Cizre beyleri, 1200-1627 arasında Cizre’yi
özerk olarak yöneten aşiret beyleri.
İpek Yolu’nun Musul-Halep bağlantısında
önemli bir uğrak yeri olan Cizre yöresinde
yol güvenliğini sağlayan Kurkil, Birke,
Eruh, Pirûz, Bâdan, Tenzeh, Finik, Tor,
Hitim, Şah, Nişitil, Ermişat, Kiver, Dery
kalelerinin mülkiyeti ve yönetimi eskiden
beri Cizre beylerine verilmişti. Beyler, kervan
yolunun güvenliğini sağlamak ve vergi
vermek koşuluyla Selçuklulara, Eyyubilere
ve Memlûklere bağlı kalarak bölgedeki
varlıklarını korudular. Halid bin Velid’in
soyundan geldiklerini ileri sürerek de halk
üzerindeki etkilerine bir tür kutsallık kattılar.
Bunlar Memlûkler döneminin başlannda
iklim valisi, son dönemde de naibü’ssaltana
sanlarını taşımaktaydılar. Timur’un
Ortadoğu’ya gelmesine değin bu düzen
bozulmadan sürdü. Cizre beyi I. Emir
İzzeddin. 1401’de yöreye gelen Timur’a
geleneksel olarak bağlılığını sunduysa da,
Cizre’nin işgalini önleyemedi.
15. yüzyıl başlarında Emir Süleyman’ın
ölümünden sonra oğullan Abdülaziz ve
Abdul’ün Finik kolunu, Emir Hacı Bedr’in
de Cudî kolunu kurdukları bilinmektedir.
Cudî kolu, Hacı Bedr, I. Emir Mehmed,
I. Şemseddin Bey, II. Bedr, II. Mehmed,
I. Ahmed Bey, II. Şemseddin, İbrahim Bey
(hd ? – 1563), H. Ahmed Bey (hd 1563-82)
ile sürerken, Finik kolundan da Abdülaziz,
Seyfeddin, Mecdeddin, İsa, I. Abdul,
I. İzzeddin, II. Abdul, II. İzzeddin,
I. Şeref, I. Bedr (hd ?-1475), Kek Mehmed
Bey (hd 11475-?), II. Şeref (hd 1508-?), Ali
Bey (hd ?-1524), II. Bedr (hd 1524-73),
I. Mehmed (hd 1573-83), II. Mehmed
(hd 1583), II. Abdülaziz (hd 1583-91),
III. Mehmed (hd 1591-96) beylik ettiler. II.
Abdul zamanında Cizre’yi Akkoyunlular
işgal ettiler, kentin yönetimini de Uzun
Hasan’m Türkmen beylerinden Çelebi üstlendi.
II. Şeref, 1508’de Buhtî aşiretine
dayanarak yeniden bağımsızlık kazandı.
Safevi hükümdarı I. İsmail’e (Şah) karşı
başanlı savaşlar veren II. Şeref, Tekeli
Yağan Bey’i de yenerek ünlendi. Ondan
sonra gelen Ali Bey, Şah İsmail tarafından
tutuklandıysa da, 1510’da Cizre’ye dönmeyi
başardı. Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra
İdris Bitlisi’nin açtığı biat kampanyasına
katılarak Soran, Baban, Berendost, Imadiye,
Bitlis, Hizan, Sason, Namran beyleriyle
birlikte I. Selim’e (Yavuz) bağlılığım sundu.
Osmanlı Devleti’riin yönetim düzeninde
Mardirt sancağı Diyarbekir eyaletine bağlanırken,
İmadiye ve Palu gibi Cizre emaretinin
de özel statüsü korunmaya çalışıldı.
Cizre topraklannın mülkiyeti ve yönetimi
beylere bırakıldı. Genç, Bitlis, imadiye,
Mahmudiye, Hakkâri, Eğil, Palu vb gibi
serbest mirmiranlık‘olan Cizre, yıllık vergi
ve asker gönderme yükümlülüklerine bağlandı.
Tımar sisteminin de dışında tutuldu.
Cizre beyleri 1518’den sonra “mir” unvanı
taşıyan ve beratla atanan birer “hakim”
niteliği kazandılar. Fermanlarda kendilerinden
“cenab” olarak söz edilmekteydi. Bu
beylerden II. Bedr döneminde Ösmanlı
Devleti’ne bağlılık kökleşti, hatta Bedr’in
oğlu I. Mehmed OsmanlIların Doğu seferlerine
katıldı. II. Abdülaziz zamanında başlayan
aile çekişmeleri, Bitlis emiri Şerefin
Cizre’ye saldırısıyla daha da arttı. Bu karışıklıkları
İran da körüklüyordu. Uzun süren
mücadeleler, bölgedeki göçebe halkı tedirgin
etti. Bey ailelerinin bireyleri ise çeteler
kurarak soygunlara başladılar. Cizre hakimi
beratını elde eden III. Şeref (hd 1596-1626),
aynı zamanda Şehrizor beylerbeyi oldu.
Ondan sonra bey olan IV. Mehmed’i
(hd 1626-27) Osmanlı padişahı IV. Murad
25 Cizvit tiyatrosu
hakimlikten uzaklaştırarak geleneksel beyliğe
son verdi.
Azizîler ve Bedirhanîler olarak aşiret beyi
konumunu uzun zaman koruyan sonraki
bireylerden Mansur Han, İsmail Han, Mustafa
Han 18. yüzyılda ünlendiler. Mustafa
Han’ın oğlu Redif Miralayı Bedirhan Bey
(Paşa), Cizre ve Buhtî mütesellimi olarak
1830’da bölgeyi denetimi altına aldı. Yönetim
kadrosunu, şeyhülislam, süvari kumandam,
hazine ve dahiliye nazırı gibi yardımcılarıyla
genişletti. Dağınık aşiretleri toplamaya
çalıştı. Ama 1846’da ayaklanınca
Anadolu Ordusu müşiri Osman Paşa onu
yakalayıp ailesiyle birlikte İstanbul’a
gönderdi.
Cizre beyleri
29
Mar