrıca çeşitli tatlısu kaplumbağaları, kertenkeleler ve taypan (Oxyura- nus scutellatus), kaplan yılanı (Notechis scutatus), bir engerek türü olan Acanthop- his antarcticus gibi zehirli, öldürücü yılanlar vardır. Milyonlarca yıl hiçbir değişime uğramadan kıtadaki akarsularda yaşamış olan akciğerli balık (Neoceratodus) 200 milyon yıl önce Avrupa’da yaşayan atalarına çok benzer. Yapraklarla ağaçlan kemiren, koyun ve sığırların kanını emerek beslenen pek çok böcek türü ise her yıl milyonlarca dolarlık zarara yol açmaktadır. y e r l e ş m e DOKUSU. Avustralya’ya yerleşip, bu kıtayı geliştirmek Avrupalılar için pek kolay olmadı. Doğal koşullann daha elverişli olduğu doğu kıyılarına ilk yerleşenler bile Avustralya Cordillerası’nın sarp yamaçlanndan geçerken büyük güçlüklerle karşılaştılar. Geçmeyi başardıklarında ise aşın kuraklık, ani seller ve çalılıklarda çıkan yangınlarla sürekli savaşmak zorunda kaldılar. Kıtanın doğal koşullan, Avrupalılann
Avustralya’da Nüfus Yoğunluğu
Avustralya’nın önde gelen iş merkezi, Sidney Emin Hakarar
karşısına Yerlilerden ve hayvanlardan daha amansız bir düşman olarak dikildi. Kıtayı yaşanır hale getirmek için verdiği mücadele, Avustralya insanının çetin ve bağımsız ruhunun oluşmasında en önemli etken oldu. 20. yüzyılın ikinci yarısında otomobil, uçak ve radyo kırsal kesimde yaşamı büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Gene de pek çok aile başka bölgelerde yaşayanlann alışık olmadığı bir ıssızlığın ortasında yaşamını sürdürür. Ama Yeni Güney Galler’in ötesinde ya da Oueensland’in kuzeybatısındaki büyük koyun ya da sığır çiftliklerinde yaşayanlar bile acil durumlarda telsizle cankur- taran-uçak çağırabilirler. Kendi çiftliğinde ya da arazisinde koyun ve sığır besleyen hayvancılar ile kıyılardaki tarlalarında tahıl ya da meyve yetiştiren
küçük çiftçiler arasındaki keskin aynm, II. Dünya Savaşı’ndan sonra azalmışsa da, 40 bin hektan bulabilen genişlikteki arazilerde hayvancılık yapanlar gene de sayıca az değildir. Büyük bir hayvan çiftliğinde yaşamak hâlâ ayrıcalıklı bir durumdur. Ancak iyi bir gelir, yüksek refah düzeyi ve uçsuz bucaksız topraklara sahip olmanın getirdiği gururun bedeli yalnızlık ve kuraklık ile doğal örtüde çıkan yangınlann getirdiği kaçınılmaz yıkımdır. Küçük çiftçilerin durumu ise çok farklıdır. Çoğunun geliri sıradan bir sanayi işçisinin ücretinden daha düşüktür. Bu yüzden ya- şamlannı devlet yardımıyla sürdürebilmektedirler. Oldukça uzak mesafeler ve seyrek yerleşim nedeniyle Avustralya’da Avrupa köylerine, benzer bir yerleşim biçimi gelişmemiştir. İç kesimdeki kasabalarda bir ana cadde, bir büyük mağaza ve birkaç otel vardır; nüfuslan çoğunlukla 25 bini geçmez. Ancak kıyılara yakın kasabalarda eğitim, sağlık hizmetleri ve alışveriş merkezleri gibi olanaklar oldukça gelişmiş durumdadır. Avustralya’daki en büyük çelişki, çok geniş bir alan üzerinde, yedi eyalet merkezinde yoğunlaşmış çok az bir nüfusun yaşamasıdır. Avustralyalılann da pek hoşnut olmadıklan bu durum, tarihsel ve ekonomik nedenler ile iklim etkeni göz önüne alındığında, gelecekte de değişeceğe benzememektedir. Ülkenin en büyük ve gelişmiş iki kenti olan Sidney ve Melbourne bu dengesizliği bir ölçüde giderir. Uluslararası düzeyde iş ve sanat merkezleri olan Sidney ve Melbour- ne’u, Queensland eyaletinin merkezi Bris- bane, Güney Avustralya’nın merkezi Ade- laide ve Batı Avustralya’nın merkezi Perth izler. Federal başkent Canberra birer ticaret kenti olan eyalet merkezlerinin tersine yapay olarak kurulmuştur. Amerikalı mimar Burley Griffin’in hazırladığı plana göre 1913’te yapımına başlanan kentin merkezinde yapay bir göl, ağaçlıklı geniş caddeler vardır; aynca Ulusal Kütüphane, Ulusal Galeri, Yüksek Mahkeme ve Parlamento gibi önemli resmî binalar buradadır. İyi seçilmiş konumuna ve plamna karşın Canberra da öteki Avustralya kentleri gibi kent merkezinin kilometrelerce dışına yayılmaktadır. Ne ulaşım güçlüğü ve kamu hizmetlerine ilişkin sorunlar, ne de yükselen arsa fiyatlan ortalama AvustralyalIyı kendi evine ve bahçesine sahip olma kararlılığından vazgeçirebilmektedir. Bazı yazarlara göre banliyö yaşam biçimi çağdaş AvustralyalInın dünya görüşüne damgasını vurmuştur.
NÜFUS 1986 nüfusu 15.912.000 olan Avustralya’da kilometrekare başına düşen kişi sayısı 2,1’dir. Doğal nüfus artışı binde 8 düzeyinde olmasına karşın, göçler nedeniyle genel nüfus artışı yüzde 1,2’yi bulur. Avustralya’nın nüfusu çarpıcı bir homojenlik gösterir; büyük çoğunluğunu İngiliz kökenliler ile öteki Avrupalılar oluşturur. Beyaz ırktan olmayan azmhklann başında sayılan 110 bini bulan Yerliler gelir. Kıtada aynca 1851 altına hücum hareketi sırasında yerleşmiş olan Çinliler gibi bazı küçük Asyalı azınlıklar vardır. II. Dünya Savaşı sonuna değin Britanya Adalan’ndan gelen göçmenler içinde, İngi- lizlerin yanı sıra çok sayıda İrlandalı, İskoç ve Galli de yer almıştır. Bugünkü Avustralya nüfusunun yaklaşık yarısı İngiliz, beşte biri İrlandalı, onda biri de İskoç asıllıdır. Savaş sonrasında nüfusu artırmak amacıyla, öteki Avrupa ülkelerinden göçler de özendirilerek, yurtsuz kalmış pek çok mülteciye
sığınma hakkı verilmiştir. Koşullara çabuk uyan Avrupalı göçmenlerin çoğu beş yıllık ikamet süresinin ardından yurttaşlık için başvuruda bulunmuştur. İlginç olan nokta, bu dönemde Avustralya’ya gelen her altı İngiliz ailesinden birinin geri dönmüş olmasıdır. Nüfusun homojen oluşunun ardında, geçmişte sıkı bir biçimde izlenen Beyaz Avustralya siyaseti yatmaktadır. 1901’de kabul
Melbourne Şehir Parkı, Melbourne Emin Hakarar
edilen göçleri sınırlayıcı yasalarla getirilen katı koşullar beyaz olmayanların kıtaya gelişini olanaksız hale getirmiştir. Siyah, san ve kahverengi derililere sürekli oturma izni vermemeye dayanan bu siyaset, 1966’da bir ölçüde gevşetilmiş ve 1973’te İşçi Partisi hükümetinin göçlerde ırk aynmı- na son verildiğini açıklamasıyla, Asyalı göçmenlerin sayısında belirli bir artış görülmüştür. Bunun bir sonucu olarak 1974-81 arasında Avustralya’ya gelen göçmenlerin yüzde 40’ını Asyalılar oluşturmuştur. İki yüz yıldan beri beyazlann baskıları ve aldınşsız tutumu altında yaşayan Yerliler unutulmuş bir azınlığı oluşturmaktadır. Avustralya’nın ulaştığı refah düzeyinden pek az yararlanan Yerlilerin büyük bölümü Kuzey Toprakları ile Queensland ve Batı Avustralya’nın kuzeyinde otururlar. Bazıla- n hâlâ kabileler halinde yaşarken, pek az bir bölümü de eski göçebe avcılık yaşamını sürdürür. Geriye kalanlar sığır çiftliklerinde hayvan yetiştiriciliği gibi işler yaparlar. Çok sayıda Yerli de, misyoner evlerinde ya da devletin kendilerine ayırdığı özel alanlarda oturarak, geçimlerini geçici işlerde çalışarak sağlar. Güney eyaletlerinde oturan melez Yerliler, iş bulma olanakları daha yüksek olmasına karşın, benzer bir yaşam sürdürürler. 19. yüzyıldaki kıyımdan sonra Tasman- ya’da hemen hiç Yerli kalmamıştır. Yerlileri Avustralya’nın toplum yaşamına katma doğrultusundaki resmî siyaset beyazlann önyargıları, Yerlilerin yerleşmiş kuşkuları ve daha da önemlisi içinden çıkamadıkları yoksulluk-cehalet-hastalık çarkı yüzünden bir sonuç vermemektedir. Doğum oranları yüksek olmakla birlikte, bebek ölüm oranı beyaz Avustralyalılann beş katıdır. Yaşayabilen çocuklar da kötü beslenme ve hastalıklar yüzünden sağlıklı bir biçimde yetiştirilememektedir. Günümüzde oy hakkına sahip olan Yerlilere yönelik aynmcı yasalar Queensland dışında her yerde kaldırılmıştır. 1976’da Kuzey Toprakları’nda Yerlilere mülk edinme hakkının tanınmasından sonra, Güney Avustralya eyaletinde de Bicancara (Piçan- çaçara) halkına belli yerlerde toprak edinme izni verilmiştir. Öteki eyaletlerde ise Yerlilere üzerinde yaşadıkları özel alan
larda mülkiyet hakkı verme konusu gündemdedir. Yüksek ölüm oranına karşın nüfuslan hızla artan Yerliler siyasal açıdan bilinçlenmekte, toprak ve tam eşitlik konulannda seslerini giderek yükseltmektedir. Kentli beyazlar Yerlilerin bu isteklerini anlayışla karşılarken, kırsal kesimdeki kasabalarda Yerlilerle bir arada yaşayan beyazlar bu gelişmeye tepki göstermektedir. Günümüzde Avustralya’da bir ırk çatışmasının bulunduğu söylenebilir. Avustralya nüfusu beyaz ve Anglosakson ağırlıklı olmakla birlikte, Protestanlar çoğunlukta değildir. Bunun başlıca nedeni İrlanda kökenlilerin Katolik oluşudur. Katolik- Prostestan aynmı Avustralya’nın toplumsal ve siyasal yaşamında önemli rol oynar. Toplam nüfusun yaklaşık üçte biri Katolik, üçte biri de Anglikan Kilisesi’ne mensuptur
Avrupa Uzay Ajansı
20
Ara