Ömer Hayyam, a s ıl a d ı g iy a s e d d în e b u l-
FETH BİN İBRAHİM EL-HAYYAM (d . 18 MayiS
1048, Nişabur – ö. 4 Aralık 1122, Nişabur,
İran), İranlı şair, matematikçi ve gökbilimci.
Yaşadığı dönemde ve ülkesinde bilimsel
çalışmalarıyla ün kazanmış, ama daha çok
rubaileriyle tanınmıştır. Felsefe, tasavvuf,fıkıh, tarih ve tıp gibi konulardaki düzyazı
yapıtlarının çoğu günümüze ulaşmamıştır.
“Çadırcı” anlamına gelen Hayyam adını
babasının mesleğinden aldığı sanılır. Nişabur
ve Belh’te öğrenim gördükten sonra
Semerkand’a gitti. Orada cebir üzerine
yazdığı risaleyle büyük ün kazandı ve Büyük
Selçuklu sultanı Melikşah tarafından
takvim sistemini yeniden düzenlemek amacıyla
gerekli gözlemleri yapmak üzere davet
edildi. Zîc-i Melikşahi adlı zaçiyeyi hazırlayan
bilginler grubuna başkanlık etti. Öteki
bilginlerle birlikte İsfahan’da bir gözlemevi
kurmakla görevlendirildi. Melikşah’ın ölmesinden
(1092) sonra hacca gitti. Nişabur’a
döndüğünde ders verdi, zaman zaman müneccimlik
yaparak saraya hizmet etti.
. 1 1 . yüzyıl sonları ile 12. yüzyıl başlarında
İslam dünyasında matematiğin en büyük
temsilcisi olan Hayyam özellikle sayılar
kuramı ve cebir dallarında önemli yapıtlar
verdi. Eukleides’in yapıtı üzerine yorumlarında,
irrasyonel sayıların da tıpkı rasyonel sayılar gibi kullanılabileceğini kanıtlaması
matematik tarihinde bir dönüm noktası
oluşturdu. En önemli cebir yapıtı olan
Risale f i’l-Barahin alâ Mesailü’l-Cebr ve’l-
Mukabele’dz (1851) birden çok kök olabileceğini
ilk kez açıkladı, iki köklü bazı
denklemlere yer verdi ve denklemleri kök
sayısına göre sınıflandırdı. Paralellik kuramına
ilişkin buluşları da yüzyıllar sürecek
bir etkide bulundu.
Bazı araştırmacılar, Hayyam’ın çağdaşlarının
onun şiirlerinden hiç söz etmediğini,
onun adını taşıyan rubailerin de ölümünden
iki yüzyıl sonra ortaya çıktığını belirterek
bunların başka şairlerin yapıtları olabileceğini
öne sürmüşlerdir. Ama A. J. Arberry,
13. yüzyıl yazmalarına başvurarak en az 250
rubainin Hayyam’ın kaleminden çıktığını
belirlemiştir. Hayyam’ın bütün rubaileri
belirli olaylar ve konular üzerine yazılmıştır
ve her biri kendi içinde bütünlük taşır.
Ama rubailerin çoğunda gerçekliğin ve
sonrasızlığın niteliği, yaşamın süreksizliği ve
belirsizliği, insanın Tanrı’yla ilişkisi gibi
sorunlar işlenir. Hayyam şeriata ve öbür
dünyanın varlığına kuşkuyla bakar, dinlerin
kesinliğini ciddiye almaz, insanın güçsüzlüğü
ve cehaleti karşısında kaygı duyar.
Zihnini kurcalayan sorulara doyurucu yanıtlar
bulamadığı için maddi dünyanın geçici
ve tensel güzelliklerinin keyfini çıkarmayı
önerir. Ama gösterişsiz zevklerinden kıvançla
ve içtenlikle söz etmesi temel metafizik
sorunları açıksözlülükle ve çekinmeden
sorgulamasını önlemez. Belli başlı bütün
dünya dillerine çevrilen Rubaiyat Türkçede
ilki 1914’te olmak üzere değişik adlar altında
birçok kez yayımlanmıştır. Felsefe, matematik
ve bilgelik sorunlarını işleyen öbür
yapıtları arasında Risale fi ’l-Vücud (1931),
Şerhü ma Askala min Musadaratı Kitabü
Uklidis (1936) ve Kitabü Mizanı l-Hikme
(1940) sayılabilir.
Ömer Hayyam
24
Şub